x23x

2.4K 107 93
                                    


Bir kaç tane düz yazı bölüm olacak. Önceki bölümü atlamayın iki tane birden attım.

Bu Çınar'ı ne kadar süründürsem...?

Bu bölüm dolu dolu. Yorumlarınızı heyecanla bekleyeceğim.

İyi okumalar.

Yusuf kalın kömür siyahı kaşlarını huysuzlukla çattı. Ali'nin koluna asılıp onu aksi yönde itelemeye koyuldu. "Noluyor be! Geldiler yine sana ha! Sınıfa gitmiyor muyduk?" "Sus, sus!" Yusuf sert bir fısıltıyla susturdu oğlanı.

Sınıflara giden rotadan iyice sapıp kantine doğru ilerlerken Ali söylendi. "Ne oldu gene?" "Çınar vardı orada..." Ali alayla güldü. "Söyleseydin sırnaşırdım." Yusuf sinirle koluna vurdu. "Sus!" Ali acıyla kendini koluna yapışmış oğlandan uzaklaştırdı. "Delinin zoruna bak! İyice sinirli oldun sen bu aralar demedi deme."

Yusuf gergince etrafı kolaçan ederken Ali onu anlamaz bakışlarla izledi. "Ne yaptı yine?" Yusuf onu bilinçli olarak görmezden gelince kaşları çatıldı. "Hakaret mi etti? Yine peşimde koşacaksın falan mı dedi? Yoksa, dur dur-" Yusuf dudaklarını dişleyip gözlerini kaçırdı. "Yok, bu daha farklı bir şey... Ne demiş olabilir söyle işte!" Yusuf etrafına göz gezdirdi. Eski püskü kantinde yakınlarında olan biri görünmüyordu.

"Seni seviyorum..." Ali bir süre duraksadı. "Teşekkürler?" Yusuf bu kez daha büyük bir şiddetle oğlanın omzuna bir şaplak attı. "Sana demiyorum! O dedi." Sona doğru sesi kısılmış geri içine çökmüştü. Ali canı acıdığını belli etmemek için dilini ısırdı. Oğlan elini hafif sanıyordu herhalde. "İnanma." dedi hızlıca. "Seven insan böyle mi yapar? Dalyarağa bak..."

Yusuf Ali'nin gözlerine dikti geniş siyah gözlerini. "Sevmiyor değil mi?" Oğlanın sorunun cevabının 'evet' olmamasını dilediği kabak gibi ortadaydı. Kaşları büzülmüş, dudakları bükülmüştü. Ali onaylamaz biçimde kafasını salladı. "Akıllanmazsın sen." Arkasını dönüp sınıfa doğru ilerlerken Yusuf arkasına takılmış kendini dinletmeye çalışıyordu.

"Ya vallahi akıllandım!" "Ya Ali!" Ali inatla oğlana bakmıyor dümdüz ilerliyordu. "Engelledim bile!" Ali duraksadı. Peşinden koşan oğlana tek kaşını kaldırdı. "Engelledin? Niye?" "Yumuşamamak için-" Gerçeğin ağzından kaçmasının şokuyla ağzı aralık bir biçimde donakaldı. Bu kısmı söylememesi gerekliydi.

Ali hayalkırıklığı ile oflayıp şakaklarını ovaladı. "Bir de kucağına atlasaydın Yusuf! Ne demek yumuşamak!" Yusuf'un iyiden iyiye yüzü düştü. "Uğraşıyorum." diye mırıldandı. Sesi dargın çıksa da en büyük dargınlığı kendineydi. Kendine ve o mesajları okurken gümbür gümbür atan kalbine, hoplayıp duran karın boşluğuna. "Anlamıyorsun... Ben de anlamıyorum gerçi. Enayi miyim ben?"

Ali yüzüne kahkaha atmıştı bu dediğiyle. Kolunu omzuna atıp oğlanı kendine iyice çekti. Yandan sıkı sıkı sarıldı. Arkadaşının desteğe ihtiyacı olduğu belliydi. "Azıcık... azıcık haddinden fazla." Yusuf buna gülüp arkadan kolunu beline attı ve oğlanın dıştaki kolunu cimcikledi. "Her tarafım morardı be Yusuf!"

Yusuf sarıldığı oğlanın gerildiğini hissedip yüzüne baktı. Karşıya baktığını görünce onun gözlerinin yolunu izledi. Çınar...

Çınar'ın kumrala kaçan kirli sarışın saçları dağılmış, mavi gözlerinin altı uykusuzlukla morarmıştı. Hepsinden kötüsü yüzündeki ifadeydi. Ali'nin tahmin edeceği gibi sinir görülmüyordu oğlanın çehresinde. Bundan dolayı da duraksamıştı. Görülen en açık his üzüntüydü. Keder, pişmanlık ve özlem. Tekme yemiş zavallı bir köpek yavrusu gibi bakıyordu Yusuf'a. Gözleri ondan başka yere dönmüyordu bir an. Ali'ye rutin sinirli bakışlarını bile yollamamıştı.

GİTME -BxB- TextingWhere stories live. Discover now