TPL / Bölüm 11: "Söz veriyorum seni koruyacağım."

952 28 6
                                    

JUSTIN'İN AĞZINDAN:

Gözlerim Brian'a doğru zehir püskürtüren, bedenimdeki tüm hücrelerin teker teker kasıldığını hissetmem sadece bir saniyemi almıştı.

Alice beni fark edince rahatlamış bir şekilde gözlerini birbirine bastırıp daha da ağlamaya başladı.

İçim acıyordu, onu öyle görünce.

Alice'in üzerinde bir şey yoktu. Ve çocukların onu o halde görmesini istemiyordum. "Çocuklar, siz burada kalın. Ben hemen geleceğim." diyerek kapıyı arkamdan kapattım.

Brian beni fark ettiğinde şaşırmıştı.

Şaşırmasının ilk nedeni, benim burayı nasıl bulduğumdu.

İkinci nedeni, içeri korumaları atlatıp nasıl girdiğimdi.

Hemen ayağa kalktı. Ona doğru yürüdüm ve yumruk haline gelmiş elimi suratına indirdim.

Yere yığıldığında karnına bir tekme atacaktım ki, ayağımı tuttu ve dengemi bozdu. Beni düşürdü.

Aynı şekilde ayağa kalktı. Eğilip suratıma yumruklar atmaya başladı. Dudağımı ve kaşımı patlattığını hissedebilmiştim.

Öylece yumruk yerken kafamı zorlukla çevirip Alice'e baktım. Korkuyla, endişeyle bana bakıyordu.

Ondan güç aldım ve tam yüzüme yumruk indirmek üzere olan Brian'ın bileğinden yakaladım.

Diğer eliyle yumruk atmaya kalkıştığında ise o elini de tuttum.

İki elini de tutmuşken, tam karnının altındaki dizimi, onun karnına geçirdim.

Acıyla inleyip yere yığıldı. Karnını tutmaya başladı.

Son derece sinirliydim ve kendimi kontrol edemiyordum.

Brian'ı ölesiye dövebilirdim.

Karnına, yüzüne, bacaklarına, kollarına tekme atmaya başladım.

Gözlerinin kaydığını gördüğüm an bayılacağını, yani etkisiz hale geldiğini anlayarak tekrardan Alice'e döndüm.

Koşarak yanına gittim.

"J-justin.." dedi ve devam edemeden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Ellerini ve ayaklarını iplerden kurtardım.

"Şşş, ağlama, bak, burdayım. Geldim işte. Lütfen artık ağlama." Teselli etmeye çalışarak ona sarıldım.

Başını göğsüme gömdü ve güvenin verdiği hissin tüm bedenini ele geçirdiğini hissettim. Rahatlamıştı, biraz daha sakinleşmişti.

Üstünde tişörtü olmadığını fark ettiğimde hemen ceketimi çıkardım ve onu sardım.

Kenara atılmış olan ceketiyle, yırtık tişörtünü ona giydirip Brian'ı ona tekrar hatırlatmak istemiyordum.

Onu kucağıma aldım. Başını omzuma yasladı. Yorgundu, bitkindi, halsizdi. Bunu biliyordum.

Aslında Brian'ı öldürecektim. Fakat Alice'in gözünün önünde bunu yapmak istemedim. Ayrıca şuan onun bana ihtiyacı vardı, yani sanırım bana.

Hem Brian ona anlatmadıysa eğer, henüz benimle ilgili gerçeği bilmiyordu.

Ama ona anlatacaktım. Kararlıydım. Bilmeye hakkı vardı, sanırım.

Herneyse.

Alice'i alıp odadan çıktım.

Çocuklar hemen çıktığım odaya girdi, Brian'ın yanına.

The Passionate LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin