5

52 12 27
                                    


"O nerede, Aoi?" Kelebek Konağı'na girdikleri anda Hwa sordu.

"Koridorun solundan üçüncü oda." Sonra Hwa'nın yanındaki kızı fark etti, onu daha önce hiç görmemişti. "Hey, sen de kimsin?"

Tomris onun ne dediğini anlamadığından mahcup bir gülümsemeyle baş selamı vermekle yetindi. Daha sonra Hwa'nın peşinden Giyuu'nun hasta odasına doğru hızla yürüdü. Kapıdan girdiği anda ilk gözüne çarpan şey sedyenin üzerinde yüz üstü uyuyan Giyuu ve onun üzerine serili olan hafif kanlı beyaz battaniye oldu. Bu görüntü ise onu daha fazla endişelendirmekten başka bir işe yaramadı.

"Bayan Young, ne olmuş ona? Kanıyor mu? Niye uyanık değil?"

Hwa, komodinin yanındaki üst üste duran sandalyelerden birini yatağın yanına koyup oturdu. Elinin tersi ile Giyuu'nun yüzünü gizleyen uzun saçları ittirdi, ateşine baktı. "Bir şeyi yok, Aoi biz gelmeden önce dikişi halledip ilaçlarını vermiş. Sadece yorgunluktan olmalı."

O da Giyuu'nun öbür yanına bir sandalye çekip oturduğunda artık ara sıra damlayan serumun sesi ve yavaş yavaş normal hızına dönen kalp atışları dışında hiçbir şey duymuyordu Tomris. Ortam bir süreliğine sessizleşmişti ve Tomris yine içinden kendini suçlamaya başlamıştı.

Tomris, hayatını borçlu olduğu adam önünde bilinçsizce yatarken elinden gelen hiçbir şey olmadığı için kendinden utanıyordu. Ne diye onun peşine takılıp da gelmişti ki ta Japonya'ya kadar, eğer yolculukta Tomris ile uğraşmak zorunda kalmasaydı belki çoktandır evine dönmüş olurdu Giyuu ve dinlenme fırsatı olduğundan o iblisle daha kolay savaşırdı hatta belki onu öldürmüş ve sağ salim başka bir göreve çıkmış olurdu.

İki genç kadın hiçbir şey konuşmadan düşüncelerine dalmışlarken Fukuro, açık olan camdan hızla girdi ve arkasından gagasıyla pencereyi kapattı. Hwa kaşlarını çatarak baykuşuna bakarken Hwa'nın kasugai kargası pencereyi açık zannederek cama yapıştı. Yüksek sesle Fukuro'ya -baykuş onu hep sahibinden kıskanırdı zaten- hakaretler yağdırmaya başlasa da büyük kuş onu umursamadı, onun yerine yavaşça Giyuu'nun üzerine konup onun saçlarıyla oynamaya başladı.

"Of Fukuro, yine mi kıskançlık krizlerin!" Hwa söylene söylene ayağa kalkıp camı açtı. Camın önünde dikilen karga bağırmaya başladı. "Görev! Gak! Kyoto Müzesi'ne git! Gaaak!"

Hwa, keşke camı açmasaydım diye kendine lanet okurken konuştu. "Tanrılar aşkına, başka iblis avcısı mı kalmadı? Genelev Mahallesi'nden döneli zaten iki hafta falan oldu, üstelik Giyuu ile ilgilenek kimse yok. Görevi başkasına satamaz mısın?"

"Olmaz! Olmaz!" Fukuro, sahibinin sözünü dinlemeyen kargayı azarlarcasına yüksek sesle öttü ve Giyuu'nun saçlarını didikleme, onu uyandırmaya çalışma işine geri döndü. Giyuu normalde bundan hiç hoşlanmazdı ama şimdi gözünü açıp da baykuşu kovalamıyordu bile.

"Ne oldu Bayan Young, yoksa size de mi görev geldi?" diye korkuyla sordu Tomris. Şimdi o da göreve giderse, onun da sonu Giyuu gibi olursa vicdan azabından ölürdü herhalde.

Hwa, Tomris'e doğru yürüdü ve onu omuzlarından tutup gözünün içine bakmasını sağladı. "Tomris, şimdi beni iyi dinle. Evet bana da görev geldi ve gitmem gerekiyor. Lütfen ağlamayı kes, beni utandırıyorsun. Her neyse. Görev yeri uzak olduğu için bir hafta sonraya ancak dönebilirim. O zamana kadar Giyuu sana emanet, anlıyor musun?"

"İyi de Bayan Young, nasıl olacak? Buradakilerle aynı dili bile konuşamıyorum, bu kadar büyük yara almış bir hastaya nasıl bakılır bilmiyorum, Bay Tomioka kendinde değil ve yardım alabileceğim hiç kimse yok. Bana nasıl güvenebiliyorsunuz?" Tomris, kimonosunun koluyla gözyaşlarını sildi. 

"Kocho şehre inmiş, geri dönmesi birkaç gün sürer ama benden önce geleceği kesin. O da farklı diller bilir, ilaçları ve diğer şeyleri ondan öğrenebilirsin ama o zamana kadar maalesef yalnızsın. Seni böyle bıraktığım için çok özür dilerim ama Giyuu sana güvenip evine aldıysa ben de sana Kocho'ya olandan bile daha fazla güven duyabilirim demektir."

"Size sarılabilir miyim lütfen?" dedi Tomris kısık sesle.

Hwa bu soru karşısında afalladı, fiziksel temasa -en azından sevgi manasında- pek alışkın değildi ama yine de kollarını iki yana açtı. "Tamam... Gel bakalım."

Tomris, Hwa'nın beline sıkı sıkı sarıldı. Normalde iyi tanımadığı insanlara sarılmak gibi bir huyu yoktu ama şu an hem buna ihtiyacı vardı hem de Hwa'ya kendini yakın hissediyordu, sanki hiç tanımadığı ablası gibiydi. Gerçi Tomris ondan büyüktü ya neyse.

Hwa, Giyuu'nun odasından çıkarken koridorda Aoi'yi biriyle konuşurken gördü. Yavaş adımlarla yanlarına gittiğinde Aoi başıyla Hwa'ya selam verip yanlarından ayrıldı. Hwa, Aoi'nin az önce konuşuyor olduğu adama döndü.

"Giyuu'yu ziyaret etmeye mi geldin Shinazugawa? Maalesef uyanık değil, onunla daha sonra dalga geçersin." diye iğneledi onu. Giyuu ile de Sanemi ile de arkadaştı ve Sanemi'nin Giyuu'ya olan tutumundan hoşlanmadığını belirtmekte sakınca duymuyordu.

"Tüh, o iş sonraya kaldı desene. Yine de zaten bunun için gelmemiştim, amacım tebrik etmekti. Sonuçta Üst Ay 3 ile savaşmış. Tomioka'yı sevmem ama tavsiyenle iblis avcısı olduğu için biraz olsun saygı duymaya çalışıyorum." Hwa şaşkınlığını belli etmemeye çalıştı. Sanemi onun tavsiyelerine ilk defa uyuyordu.

"Ne aval aval bakıyorsun, odası nerede söylesene!"

Hwa Giyuu'nun odasının yerini tarif ettiğinde Sanemi hemen hareketlenmişti ama onu durdurdu. "Odada yardımcısı da var. Japonca bilmiyor, konuştuklarını anlayamayacaktır. Onu azarlama sakın."

"Tamam. İyi günler Young." Bu Sanemi'nin sadece arkadaşları için kullandığı kibarlaştırılmış "uzatma da siktir git" lafıydı.

Hwa umursamayıp görev hazırlığı için Ruh Konağı'na doğru yola çıkarken Sanemi de Giyuu'nun odasına doğru yürüdü. Aslında Hwa, Giyuu'ya düzgün davranması için onunla konuşmamış olsa bile Giyuu'nun Üst Ay 3 ile savaştığını duyunca buraya gelirdi, küçümsenecek bir şey değildi sonuçta. Ama belki tebrik etmek için değil de dalga geçmek için olurdu bu. Yavaşça hasta odasının kapısını araladı.

Ama orada karşılaştığı kişiyi bir daha göreceğini tahmin bile edemezdi.

İki gündür raporluyum, evdeydim ama anca yazıp yayınlayabiliyorum :(

Bölüm nasıldı?

Kanae ile Sanemi'yi shiplememe rağmen burada çok pis bir aşk üçgeni yazasım var damarlarımda şerefsizlik yapma isteği akıyor

Sizce Sanemi ve Tomris'in karşılaşması nasıl geçecek?

Giyuu tahmini ne zaman uyanır?

Tomris, Giyuu iyileşene kadar neler yapacak?

Normalde bu hafta içerisinde Ruhlar ve Bedenler'e de -Hwa'nın hikayesi- bir bölüm atmayı düşünüyordum ama hastalıktan gebermek üzere olduğumdan bölümü çıkaramayacak gibiyim, yine de umarım yazabilirim. Okumadıysanız ona da göz atmayı unutmayın bu arada, eğer buraya yeni bölüm atmadıysam o hafta mutlaka profilimdeki hikayelerden birine bölüm gelmiştir.

Şimdilik görüşürüz ama yakında yine buradayım 💜💜💜

I Need My Samurai - Giyuu TomiokaWhere stories live. Discover now