GİRİŞ

334 37 56
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yeni kurgum asker kurgusu olacak. Hep istediğim ama bir türlü cesaret edemediğim.  Fantastik kitap yazmayı ve okumayı seviyorum ama galiba pek bana göre değil. Bu yüzden hayatın içinden gerçek kesitler sunabileceğim hikayelerle karşınızdayım. Şimdilik tanıtım var ama bu sefer gerçekten yazacağım 🥲 Lütfen affedin.

Keyifli okumalar dilerim. Oy verip, bol bol yorum yapmayı unutmayın. Ve ilk bölümü bekleyin 🥹

 Kitabımızın ilk ismi ve ilk kapağı.

 Kitabımızın ilk ismi ve ilk kapağı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gergindim. Neler olduğunu kavrayamamıştım. Birden bireydi herşey. Üstümüzden geçen o an sadece sesler duymuştuk. Görüntü yoktu sadece ses vardı. Sonra o tuhaf ses bize gittikçe yaklaştı. Bir kıskacın içine düşmüştük. Ama iyi ama kötü. Bunu sese ulaşınca anlayacaktık.

Kulaklarımda yüksek gürültünün sancıları mevcut. Ellerimle ağrıyı geçirmek ister gibi vurdum birkaç kez... Acımıştı. Acımıştı acımasına fakat yine de o acıyı hissetmek istedim. Bir hisse muhtaçtım. Hava o kadar dondurucuyduki yarım saattir insani hislerimi kaybetmiştim. Muhtemelen bir süre daha beklediğimiz yardım gelmezse iki ayağımı da kaybedecektim. Ve o süre daha da uzarsa ebedi huzura erecektim.

O an ses biraz daha yaklaştı. Bu bizi hem korkuttu hem de kalbimize cılız bir umut saldı. Fakat içinde bulunduğumuz zorlukla hayali olarak da duymuş olabilirdim. Çünkü şu saatten sonra umut bizim için imkansızla eş anlamlı olması gerekiyordu. Ama değildi. İnsanoğlu işte. Anlaşılmıyor, akıl sır erilmiyordu. İnsanoğlu işte, umut etmekten asla vazgeçemiyordu ve ölümü kabullenemiyordu.

Ayağımı sıkıştığı yerden biraz kıpırdatmaya çalıştım. Fakat sadece çalıştım. Hiçbir şekilde bir yaşam belirtisi yoktu. İçime umutsuz bir karanlık yayıldı. Ya ayağımı kaybedersem?

"İyi misin?" Erdinç kısık bir sesle bende durum değerlendirmesi yapmaya çalıştı. Bakmadım. Sadece "Muhteşemim" dedim. "Ayrıca sessiz ol! Konuşma! Bizi açık edeceksin aptal!" Şu an onu kırıp kırmamam önemli değildi. Onun için de değil ki yüzüme doğru eğdiği başını eski konumuna getirerek yeniden hareketsizce beklemeye başladı.

Bacağımda tarifi imkansız bir ağrı vardı. Bir bombayla tanışmanın en acı yolunu seçmiştik. Bir teröristle ve onların sınırsız acımasızlıkları ile...

Yüzümde içinde bulunduğumuz soğuktan ziyade boncuk boncuk ter vardı. Acı katlanılmaz bir boyuttaydı. Gözlerimi kapattım. Babamın bir ninni gibi söylediği o türküyü hatırladım.

Özledim seni baba. Seni, sesini, hissini... Artık kendimde değildim farkındaydım. Bir hayal alemine geçiş yapmış gibiydim. His azalmış, acı da biraz kaybolmuştu. Ama gözlerim hala bulanık bir şekilde görüyordu. Bu son anlarım olabilirdi. Hatta hissediyordum, galiba ölüyordum. Ölüm bu kadar kolay mıydı peki? Ölüm bu kadar hissiz miydi? O an sızdı dudaklarımdan, bir babanın evladına söylediği derbeder o türkü.

Erzurum çarşı pazar
Leylim aman aman
Leylim aman aman
Leylim aman aman suna yarim

İçinde bir kız gezer oy
Nenen ölsün sarı gelin aman
Sarı gelin aman
Sarı gelin aman
suna yarim

Elinde divit kalem
Leylim aman aman
Leylim aman aman
Leylim aman aman suna yarim

Katlime ferman yazar oy
Nenen ölsün sarı gelin aman

Sonunu getiremedi. Uykusu çok vardı. Hayatımda uykumun bu kadar olduğu ve bu kadar tatlı olduğu bir an olmamıştı.

Yanımda arkadaşım Erdinç ne alemdeydi bilmiyorum. Şu an ikimizde sadece kendimizi düşünüyor hatta artık kendimizi bile düşünmüyorduk.

Belki de o çoktan ölmüştü.

Nasıl öleceğimi hep merak ederdim. Bir kaza mı? Kalp krizi mi? Veya intihar... O bile aklıma gelmişti ama bir dağ başında koca koca taşların arasında bir bombanın enkazında öleceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Hatta biri bunu bana öylesine söylese ne saçmalıyorsun deyip gülüp geçerdim. Ne olacağımızı hiçbir zaman bilemiyorduk. İçimden ağlamak geliyordu fakat ağlayacak takatim de kalmamıştı.

Bilincim son saniyelerini yaşıyordu. Ama sesleri hala algılayabiliyordu. Ve o ses daha yakındı. Belki de onları bulmuşlardı. Yüzündeki sımsıcak hisle buna iyice emin olmuştu. Gözlerini kaldırıpta o hissin sahibini bulmaya çalıştı ama ne yaparsa yapsın bunu başaramadı."Zorlama kendini. Sakin ol." Bir fısıltı. Belki de gürültü bilmiyorum.

"Sizi kurtaracağız." Diyordu o ses." Artık güvendesiniz." Gerçekten güvende miydik? Emin değildim.

"İyi olacaksın." İyi olacak mıydım gerçekten?

"Artık Türk askerinin güvenli kanatları arasındasınız."

İşte şimdi emin oldum. Biz kurtulacaktık. Ama ölü ama diri.

RûhefzâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin