1

2M 21.3K 1K
                                    

(28.03.2014:ARKADAŞLAR BU SEFERKİ HİKAYEYİ TAMAMEN EĞLENMEK İÇİN YAZIYORUM, UMARIM OKUYUP BEĞENİRSİNİZ)

Kumsaldaki Meteor en yakın zamanda raflarda!

Instagram sayfası: kumsaldakimeteor

Twitter sayfası: WattpadKM


Sıcaktan bunaldığım bir araba yolculuğundan sonra bol tshirtüm üzerime yapışmıştı. Ufukta "Bodrum" tabelası görünür görünmez çalışan klimayı umursamayıp camımı sonuna kadar açmış ve taze bir deniz kokusuyla karşılaşmayı umarken kırk derecelik havanın yüzüme çarpmasıyla hayal kırıklığına uğramıştım.

Camımı hızla kapatıp kendimi arka koltukların güneş almayan bir kısmına attım. Telefonum o sırada, kapanmak üzere olduğuna dair bir sinyal verdi. On iki saatlik yolculuğun ortasında şarjının tamamen bitmesiyle bana küçük çaplı bir kalp krizi yaşatan telefonum, aileme türlü yalvarışlarım sonucunda tekrar şarj edilmesine rağmen eve kadar dayanamayacak gibi görünüyordu.

Telefonum kapanmadan hemen telefonumu elime alıp, "Sonunda Bodrum" diye tweet attım.

Şaka şaka, şimdi siz beni aldığı nefesi, attığı adımı paylaşan kızlardan sandınız. Telefonu elime almamın nedeni birkaç saat önce faciayla sonuçlanan, arka koltuktaki fotoğraf çekme denemelerimin kalan söz izlerini dünyadan silmekti.

Fotoğraflara baktıkça ne tür bir mutasyon geçirdiğimi sorgulasam da bu durum bile o an için canımı sıkamıyordu. Bu tatili uzun zamandır bekliyordum, lisenin ilk yılı bitmişti ve bu yazla ilgili binlerce hayal kurmuştum. Bu yaz bir şeylerin olmasını, bir şeylerin değişmesini istiyordum.

Evimize yaklaştıkça heyecanım daha da artıyor, bir yandan da bu yazın da sıradan olacağından korkuyor- hatta bunu biliyor ve endişeleniyordum. Sonunda eve gelince kendi bavulumu taşımakta ısrar ettim ve bir süre boyunca yıllardır aynı kalan deniz manzarasından gözlerimi ayıramadım.

"Gizem! Neredesin kızım?" annemin yakarışını duyduğum an silkinip, bavulumla cebelleşerek yukarı çıktım.

Bu eve çok uzun zamandır geliyorduk. Geçen yıl değişen odam, bembeyaz mobilyaları ve muhteşem deniz manzarasıyla göz alıcıydı. Yaklaşık üç ay boyunca burada kalacağımız için dolup taşan bavulumu boşalttım ve kitaplarımı da özel bir köşeye koydum. Küçükken yüzmeyi, dolayısıyla burayı daha çok severdim ama şimdi serinlemek için denize girmek bile çok uzak görünüyordu. Serinlemek dediysem de buranın denizi insanı yürüyen hatta yüzen bir buz kalıbına dönüştürüyordu.

Annem daha ne olduğumuzu anlayamadan İstanbul'dan getirdiğimiz mumları evin stratejik yerlerine yerleştirmişti. Odam buram buram vanilya kokarken yolda kirlenmiş elbiselerim bütün ambiyansı bozduğundan hızlı bir duş almak için hazırlandım.

Öylesine seçtiğim yeşil bir şort ve beyaz tshirtümü üzerime geçirip saate baktım. Akşam yemeğine daha vakit vardı ve yol dolayısıyla hala midem bulanıyordu. Biraz deniz havasının iyi geleceğini düşünerek anneme haber verdim ve dışarı çıktım.

Genelde bütün yazı burada geçirmediğimiz ve küçükken çok utangaç olduğum için sitemizde pek arkadaşım yoktu. Tatil bölgesi olduğundan komşularımız da sürekli değişiyordu ve ablam da benden yaşça büyük olduğu ve ilgi alanlarımız pek uyuşmadığı için tek tabanca takılmak zorunda kalıyordum.

Gerçi şimdi onun oluşunu bile yalnızlığa tercih ederdim. Bu yaz bu anlamda da farklıydı çünkü ilk kez tatile ablamsız geliyorduk. Annem ve babamı gerektiğinde yumuşatacak, ne olursa olsun beni yalnız bırakmayacak birinin burada olmadığı düşüncesi beni her ne kadar endişelendirse de mükemmel tatil hayallerim beni yatıştırıyordu.

Hala evin kapısının önünde dikilirken anladım ki burada gerçekten bir arkadaşın varlığına ihtiyacım vardı. Arkadaş demişken Arzu olmadan olur mu hiç?

Ben duş aldığım sırada bataryasının az da olsa canlandığı telefonumu çıkarıp Arzu'ya görüntülü arama isteği gönderdim. Tabii ki cevap vermedi...

Ben de onun yerinde, 20 yaşındaki kuzenim ve onun filmlerdekini aratmayan arkadaş grubuyla Miami'de tatilde olsam bana cevap vermezdim herhalde.

Ona ne kadar kötü bir arkadaş olduğuyla ilgili uzunca bir yazı yazıp, onu daha da rahatsız etmek adına parça parça gönderdikten sonra kapının önünden biraz uzaklaşmaya karar verdim.

İçindeki diğer her şey gibi beyaz olan evin gölgesinden kurtulup kumsala doğru yürüdüm -ki bu yaklaşık 15 metre demekti çünkü denize sıfır bir yerde oturuyorduk.

Sol taraf şehir meydanına yaklaşıyordu, arabayla da o taraftan gelmiştik. Evimizin iki tarafı da 25 metrelik aralarla kimisi boş, kimisi dolu başka evlerle çevriliydi. Daha önce denemediğim sağ yöne girmeye karar verdim ve döndüğüm yerde donakaldım.

Evet sevgili arkadaşlarım, deyim yerindeyse 25 metrelik ötemdeki kapıdan ayaklı bir meteor çıkıyordu!

Sarışınımsı saçları dağınık, boyu benden uzun ancak gökdelene kaçak kat çıkılmış gibi de değildi. Gözlerini artık batmak üzere olan keskin güneş yüzünden kısmıştı ve sağ elinde bir havlu taşıyordu. Başını umursamazca çevirip bakışları benim olduğum yerde bir saniye bile duraklamazken kumsala doğru yürüyordu. Beynim bunları analiz ederken ben öylece dikildiğimi fark edemeden Arzu'dan gelen mesajla telefonuma yöneldim.

Gönderen: Arzu

Saat farkı diye bir şey var canım haberin olsun

Mesajlarımın onu uyandırdığını düşünerek içsel şeytani gülüşümü gerçekleştirdim ve uykulu suratı gözümün önüne gelince onun da yanımda olmasını dilemekten kendimi alamadım.


KUMSALDAKİ METEOR (raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin