teresa kılıklı violet

511 63 45
                                    

teresa kılıklı violet

"Açıkçası yüzünü bir daha göremeyeceğim diye pek bir korkuyordum oğlum." Rahibe Teresa kılığında ortalıkta gezen, yardım edebilmek için tutuşan Bayan Violet seramik çaydanlığından papatya çayını önümdeki fincana bir miktar boşaltmadan önce söyledi. Beni oldukça sık aralıklarla kahvaltıya davet eder, benim için tozlu rafından oldukça yıllanmış olduğunu söylediği seramik çaydanlığı çıkarttığını, kahvaltının ardından atıştırmamız ve atıştırırken bir yandan da sohbet etmemiz için damla çikolatalı kurabiye yaptığını dile getirmekten bir an olsun vazgeçmezdi bir türlü. Kendisine Violet diye hitap etmemi istemiş olduğu günden beridir , buraya taşındığım ilk günden bahsediyorum çünkü kendimi tozlu kutuların arasında aklımı kaybetmek  üzereyken elindeki fincanları işaret edip beni bir çay molası vermeye davet etmişti, ona ismi ile hitap etmek yerine Bayan Violet diye sesleniyordum. İngilizdi, yüreğini Bay Choi ismindeki kendisini ömrü billah meslek olarak bile görmediği askerliğine adamış olan genç bir adama kaptırmış ve genç yaşta ölüp gidişi üzerine ailesinin yanına dönmeyi reddedip burada ömrünün sonuna kadar anıları ile yaşamayı seçmiş bir kadındı, seksenine doğru yol alıyordu. Tüm çiçeklere büyük sevgi beslemesine rağmen menekşeleri yüreğinin ayrı bir bölgesinde tutuyordu çünkü onların kendisine Bay Choi'yi hatırlattığını, ne ve nasıl olduğunu bilmediğim ancak yüzünde her hatırlayışında gülümsemelere yol açan anıları aklına düşürdüğünü söylemişti yüzündeki hüzün taneleri eşliğinde birkaç kez.

Kırk iki gündür her sabah tam iki kat altımda oturmasına rağmen romatizmasına yenik düşüp yukarı çıkamayıp telefonuna koşmuş, ev numaramı tuşlamış ve neşesinden ödün vermeyen sesi ile beni kahvaltıya davet etmişti etmesine ancak her gün bunu reddedip uykuya ihtiyacım, çok büyük ihtiyacım olduğunu tüm ısrarlarını ayaklar altına alarak söylemiştim. İlk reddedişimin ardından inatçılığını gözler önüne sererek ardından gelen kırk bir gün boyunca sabahın sekizinde telefonumu tuşlamıştı.

Kırk iki gündür karanlık bir şeyin içine kapılıp gitmiştim. Yirmi dokuzuma yavaştan yol alıyordum ancak kafamın içi depresyon veya ona benzer herhangi bir şeye girmek için oldukça müsait bir ortama ev sahipliği yapıyordu. Sung Jae ismindeki insan olduğunu bile düşünmediğim ,kendisinden direkt it diye bahsetmeliydim sanırım?, varlığın yerimi alıp, pek severek görevlerini yerine getirdiğimi söyleyemediğim işimden ayrılmamı sağlamış olması üzerine beynime verdiğim tüm komutlara rağmen karanlık bir şeyin içine çekilip gitmiştim. Tam kırk iki gündür, evet yirmi birin iki katı olan ve nefret ettiğim sayının altı katı olan kırk iki gündür başımı deve kuşunun toprağın altına gömdüğü gibi evin içine gömmüş, kapı dışına bile çıkartmamıştım. Ve kırk iki, evet yirmi birin iki katı olan ve nefretten daha güçlü şeyler beslediğime emin olduğum adını ağzıma bile alamadığım sayının altı katı olan kırk iki günün sonunda, hayattan vazgeçerim ama kendisinden vazgeçmem diyebileceğim tek şey için iki sokak ötedeki süpermarkete gitmiştim.

Şeytana uymuştum kısacası. Kendisi ile uzunca bir süre fikir ayrılığına düşmüş bir haldeydik ancak ne yapıp edip aklımın tamamına olmasa bile küçük bir kısmına hakimiyetini kurmuştu. Bana geri kalan sonsuz gelecekte, umutsuz, sefil, soğuk bir beton zeminde kendi boku üzerine oturmuş bir katatonik olma niyetinde olup olmadığımı sormuş, bu gidişle öyle bir halde olacağımı, hareket etmem gerektiğini söylemişti ve inanır mısınız, her bir kelimesine inanmış ve kendimi bir şişe Calvados uğruna dışarı atmış bir şekilde bulmuştum. Kendisi için bir şeylerimi feda edebileceğim tek şey de oydu zaten.

Biricik Calvadosumu almak uğruna dışarı, tam güneşin altına çıkmıştım ve ne derler bilirsiniz, şeytana uymuş hataya düşmüştüm. Koca, siyah, yuvarlak bir hatanın içinde bulmuştum kendimi ve ben ne siyah rengine karşı güzel bir şeyler beslerdim ne de yuvarlağa karşı. Şu an korat cinsi bir kedi sarı gözlerinin yoğunluğunu bir an olsun üzerimden çekmezken yüz şeklini de beğenmediğimi fark ettim. Yuvarlakvari bir yüzü vardı, çenesine doğru yuvarlak şekli sivrileşiyordu ancak tüm bunları geçtim, gözlerinin renginin yoğunluğu ciddi derecede hoşuma gitmemişti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 23, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

gökkuşağının peşine düşme vakası | sekaiWhere stories live. Discover now