Podyum Işıkları

131 15 38
                                    

2 hafta sonra

  Yataktan nasıl kalktığımı anlamazken hemen hazırlanıp defile mekanına gittim.

  Her şey hazırdı.

  Bembeyaz bir salonda kan kırmızısı çiçekler duvara asılmıştı,yerlerde ise siyah güller vardı.Konseptimiz "Kırmızı acılar siyah lekelerle olur" idi.Bu fikire ilk sıcak bakmasam da sonra hoşuma gitmişti.

  Didem mankenlere son bilgileri verirken kuaförler canla başla saç yapıyordu.Mankenlerin hiçbir şeyden memnun olmama gibi huyları olduğu için makyaj konularında çok sinir bozucu oluyorlardı oda da resmen bir kargaşa vardı makyözler sabır dinlenirken kuaförler hızla işlerine devam ediyorlardı.

  Didem beni gördüğü gibi yanıma geldi

  "Sen niye randevunu iptal ettin böyle gelecek hâlin yok herhalde." dedi beni süzerek

  "Kendim yapıcam saçımı başımı hiç vaktim yok kuaför için" derken mankenlerin üstlerini çekiştiriyordum.

  Defileye 2 saat varken bile salon tıklım tıklım dolmuştu boş bir ayna bulup saçlarımı taradım ve sıkı bir şekilde toplayıp ördüm önden percemlerimi saldım üstüme ise beyaz simli uzun bir elbise gitmiştim koyu bir göz makyajı yapıp siyah eldivenlerimi taktım,inci kolyemi de takarak işimi bitirdim.

  Didem ise siyah mini bir elbise giymişti,sırt dekoltesi kısmında taşlar vardı sarı saçlarını salık bırakmıştı ve müthiş görünüyordu.

"Vay be ortak!" dedi tatlı sesiyle.

  Küçük bir gülümseme attım beraber davetlilerle konuşuyorduk o an tüm stresim bitmişti.

________

  Sanırım çığlık atacağım.

  Hiçbir sorun olmadan muhteşem bir şekilde defilemizi yapmıştık.
  Rüya gibi bir andı.
  Tüm yük omuzlarımdan kalkmıştı.
  Büyük iş adamları ve kadınları bizi tebrik ederken kalbim durmuş gibiydi.

  Tüm basın oradaydı yarın tüm haberlerde biz olacaktık bu da demek oluyordu ki Grandiosità için mükemmel iş teklifleri gelecekti.

_______

  Makyajımı silip üstüme ince bir hırka giyip balkona çıktım.
  Şarkı açıp bahar koleksiyonum için elbiseler tasarlıyordum.
  Bir elbise için saatlerce uğraşıp gene beğenmeyip siliyordum.

  Bildirim sesiyle gelen mesajı açtım Didem Gloria'nın düzenlediği yarışma tarzı bir şeyi tekrar anlatıp duruyordu bizim için çok güzel bir iş olacağını yazıp duruyordu.

  Türkiye'nin en iyi tasarımcısının olduğu şirkette beni beğenmeleri gram mümkün değildi ama o an bir hırs gelmişti ve koleksiyon için çalışmaları bir kenara atıp yarışma konseptine baktım.

Her zaman istediğini yapabilen güçlü bir kadın ve içindeki çocuk.

  Kaşlarımı çatıp ekranı kapattım.

  Eğer biz seçilirsek Grandiosità ve Gloria beraber bir defileye mi çıkacaktı gerçekten?

  Tüm moda okuyan kızların hayali Yaman Çağlar gibi bir sevgiliydi.

  Türkiye'nin en iyi tasarımcısıydı,her yıl koleksiyonları haftalarca konuşulurdu.Yaptığı işlere hayrandım fakat bu kadar abartılması kesinlikle çok saçmaydı.

  Ve de ortağı Onur Ay,çok sempatik bir adamdı samimi ve cana yakın bir insandı o da şirkette finansal işlere bakıyordu.Kesinlikle çok tatlı bir adamdı.

  Saçlarımı hızlıca toplayıp aklıma gelen fikirlerin taslaklarını çıkarmaya başladım.

  Kendim için değil şirket için yapıyordum bu işi.

________

  Çıkardığım taslakları daha sonra tamamlamak için dosyamın içine koydum masanın üstünü toplamadan içeri girdim.

  İnternet şimdiden bizim adımızla çalkanıyordu.

  Yavaş yavaş gönderileri kayarken bi yandan gurur ve yorgunluk hissediyordum.

  Telefondan da sıkılıp koltuğun üstünde öylece yatmaya başladım.

___

  "Okulu bırakacaksın Ahu!" babamın hiddetli sesi kulağımda yankılanırken bi yandan da içimden sabır dileniyordum.

  "İtalya da falan okuyamazsın sen göndermiyorum seni,elin ülkesinde kim bilir ne pislikler yaparsın!"

  "Baba ben oraya okumaya gidiyorum senin aklına gelen şeyleri yapmak için değil" dedim sabrımın son dakikalarında.

  "Yok yok senden bir halt olmaz yaşıtların 3. çocuğu bekliyor sen hâlâ okuma derdindesin.Okuyupta nolucan!" bu sefer ki annemdi.

  İkiside okumama karşıydı daha doğrusu kızların okumasına karşıydı.

  Çevremizdeki tüm akranlarım çocuk yaşta kendi istekleriyle kocaya gitmişlerdi hepsi koca meraklısıydı.

  Küçüklükten beri beyinleri evlenmek ile yıkandığı için daha lise mezunu olmadan hamile kalıp kocalarının pis ayaklarını temizliyorlardı.

  Hoş,annemlerde benim böyle olmamı istiyorlardı.

  Fakat küçük kardeşim Yağız için dünyalar önüne seriliyordu.

  Üniversiteyi başka bir ülkede kazandığım için evde kıyamet kopuyordu fakat ben kararlıydım.

  "Ahu sen istesende istemesende evleneceksin.Rana görücü çağır şuna ilk gelene vericem." dedi anneme dönerek.

  Evleneceksin

  Ben mi

  17 yaşında evlenicem,yok daha neler.

  Sabrım tükenmişti ve o an benim bile beklemedigim bir laf çıktı ağızımdan

  "Ben gidiyorum."

  Odama gidip sırt çantama birkaç üst bir cüzdanımı kimliğimi ve hırkamı attım.

  Babam ise hiç halinden ödün vermiyordu 'Bırak gitsin' dedi anneme.

  Annem ise görücü çağırmak için telefona sarılmıştı.

  Şaka gibiydi,kızları evden giderken bunlar hâlâ keyif derdindeler,çok sinirliydim ama asla ağlamayacaktım.

  Evden çıkıp birkaç sokak öteye gittim geri dönsem çok alay ederler akşama beni kocaya verirlerdi.

  Başıma buyruk bir kızdım ama asla kendimden ödün vermezdim hep cesaret doluydum asla korkmazdım.

  Cüzdanımı çıkardım geçen işe gittiğimde paraları cüzdana atmıştım o paralarla hiç düşünmeden İzmir arabasına atladım.

  Denizli'den İzmire gidiyordum

  Şuan düşününce bir garip geliyordu ama o an hiç korkmadan hiç bilmediğim bir şehire gidiyordum.

Aşk Kırıntıları Where stories live. Discover now