KURBAN [TAMAMLANDI]

De dilanaladag

1.9M 124K 65.6K

"Benden kurtulmak mı?" derken ses tınısına yansımış alay kilometrelerce öteden dahi sezilebilirdi. "Ben seni... Mais

1 | Feda
2 | Ölmek Pahasına
3 | Cehennem Uçurumları
4 | Kız Kaçırma
5 | Adayış
6 | ATEŞ PARÇASI
7 | Körük
8 | Sevmemeliyiz
9 | Vuslat
10 | Bir Melek Düştü
11 | İMKÂNSIZ AŞK
12 | KINA
13 | İHTİRAS |
14 | Affetmem
15 | Düşüş
16 | SOBE!
17 | İntihaşk
18 | UNUT ONU
19 | HAR
20 | V U R G U N
21 | G A Y Z
22 | Bana Sen Lazımsın
23 | Esaret
24 | Ş A H
26 | Çok Geç
27 | Bıçak
28 | Kız İsteme Faciası
29 | Kız Kaçırma
30 | Şilan
31 | N A M L U
32 | A Y R I L I K
33 | K U M A
34 | K I Y A M E T
35 | U M U T S U Z
36 | Ö L Ü M Ü N R E N G İ
37 | A C I
38 | H A R P
39 | Y A N G I N
40 | İ N T İ K A M
41 | B E N İ Ö L D Ü R D Ü N
42 | Y E G Â N E
43 | K A N
44 | M U C İ Z E
45 | T U Ğ H A N
46 | D İ L A N
47 | Z İ N C İ R
48 | İ Z M İ R
49 | B A H A D I R
50 | H E D İ Y E (FİNAL)
NEÇIRVAN PİRAN
RACON
GECENİN SESSİZLİĞİ - Yeni Kitap

25 | M A T !

34.9K 2.3K 1.7K
De dilanaladag

BÖLÜM İTHAFI BUGÜN DOĞUM GÜNÜ OLAN CANIM OKURUM tugbaccakmak İÇİN. BEĞENMEN DİLEKLERİMLE BEBEĞİM ♥♥ İYİ Kİ DOĞMUŞSUNNNN

HELİN, CANIM OKURUM SENİN DE YARIN Kİ DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ♥♥

SINIR: 300 OY / 1.5K YORUM

BÖLÜM ŞARKISI ŞİDDETLE DİNLENMESİ TAVSİYE EDİLENLERDEN ♥

BEEENNNNNN GGGEEELLLLLDDDİİİİMMMMM

BOMBA GİBİ BİR BÖLÜMLE HEM DE EHEHEHEH

BAKALIM KİM MAT OLDU SJSJSJ

İNSTAGRAM GRUBUMUZA HEPİNİZ DAVETLİSİNİZ! dilanaladag_ HESABINA MESAJ ATARAK ULAŞABİLİRSİNİZ EHEHHE

KEYİFLİ OKUMALAR BEBEKLER.

ÖPTÜM XOXO

▬▬▬

Y İ R M İ B E Ş

Gözlerini güneşin doğumu ile araladığında, yeni günün mutluluk getirmesini dileyerek çıktı yatağından Berfe.

O malum olay üzerinden geçen birkaç gün de hiçbir şey olmamıştı çok şükür. Olayların büyümesinden ve onlara zarar vermesinden korkmuştu açıkçası.

Zor olacağını biliyordu. Hayatın her alanında bir zorluk vardı elbet. Başına gelecek kötü şeylerin bir kısmını tahmin de edebilmişti lâkin böylesine büyüyeceğini ve uzayıp gideceğini düşünmemişti.

Evleneli öyle ahım şahım bir zaman olmamıştı. Fakat bu kadarlık bir dönemde yaşadıkları bir ömrüne yeterdi de artardı. Daha fazla hır gür istemiyordu.

Hazal Yengesinin ve Berivan'ın komplo planlarına da bu yüzden kulak tıkamıştı. Rengin'i kaldırıp, kimsenin bulamayacağı bir depoya kapattıktan sonra türlü türlü işkenceler yaparak yıldırabileceklerini düşünmeleri de şaka gibiydi. Daha fazla bileneceğini ve olayların büyüyeceğini söyleyerek konuyu kapatmıştı.

Gündem de Rozerin'i, Ferzan'a istemek vardı zaten. Bu konu öyle dallanıp budaklanmadan kapanmıştı bu yüzden.

Koçman Ailesi, Hander Piran'a haber yollamıştı. Ondan gelecek olan habere göre harekete geçilecekti.

Rozerin, babasının şoke olduğunu ve yanıt bile veremediğini söylemişti. Bir süre düşünüp öyle cevap vereceğinden bahsetmişti. Geçen gün ki Peyman Ağa vakası sebebiyle sabıka kaydına yenisini eklemiş olan Koçmanlara kızını vermek istememesi gayet doğaldı.

Amcası ve yengesi olacak insan müsveddelerinin şeytanlıklarının ceremelerini yeğenlerinin çekmesi haksızlıktı. Fakat kim suçlayabilirdi ki Hander Ağayı?

Kızının başına açılacak işlerden korktuğu için bir babayı suçlayabilecek vicdan dünya üzerinde yoktu.

Akşama kadar evin gündelik işleri ile uğraştı. Şilan'ın onu motive etmek için nasıl çabaladığını gördükçe mutlu oluyordu. Dışlandığı hissiyatı boğazına yapışmışken bu ailenin diğer fertleri tarafından kucaklanmak iyi geliyordu.

"Kurban Amca, bu akşam aşiretlere verdiği yemeğe amcamı davet etmemiş."

Gözleri şaşkınlıkla büyüdü Berfe'nin. Babası ayda bir kere falan aşiretleri evinde ağırlardı. Hem bu şehrin en nüfuzlu aşireti olmalarından mütevellit hem de artık aşiretler ağası olan abisinden ötürüydü.

O yemeğe aşiret aileleri çağrılırdı. Kocaman sofralar kurulur ve aileler güzelce ağırlanırdı. Böylesine bir davete Peyman Koçman'ı çağırmamasına şaşırmıştı. Çünkü babası kişisel sorunları düşünerek kin güden bir adam değildi.

Demek ki bu olaya o kadar fazla sinirlenmişti ki böylesine bir işe başvurmuştu. Ama içten içe mutluydu Berfe. O gudubet ikilinin suratını görmek istemezdi. Gerçi orası onun öttüğü çöplük oluyordu kelimenin tam anlamıyla. Ama yine de ne olursa olsun onları görmek, duymak istemiyordu.

İşlerinin bitmesiyle odasına çıkıp hazırlandı. Hazar, onu almaya gelecekti. Hiç konağa girmeden direk Bejindar Konağına geçeceklerdi zaten. Bu yüzden hazırlanmadığı için onunla dalga geçmesini istemezdi.

Hazırlıkları bittiğinde aynadan kendisine baktı. Dizinin altında biten etekleri uçuş uçuş elbisesinin tam belinden bir kemer ile süslemişti. Ayağına hafif topuklu bir ayakkabı giymişti. Uzun kirpiklerini rimelle belirginleştirmiş ve büyük çekik gözlerinin altına ve üstüne sürme çekmişti. Yanaklarını da şeftali tonlarında bir allık ile renklendirmişti.

Buğulu bakışları ve destansı albenisi ile Hazar Ağanın gönlünü bir kez daha çalmaya geliyor gibi görünüyordu.

Çalan telefonunu işittiğinde arayanı çoktan biliyordu. Telefonu açıp sesine hayran olduğu adama aşağı indiğini haber ettikten sonra alelacele aşağıya inmişti. Onu böyle gördüğünde vereceği tepkiyi aşırı merak ediyordu.

Konağın büyük kapısından dışarı çıkıp da dar sokakta park etmiş arabaya yaslanan adamı gördüğünde yüreği hop etmişti. Bu adamı her seferinde sanki ilk kez görüyormuşçasına heyecanlanmasına hiçbir zaman bir anlam veremeyecekti. Her gün daha çok seviyordu. Her gün defalarca yeniden vuruluyordu.

"Hoş geldin, güzelim."

Hazar daha onu görmeden konuşmaya başlamıştı bile. Yaslandığı arabadan doğrulup da sevdiği kadına döndüğünde nutku tutulmuştu. Bir mücevher gibi parlıyordu adeta.

"Işığın diyorum, ahu gözlüm..." diye mırıldanırken ona yaklaşmaya başlamıştı. "Güneşe meydan okur."

Berfe'nin utangaç kıkırtısı işitildiğinde önünde durmuştu Hazar. Dudakları kadının alnına temas ettiğinde güzel kokusundan nemalanmak isteyen burnu derince içine çekmişti o kokuyu.

"Gözlerimi kamaştırıyorsun. Bir tek gören ben olayım istiyorum bu güzelliği. Kimsenin gözü değmesin, kimse bilmesin var olduğunu Yaban Gülü."

Nutku tutulan bu sefer Berfe oldu. Etrafını çepeçevre saran kollar ile cennetle sarmalanmıştı adeta.

"Bugün romantik gününe denk geldik herhalde, Hazar Bey."

"Doğduğum gün konulan adım bile senin ağzından dökülürken sanki bambaşka bir şey söylüyormuşsun gibi hissediyorum Yaban Gülü. Senin sevdan beni meftuna çevirdi."

Berfe'nin çehresine oturan o gülümseme, işte ölmesi için bir sebebi daha kucağına bırakıyordu adamın.

"Senin kadar güzel bir adamı hak etmek için nasıl bir sevap işledim acaba?"

Bu sefer gülen taraf Hazar oldu.

"Baya büyük bir sevap olsa gerek," diyerek tüm mütevazılığını konuşturdu.

Yalancı bir sinirle kollarının arasından çıkan Berfe, hafifçe koluna vurduktan sonra kıkırdadı.

"Kendini beğenmiş, iki övülmeye gelemiyorsun."

"Sen övünce kendime hâkim olamıyorumdur belki, Yaban Gülü."

Onun sözlerinin ardından arabaya binip konaktan uzaklaştılar. Ailenin diğer fertleri de başka arabalar ile geleceklerdi zaten.

Bejindar Konağının önüne nihayet vardıklarında ağzı kulaklarına varmıştı Berfe'nin. Tüm yol boyunca Hazar'ın şapşal ve bir o kadar tatlı tavırlarıyla kahkahalara boğulmuşlardı. Böylesine güzel bir huzur ile sarmalanmış olmaktan mütevellit bir hayli memnundu.

Konak kapısından içeri girdiği anda aile saadeti ve sevgisi ile sarmalanmıştı. Mutluluğu arşı aşmıştı. Elbette yalnızca Hazar'ın sevgisi bile dünyalara bedeldi lâkin o konakta yokken annesi ve yengesinin maruz kaldığı bakışları kendini yine de kötü hissettiriyordu.

Şu an içinde bulunan o iç huzur diğer konakta yoktu işte. İnsanı kendi yuvasından soğuturdu böyle insanlar.

Misafirler bütünü ile geldiğinde, yemek sofraları yemekler ile bütünlüğe ulaştı. Erkekler üst kat balkon ve teraslarında yemek yerken, kadınlar da salon ve avluda yemek yiyorlardı.

Yaşlı kadınları salona atmayı başaran genç kadınlarımız, avluda serin esen rüzgâr eşliğinde güzel bir sohbetle beraber yemeklerini yemişlerdi.

"Kız Roz, var ya aşırı şanslısın. Safsın falan ama yine de turnayı gözünden vurmuşsun."

Rozerin'in yüzü anında mora çalarken, ablasına kötü kötü baktı.

"Utandırmasana kızı, Hazal!" diyen Deran, alttan Hazal'ı cimciklemeyi de ihmal etmemişti.

"Daha ortada fol yok, yumurta yok. Utandırmayın benim güzel görümcemi." Diyerek Rozerin'e arka çıkmıştı Farah'ta.

Rozerin, kendisine sarılan yengesini öptükten sonra yemeğine devam etmişti.

"Ay folu mu kalmış, yumurtası mı? Bariz ortada işte, daha nesini saklayacağız?"

Deran, boğazını temizledi. Baş başa olsalar bile bir nebze ama farklı aşiretlerin genç kızları da aralarındaydı.

Uyarıyı anlayan Hazal, eliyle ağzını fermuarladıktan sonra yemeğine devam etmişti.

"Koçman ve Bejindar Aşiretlerinden sonra duyduk ki Koçman ve Piran Aşiretlerinin de akraba olması fazlasıyla yakınmış." Diye konuşan Serhat Ağaydı.

Botan Aşiretinin ağasının biraz laf çarparcasına konuşması herkesin asabını bozmuştu.

Nerva Aşiretinin ağası, Kenan Ağanın da ona arka çıkmasından ötürü gerilmişti bir anda ortalık.

"Henüz kesin bir şey yok ağalar, maşallah dedikodular da sizden soruluyor herhalde!"

Neçırvan'ın bir çırpıda söyledikleriyle ortamdaki voltaj bir anda yükselmişti.

Afran, şaşkın şaşkın Neçırvan'a bakarken ondan böyle bir şey beklemediğini haykırıyordu gözleri.

Açıkçası kimse beklemiyordu. Daima ağır başlı ve oturaklı bir adam olmuştu Neçırvan. Bu tarz olaylara dâhil olmamasıyla bilinirdi. Yaptığı en büyük aşırılık, aşiret toplantısını basmasıydı. Onun da sebebi sevdiği ve şu an eşi olan kadın, Farah'tı.

"Estağfurullah Neçırvan Ağa, kulağımıza ulaştı bir şeyler."

"Sizde de ne delik kulak varmış Serhat Ağa, kız kardeşime talip olunduğunu benden önce duymuşsun!"

Gerilen ortam umurunda değildi Neçırvan'ın. Daha önce ne gerilimli ortamlarda bulunmuştu. Fazlasıyla pis işe bulaşmış, bir sürü pis işinde üstünü örtmüştü. Güney Doğu Anadolu Bölgesinin en nüfuzlu iz sürücülerindendi. Ondan uçan bile kaçamazdı. Lâkin gençlikte yaptıklarını hayatının geri kalanında sürdürmemeyi tercih etmişti. Sessizleşmiş ve içine kapanmıştı. Sebebi yoktu. Gençlik yıllarındaki uçarılıkları büyüdükçe yerini sakinliğe bırakmıştı.

Yeterince aksiyon yaşadığına inanmış olacak ki sakin bir hayat tercih etmişti.

Lâkin böylesine kaostan beslenen insanları gördükçe kendine hâkim olamıyordu.

"Ne alakası var Neçırvan..."

"Kâfi!"

Serhat Ağa sözlerine devam ettiği esnada, bardağına ayran dolduran kardeşi Berken'e söylercesine konuşmuştu Neçırvan. Lâkin bu sözleri, Serhat Ağanın da susmasını sağlamıştı. Aslında kime dediğini anlayabilecek kadar zeki oluşuna şaşırmadı değil.

"Evlilik nasıl Özcan ve Hazar oğlum? Umduğunuz gibi midir?"

Hander Ağanın sözleri ortamdaki gerilimi duraksatmıştı. Oğlunun fazlasıyla sinirlendiğini görmüştü. Müdahale etmez ise hır gür çıkacaktı.

"Valla Hander Amca, umduğumdan bile güzelmiş. Neden sen ve babamın erken evlendiğinizi şimdi anlıyorum," diyerek konuşan Özcan'a baktı Hazar.

Keyfi yerindeydi tabi. Şayet Berfe'yle birbirlerini sevmeseydiler ne olacaktı? Hiç alışamasalar birbirlerine, hiç sevemeseler...

Onlar tuzu kuru olan taraftı elbet. Affedemiyordu Hazar. Kız kardeşinin onların ailesine yaptığını, Özcan'ın kendi kardeşine yaptığını affetmiyordu. Her o gün aklına geldiğinde gözü seğirmeye başlıyordu.

O kurşun ıskalamasa, Özcan'ı öldürebilecek kadar çağlayan öfkesi aklına geliyordu. Lorin'in kendince haklı sebepleri olduğunu biliyordu. Rengin cadısının kullanabileceği hiçbir şey olmaması için hapsedilmişti konağa. Adını çıkartmasın, namusuna leke sürülmesin diye.

Öldürmek zorunda kalmasınlar diye. Yaşayabilsin diye bir cehennemin içine hapsedilmişti. Erkeklere eli uzanmıyordu çünkü Rengin'in. Lâkin sırf şeytanlık için kız kardeşlerine yapabileceklerini tahmin edebiliyordu.

Nihayetinde yapmıştı da zaten. Lorin'in kaçma sebebi oydu. Kaçmasa, şu saçma evlilik işine müsaade etmeyecekti zaten Hazar. Babasıyla konuşmuştu. Annesinin bir sinirle kalkıştığı işin önüne taş koyacaktı. Lâkin beklememişti Lorin.

Geçmişi düşünüp kendini sinirlendirmemek için mani oldu kendine. Ona dönen bakışlardan Özcan'ın sustuğunu ve sıranın ona geldiğini anladı.

"Çok şükür Hander Amca," derken gözleri Özcan'ın gözleri ile buluştu. Dişlerini birbirine bastırıp sertçe ona baktıktan sonra yeniden önüne döndü.

"Aşiret ağası olmak nasıl, kolay mı?"

Gülümsedi Hazar.

"İnsanlara layık olmaya çalışıyoruz."

Bu cevap Kurban Ağa ve Hander Ağanın suratında sımsıcak bir gülümseme belirmesine neden oldu. İçini kemiren kurtlar yok oldu Kurban Ağanın.

Yüce gönüllü insandı Hazar, vesselam. Bu yüzden kızı için endişelenmesine gerek yoktu.

***

Yemeğin ardından diğer kızlar da salona geçip orada çay içmeyi tercih etmişlerdi. Kalmışlardı bizimkiler baş başa.

"Berivan'ı da çağırman iyi olmuş kız Berfe, nihayet tanışabildik."

Gülümsedi Berivan, "Ben seni tanıyor gibiydim zaten Hazal Yenge, Berfe'nin ağzından Hazar'dan sonra en çok dökülen isim senin ki."

Kaşları çatılan Hazal, önündeki kesme şekerden bir tane alıp Berfe'ye fırlattı.

"Kız yosma, demek pabucumu dama attın he!"

"Yosmanın eskiden güzel kadın demek olduğunu biliyorsun değil mi, yenge?" diye gülerek sordu Berfe.

"Benim o anlamda asla kullanmayacağımı biliyorsun değil mi saf görümcem?"

Suratını astı Berfe. İki laf sokacağım derken yine almıştı ağzının payını.

"Ne biçim konuşuyorsun Allah aşkına Hazal, gerçekten bazen büyüdüğüne inanmıyorum."

"Hâlâ inanıyor olman bile mucize!" deyip kahkaha attı Hazal.

Deran direk müdahil olup, eliyle ağzını kapatsa da nafile bir çabadan öteye gidemedi bu hareketi. Sesi duyan Mustafa ayaklanmış ve balkondan kafasını uzatmıştı.

Mustafa'ya bakıp ne var dercesine elini sallayan Hazal, tüm kadınları şoke etti.

"Yeminle abime çok üzülüyorum."

Sessiz olmasını işaret eden Mustafa, Hazal'ın kovarcasına elini sallamasıyla gerisin geri yerine oturdu.

"Onların borazan seslerine ben bir şey diyor muyum? Kime ne, istediğim kadar sesli gülerim. Ayıpsa ayıp, umurumda değil! Aşsınlar canım onlarda böyle şeyleri, kahkahanın nesi ayıp olabilir? Ayrıca kısık sesle gülemiyorum ben!" diye çemkirmişti Hazal.

Bu topraklarda ayıp karşılanırdı çünkü. Erkekler istediğini yapardı.

Kadına tecavüz edilirdi, suçlu yine kadın ilan edilirdi. Zorla evlendirilir, zorla anne oldurulur, dayak yerdi ama yine de ne yaparsa yapsın o suçlu addettirilirdi.

Erkeklerin sahip çıkamadıkları uçkurlarının suçlusu yine kadınlardı.

Çünkü insanların çarpık ahlak anlayışları ve çarpık namus bekçilikleri bunları geçerli kılmıştı. Toplumda bahsedilen ahlakın aslında yalnızca erkek egemenliğini beslemesi bile bazı şeylerin hâlâ anlaşılmadığının kanıtıydı.

Bunun kadın veya erkek olmakla alakası yoktu. İnsan istediğini istediği gibi yapardı.

Günah mı? Kime ne!

İşlerine geldiğinde, Allah ile kul arasında, deyip sıyrılmayı bilenler kalkıp sonra günah olduğunu iddia ederlerdi.

Ama unutulmasındı ki, kimse kimsesiz değildi. Her şeyden öte Allah vardı. Ve bunca acıya şu an sessiz kalındığı gibi ileride de sessiz kalınacağı düşünülüyor ise herkes çok fazla yanılıyordu.

İnsanın adaleti olmaz. Fakat Allah'ın var!

Bu yüzden kahkahasının sesini alçaltmayacaktı Hazal. Kim ayıplarsa ayıplasın, suskunluğu kabullenmeyecekti. Her kadının yapması gerektiği gibi!

"Fazlasıyla haklı yengem." Derken sinirlenmişti Berfe'de. "Kimse adamlara bir şey demezken onların kalkıp bize karışmaları fazla yanlış... Abimi tanıyorum, bunu kendi fikri olduğundan ötürü değil, bir başkası yengemin arkasından kötü konuşsun istemediğin yapıyor. Lâkin böyle insanların sapkın düşüncelerine bayrakta tutulmamalı artık!"

"Sonra kadının başını yılan gibi eziyorlar. İnsanlıktan nasibini alamamış kişilerin ellerine düştüklerinde neye maruz kalırsa kalsın sessiz kalıyor kadın! Bilinçlendirilmeli insanlar, yalnızca kadınlar da değil bilhassa erkekler bilinçlendirilmeli. Yeni nesli böyle yetiştirmemeli!" diyerek destek çıkmıştı Rozerin.

"Hayatında kurduğu en uzun cümle şu olabilir!" diyerek şaşkınlıkla bakakalmıştı Hazal. "Yemin ediyorum bu kız muazzam bir detaymış."

Rozerin ablasının kendine hayran hayran bakıp söylediklerine gülümsedi.

"Rengin asıl senden korksun kız, Pelin'i zaten halledersiniz. Hanım'ı da ablam halletmişti. Vallahi bu kaynanalardan çektiğimiz nedir arkadaş?"

Hazal'ın sözlerinin ardından duraksayan bir adım sesi işitildi. Çocukların etrafta dolaştığını biliyorlardı ama kimse durmamıştı yanlarında.

Berfe, kafasını çevirip de duran kişiye baktığında bir an korkuyla gerildi. Gözleri fal taşı gibi açılırken, yutkunamadı.

"Beni çağırmışsın," diyerek sert bir tonda konuşan Hazar, öylece bekliyordu ayakta.

Gerildi Berfe. Hazar'ı falan çağırmamıştı çünkü.

Duyduğunu biliyordu. Ne konuşulduğunu duyduğu için bu halde olduğunu bildiği gibi. Ne olursa olsun annesiydi. Onca şey yapmış olan annesi hakkında biri bu şekilde konuşsa aynen böyle olurdu Berfe'de.

Hazal, mahcup bakışlar ile Berfe'ye bakmışsa da artık geri dönüşü yoktu.

"Hayır, çağırmadım seni."

"Bir çocuk göndermedin mi yanıma?"

Dudaklarını sertçe birbirine bastırdı Berfe. Bu iş ya Pelin'in ya da Rengin'in işiydi. Ne konuştuklarını dinlettirmiş ve en can alıcı noktaya geldiğini anladığı esnada Hazar'ı çağırtmıştı her kim yaptıysa.

"Hayır, göndermedim," diyen Berfe'nin sesi tek düzeydi.

Hazal'ın gözleri ise merdivenlerde duran Mustafa'da idi...

En can alıcı noktada gelmiş olmaları muazzamdı gerçekten! Böyle bir şans olamazdı!

"Bu ne terbiyesizliktir Dilaver Ağa!" diye yüksek sesle konuşan Hander Ağanın sesini işiten herkes şaşkına dönmüştü. "Aynı oğlun için iki farklı ailenin kızına talip olmakta nedir?"

Rozerin'in gözleri şokla açılırken, nefesi kesildi. Duydukları onu şaşkına çevirmişti.

"Peki sizin yaptığınız nedir Afran Ağa, kızımı ele güne rezil etmek için mi planladınız bu daveti? Aklınız sıra onu hizmetçi gibi kullandığınızı gösterip, tüm aşiretlere bizi rezil etmek miydi sebebiniz?"

"Aşiretler Hanım Ağasına yakışıyor mu bu Afran Ağa, koskoca aşiret kızını rezil etmek için o mu planladı her şeyi?"

"Kızının gözü Hazar Ağa da olduğu için nişan bozmuş hazır önüne fırsat gelmişken diye duyduk, ama siz zorla Neçırvan ile evlendirmişsiniz laf çıkmasın diye!"

"Meşkan Ailesinin istediği kızı kaçırmaya gitmiş oğlun Dilaver Ağa, bundan da haberin yoktur senin şimdi!"

Tüm kadınlar şaşkınlıkla kalakaldı.

"Ben sana dağa kaldıralım demiştim Berfe, ah Berfe ah!" diye söylendi Hazal pişmanlıkla.

"Neler olduğu hakkında bir fikri olan var mı?" diye şaşkınlıkla soran Mustafa oldu.

"Ne olacak!" diye konuştu Berfe. "Rengin Koçman, oldu!"

Ve MAT!

Continue lendo

Você também vai gostar

79.8K 1.4K 3
Babasına hiç acımadan kıyanlara oda acımayacaktı. Hepsinin hayatıyla Rus ruleti oynayacaktı. Her tetiğin ucunda bir kurban, her kurbanın gözlerinde...
6.2M 271K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
5M 141K 65
Ilgın Keskin, yaşadığı onca şeye rağmen güçlü olmaya ve ayakta kalmaya çalışan bir kızdır. Daha doğrusu; Kimsesizliği iliklerine kadar hisseden, Ruhu...
27.3K 2.1K 20
(yetişkin içerik!) ❝Ölümün kıyısında gezerken bana ilk dalganı vuruşunla fark ettim seni. Maviydin sen. Okyanus ve gökyüzünün, hayatın rengi. Güç...