O gün Murat bey onları alıp biraz ilerdeki kalacakları eve götürdü. ve dediki,
' İyi bi uyku çekin yarın yorulacaksınız çocuklar. ' dedi gülerek.
' İyi geceler baboş.' deyip öptü Özgür. ve aynısını Deniz de yaptı.
' Kalk kalk kalk hadi çocuklar çabuk sadece 1 dakikanız var kalkmanız için çabuk saniyeler işliyor çabuk çabuk kalkın acele edin!!! ' diye bağırdı Rüzgar koç.
' N'oluyo yaa sen kimsin bi git Allasen daha kargalar bile uyanmamış git az ötede bağır. ' diye inledi Özgür.
'Biraz daha bağırırsan burnuna yumruğu yiyeceksin gerizekalı herif çık git. ' dedi deniz
' o zaman avazım çıkana kadar bağırmam gerekiyo desene çünkü şu anda canım aşırı yumruk istiyor sert çocuk kalkta parçala beni hadi.' dedi dalga geçercesine.
deniz ve özgürün yatakları karşı karşıyaydı. gözlerini zar zor açıp birbirine baktılar ve kalktılar
' ne istiyosun saat daha 5 güneş doğmamış bile ve biz yeni uyandığımızda çok sinirli oluruz bize bulaşmak istemezsin' dedi gözü yarı kapalı birşekilde özgür yalpaladı denize tutunup destek aldı.
' babanız aşağıda beklilyo gençler ve size kuralları tekrar hatırlatmamı söyledi, şu dolapda eşofmanlar bedeni size göre giyinip aşağı inin 3 dakikanız var.' dedi ve giderken ekledi ' saniyeler işliyor.'
'kıl oldum adama. ' dedi deniz
' aynen ya. hadi babam bekliyomuş.' dedi ve hazırlanmaya başladılar aşağı indiler. o adam ve murat bey konuşuyordu.
' işte geldiler. rüzgar bu deniz bu da özgür. sabahları hergün aynı saatte senle birlikte çalışacaklar. çocuklar gelin rüzgar koç a merhaba deyin. dedi
rüzgar koç 30 lu yaşlarda kalıplı kas yığını bi adamdı. adam 1.90 vardı
' gençler meraba ' dedi çocuklarda aynı şekilde cevap verdiler.
' bana yalnızca koç deyin ve dediğimi ikiletmeyin. hadi başlayalım dedi ve ayaklandı. o dışarı çıkarken murat bey
' duydunuz kuralları hatırlatmama gerek yok heralde '
' hayır efendim ' dedi özgür ve gülümseyerek dışarı çıktı.
sabaha sporunu gün yeni doğarken yapmışlardı ve cidden çok yorucu olmuştu. şınavlar mekikler squatlar kilometrelerce tempolu-hızlı koşu atlamalar zıplamalar açma germe esnetme... kısacası canları çıkmıştı. 9 a doğru bitmişti. ya da daha yeni mi başlıyordu.
' bu günlük benden bu kadar gençler ama siz devam edeceksiniz. sizden istediğim odun kesmek olacak evin arka tarafında çok fazla kesilmek için bekleyen odun var biraz dinlenip oraya gidin. ve bu gün içinde bitirin. ha bu arada elektrikli testereyle değil, baltayla kolay gelsin.' dedi ve arabasına binip gitti.
' oha ne dedi o bide bu yorgunluğun üstüne odun mu kescekmişiz hadi canım bi siktitirolup gitsin.' dedi özgür.
'hahaha salak gitti zaten. biraz dinlenelim sonra başlayalım olur mu.'
' başka seçenek var mı'
'malesef çiimen göz'
'öyle mi çimen göz' deyip tatlı tatlı gülüştüler. sonra işe başladılar. iş bittiğinde persi çıkmış bi şekilde yere attı kendini özgür
' deniz bu ne ya biz oduncu olalım diye mi geldik buraya ölüyorum yorgunluktan'
' sus özgür bende bittim. yürü gidelim. dedi ve gittiler. ama malesef yine mutlu olamadılar çünkü kaldıkları yerin kapısı kitliydi.
' kapı kitli lan sen de anahtar var mı?'
' evet canım tabi ki var çünkü ben çilingirim'
' çok erken pes etmişsiniz' dedi bi adam özgür sen de kim oluyorsun der gibi şöyle bi baktı. deniz de
' kimsin sen ?'
' babanız benden bişey rica etti ben o yüzden burdayım' dedi adam kalın bir sesle. adamın bi eli cebindeydi diğer eli kemerindeydi. uzun, sakallı bi adamdı. suratında sinsi bir ifade vardı. gömleğinin önüne tutturduğu gözlüğünü havalı bi şekilde çıkarıp taktı.
' peki ne için geldin ' dedi özgür
'babanız pusu dersinden bahsetmedi galiba . eger o bahsetmediyse ben bahsedeyim artık yeni bir dersiniz daha var pusular yani tuzaklar. öğreteceğim şeyler sayesinde pek çok bilgi edineceksiniz. haftada 4 gün geleceğim. anlaşıldıysa başlayalım.
'anlaşıldı dercesine başını salladı ikizler. ama adamdan pek hoşlanmamışlardı. belliydi böyle sinsi planlı biri olduğu. ama ikizler bişeyi bilmiyorlardı o da ne kadar yorulacaklarıydı.
saat tam olarak 4 tü ve tabiri caizse canları çıkmıştı öyle kolay olmamıştı pusu kurmayı öğrenmek. adam gitmişti. ikizlerde oldukları yere oturup kalmışlardı yorgunluktan.
'özgür bişey dicem' dedi deniz karnını sıvazlayarak.
'ne dicen' dedi özgür boş boş bakarak.
'açlıktan ölcem. ne yicez biz'
'ordan aşçı gibi mi görünüyorum acaba. bende açım bilmem. dedi ve onşara doğru gelen bi adamı gördü
'deniz biri geliyo dedi özgür deniz de görmüştü adamı
' merhaba gençler babanız bu anahtarı gönderdi dedi şiveli bi şekilde. deniz hemen atladı
'saol dayı bide şey dicektim buralarda yicek bişey bulunur mu ' dedi
'ben bilmem ' deyip gitti adam
' kalk lan gidelim bari ölcem yoksa ' özgür. ayağa kalktığı anda gözleri karardı başı döndü fenalaştı. tansiyonu düşmüştü. deniz hemen yatırdı onu yere. deniz göstermemeye çalışıyordu ama korkmuştu özgüre bişey olacak diye.
'iyi misin özgür birden niye kalktın mal yat bi saçlarını çek şöyle'
'yok bişey gidelim hadi'
'lan yat az kalkma yine başın döncek yada kalk hadi taşırım ben seni' dedi ve özgürü sırtına aldı. deniz içinden buraya ne diye geldiysek dedi babam buraya bizi niye getirip bıraktı burda ne işimiz var diyip kendiyle kavga ediyordu.
'anahtarı ver özgür' dedi ama özgürden ses gelmedi deniz onu sarstı şöyle bi özgür irkilerek
'ne noldu geldik mi ' dedi özgür. deniz gülerek
'geldik anahtarı ver ' dedi.
'indir beni' dedi özgür. deniz onu indirdi. kapıyı açıp girdiler. deniz hemen etrafta yenecek bişey aradı ama bulduğu tek şey bi kaç tane konserveydi.
ve iğrençti.
'özgür al şunu'
'o ne be. oha ben bunu yemem deniz sen ye'
'pardon küçük hanım ben hemen size tereyeğlı mantarlı karidesinizi hemen hazırlatıyorum kusura bakmayın' dedi kızıp dalga geçerek.
'mümkünse canım yanında da votka alabilirsem çok iyi olur'
'votkana başlatma özgür ye şunu bayılıp bayılıp başıma bela olacaksın azcık ye bari. ama az ye bak seni taşıyana kadar belim koptu.
' hahaha mal çok komiksin 'dedi özgür böyle atışırken kapı açıldı gelen babaları murat beydi.
'hazırlanın gidiyoruz.' dedi ikizler birbirine baktılar anlam veremediler. acaba başlarına şimdi ne gelecekti.
