11

53.4K 3K 2.3K
                                    

İlk defa Koray'la yakınlaşmamız kolunu omzuma atmasıyla gerçekleşti. Sevgi yoksunu bir çocuk hiç olmamıştım, ailem mükemmeldi ama Koray'a karşı bir sevgi açlığı duyduğum doğruydu. Tunç bana zaten o değeri veriyordu ama Koray benden nefret ediyordu. Bazı geceler ağlardım benden neden nefret ediyor diye. Öyle bir dert olmuştu bana.

Tunç bokstan anlamıyordu, şiddetten de nefret eder ve korkardı. Ben boks yapıyordum. Yani daha velettim ama tekmelerim de fena sayılmazdı. Koray ise birkaç yıldır televizyondaki boks saatlerini ezbere biliyordu.

İkimiz tek başımızaydık salonda. Boks maçı izliyorduk. İkimiz de aynı tarafı tutuyorduk. WWE izliyorduk ve ben isimlerini pek bilmiyordum, kıyafetlerinden tanıyordum ama Koray da her velet gibi bir John Cena hastasıydı. Ama onun baş tacı Rey Mysterio'ydu. Birden kolu omzumda yerini aldı. Sonunda dedim içimden. Sonunda.

İtmeye çalıştım ama izin vermedi. Kalp atışlarım belki de soyunma odası kapısını delip dışarı taşmıştı. Öyle bir hız mümkün müydü? O an sanki bana daha çok zarar veriyordu. Kalp krizi geçiriyordum belki de.

Çırpınmalarım bedenlerimizi titretirken inledi. Dudaklarını ısırmam sızlanarak dudaklarını çekmesine sebep olurken "Bu tacize girer." dedim boğuk bir sesle. Kıkırdadı.

"Ya?"

"Tunç'u seviyorsun sen hem. Umutlandırma beni."

"Ya?"

"Bir şey söyle!"

"Şu an konuşmak istemiyorum." dedi dudaklarıma bakarak. Bakışlarım kızaran dudaklarına kaydı. Bu tekrar dudaklarıma ulaşmasına sebep olurken bu sefer yavaşça öptü beni. İç geçirdiğimde bir inilti daha kazandım. Kendim bile ne yaptığımı bilmeyerek karşılık vermeye başladım. Siktir ya! Napıyorum ben?

Zarar görecek miydim? Yoksa düşünmek için erken miydi?

Hoşlanıyor muyum? Hoşlanmazsam canım acımazdı değil mi? Ben aşkı değil, acıyı tanıyordum. Hoşlanmak istemiyordum.

Ve galiba hoşlanıyordum.

"Dur." Ayırdım onu kendimden. "İstemiyorum."

"Az önce öyle demiyordun." dedi tek eliyle ense saçlarımı okşarken. Elinin orada olduğunu bile yeni fark ediyordum.

"Sen Tunç'u seviyorsun. Beni-"

"Sevmiyorum." dedi kızgın bir sesle. Böyle çabuk sinirlenmesinden nefret ediyordum.

"Ya?" dedim onu taklit ederek. Sinirleri hemen yatışırken gülümsedi.

"Uzay, seni seviyorum." Biri boğazımı sıkıyormuş, göğsümü yumrukluyormuş gibi hissettim o an.

"Ya?" Bunu istemsizce söylemiştim. Kıkırdadı. Normalde olsa asla ona inanmazdım ama normal değildi. Bir, onu öpmeyi deli gibi istiyor ve bahane yaratmaya hazırım. İki, benden gerçekten hoşlanıyor galiba çünkü son bir haftadır tavırlarının farkındaydım.

"Aptal aptal bakma suratıma." Gülümsedi. "Seni yine öpme isteğimi tetikliyorsun." Dudaklarımı ısırdığımda bakışları orayı buldu.

"Öp o zaman." Tekrar dudaklarıma eğildi. Mükemmel bir andı.

*

Dördümüz oturuyorduk. Üçü içerken ben içmemesi için Yiğit'e kötü bakışlar atıyordum. Yiğit ise inatla bakışlarını benimle buluşturmuyordu. "Ya rahat bıraksana şu çocuğu." dedi Tunç bana bakarak. Bakışlarımı kısa bir an da olsa Yiğit'ten çekip ona diktikten sonra tekrar Yiğit'e döndüm.

"Yok abicim onun mesleği o." deyip tekrar şişeyi kafaya dikti Yiğit.

"Senden başka işim yok benim." dedim Yiğit'e bakarak.

Koray sessiz bir "Ya," çektiğinde bakışlarım ona döndü. Çaktırmadan tebessüm etti bana. Bakışlarımı kaçırdım. Alışamamıştım.

"Çok içtin yeter." dedim Yiğit'e. Göz devirip şişeyi sehpaya bıraktı. "Aferin, adam ol." Tekrar göz devirdi.

"Sikicem onu istiyor." diye mırıldandığını duyunca kulağına yapışıp aşağı doğru çekmeye başladım.

"Ne? Ne? Ne?" İnleyerek kafasını kurtarmaya çalıştığında tek elimle de ense saçının bir tutamını yakalayıp aşağı çektim. Bundan nefret ederdi.

Bakışlarıyla odayı tarayıp Koray'da durdu. "Koray, yardım et." dedi elini ona doğru uzatıp. Koray omuz silkip koltuğa iyice yayıldı. Tunç yanımıza atılıp ellerimi tuttu, bu şaşkınlıkla ona bakmama sebep olurken ellerimi çekiştirip Yiğit'ten ayırdı.

Hâlâ ellerim ellerindeyken "Kankamı rahat bırak lütfen." diye homurdanıp ellerimi bırakarak ikimizin arasına bir güzel yerleşip sıkıştırdı bizi. Başımı iki yana sallayıp şokumu atlattıktan sonra ayağa kalkıp Koray'ın yanına çöktüm. Bir de durumu nasıl karşılıyor diye merak edip Koray'a baktım. Yüzünde tek bir mimik yokken elini çenesine dayamış, boşluğa bakıyordu. Onların göremeyeceği bir açıyla tek elini tutup bacaklarımız arasına sokarak parmaklarımı parmaklarına kenetledim.

Başını bir anda bana çevirdi, ellerimize kısa bir bakış atıp tekrar bana baktı. Bu kıpkırmızı olmama sebep olurken elini elimden kurtardı. İyice sıcakladığımı hissederken reddettiği için aşırı bir gıcıklanma ve sinir hissediyordum.

Elini omzuma atıp göğsüne yaslanmama sebep olana kadar.

O iğrenç birkaç saniyenin üstüne bu hareketi gülümsememe sebep olurken burnumu çaktırmadan göğsüne sürttüm. Çok güzel mi kokuyordu ne?

Yiğit ve Tunç'a baktığımda kendi aralarında American Horror Story'i tartışıyorlardı. Diziyi tartışıyorlar derken, dizideki en büyük meme kimin tartışması yapıyorlardı. Yüzümü buruşturdum.

"Lütfen hayatının hiçbir evresinde bu kadar ergen olmadığını söyle." dedim Koray'a bakarak. Güldü. İkimiz de biliyorduk ki Koray'ın ergenliği bu ikisinden feci geçmişti.

"En azından kız düşürebiliyordum." Omzuna hafifçe vurduğumda gülümsemesi genişledi. "Bir kere okulun en güzel kızına çıkma teklif ettim. Kabul etti hatun. Ben tabi hep yakışıklı bi' çocuk oldum biliyorsun." Son cümleyi çok alaylı bir şekilde söylese de haklı olduğunu ikimiz de biliyorduk. "En fazla iki gün çıktık. Göğüsleri doksan bedendi. Ellemeye çalıştım. Kız bana bir tokat atmış, yemin ederim hayatımda öyle darbe görmedim. Feleğim şaştı amına koyayım. Sonra okulda adımı çıkarttı. Erkeklere sakso çekiyormuşum falan. Kız popüler tabi, millet üç öğün bok yiyor dese inanır. Adım Emikçi Koray'a çıktı lan." Gülsem mi ağlasam mı diye düşünürken sırıttığını görmemle kahkahayı bastım.

"Emikçi Koray ne lan? O nerden çıktı?"

"Ne bileyim, amına koyduğumun veletleri kim bilir hangi filmden gördüler de özendiler. Okul değiştirmek zorunda kalmıştım."

"Kaçıncı sınıf bu?"

"10."

"Hadi ya? Tunç'un sümük yediği yıllar." Kıkırdadık. Tunç bize döndü.

"Adımı duydum."

"Hiç ya sümük yediğin zamanlardan bahsediyorduk." dedi Koray. Tunç kalakalırken Yiğit yüzünü buruşturdu.

"Iy! Ulan sen ne-nasıl bir çocukluk yaşadın? Beynine sümük falan mı kaçtı acaba?" dedi Yiğit ona dönerek.

"Sus be, kaç yaşına kadar geceleri altına sıçtın tartışmayalım istersen." dedim Yiğit'e dönerek. Yiğit kaşlarını çattı.

"Açtırma ağzımı Feza."

"Ne var lan?" dedim gülerek. "Neyimi gördün Allah aşkına."

"Söylersem ebemi sikersin." dedi. Hiç öyle veletliklerim yoktu ki. Ne olmuştu acaba? Blöf yapıyordu herhalde.

"Söyle ya, bir şey yapmayacağım."

"Geceleri az mı sayıkladın Koray diye amına koduğum." Öylece kaldım o an. Suratımda tek bir mimik yok, yutkunmaya engel olan kocaman bir tabak, yutkunsam kırılıp boynumu paramparça edecek. Kolu omzumda olan kasılmış bir adet Koray... Siktim seni Yiğit.

Geçmişim (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin