1

141 15 12
                                    


Giyuu, elinde Yunan içkisinin bardağını tutuyor olsa da içmiyor, içiyormuş gibi yapıyordu. Ortamda çok yoğun bir iblis kokusu vardı ama bu kadar insanın içinde onu bulup da öldüremeyeceğinden saat daha geç olsun da kalabalık dağılsın diye bekliyordu ama ona inat insanlar sanki gece ilerledikçe daha da çok doluşmuşlar gibiydi.

Az buçuk bildiği Yunancasıyla bile arka planda dinlediği şarkının sözlerinin ne kadar kötü olduğunun farkındaydı. Sahnede dansöz kıyafetiyle dans edip şarkı söyleyen kızın da yüzüne bağladığı beze rağmen şarkıdan memnun olmadığı belli oluyordu. Zaten yan masasında kumar oynayan adamlar da şarkıyı dinlemekten çok kızı izliyordu.

Onların başı gibi görünen adam elinin hareketiyle garsona işaret ederken onun yanındakiler gülüşmeye devam ediyordu. Garson hemen yanında olmasına rağmen sarhoş olan adam bağırarak konuşuyordu. "Söylesene, bu kızı bir geceliğine kaça verirsin?"

Genç kızın bedeni duyduğu sözlerle hafiften titrerken Giyuu, çok istemesine rağmen olaya müdahale etmedi. Ama duyduğu sözler bir anlığına erkek olmaktan bile utanmasına sebep olmuştu.

"Bence onu istemezsiniz efendim, sonuçta Yunan bile değil."

"Daha iyi ya! Hamile kalsa hakkını arayamayacak."

"Satışta değil ama yöneticimize sorarım."

"Reddederse Alddes istiyor dersin."

Garson başını eğip barın arka kapısına giderken Giyuu yumruğunu sıkıyordu. Alddes denen adam kokusuna bakılırsa iblis değildi ve iblis olamayacak kadar iğrençti de zaten. Ancak iblislerin egoist doğasını düşününce yöneticinin iblis olması ihtimali aklına geldi ve elindeki bardağı bir anda kafasına dikip ayağa kalktı. Tam o sırada garsonunkisi gibi bir smokin giyen başka bir adam sahnedeki kızı içeriye götürdü, bir başka kız şarkı söylemeye başladı.

Garson gibi o da arka kapıyı açıp dışarı çıkarken dışarıda, kapıdan biraz ötede konuşan ikiliyi görünce çöp kutularının arkasına saklandı. Demin sahnede olan kız, muhtemelen buranın yöneticisi olan adamla konuşuyordu ama daha çok tartışıyor gibilerdi.

"Asla olmaz. Sana para kazandıracağım diye tanımadığım bir adamın koynuna girecek değilim."

"Sana yaptığım iyilikleri unuttun herhalde Tomris." Adam, kızın adını çok farklı bir ses tonuyla söylemişti. "Diğer barlar senin başına sıkmaya çalışırken ben sana iş, aş, kalacak yer verdim. Karşılığını böyle mi ödüyorsun?"

"Benden saçımı kazıtmasını bile isteyebilirsin ama asla fuhuşçunun birine fahişelik yapmayacağım, Leviathan. Bunun yüzünden beni kovacaksan da sen kovmadan önce ben kendim giderim, hiç meraklanma." Garson, kızın yabancı olduğunu söylemesine rağmen kız resmen Leviathan'dan daha iyi Yunanca konuşuyordu. Yine de konuşma tarzından onun bir yabancı olduğunu rahatlıkla anlayabilirdiniz.

"Yok öyle yağma. Gitmeden önce sana ettiğim yardımların bedelini ödemen lazım."

"Kaç drahmi istiyorsun?" dedi Tomris bunun üzerine. Burada çalışırken biraz para biriktirmişti.

"Para istediğimi kim söyledi?" 

Leviathan elini havada salladığı anda ortaya çıkan kocaman pençelerle kızın koyu kahve gözleri büyüdü. Giyuu adamın bir iblis olduğunu kendi gözleriyle gördükten sonra hızla öne atılıp sırtına, haorisinin altına sakladığı kılıcı ensesinde çıkarıp tek hareketle iblisin boynunu kesti. Tomris sanki her gün cinayete tanık oluyormuş gibi -ki çalıştığı yeri düşününce bu olasıydı- hiçbir tepki vermeden ayakta dikilirken yüzüne doğru gelen tozla birlikte bir çığlık attı.

I Need My Samurai - Giyuu TomiokaWhere stories live. Discover now