×
Grant planından bize az çok bahsetmişti. Riskli bir plan mıydı? Evet, kesinlikle risk doluydu. Fakat işe yararsa Wanda'dan daha doğrusu Wanda'nın içindeki kötülükten tamamen kurtulup kendi hayat çizelgemizi kendimiz çizecektik.
"O zaman ben bir yerden başlayayım." diyerek ayağa kalktı Pietro. İlk aşamada Pietro önemliydi, Grant ve benim yapabileceğim bir şey yoktu.
Pietro gittikten sonra Grant ile tek kalmıştık. Eski günlerdeki gibi. Yüzünü öne eğmiş, bana bakmamak için büyük bir savaş veriyor gibi duruyordu. Yavaş adımlarla gittim yanına. Her bir adımımda gözlerini açıp kapatıyor, bana bakmak istiyor ama içiyle yaptığı savaşta başarısız olup bana bakamıyor.
"Bana bakar mısın?" diye sordun ona cesaret vermek için fakat bu onu daha kötü yapmıştı sanki. Gözleri çekingen ve korkak bir şekilde bana döndüğünde yüz halimi az çok tahmin edebiliyordum Steve'in yüz halinden.
Buzdolabı kadar soğuk...
"Tony, b-ben...-"
"Wanda'ya hâlâ bir şeyler hissediyor musun?" diye sordum lafını keserek. Grant kafasını olumsuzca iki yana salladığında omuzlarımdan büyük bir yük kalkmış gibi hissettim.
"Peki ya sen?" diye sordu sanki vereceğim cevaptan korkar gibi. Açıkçası bu ürkek hali daima hoşuma gidiyordu. Mavi gözleri turkuaza dönüyor, kaşları hafifçe yukarıya kalkıyor, dolgun dudakları aralanıyor, teni iyice beyazlıyordu.
Yine de şu zamana kadar korku içinde yaşamış olan bu çocuğa, sırf eğlence uğruna üstüne gidip iyice korkutmayacaktım. Belki bunu her şey bittiğinde yapabilirdim ama şu an olmazdı. Grant'ın şu an sadece dinlenmeye ve rahatlamaya ihtiyacı vardı.
"Hayır, ona olan hislerimi seninle tanıştıktan sonra kaybettim..." dedim net bir şekilde ve gözlerinin nasıl koyu bir maviliğe döndüğünü büyük bir zevkle izledim. "Bu cidden ateşliydi." diye mırıldandım sessizce.
"Ben." dedi yine fakat devamını getiremedi. Gözlerimi devirip onun yanına oturdum ve çenesinden tutup yüzünü yüzüme denk getirdim.
"Bazen insan formundayken bile yavru bir golden retrievera dönüşebiliyorsun..."
Grant hâlâ sadece bana bakarken büyük bir şekilde tebessüm edip parmaklarım ile çenesini okşamaya başladım.
"Seni özledim, Steven Grant."
"Ben de seni özledim, Anthony."
"Blue olsaydı şu an yüzümü yalıyordu."
"Bunu ben yapamam." dedi gülerek. Biliyorum anlamında kafamı salladıktan sonra yüzümü onun yüzüne biraz daha yaklaştırdım.
"Sen de daha farklı şeyler yapabilirsin. Hem yaparsan belki ödül maması da gelir."
"Oldu. Tasma takıp çişe de çıkartacak mısın?"
Buna büyük bir kahkaha atıp onu iyice kendime yaklaştırdım ve fısıldar bir şekilde konuştum.
"Belki tasmayı yatakta takarız. Ne dersin?"
"Böyle garip fantazilerinin olduğunu bilmiyordum." dedi benim taktiğimi bana satıp fısıldayarak konuşurken.
"İstersen daha fazlasını gösterebilirim."
"Şu an ciddi misin yoksa sadece benden intikam mı alıyorsun?"
"İntikam..." dedim yüzümü buruştururken. "Benden gerçek kimliğini sakladığın için senden intikam alacağım, Steve Rogers. Ama şimdi değil. Çünkü şu an intikam alamayacak kadar seni çok özledim."
Steve gülümsediğinde aramızdaki o ufak mesafeyi ben kapattım çünkü Grant'tan bir hamle gelecek gibi gözükmüyordu. Ve biliyordum ki, ikimizin de sabrı kalmamıştı bu konuda.
Onun iyice koltuğa bastırıp dizlerinin üzerine oturdum ve daha sert bir şekilde öpmeye başladım. İlk inlemeyi o kaçırmıştı ağzından. Daha sonra ben erkekliğimi sertçe ona bastırdığımda benim ağzımdan da bir inleme çıktı.
Hızla odaya gidip onu yatağa iteledim. Uzun zamanın acısını çıkartır gibi hızla kıyafetlerimizi bedenlerimizden ayırdık. Ben onu ilk defa çıplak görmüyordum ama o beni ilk defa çıplak görüyordu.
Smut
Grant'ın her yerini inceledikten sonra yavaş yavaş aşağı bölgesine doğru gelmeye başladım. Dilimi sarışının girişinde gezdirirken parmaklarım Grant'ın bacaklarında hafifçe gezdiriyordu ve o bundan huylanır gibi bacaklarını hareket ettiriyordu.
Dilimi onun girişinden çektim ve onun iki parmağını yavaş yavaş kendi girişine sokmaya başladım. Parmakları iyice içine girdiğinde gel gitler yapmaya başladım. Kısa süre sonra parmaklarını çıkartıp onu geriye iteledim aletimi onun içine soktum. Grant'ın sırtı bir yay gibi gerilirken benim parmaklarım bu sefer Grant'ın yüzünde gezdindi. Pürüzsüz beyaz ten beni tahrik ediyordu.
Parmaklarımı yavaş yavaş kırmızı dolgun dudaklara getirip sürtmeye başladım. Steve ise benim parmağımı ağzına alıp yalamaya başladı.
Steve'in içine iyice girip hassas noktayı buldum ve oraya iyice baskı yaptı.
"Ahh... Evet... T-tony tam orası... D-daha sert lütfen..."
Steve'in omuzlarından tutup daha sertçe girip çıkmaya başladım. Altımdaki adamın inlemeleri ve zevk dolu çığlıkları içimde bir şeyin akmasıma sebep oluyordu. Belki de Wanda'dan tamamen arınıyordum.
Dudaklarımı Steve'in saçlarına bastırıp büyük bir öpücük bıraktım. Bu yumuşaklık, bu koku hoşuma gidiyordu.
Daha fazla dayanamayınca Steve'in içine boşalıp başımı kaslı göğse koydum. İkimizde derin derin nefesler alırken Steve kollarını bana sarıp iyice kendisine bastırdı ve saçlarıma bir öpücük bıraktı.
Bitti
O birkaç saniye nefeslendikten sonra kendimi onun üstünden çektim ve sola attım. Anında kafasını göğsüme koymuştu. Ellerimi ıslanmış sarı saçlarına koydum ve yavaş yavaş okşamaya başladım.
"Bunu daha önce yapmalıydık." diye mırıldandım gülerken. Grant kafasını kaldırıp yüzüme baktı.
"En azından artık Pepper'a yalan söylemek zorunda kalmayacağız."
İşte buna büyük bir kahkaha atmıştım. Pepper buradayken Grant benden köşe bucak kaçıyordu çünkü Pepper durmandan konuyu ya sekse ya öpücüğe getirirdi.
"Galiba sana ödül maması verme zamanı geldi?"
"Çok komik."
"Zaten tasmayı da takamadım. İçimde kaldı."
"Senden korkmalı mıyım?"
Gülerek onun omuzuna ufak bir öpücük bıraktım ve gözlerimi kapattım.
"Hadi uyuyalım, oğlum."
Grant kafasını iki yana sallarken ben diğer kolumu da onun bedenine sardım ve ona daha sıkı sarıldım.
Şu an hissettiğim bu duyguyu her zaman hissedecektim ona sarıldığımda.
Ne olursa olsun...