Burç?

2.8K 167 17
                                    

Sen hiç tanımadığın birine,
Yıllarca hasret kalıp,
Onu bulduğunda,
Yine bir şeylerin eksik kaldığını
Hissettin mi?

-1 Hafta Sonra-

"Kes sesini."

"Kesmem."

"Teyzen, enişten yan odada."

"Sen altımdasın ve dudaklarım boynunda."

"Shht. Kalk bakalım üzerimden. Sabah sabah."

"Ama Ada."

"Ama Özgür."

Ellerimi vücudundan çekerek Özgür'ün altından sıyrıldım. Yerdeki pantalonu elime alarak hızla bacaklarımdan geçirdim. Dar kotumun düğmesini kapatamayınca Özgür'e döndüm.

"Senin yüzünden kilo aldım Özgür."

"Yoo sevgilim ne alaka?"

"Pantalonum olmuyor."

"Çünkü o benim. Seninkisi orada bak dolabın dibinde."

"Off bir kere de eşyalarımı fırlatma."

Özgür'ün pantalonunu tepinerek çıkarttım. Pantalonu yatağın altına iterken kendi pantalonuma koştum. Rahatça içine girip düğmeyi kapatınca Özgür'ün giymesi için pantalon çıkarttım. Özgür tembellik yapıp yorganı kafasına çekince, yorganın bir ucundan tutup kendime çektim. Üzeri açılınca kafasını kaldırıp bana baktı.

"Ne zaman beni rahat bırakacaksın da uyuyacağım?"

"Demek öyle? Sana evet deseydim, sevişseydik böyle mi olacaktı?"

"Hayır."

"O zaman aşkım?"

"Teklifim hala geçerli Ada."

"Olmaz."

Yorganı yere bırakıp hızlıca çalan Özgür'ün çalan telefonunu elime aldım.

"Aşkım Burç arıyor."

Telefonu ona vermemi işaret etti. Vücudunu dikleştirdi. Telefonu eline verdim.

Konuşmasının bitmesini sessizce dinledim. Özgür daha yeni konuşmaya başlamışken hararetle ayağa kalktı. Pantalonu eline alıp debelenerek eşorfmanını çıkarttı. Onun pantalonunu giymesine yardım ettim. Dolaba gidip eline gömlek ve bir kısa kollu aldı. Telefonu masanın üzerine bıraktı ve bana yaklaştı.

"Ada. Hemen üzerini giyin sevgilim."

"Ya ben giyiniğim de neden?"

"Burç'un babası fenalaşmış hastaneye götürmüş. Tek başına onun yanına gidiyoruz."

"Babası mı fenalaşmış?"

"Evet acele et."

Sağa sola attığı çamaşırları toplamak yerine elime çantamı aldım. Saçımı hızla topladım ve ayakkabılarını giymek için odadan çıkan Özgür'ün hemen ardından çıktım.

"Özgür nereye kar tanem?"

"Burç'un babası fenalaşmış."

"Sen niye gidiyorsun?"

"Neden gitmeyeyim teyze. Kendisi benim hiç sahip olmadığım abim. Ve bana ihtiyacı var. Akşam geç geliriz beklemeyin."

İkisinin arasındaki konuşmaya sadece seyirci kalırken kafasını Özgür'e çevirmiş olan Furkan'ın gözlerindeki o duyguyu fark ettim.

Sanki biraz kırgınlık?

Beraber evden çıktık. Berkan'ın kendime tuttuğum arabasına atladık. Hızla navigasyon sayesinde Burç'un adresini verdiği hastaneye doğru yola çıktık.

Özgür'e baktığımda dudaklarının titrediğini fark ettim.

"Özgür, iyimisin?"

"İyiyim. Ada hızlı ol lütfen."

"Shht tamam."

Elimi dizinin üzerine koydum. Sakinleşmesi gerekiyordu. Nedense onu bu sefer daha kötü olduğunu hissediyordum. Şahsen bunu istemiyorum. Yanlızca gülümsemesini istiyorum.

"Geldik, geldik dur."

Arabayı park edecek bir yer buldum hızlıca. Özgür arabadan atlarcasına indi. Arabayı park edip koşarak peşinden ilerledim. Ne zamandan beri bu kadar hızlı koşuyordu?

Ona yetiştim. Nereye gideceğini biliyor gibiydi. Hızlıca merdivenleri çıktık beraber. Beni beklemiyordu. Koşarak bir camdan bakan Burç'a sarıldı.

Sıkıca sarılırlarken onları izledim. Birbirlerine ihtiyaçları vardı. İlk defa bunu inkar etmeden birbirlerine sorgusuz, sualsiz, çekinmeden sarılmışlardı.

Ayrıldıklarında ben de Burç'a sarıldım.

"İyi misin?"

"Babam, kalp krizi geçirdi. Kanseri ilerliyor durduramıyorlar. Yok oluyor. Vücudu bitti. Kan alıp duruyorlar. Ama kan kalmadı adamda. Babam ölüyor, her salise babam ölüyor. Bitkisel hayata geçiş yaptı. Makinelere bağladılar."

Burç'un köşeye çöküp ağlamasıyla Özgür de göz yaşlarını salmıştı. Camdan bakarken ona sarıldım. Doktor odaya girince ayaklandı Burç.

Cama baktı. Hepimiz baktık. Doktor bir kaç kağıda bakıp bir şeyler karaladı. Ardından hemşire ile konuşmaya başladı. Odadan çıkınca Burç adamın dibinde bitti.

"Babam nasıl?"

"Durumu gittikçe kötüleşiyor. Doğrusunu isterseniz vücudu iflas etmeye başlamış. Sanırım çoktan şuur kaybı yaşadı. En iyisi fişi çekmek."

"Ne diyorsun lan sen?"

Burç adamın boğazına yapışırken ikimiz de Burç'un kollarına yapıştık. Onu çekemeyince devreye hastane güvenliği girdi. Hızlıca erkek doktoru çektiler. Burç'a tokat atan Özgür'e baktım. Sert tokat hastane koridorunda yankılanırken Burç bir kere daha ağlamaya başlayarak sıkıca sarıldı Özgür'e. Doktor ile konuşmak için peşinden gittim.

"Doktor bey. Üzgünüm, Burç fazla hassas ve sanırım bunu daha kaldıramaz biz onunla konuşacağız. Tekrar üzgünüz şey sizi boğmaya çalıştığı için."

Doktor kafa sallayıp güvenlikle uzaklaştı. İşte özel hastanenin bir farkı daha. Adamlar paran için sana baktığından istersen öldürsen bile umurumda olmuyor.

*****

Saatlerdir tek bir güzel haber için bekliyorduk. Burç ve Özgür bitmiş tükenmişlerdi. Güçlü durmam lazımdı. Başlarında yanlız ben vardım. Ama ben de korkuyordum.

Neden bilmiyorum ama korkuyorum işte. Artık hastaneleri istemiyorum. Ne hastaneye gitmek, ne de hastaneye yatmak. Artık hiçbirini istemiyorum.

Kafamı ayak sesleri ile çevirdim. Bir kadın buraya koşuyordu. Kadın Burç'a doğru geldi. Burç, Özgür'den ayrılıp kadına sarıldı. Özgür kafasını bana çevirip yanıma yaklaştı. Birkaç adım atıp bana yaklaştı. Elleri belimi sardı. Vücudumu ona çevirdi ve sıkıca bana sarıldı. Onu bırakmadım daha sıkı sarıldım.

O sırada bir çocuk sesi doldu kulaklarımıza. Özgür dönüp arkaya baktı. İki erkek çocuğu koşarak Burç'a sarılan kadının yanına geldi.

"Özgür, Burç babanız nerde?"

"Buradayım..."

Özgür kafasını kaldırıp adama baktı.

"Baba?"

Diye mırıldandı ince bir sesle. Özgür'ün babasıydı karşımızdaki yabancı adam.

#Kalbidengem

Kalemin Kalbime DokunduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin