...VE GİTTİ

94 10 0
                                    


       ...
Saat gecenin ikisine gelirken gözyaşlarımı durdurmak için kapattığım göz kapaklarımı biraz daha sıktım. Bu koca odanın çift kişilik yatağında tek kişiydim şimdi. Zifiri karanlıktaki sessizliğe inat yükselen hıçkırıklarımın sesi tamamlıyordu çaresizlik kokan güçsüz bedenime  inat dünyanın en güçlü sesiymişçesine atan nabzımın sesini. Öylesine çelişkiliydi ki bu gece...
Bedenim hareket etse kırılacaktı sanki, ama tir tir titriyordu. Nefes almaya çalıştım,boğulmamak adına çaba sarf edermişçesine. Nefes aldım, nefes verdim. Nefes aldım, nefes verdim.nefes aldım, nefes verdim. Olmuyordu. Boğulmamak adına sarf ettiğim çabaya inat aldığım her oksijen beni öldürüyordu sanki. Sıkmaktan yanan ve kızardığından neredeyse emin olduğum göz kapaklarımı serbest bıraktım. Bakışlarım tavanla buluştuğunda gözyaşlarım daha da şiddetlenmişti. Ben ölüyordum çünkü o ,yanımda yoktu. O da gitmişti. O da beni yalnız bırakmıştı. O da göz yaşlarımla bana randevu ayarlamıştı. O da beni çaresizliğimle baş başa bırakmıştı. Tam unuttum derken o da beni hüznüme teslim etmişti. O da gitmişti. O da... Birazdan gelip son kez bana cennetimi görebilme şansını tanıyacak oluşunu vaat ediyordu hayat. Umarım bu sefer dürüst ve saydam bir yaklaşımda bulunur bana hayatım. Sakinleşmeye çalıştım. Gelecekti. Biliyordum gelecekti. Gelmek zorundaydı. Ben zaten yeterince çaresizdim, bir de beni onu bir daha göremeyecek oluşumla sınayamazdı. Gelmek zorundaydı. Şu an onu görmeyi ölesiye arzuladığım bir andı. Peki ya o? O beni görmek istiyor muydu? Bilmiyordum. Belki vedalaşırdık. Belki dünyanın en güzel Ela çiftini görme şansını bir kez daha sunardı gözlerime. Belki her gece olduğu gibi bu gece de o yumuşacık kadife sesiyle bana gecemin iyi geçmesi için dileklerde bulunurdu.

Beynime ağlamayı durdurması için gönderdiğim tüm mesajlar bana gözyaşı olarak geri dönerken artık bir şey hissetmediğimi fark ettim. Yanaklarımın ıslanmış ve gözlerimin maruz kaldığı tuzlu sıvıdan dolayı yanması gerekiyordu fakat ben bunu bile algılamakta güçlük çekiyordum. Beynim uyuşmaya başlarken gözlerim kendini kapanmaya mahkum etmiş gibiydi. Odamın gösterişli,ahşap kapısından geldiğini tahmin ettiğim bir gıcırtıyla hafif bir şekilde irkildim. Açmaya cesaret edemediğim gözlerim ve işlevini yitirmiş beynimle sadece uzanıyordum. Hareket edemedim. Belki de etmek istemedim. Ben sabır ve umutla beklerken Açılan ahşap kapı tekrar kapandı. Odada mıydı? Ya çıktıysa? Ayak seslerini duymamla birlikte bu koca odada artık yalnız olmadığımı öğrendim. Çıkan seslerden cam gardırobun ön kapağının sürüklendiğini anlayabiliyordum. Bi kaç askı sesi... bir fermuar sesi... kıyafetlerin sürtünme sesi... ve bir fermuar sesi daha... sanırım giysilerini topluyordu. Birden sesler kesildi. Beni ürküten bu sessizliğin üzerinden yaklaşık 2 dakika geçmişti ki tekrardan ayak sesleri duydum. Her adım öncekinden daha yakın gibiydi. Bu tarafa geliyordu. Yatağıma doğru. Bizim yatağımıza doğru. Şampuanının keskin mentol kokusu burnumu doldururken kavradım başımda durduğunu. Gözlerimi açmak istedim. "Gitme" "gitme,kal" demek istedim.yapamadım. Bana doğru yaklaştı. Nefes alış verişlerimiz bir birine karışacak kadar yakındı artık bana. Tıpkı normal günlerimizdeki gibi. Kokusunu ne kadar da özlediğimi fark ettim bir kez daha. İçimden defalarca geçirdim "gitme" "kal n'olursun" diye. "Duy beni ve gitme." Bir kaç dakika öyle durdu başımda. Zaman dursun istedim,Zaman dursun ve biz sonsuza kadar böyle kalalım. Kokusunun uzaklaştığını hissetmeye başladığım an gitmeye karar verdiğini anladım. Gözlerimi açtım. Sırtı bana dönüktü. İlk adımını atacağı esnada sol elimi kaldırdım ve usulca sağ eline değdirdim. Canım yanmıştı. Ona dokunurken bile içimdeki özlemle baş etmeye çalışan canım,yanmıştı. Elim eliyle teması sürdürürken baş parmağını kavradım. Öylece durmuş bekliyordu. Gitmedi ama gelmedi de. Öylece durdu yalnızca. Sonrasında ne yaptığımı idrak etmiş olacak ki bana döndü vücudu. İşte o an zaman durdu. O elaları benim kahvelerimle buluşunca kalp atışlarımın sanki mümkünmüş gibi daha da hızlandığını hissettim. Dudaklarım aralandı usulca ve sözcükler kontrolüm dışında serbest kaldılar."gitme" dedim. Muhtemelen her zaman olduğu gibi şu anda da karamel kokan,bembeyaz tenine inat kıpkırmızı dudakları aralandı. "Kalamam" dedi. Tüm acizliğimle tekrarladım "gitme" diye. Ağlıyordum. Ağlıyordu. Reddedeceğini anladığım an hızla ekledim "birkaç dakika yalnızca""kal lütfen" hızla akan gözyaşlarına inat iki yana kıvrıldı dudakları usulca. Bu gülüşü biliyordum. Acının tebessümüydü bu. Çaresizliğe rağmen onaylayan bakışların tebessümüydü. Elimi bıraktı ve yatağın etrafından dolaştı ve hemen sağıma yattı. İkimiz de birbirimize bakmaya cesaret edemiyor ve bakışlarımızı tavana yöneltiyorduk. Yan yanaydık, her gece olduğu gibi. Bu gece farklıydık ama olsun, yan yanaydık. İki elini de vücudunun yanlarına koymuş sırt üstü uzanıyordu. Aynı pozisyondaydık. Aradan dakikalar geçti. Ne ben konuştum ne o. Ne ben baktım o elalara ne de o baktı kahvelerime. O an ihtiyacım olan bir şey yaptım tüm cesaretimle. Sağ elimi onun sol elinin yanına koydum. Tutmuyordum ama temas halindeydi ellerimiz.o,ellerini çekmedi. Ben de ses etmedim.Ne kadar öylece durduk bilmiyordum. Dakikalar ilerledi önce. Sonra da saatler.

Güneş doğmaya başlarken gözlerimi kapattım usulca. Sağ yanımda ki ağırlığın artık olmadığını fark ettim. Mentol kokusu beynimi uyuştururken kadife sesi kulaklarımı doldurdu. "Gidiyorum,bir daha dönmeyeceğim. Gidiyorum çünkü seni kalamayacak kadar çok seviyorum." Sesi kulaklarıma ulaşmayı bırakınca saçlarıma küçük bir öpücük kondurdu. Ve gitti. Bir daha dönmemek üzere çıktı o kapıdan. Yıllar önce sormuştum ona. o, saçlarımı okşarken. "Herkes gider mi? Diye. Kısılan gözleri sorgulamıştı tavrımı. Sonra da dudaklarını aralamış ve bana duyabileceğim en güzel sözü vermişti o gün. "Herkes gider. Herkes herkesten gider. Ama biz herkes değiliz. Söz veriyorum herkes gitse bile ben gitmeyeceğim. Ben senden gitmem,gidemem." Demişti. Yalanmış. Herkes gidermiş. O da gitti. Herkes gibi o da gitti. O,herkes değildi ama o da gitti.

...VE GİTTİ.Where stories live. Discover now