Bölüm 5

1.1K 178 225
                                    

Ertesi gün, hava aydınlanmaya yüz tutmuşken, telefonumun berbat zil sesine uyanıyorum, arayan kişi, benden dört yaş büyük olan ve ailemle birlikte, memleketimiz Daegu'da yaşayan abim, her zaman neşeli ve destekçim olan bu güzel insan, o gün telefonda berbat haldeydi Hoseok, sesi berbat geliyordu, hıçkırıkları cümle kurmasına izin vermiyor, zar zor nefes alıyordu.

Uyku sersemi bir şekilde, neden böyle olduğunu soruyorum ona, o ise, bitmiş ve titreyen sesiyle, zar zor konuşarak, annemin trafik kazası geçirdiğini, şuan ise ameliyatta olduğunu söylüyor, o an, dünya başıma yıkılmış gibi hissediyorum Hoseok, denizin dibinde nefessiz kalmış, alevler içinde yanıyormuş gibi hissediyorum.

Annem, o benim en değerlim Hoseok, her zaman bana inanan tek kişi, destekçim, sığınağım, kendime olan güvenimin tek kaynağı, o olmazsa ben ne yaparım Hoseok, nasıl yaşarım?

Telefonu yüzüne kapatarak, dolmuş gözlerimle yataktan hızlıca kalkıyorum, bilgisayarımdan, iki saat sonrası için otobüs bileti alıyorum, gözlerimdeki yaşları zar zor tutarak giyiniyorum, hızlı adımlarla, boş taksi bulmak adına sokaklarda geziniyorum, sonunda bir taksi bulduğumda, yarım saatlik yolculuktan sonra otogara ulaşıyorum, bir saat erken geldiğimin bile farkında değilim, elime biletimi alınca fark ediyorum Hoseok.

Telefonum çalınca oturduğum bankta sıçrayarak kendime geliyorum, Namjoon arıyor, saate bakınca anlıyorum, saat 09.20, ve ben, dükkânıma, elimde senin için aldığım portakalların olduğu kese kâğıdıyla gitmedim, sesimin titrek çıkmaması için boğazımı temizledikten sonra, telefonu açıyorum.

"Efendim?"

"Alo, hyung, bu gün erken gelmedin o yüzden aramıştım, yanlış anlama gelme zorunluluğun olduğunu söylemi-"

"Sorun değil Joon, ben Daeguya gidiyorum, ne zaman dönerim hiçbir fikrim yok, bu süre içinde dükkânı sana bırakabilir miyim, sorun olur mu?"

"Tabi ki sorun olmaz hyung, bir sorun mu var?"

"Annem kaza geçirmiş, durumunu tam bilmiyorum."

"Geçmiş olsun hyung, endişelenme dükkâna ben bakarım, sen de kendini fazla yıpratmamaya çalış olur mu, sizin için dua edeceğim."

"Teşekkürler Joon, sende dikkat et kendine."

"Önemli değil hyung, dikkatli olurum."

Telefonu kapattıktan sonra gelen otobüse binerek en arka koltuğa oturuyorum, yol boyunca, Tanrıya, annemi benden almaması için ne kadar yalvardım, bilmiyorum Hoseok, tek bildiğim, bir süre sonra boğazımın kuruduğu ve benim yanıma su almayı unuttuğumdu.

Dört saat süren yolculuktan sonra, abimi arayarak hastanenin adını ve kaçıncı katta olduklarını öğreniyorum, taksiyle kısa bir yolculuktan sonra, nihayet hastaneye vararak, hızlıca merdivenleri çıkıyorum, üçüncü kata geldiğimde, nefeslerimi düzenlemek adına soluklanıyorum, abim, başını ellerinin arasına almış bir şekilde dururken, babam, ayakta durmuş duvara yaslanıyordu, bu yüzden, beni ilk fark eden babam olmuştu, hızlı adımlarla yanıma gelerek bana sarılmış, iyi olacağımızı söylemişti, özlüyordum Hoseok, çok özlüyordum o eski günleri, babamla iki arkadaş gibi olduğumuz, güzel günleri.

Orange Juice ⚜ SopeWhere stories live. Discover now