Bölüm 2-Öneri-

146 16 6
                                    

Renkli hayatın, renksiz insanıydım.Sıradan sevilmeyen bir renk. Dilara'yla tutunup, uyum sağlayarak bir ahenk yarattık.O ahenkten doğan renkleri, etrafa saçıyoduk. Bir desenmişçisine çiziyorduk. Duvarlara renklerimizi, nakış gibi işliyoduk. Birbirimizin kalbine. Her yer renkliyken, tüm renkler silinmeye başladı. Her taraf kan kırmızısına boyandı. Dilara gözümün önünde karardı!
Yiğit dudaklarını bir şey demek için açtı ama sonra durdu.Bana baktı biraz ve "İçeri geç " dedi. İçeri geçtim. Oturma odasına doğru ilerledim. Ne demek istediğini merak ettiğim için zaman, bana yıllar gibi geldi. Çünkü elimi çabuk tutmalıyım Dilara evde yalnız ve kalbim acayip rahatsız bu durumdan. Ne diyecekti? Gerçekten çok merak ediyordum. Karşıma geçti. Hemen söze girdim ve "Evet, seni dinliyorum. " dedim. Gözünden iki üç yaş damladı. Gerçekten özlüyordu. Bu yorucu şeyler bizi gerçekten kötü etkilemişti. Artık bir Avusturalya'ya varsakta şu durumdan kurtulsak durumu olmayacak. Bunu Dilara'ya nasıl anlatacağım? Bilmiyorum.Önce Los Angeles'a gitmeli ve John Stream'in laboratuarını bulmalıyız. Bizim oraya varmamız hızlı olur ama laboratuvarı bulmak ve panzehir doğru mu? Keşfetmek. Çok zordu. Çok rahat 1 ayımızı alırdı. "Metehan, ben zombilerle neden savaşmak ve onları öldürmek istiyorum?" Yiğit'in sesiyle düşüncelerimden ayrılıp gerçek dünyaya döndüm.

" Aileni onlar yüzünden kaybettiğin için değil mi?"

" Çünkü her insan bi gün ölümü tadıcak, bu yüzdende kendi can güvenliğim ve son umut için hayatta kalanlar için ve bir de ülkede saygınlığımız olur." dedi. Bir insan nasıl bu kadar bencil, kendini düşünüyor olabilir?

"Sırf kendi çıkarların için ve ülke de saygınlığın olsun diye mi? Öldürmek istiyorsun. O zaman şu yönden bak. Los Angeles'a John Stream'in laboratuarını gidersek panzehiri bulucaz. Herkes sevdiğine kavuşacak. Öyle olursa daha iyi olmaz mı? "

" Bak eğer öyle bir panzehir olsaydı. Şimdiye kadar kullanılmaz mıydı? "

Sesimi yükselderek"İnsanlar sence kaçmaktan bunu düşünmüşler midir?"dedim

" Ben gerçekten öyle bir panzehirin olduğuna inanmıyorum. "

"Yiğit sen ciddi misin? Ya varsa. En azından Işık'ı düşün. Ona kavuştuğunu düşün. Onunla evlendiğinizi düşün. Panzehir varsa bunların hepsi olacak."

" Metehan bana lütfen biraz zaman ver. Sanki Avusturalya'ya gidip ordu kurmak bana daha mantıklı geliyor. "

"Tamam o zaman en kısa zamanda cevabını bekliyorum. Umut ediyorumda, düşünürken bencilliğini bir kenara bırakıp düşünürsün. "

"İnşallah Metehan, İnşallah" dedi. Bu adam benimle dalga mı geçiyor?

Çok hızlı yürümeye başladım. Her şey yavaşlatıyordu beni  ya da zaman yavaş akıyodu. Korkuyordum. Kendi canımı geçtim. Dilara'ya bir şey olmasından. Onun o narin kollarından beni sarmalayamamasından. Dudaklarının dudağıma değememesinden. Aynı Yiğit gibi ne kadar bencilim değil mi? Dilara için endişelendiğimi söylüyorum ama hâlâ kendimi düşünüyorum. Kısaca kendi canım hariç her şeyden korkuyordum.  Ya bir gün iki dakikalığına dışarı çıktığı zaman. Zombiler gelse arkasından. Bana yardım için bağıramayacaktı. Bir şeyler yapamayacaktı. Ahh Dilara! Seni ne kadar çok seviyorum? Bir bilsen.

"Elindekini yere at."

"Buradaki kimsenin canı , benim canımdan daha değerli değil anladın mı?"
     Bu boğuk, hırıltılı seslerde nereden geliyor? Sesin gelme yönü arka taraflarım da bir yer. Yavaşça arkamı döndüm. İki kişi. Kavga ediyor ama bir terslik var. Bunlar zombi!  Yavaşça kenara doğru gittim ve bir köşeye saklandım.

"Bi düşün senin ailen de burada olabilirdi. O insanların yerinde olabilirdi." Üzerindekiler paramparça olan zombi.

"Ben düşlerle yaşamam ve şu âna bakıyorum." dedikten sonra evlerin üzerinde göz gezdirmeye başladı. Bir kolunu kaldırdı ve evi gösterdi. Ardından kan dondurucu kelimeler dudağından döküldü " İlk kurbanım bu evden." dedi,  hızla o eve doğru gitmeye başladı. Neyse ki ne Yiğit'in eviydi ne de bizim.

Bölüm nasıldı?  Multimedia da Hayri var.

İstila:Varoluş#Wattys2016Where stories live. Discover now