Öykü'den...
Telefon sesiyle irkildim.
Gece saat 04.23
Doruk Arıyor...
"Öykü hemen aşağı inmen gerekiyor."diyip telefonu kapattı.
Gözlerimi zor açmıştım.
Üzerime şort,atlet geçirdim ve hemen kendimi dışarı attım.
"Ne oldu Doruk?Umarım önemlidir,şu saatte beni uyku...?"
"Öykü dur,çok önemli."
"Ne oldu?"
''Ezel..."
"Ne oldu Ezel'e?"
Baygınlık geçirmek üzereydim.
"Arabaya atla."
"Ne oldu diyorum sana Doruk?"diye sordum perişan bir halde.
"Beril'le,Ezel'in telefon görüşmesini yakaladım.Sanırım şu an Ezel'in evindeler."
"Saçmalama!Ezel öyle bir şey yapmaz."
"Ezel'le,Beril eskiden sevgiliydi."
"Saçmalamayı kes Doruk!Öyle olsa bana söylerdi."
"Bak fotoğraflara."derken telefonundaki Ezel'le Beril'in yatakta samimi fotoğraflarını gösterdi bana.
Yere düşmemek için arabaya tutundum.
Beni neden pişman ettin Ezel?
"Ezel'in evinin anahtarı var dimi sen de?"
"Bekle burada."
Nasıl eve çıkıp geri geldim bilmiyorum.
Ayaklarım titriyordu ama her şey saniye gibi geldi.
"Hemen beni oraya götür."
Kapıya varmıştık.
Yalvarırım orada olmasın diye dua ediyordum.
Kapıyı anahtarla açarken,"Sessiz ol."dedi Doruk fısıldayarak.
Işıklar kapalıydı,odamızın önüne geçtim.
Derin nefesler almaya başladım.
Allahım lütfen...Bunu bana yapmasın.
Kapıyı sessiz bir şekilde açtım.
Kapalı olan ışığı açarken ellerim titriyordu.
Ezel ve Beril yatakta uyuyordu.
Beril'in sütyeni,kıyafetleri yerdeydi.
Ezel gözlerini açtı.
"Öykü,Doruk?"dedi yüzüme şaşkınlıkla bakarken.
"Pislik herif,iğrenç yaratık senden tiksiniyorum!"
Ezel yataktan kalktı.
Üzeri çıplak,altında şort vardı.
Ezel yanına bakıp şaşırmış gibi yaptı.
"Öykü bana inan,bundan haberim yoktu."
"Bu ev de,bu odada her yerde bizim fotoğrafarımız var.Hiç utanmadın mı kaltak?"
Kıza yaklaştım,var gücümle ona tokat attım.
Doruk beni tuttu.
"Beni bırak!"diye haykırdım.
Ezel şok olmuş bir halde bizi izliyordu.
Doruk beni çekiştirerek aşağıya indirdi.
Ezel hemen yanımıza geldi.
"Öykü bak anlata..."
Ona gözlerimden yaşlar süzülürken tokat attım.
"Yalvarırım yapma...Nasıl göründüğünün farkındayım ama bana inan lütfen."
Koşarak evden çıktım,peşime geliyordu hala utanmadan.
"Ezel sakın gelme diyorum sana,her şeyi daha da çirkinleştirme."
Arabaya bindim.
Doruk bana pür dikkat bakarken,"Sür!"diye bağırdım.
Doruk arabayı bir yere çekti.
Arabadan indim,hüngür hüngür ağlıyordum.
"Ben,senin hep yanındayım."diyerek bana sarıldı.
"Canım çok acıyor Doruk."
"Bu yaptığı affedilmez,biliyorum ama geçecek buna inan."
"Ben ne yapıcam şimdi?"
"Sakin kalacaksın,ben hep yanında olacağım."
Telefonu çıkardım,İspanya'ya bilet bakıyordum.
Ekranı flu görüyordum.
Gözyaşlarımdan ıslanan telefon donmuştu.
"Lanet olsun aşağılık herif!"diye haykırdım.
"Ben hallederim,şimdi evine bırakıyorum seni valizini hazırla."
Eve gittiğimde kızlar hala uyuyordu.
Kendimi balkona atıp sigaramı yaktım.
Sessizce ağlamaya çalışıyordum.
Ağlamanın bile bir adabı vardır,böyle sessizce ağlamak değil de haykırarak ağlamak yakışırdı benim acıma.
İçim o kadar yanıyordu ki,keşke körelseydi şu duygularımda hissetmemeyi ögrenseydim.
Sevdiğin adamın,seni pişman etmesi kadar aşağılık bir his yok.
Sen her şeye rağmen ona kapıları açmışsın.
O seni orada yalnız bırakıp çekip gitmiş.
Sabaha kadar ağladım.
Sesim duyulmasın diye içime içime ağlamalarımın hesabını kim verecekti?
Odama geçip birkaç parçalık bir çanta hazırladım.
Doruk Arıyor...
"On dakikaya geliyorum."
Arabaya bindiğimde,"Dövizci de dur."dedim.
"Ben hallettim Öykü."
"Sen halletme."
"Öykü şu an bu mu önemli sence?"
Telefon çalınca sinirle telefona baktım.
Annem Arıyor...
"Öykü?"
"Anne ne yapıyorsunuz?"
"Oturuyoruz,sen?"
"Anne ben okul gezisiyle İspanya'ya gidiyorum,haberiniz olsun."
"Niye önceden söylemedin?"
"Gidiyorum dedim anne!Ben,sizi ararım."
Cevap vermesine izin vermeden telefonu kapattım.
Havaalanına geldiğimizde Doruk kendi valizini de çıkardı.
"Nasıl yani?"diye sordum şaşkınlıkla.
"Ben de geliyorum,seni bu halde yalnız bırakamam."
"Yalnız kalmak istiyorum."
"Hayır,bunu yapamam."
Bir şey demedim.
Ezel Arıyor...
Bilmem kaçıncı arsızca arayışı?
Gamze Arıyor...
"Öykü neredesin?Ezel her yerde seni arıyor."
"Aramasın bir daha."
Telefonu tamamen kapattım.
Uçağa bindiğimizde,"Sen hiçbir şey yemedin,bir şeyler ye."dedi Doruk.
"Uyumak istiyorum."dedim göz bandımı indirirken.
Ağlamamak için kendimi zorluyordum.
Keşke göz bandımın içinde küçük kutucuklar olsa da gözyaşlarımı kimse görmeden oraya düşse diye düşünürken buldum kendimi.
Bu nasıl çaresizce bir istek?
Bok gibi yolculuk ardından Barcelona'daydık.
Buraya Ezel'le gelmek istiyorduk.Gelecektik de ama şimdi Doruk yanımdaydı.
Yine yapmıştı yapacağını lanet herif.
Taksiye atlayıp otele doğru yola çıktık.
Odama girdiğimde tuttuğum gözyaşlarımın akmasına verdim.
Doruk kapıyı vurdu.
"Alışverişe gidelim."dedim geçiştirmek isterken.
"Tabi."dedi tebessümle.
Las Ramblas'a geldik.
Burada herkes fotoğraf çekiliyor ve alışveriş yapıyordu.Her yer çok kalabalıktı.
Mağazalara girip,Doruk'la kendimize bir şeyler aldık.
Yemek yemek için taksiye atladık ve taksicinin önerdiği bir yere girdik.
Barcelona'nın meşhur yemekleriyle donattılar masayı.
Tatlarına baktım ama fazla yiyemedim,iştahım yoktu.
"Ben Meddelin'e gitmek istiyorum."dedim kahvemi yudumlarken.
"Pablo Escobar mı?"diye sordu Doruk gülümseyerek.
"Tam üstüne bastın."
"Tamam birkaç gün buraları gezelim sonra oraya gideriz."
⏭
Gece olunca içki şişesini kapıp kumsala indim.
Doruk'tan kurtulmak,duygularımla yalnız kalmak istiyordum.
Yanında olmasını istediğin insan,her zaman yanında olmak zorunda değil Öykü.
Aklıma o söz gelmişti:
"Birini özlüyor olmanız,ona dönmeniz gerektiğini göstermez.Bazen özlemeniz gerekir,bir sabah uyanıp artık özlemediğinizi fark edene kadar."