Sanat Aşk İçindir

Av OldxGame

62.5K 5.1K 694

Aşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. ... Mer

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
Teşekkürler

13

1.3K 122 22
Av OldxGame

   Ilgaz kapıyı kapatırken ve ondan sonraki sürede, gözlerini Mercan'dan ayıramadı. Ne bir şey diyor, ne de bakışlarını kaçırabiliyordu. Kapının ağzında durmuş karşısındaki genç kadının kusurlu ama o an Ilgaz'a sorsanız kesinlikle kusursuz diyerek tarif edeceği vücuduna bakıyordu.

  Mercan, üstünde sütyeninden başka bir şey olmadığını fark ettiğinde biraz çekinse de bunu belli etmemeyi tercih etti. Ilgaz bakışlarının kontrolünü eline alınca gözlerini ondan kaçırmayı ve konuşmayı başardı.

        "Pardon ben çalmadan girdim ama." dedi kekelemesine engel olmaya çalışarak. Mercan ona sıcak bir tebessüm yollayıp, kafası ile sorun olmayacağını belirtti. Arkasını döndüğünde eline Egemen'in çıkarttığı giysilerden birisini alıp ona doğru uzattı. Ilgaz Mercan'a doğru adım atarken, gözlerini ondan olabildiğine uzak tutmaya çalışıyordu. Eşyaları aldığında, kafasıyla teşekkür etti. Geriye doğru bir kaç adım attıktan sonra arkasına dönüp eşyalarını yatağa bıraktı. Ilgaz sırtını döndüğünde Mercan aceleci olduğunu belli etmemeye çalışarak koltukta duran tişörtü aldı. Giymek için hazırlanırken, gözleri aynada duran Ilgaz'ın yansımasında takılı kaldı.

   Çıplak kalmış sırtına elinde duran tişörtü geçirmeye hazırlanıyordu. Omuzları geniş değildi ama ince de sayılmazdı. Omuzlarından düşen kolları, sonra derece kıvrımlı ve ince duruyordu. Belinin sol tarafında sıralı üç tane beni vardı. Büyük değillerdi, ama boyutları kademeli şekilde küçülmüştü. Mercan yaptığı şeyden rahatsız olup gözlerini kaçırdı ve kendi tişörtünü kafasına geçirdi. Boynunda kalan saçlarını kurtarırken gözlerine yine engel olamadı. Pürüzsüz bedenini hoş kılan son derce kıvrımlı bir beli ve belirgin bir sırt çizgisi vardı. Dik bir bayır gibiydi ve Mercan'ı bu bayırın başında bisikletli duran bir çocuk olarak farz edersek, heyecanlanması için hızlıca aşağı kaymasına gerek yoktu.

   Ilgaz da tişörtünü giydiğinde Mercan bakışlarını ondan ayırıp eteğini çıkardı. Egemen'in verdiği şorta uzanıp giymeden şöyle bir baktı. Bunu giyse bile belinde durması imkansızdı. Şortunu elinde tutarak arkasını döndüğünde Ilgaz'ın da aynı halde olduğunu gördü. Onun üzerinde olan tişört biraz daha kısa olduğundan neredeyse bacaklarının tamamı açıkta kalmıştı. Birbirlerinin hallerine gülseler de Mercan'ın gülüşünün bir diğer sebebi kısa tişörtü doğru kişiye vermiş olmasıydı.

   Küçük sayılabilecek odanın iki ucunda, birbirine bakmadan bir iş ile uğraşıyormuş gibi görünmeye çalışan iki kadın vardı. Birisi uzunca bir süredir çıkardığı eşyalarını katlıyor, diğeri de içinde bilgisayardan başka bir şey olmayan çantayı karıştırıyordu. Bu çabadan önce vazgeçen taraf Ilgaz oldu. Eline aldığı telefonu ile yatağa girdiğinde, Mercan hala dolabın yanında olan bilgisayar çantasına eğilmiş, içini kurcalıyor ama bir şey aramıyordu.

   Yaklaşık bir dakika sonra o da yatağa girmek üzere doğruldu ve kendine ayrılan tarafa doğru ilerledi. Ilgaz kulağında kulaklık, uzanmış ve telefonu ile uğraşıyordu. Mercan kendi başucunda duran lambayı söndürerek Ilgaz'a arkasını döndü ve üstündeki ince pikeye sarıldı

   Bacaklarını ona değdirmemeye çalışsa da alanın dar oluşundan ve Ilgaz'ın yatağın büyük bir kısmını kaplayacak şekilde yatıyor oluşundan bu pek olası bir gerçeklik değildi. Mercan dikkatini Ilgaz'da değil başka şeylerde toplamaya çalıyordu. Ama beynine "Ilgaz'ı düşünme" komutu vermesinden kaynaklı olarak, onu aklından maksimum beş saniye çıkarabiliyordu. Sonrasında ilk hatırladığı şey yine Ilgaz oluyordu.

   Gelen bildirim sesi ile dikkatini başka bir şeye verebilmiş olan Mercan başında duran telefona doğru uzandığında, mesajın  Egemen'den olduğunu gördü. Hiçbir şey yazmamış, sadece gülen surat yollamıştı. Cevap vermeden Telefonu yerine koyduğunda suratında ufak bir tebessüm vardı.

   Fazla kıpırdamamaya çalıştı, nefes alışlarını bile kontrol ediyordu. Ama çok normal bir şekilde daha çok kıpırdanıyor ve daha düzensiz nefesler alıyordu. Zihninin bu saçma yaptırımları uygulamasına engel olmak istiyor ama başarılı olamıyordu. Tıpkı var gücü istediği bir hareketi, zihninin ona yapmama konusundaki kesin emri gibi. Neden arkasını dönmüyordu mesela? Neden gözlerini yatağın karşı duvarındaki bir kusura dikmek yerine onun kocaman, kahverengi gözlerine bakmıyordu? Camdan içeriye doğru sızan sokak lambasının görünür kıldığı tozları izlemek, Ilgaz'ı izlemekten daha mı iyiydi? Şu an içinde bulunduğu vaziyetin ne kadar büyük bir mucize olduğu aklına geldi. Bu, ona vaat edilmiş ve hatta verilmiş bir cennet bahçesiydi. Aşık olduğu kadın yanında neredeyse yarı çıplak vaziyette yatıyordu. Hayat bu kadar rastgele iken, böyle ince düşünmek pek akıl karı değildi.

   O bir karara varmaya çalışırken bütün planları ve ezberleri alt üst eden bir el değdi sırtına. İki minik dokuş, iki minik saniye... Kabul edilemez bir mağlubiyeti vardı Ilgaz'a karşı. Bu son derece onur kırıcı ama bir o kadar huzur doluydu. Önce kafasını sonra vücudunu ona doğru çevirdi. Tek kulaklığını çıkarmış kısa saçlı kadın -tabi ki saçları suratında olan bir kadın- ona doğru bakıyordu.

         "Uyku tutmadı galiba?" dedi gülerek. Boşta olan kulaklığı alıp Mercan'a uzattı: "Ninni açayım sana." dedi son derece ciddiyetle. Kablo kısa geldiğinden Mercan kafasını uzatarak kulağına yerleştirmeye çalıştığında Ilgaz bunu görüp: "Yaklaşabilirsin adam yemiyorum." dedi imalı bir tonda. Mercan söyleneni yaparak ona yaklaştı.

[Elton John - Sorry Seems To Be The Hardest Word]

   Gerçekten ninni gibi gelecek bir parça olmasına rağmen Ilgaz'la bu kadar yakınken uykunun aklına gelmesi dahi imkansızdı. Omuz omuza yatmış tavana bakarken; az önce birbirine değmesin diye uğraştığı bacakları, şu an birbirine yapışık duruyordu. Kolunu karnının üstüne koymuştu ama bir kısmı da onun üstündeydi. Nefes alış verişini hissediyor, şarkıyı mırıldanışını duyuyordu. Sonra kendinden hiç beklenmeyecek bir şey yaptı. Neden yaptığını bilmeden. Karnında duran eli, şu an Ilgaz'ın elini kavradı. Zihninin zincirlerinden kurtulabildiği bir an aklından geçen ilk şeyi yaptı. Ilgaz hiçbir tepki vermedi. Elini çekmedi, suratına bakmadı, ne yaptığını sormadı. Sadece ona uzanan eli aynı şekilde kavramıştı.

   Zaman ilerlemiyor, oturmuş onların bu sessiz "Seni seviyorum"larını izliyordu. Kulaklarında yankılanan ses:"What have I got to do to be heard" (İşitilmek için yapacak neyim var) dediğinde Mercan kafasını Ilgaz'a çevirdi. Ilgaz bunu fark ettiğinde aynı şekilde karşılık verdi. Zaman meydan okuyup kazanan bakışlarının daha yakından buluştuğu olmuştu. Ama gözleri ilk defa birbirine bu kadar çıplak pozlar vermişti. Birbirleri için saydam bir camın ardında durmuş, aktarmak istenilen; düşünceleri, hisleri ve diğer her şeyi göstermek için uğraşıyorlardı.

   Mercan'ın farkında olmadan son birkaç dakikadır gösterdiği cesareti, tekrar gün yüzüne çıktı. Bakışları Ilgaz'ın dudaklarında gezinmeye başladı. Çok büyük olmayan kıvrımlı dudakları hafif aralık ve kuruydu. Bu bakışı daha fazla uzatamadan yüzünü ona doğru uzattığında, Ilgaz da onun izinden ilerledi. İkisinin de bakışları gözlerinden uzaklaşmıştı artık, tek bir adım sonra ise dudakları hiç olmadığı kadar yakınlaşacaktı. Nefes alışları yavaşladı ama içeridekin sessizlikte hala durur vaziyetteydi. Sonra ortamı hazırlayan o melodi birden kesildi. Yerine son derece yüksek bir şekilde Ilgaz'ın zil sesi yükselmeye başladı. Birbirlerinden öte tarafa kaçtı ikiside, sanki birisine yakalanmış gibiydiler. Bir bakıma öyle de olmuştu, bir kaç dakika mola veren zihinleri iş başı yapıp onları hayata geri döndürdü. 

   Ilgaz telefonu kulaklığın mikrofonunu ağzına doğru götürerek açtı. Ama karşısındaki kişi onun konuşmasına izin vermedi. 

         "Ilgaz sence siyah olanı mı giyeyim yoksa kırmızıyı mı?" dedi Mercan' tanıdık gelen, kalın bir ses tonuna sahip kadın. 

         "Ne diyorsun Tuğçe gece gece."  dedi Ilgaz. Mercan ismini de öğrenince kim olduğunu anladı. Bugün tanıştığı Ilgaz'ın arkadaşlarından birisiydi. Son derece kibar ve insan canlısı birisiydi, uzun kızıl saçları Mercan'ın yüzünde canlandığında sesi de eklenerek:

         "Ya bu gece çocukla buluşacağım dedim ya hangi çamaşırı giyeyim diyorum." dediğinde Mercan Tuğçe'nin cidden insan canlısı olduğuna kanaat getirmişti. Sesi gitmesin diye sessizce kıkırdadı. Ilgaz da gülerek:

         "Ben şu an bunu seçebilecek kadar müsait değilim hayatım."

        "Ne işin olabilir senin bundan ön..."  Lafı yarım kaldı, bir süre duraksadı "Anladım." dedi uzatarak "Senin yanında..."  Derken Ilgaz sözünü bitirmesine fırsat vermeden üstünde duran telefondan kulaklığı çıkartıp hemen kulağına götürdü ve yatakta doğruldu. Mercan onun bu ani hareketi karşısında irkilmişti, pek bir şey anlamadan ona baktı. Ilgaz bacakları aşağı doğru çevirmiş yatağın ucunda oturuyordu.

        "Kapatıyorum Tuğçe... Ama çok boşuna çabalıyorsun şu an... Hadi canım hadi kapat... Of tamam tamam!... Bay bay." diyerek sonunda telefonu kapattı, bunu yaparken eliyle alnını sıvazlıyordu. Telefonunda bir süre daha uğraşarak, yanda duran komodinin üstüne koydu ve:

         "Su alacağım, sen de ister misin?"

   Mercan hayır anlamında kafasını salladı. Ilgaz bir şey demeden ayaklandı. Tişörtü gerçekten çok kısaydı, Mercan, Tuğçe'nin ne giydiğini bilmiyordu ama Ilgaz'ın siyah giydiği çok belliydi. Bunu düşünürken hem gülüyor bir yandan gülüşünü Ilgaz'ın duymaması için dua ediyordu. Bacaklarına kayan gözleri onu odadan çıkana kadar takip etti. Yalnız kaldığı zaman bu yaptığından dolayı kendini kötü hissetse de, bir yandan hala onu düşünüyordu. 

         "Yani istiyor mu? Yoksa bir anlık bir yükselme mi? Sadece biraz heyecan istediğinden mi bir kadını öpmeye yeltendi? Yoksa karşısındaki ben olduğum için mi? Elimi tuttu. Belki de kendimi kötü hissetmemi istemedi. O zaman bana değer veriyor olmaz mı? Sadece herhangi bir kız arkadaşının elini tutmak gibi de olabilir. Nefes alışı, bakışları hepsi değişti, ama bu..." diye düşünürken, gelen ses ile tüm bu düşünceler açılan kapının aralığından çıkıp gittiler. 

   Ilgaz içeri girdiğinde elinde bardak yoktu, suratında hafif su damlaları olduğundan Mercan onun lavabodan geldiğini anladı. Mercan'a bakmadan yatağa geçti ve hemen yattı. Sırtını da dönmüştü. Mercan bir süre sessizce ne yapacağını düşündükten sonra aynı şekilde ona arkasını döndü.



Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

33.7K 3.1K 12
talya, homofobik arkadaş grubuna sahip ipek'ten hoşlanıyordu.
32.5K 3.4K 22
"sen kimsen osun ve kimse bunu değiştiremez." dedi doktor. "neden bilmiyorum ama kurtarıcım olacağınızı hissediyorum." diye cevapladı kız. bir dalga...
367K 20.6K 103
"Ben senin hikayende kendime bir yer olsun isterdim. Bu şekilde değil. Gerçek anlamda bir yerim olsun. Sonra belki..."
29.7K 2.6K 21
Neslinin Sinem adında bir derdi vardı, durmadan çay demlemesini isteyen, ablasının en yakın arkadaşı olan Sinem gibi...