- Bölüm 1 -

70 16 9
                                    

1

Sahip olduğum küçük özgürlükler, ne kadar yorgun ve bezgin olursam olayım her güne umuda tutunarak uyanma sebebimdi. Hayatımı kendi başıma idame ettireceğim gerçeğiyle birlikte, bir şekilde beni babama da yaklaştırdıklarına inanıyordum. Gündüz okuluma devam ediyor, okuldan çıktığım gibi eve gidip birkaç saat uyuyor, ardından işe gidiyordum.

Gece nöbetinde çalıştığım tıp merkezindeki işe, Şenay ablanın oğlu Umut önayak olmuştu. Genellikle sakin, çalışma koşulları rahat bir ortamdı ama ne yazık ki Şenay ablanın işkencelerinden orada da nasibimi alıyordum. Haftanın birkaç günü, saate aldırmadan arayıp eve çağırmasından kurtuluşum yoktu. Genellikle daha makul saatlerde olurdu aramaları ama bu hafta tam anlamıyla kâbus gibiydi.

Gecenin üçünde çalan telefonumun sebebini bilsem de cevaplamak zorundaydım. Karşımdaki de bundan emindi, beklemeden konuşmaya başladı.

"Başım tuttu. Gel, bana bir iğne yap! Altı üstü on beş dakika sürecek iş için yasak diye başlama sakın!"

"Şenay abla, bu hafta dördüncü çağırışın. Kovacaklar..."

"Dört değil, on dört olsa umurumda değil. Bir yolunu bul ve kovulma, Sare. Acımam, bunun için yakarım seni. Canım burnumda zaten!"

"İzin almaya çalışırım," dediysem de ikimiz de boyun eğdiğimi biliyorduk.

"Çabuk ol!"

Telefonum o kadar nadir çalardı ki melodisi duyulduğu anda nedenini herkes biliyordu artık. Suratıma kapanan telefonu cebime tıkıştırırken ben bir şey söylemeden gitmem için izin çıkmıştı bile. Kabanıma, burnuma kadar sardığım atkıma ve bereme rağmen iliklerime işleyen soğukta hızlı adımlarla yola düştüm. Acele edersem on dakika bile sürmeyecekti dönüşüm.

"Tenha da olsa kestirmeden gitmek en iyisi," diyerek ilerlerken onları gördüm.

Sokak lambasının cılız ve karanlığı aydınlatmaktan aciz ışığının oluşturduğu gölgelerle geceye karışmış, tüm heybetiyle dikilen adama ve karşısında diz çökmüş yalvaran adama bakakaldım bir süre. İçimde büyüyen dehşete rağmen acıyamadım ona. Yıllar önce geleceğini söyleyen ama asla sözünü tutmayan katilime...

Beş yaşımdayken beni kaçırdığından beri ne çok dilemiştim ölmesini ve bir o kadar dua etmiştim yaşaması için. Hayatımı cehenneme çevirmek ona yetmemişti belli ki ikinci defa karşıma çıkışının da asla hafızamdan silinmeyeceğinden emin olacaktı. Yalnızca birkaç metre ötemde az sonra gerçekleşeceğini bildiğim anlar, zihnimin içinde yılları geriye sardı. Kâbus dolu gecelerimin değişmez görüntüleri, şimdi yaşanıyormuşçasına gözlerimin önüne serildi. Sesi kulaklarımı doldurdu.

"Babanı kurtarmak istiyor musun, Sare?"

Kim bilir yine kimin hayatını mahvettiği için dizlerinin üzerinde yalvaran adam, zerre kadar umurumda değildi ama bunca yıl ağzından çıkacak tek bir isim, tek bir adres için beklemiştim. Eğer bir şeyler yapmazsam burada ölecekti ve tutunduğum tüm umut ışığı da onunla birlikte sönecekti.

Hayatım boyunca kendime kızacak olsam da bir şeyler yapmak zorundaydım ve tek seçeneğim Şenay ablaya ulaşmaktı. Beni fark etmemelerini umarak ses çıkarmadan geri geri yürümeye başladım. Köşeye kadar kimseye görünmeden gidecek, ardıma bakmadan eve koşarken telefon edecek ve gördüklerimi anlatacaktım ama her şey algılayamayacağım bir hızla gelişti.

İsmail, telefonunu çıkarmak için izin istediğinde silahını onun başına dayamış, dakikalardır tek kelime etmeden bakan adam belli belirsiz bir onay verdi. İsmail telefonunu kulağına yaklaştırıp dinlemeye başladı ve tüm planımı bitiren yüksek sesli melodi, pantolonumun cebinden bütün sokağa yayıldı.

Gecenin Ruhu (Kitap/Yeniden Yayımda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin