Bölüm 4: Kal veya Kaç

201 44 20
                                    


Olabilir miydi... Gerçekten de, Cantet benim ailemi öldüren kişi olabilir miydi? Aslında çektiğim bütün acıların sebebi o olabilir miydi? Aşık olduğum adam, siyahlığının içinde beni kaybeden adam. Ne zaman korksam ona koşup beni kanatlarının altına almasını umduğum adam...

"Nita."

Gözlerimi açtığımda kendimi yerde, Cantet'in kucağında buldum. Bayılmış olmalıydım. "Nita, iyi misin?" dedi Cantet'in tanıdık sesi. Bir çift kristal kanattan geçerek kırılan gün ışığı suratıma vuruyordu.

Rubrum'un kardeşiyle konuştuğumu ona söyleyip söylememeyi kafamda değerlendirirken, "İyiyim, sadece biraz başım döndü ve sonra gözlerim karardı..." diye mırıldandım.

Soğuk parmakları uzanıp çenemi tuttu ve yüzümü kendisine çevirdi. "Sakın bana yalan söyleme." Ardından bana sarılarak, anlayamadığım şekilde titreyen bedenimi göğsüne bastırdı. "İllüzyon görmek ve bayılmak arasındaki farkı anlayabilirim." diye fısıldadığında onun zaten olayı tahmin ettiğini anlayarak göğsüne biraz daha gömdüm kendimi ve Cantet'in kokusunu içime çektim.

"Sana illüzyon gösteren kimdi?"

Ona yalan söylememi istemiş olmasına rağmen ve bugüne kadar ona hiç yalan söylememiş olmama rağmen bir ilk yaptım. "Hiç kimse." dedim, yalan söyleyerek. "Yoğun bir sisin içindeydim ama kimse yoktu."

"Peki." dedi, bana biraz daha sarılırken. Korkmuş gibiydi, beni kaybetmekten korkmuş gibi. "Öyle olsun."

***

Aynı günün gecesi, ne olduğunu bilmediğim bir duyguyla uyandım. Kanatlarım sızlıyordu ve sol kolumda keskin bir acı vardı. Yüzümü buruşturdum. Artık bu duygunun rehber hayvanımla aramadaki bağ olduğunu öğrenmiştim. Muhtemelen kanatlarımda hissettiğim sızlama, yorgunluktan kaynaklanıyordu; Turan saattlerce uçmuş bile olabilirdi. İllüzyondan bu yana Turan'ı görmediğimi düşünce aniden endişelendim. Kolum nedense çok acıyordu ve beni daha da korkutan şey üzerimde gezinen yabancı ellerdi. Birinin bana dokunduğunu hissediyordum, çünkü biri Turan'a dokunuyordu. Ürperdim. Cantet'i uyandırmamaya özen göstererek - uykusu kesinlikle çok hafifti - yataktan doğruldum. Çıplak ayaklarım, soğuk zeminle temas ettiğinde bunu umursamadan sessiz adımlarla sarayın banyosuna ilerledim. Musluğu açarak, yüzüme su serptim ve aynadaki yansımama baktım. Aynadan bana bakan ise kanatlı bir kurda ait olan avcı gözleriydi. Gerçi, bu normal bir şeydi benim için. Turan ile aramda olan ruhsal bağ, bazen gölgeminde kanatlı bir kurt olarak görünmesine neden olabiliyordu. Bu beni korkutmaktan ziyade rahatlatıyordu. Turan, ırkıma ve geçmişime dair elimde olan tek şeydi. Diğer yandan kimseye güvenim kalmamıştı diyebilirim. Cantet'e yalan söylemek, beni düşündüğümden daha çok sarsmıştı ve kendimi baskı altında hissetmeye başlamıştım.

"Uyuyamadın mı?" diye mırıldandı, arkamda kapıya yaslanmış bir şekilde beni izleyen Cantet. Bir yandan uykulu gözlerini ovuşturuyordu.

"Uyandırdım mı?" dedim, onun sorusuna başka bir soruyla cevap vererek. Uykusu gerçekten hafifti.

Cevap vermek yerine yanıma gelip bana sarılmayı tercih etti, onun devasa kanatları arasında bir kez daha kayboldum. Eğilerek kulağıma "Seni kaybetmek istemiyorum." diye fısıldadığında, dudakları kulaklarımın üzerinden saçlarıma değiyordu. Bende ona cevap vermek yerine, siyah gözlerinin içine bakmayı tercih ettim. Konuşmadan da anlayabiliyorduk birbirimizi. Bende onu kaybetmek istemiyordum, kaybettiğim hatırlarım arasında ondan nefret etmemi gerektiren her neyse... Ama eğer gerçekten aileme bir şey yaptıysa... Benim Cantet'ten başka kimsem yoktu ve onu kaybetmek yanlız kalmaktı. Benim en büyük korkumda hep buydu. Yanlızlık.

"Cantet..." dedim, bir parça tereddüt ederek. "Sana bir şey sormak istiyorum." Yutkundum, mantığım sormamam gerektiğini söylüyordu, kalbim ise cevabı Cantet'den duymam gerektiğini. Cantet bakışlarını gözlerimde sabit tutuyordu. Onun siyahlığına odaklanarak sordum; "Ailemi sen mi öldürdün?"

Cevap vermedi. Düz bakışlarla bana bakmaya devam ediyordu. Bundan cesaret alarak kafamdaki soruları sıraladım. "Sen, bana tam olarak ne yaptın? Geçmişimle ilgili öğrenmemem gereken şey ne? Öğrenirsem senden nefret etmeme sebep olacak kadar önemli olan ve benim bir türlü hatırlayamadığım şey ne?" Kalbim, bir cevap duymak için çırpınıyordu. Fakat Cantet tepki bile vermedi bana. Boş bakıyordu. Aslında Cantet donmuş gibiydi, hiç kıpırdamıyor, karşımda bir heykel misali duruyordu. Ne olduğunu anlamam birkaç saniye sürdü. Ardından hızla dönüp etrafıma bakındım. "Arun?!"

Birinin ellerinin çırpmasıyla arkama doğru döndüm ve Arun'un açık sarı renkteki gözleriyle karşı karşıya kaldım. "Özür dilerim, güzelim." dedi bana bakarak gülümserken. "Sanırım romantik bir an yaşıyordunuz ve ben içine ettim." Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve beni kolumdan tutarak Cantet'in donuk bedeninden uzağa çekti. "Yani bundan da mutluyum aslında. O seninle yeterince zaman geçirdi, bense Elatha'dan beri seni bekliyorum." Beni kendisine doğru çevirirken mırıldandı. "Nita, Elatha'dan bu yana tam dört ay geçti. Hiçbir şey hatırlamadın mı?"

"Hayır." dedim, Arun'un bana dokunan elini geri iterken. Bal rengi gözlerinde bir anlığına buna kırıldığını gösteren birbparça belirse de, hemen ardından Arun'un genelde duygularını belli etmeyen sert tarafının arkasına saklandı. "Pekala," dedi Arun. "Hatırlamasan bile en azından artık doğru soruları sormaya başlamışsın." Duraksadı. "Sadece yanlış kişiye soruyorsun. Alata, elbette sana gerçeği söylemeyecektir. Seni kaybetmek istemiyor, unuttun mu?"

O an farkına vardım ve büyümüş gözlerle Arun'a baktım. "Aslında dört aydır bizi izliyorsun değil mi?! Zaten bu kadar uzun süre ortada olmamandan anlamalıydım!"

Utangaç bir tavırla kafasını çevirip, yalandan öksürdü. "Tek bir saniyesini bile kaçırmadım... Yani seni bu sosyapatla yanlız bırakmamı beklemiyordun değil mi?"

Ellerimi belime koyarak, Arun'a dik dik baktım. İstediğinde zamanı dondurabiliyordu ki bu gücü sayesinde gerçektende sürekli etrafımda olsa bile anlamam mümkün olmazdı. "Cantet sosyapat değil." dedim, şaşkınlığımı bastırmaya çalışarak.

"Nita." dedi Arun, aniden ciddileşen bir sesle. Zaten bu yönüyle onu Cantet'e benzetiyordum. "Sorularının cevabını öğrenmek ister misin?"

***

***

ELATHA II ZAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin