4. BÖLÜM

59 2 0
                                    

Almak…

Cümlesini tamamlamadan Ari’nin burnunun dibine sokulup siyah gözlerini gözlerine dikip

“Mutluluğunuzu alıyorum!”

M harflerini öyle yüksek tonla ve bastırarak söylemişti ki o sevimli görüntüsünün altında onu orada parçalayacak bir canavar vardı sanki. Gencin burnun dibinden geri çekilip yine sevimli halini takınmıştı yaşlı adam. Gülerek

 “Adı üstünde, mutluluk dükkânı.”

 Sıcak çikolatanın yarısını içen genç adam şüphelenmişti bu durumdan. Bir yandan masanın üzerinde duran yazıyı okuyup,

 “Belki de bu Dünya başka bir gezegenin cehennemidir.”*

Diğer yandan düşünmeye başlamıştı. Sıcak çikolatanın kokusuna kanıp içmekle çok büyük bir hata mı yapmıştı acaba. Acaba içtiği bu çikolatanın içinde bir şey mi vardı. Belki bu çikolatalı içecek sihirli bir karşımdı, belki ortadan kaybolacaktı, belki şu şişelerden birinin içine hapis olacaktı belki de bütün mutluluğunu alıp mutsuz insana çevirecekti onu.  Sonra bu kuruntunun çok gereksiz olduğunu düşünüp, geriye kalan sıcak çikolatasını bir dikişte içti ve

 “İnsanlar neyin karşılığında veriyor mutluluklarını, yoksa zorla mı alıyorsunuz” diyebildi.

 “Zorla” diyerek kahkaha attı yaşlı adam.

“İnsanlar, insanlaaaar! Hiçbir şeyin karşılığını almadan hiçbir şey vermezler evlat. Hem benim yaptığımda alış veriş, onlar bir şey istiyor ben de istediklerinin karşılığında onlardan bir şey alıyorum sadece bu.”

“Peki, verecek mutluluğu olmayanlardan ne alıyorsun. Karşılığında ne veriyorsun ki insanlar…”

Cümlesini tamamlamadan bir süre durakladı.

“İnsanlar kolayca riske girebiliyorlar, mutluluklarından vazgeçebiliyorlar.”

“Sahip olamadıkları şeyleri ya da sahip olduğu, ama kurtulmak istediği şeyleri ya umudu ya da geçmişi…”

“Tabi ne isterse, tabi bedeli de ona göre değişiyor. Hiç gerçek inciyle imitasyonun fiyatı bir olur mu? Tıpkı bunun gibi.  Kimisi cebi bir tomar parayla dolu geliyor, diğer dükkânlara benzetiyorlar bu dükkânı. Yalnız burada para geçmez. Ben karşımdaki kişiden ne alacağımı bilirim. O ister, ben de ondan alırım.”

Pencerenin kenarındaki masanın üstünde duran sincabının önüne birkaç badem koyup, şömineye odun atıp sallanan koltuğuna oturdu, gözlüğünü takıp

  “Peki genç adam, sen ne istiyorsun benden ?”

UNSUZ KEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin