1. Bölüm

303 34 42
                                    


*

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*

Yeni evimde ilk gecem.

Günümün özeti şuydu: Saatlerce temizlik yapıp bedenimi korkunç bir şekilde yormuştum. Zira üç kez el değiştirmiş sözde yeni sayılacak 2+1 dairenin azizliğine uğramıştım. Açık otoparka bakan balkon bütün ilçenin tozunu toprağını bağrında biriktirmiş vaziyetteydi. Odaların duvarları ise iğrenç kere iğrençti. Üzerinde gezdirdiğim bütün temizlik bezleri kapkara bir kumaşa dönüşmüştü. Daha evvelden burada mağara adamları mı yaşıyordu acaba? Tamam biraz daha empati kurup insancıl yaklaşacağım meseleye. Hmm... Eski kiracıların çamaşır suyu alacak paraları mı yoktu? En kötü ihtimalle arap sabunu satın almak için üç beş liralık borca girebilirlerdi. Haksız mıyım?

Geçen hafta evi gezmeye geldiğimizde ev sahibinin bize gösterdiği daireyi büyüyle değiştirmiş olmasından şüpheleniyordum. Midyat'a kadar gidip papaz büyüsü yaptırmıştı belki de. Teyzem bir keresinde alt komşusunun kocasına öyle bir ayırma büyüsü yapıldığından bahsetmişti. Neyse, demek istediğim her sağlıklı göz bilirdi ki geçen sefer baktığımız ev ile bu pislik yuvası aynı mekan değildi. Koordinatlar tıpatıp aynı olabilirdi; fakat gayet tabii paralel evrene de düşmüş olabilirdim. Oysa annemin ilk yorumu evin ne kadar temiz olduğu üzerineydi. Babam bu işlerden hiç anlamadığı için kafasını sallayarak annemi ezbere onaylamakla yetinmişti o sıra. Zavallı anacığım şu eziyetlerime şahit olsaydı temizlikçi kadın tutmadığı için bin kere pişman olurdu. Evin sözde ak pak görüntüsüne aldanıp tek başıma kaba temizliğin altından kalkabileceğime inanmıştım. En büyük aptallık benimkiydi işte!

Beyaz mutfak dolaplarının altından çıkan böcek ölülerini elektrikli süpürgeyle halletsem de yarın ilk işim üç çeşit böcek ilacı almak olacaktı. Akşam ezanı okunurken burnumun ılık ılık kanadığını fark ettim apayrı bir boşvermişlikle. O kadar halsizdim ki bu durumu hiç umursamadım. Karşılaştırmalı cif krem reklamlarındaki ucuz deterjanla temizlik yapan kadınlar gibi bileğimi koparırcasına ovalaya ovalaya süngerle temizlediğim banyo lavabosu, damarlarımdan akan kırmızı sıvı yüzünden tekrar kirlenmişti. Ancak bunu sorun edecek takatim kalmamıştı artık. Aynadaki çirkin ve dağınık yansımam, benim Frenkestein'ın Anadolu versiyonuna dönüştüğümü söylüyordu. Biraz idealist biri olsaydım bu bitik kılıkla ajanslara resimlerimi gönderip yeni iş tekliflerini kovalayabilirdim. Kim bilir belki de ucuz bir korku filminde şeytan ya da cin rolünü kapardım. Ay tövbe de kızım! Geç saatte üç harflilerden bahsetmek iyi değil.

Yorgun argın yatağa kıvrılmama rağmen gözüme uyku girmiyordu. Karanlığa alışan gözlerim tavandaki bütün kabartmaları süslemeleri tek tek inceliyor ve beynim züppe bir sanat eleştirmeni kesilerek tavan ustasının ortaya çıkardığı mütevazi işi yorumluyordu.

Yatakta dönme ayinime sabırla devam ettim. Bir sağa, bir sola, yüzüstü, sırtüstü, deve-cüce, gündüz-gece... Yatağın çarşaflarıyla birlikte üç yüz atmış beş derece döndüm de durdum. Kah semazen oldum kah Konya'ya gittim. Uyumadan önce telefon ekranına bakmanın zararlı olduğuna, gözleri kör ettiğine, hatta radyasyon yayıp kanser yaptığına sarsılmaz şekilde inandığım için bu geç saatte sosyal medyada gezinmeye direniyordum. İnternete girmeyince de vakit geçmek bilmiyordu. Uzay çağında doğmak benim suçum değildi ama!

Asalak Bir SarmaşıkWhere stories live. Discover now