Mezarsız Ölüler

By yigithannerkull

734 41 19

Amerikada Araştırma Merkezindeki Hiç hesapta olmayan bir deney sonucu oluşan kıyamet sonrası Virüsten etkilen... More

1. BÖLÜM | KANDAN KARDAN ADAM

734 41 19
By yigithannerkull

  'Bir başlangıç vardı, bir de son. Ve bir de arada kalanlar. Acı çekenler, yok olanlar, her gün ölmek isteyenler. Kanlı karlarla süslenmiş yılbaşını mahvetmek isteyen beyaz kar taneleri vardı, kıyıda köşede kalan..."    

Dışarıda esen usul rüzgâr yüzüme vururken gökyüzündeki beyaz tanecikler elimde hayatlarına son veriyordu. Kaçak olarak giriş yapan kar taneleri,Missy'in yüzüne gelince odadan kaçarak çıktı. Peşinden gidecekken aşağıdan gelen annemin sesiyle bundan vazgeçtim. 

"Oğlum, haydi seni bekliyoruz gelir'misin?"

Pencereye ilerleyip camdan dışarı son kez bakarken karşıdaki evin bahçesinde bitmek üzere olan, havuç burnuyla bana gülümseyen kardan adamın yanında,bahar çakıl taşlarıyla beyaz gülümsemeyi tamamlarken bendeki gülümsemeyi de tamamlamıştı. Etrafa bakmaya devam ederken annemin sesiyle daldığımı fark edip kendime geldim ve hızlıca geçiştirdim.

"Tamam anne hazırım." diyerek bağırdım.

"Emin misin?"

"Evet, neden ki?"

"Çünkü arkandayım." dediğinde heyecanla arkama döndüğümde tatlı bir somurtma ile sen beni kandırabilir misin havasıyla bana bakan annemi gördüm.

"Kedi nerede,Berk?"

"Bilmiyorum, kaçtı." derken tatlı bir bakış atarak annemin kızmasını engellemeye çalışsam da başarısız bir girişimdi.

"Bir an önce bulalım. Daha komşuya teslim edeceğiz."

"Ama ben onları sevmiyorum ve onlara kedimi vermek istemiyorum anne."

"Neden Berk, ne yaptılar sana bir sorun mu var?"

"Onlar değil kızları. Küçücük çocuğun içinden şeytan çıktı. Güvenmiyorum ona, kedime bir şey yapar diye çok korkuyorum kedime bir şey olsun istemiyorum o tek arkadaşım ." dediğimde, annem kısa bir kahkaha atıp cevap verdi.

"Merak etme uyarırım ben 'tatlı şeytan' konusunda. Sen mamasını al, bavulunu da aşağı indir beni bekle. Ben Missy'i bulurum."

"Tamam." diyerek annemin çıkmasını bekledim ve ardından pencereye koştum; o gitmişti. Bavulumu aşağı indirip hızlıca mutfağa gittim ve alt dolaptan kuru mamasını ve en sevdiği konserve eti alıp çekmeceden poşet alıp içine yerleştirdim kendim içinde bir kaç parça şekerleme ile bolca jelibon aldım. Elimdeki poşetle bavulu alıp çıkacakken annemin sesini duyup merdivenlere geri döndüm.

"Yok bulamadım, hiç bir yerde yok baban bize kızacak,sen bul hemen arabaya binelim yoksa geç kalacağız oğlum."

"Tamam anne, ben bulurum sen arabaya git." diyerek merdivenlerden hızlıca çıkarken annemin sesini duydum.

"Şanslısın, yine bavullar bende."

Yüzümde kocaman bir gülümseme almıştı,annem bir yer hariç her yere bakmıştır diyerek banyoya doğru yöneldim.Açık kapıyı araladığımda tahminimin doğru olduğunu anladım. Kapı sesiyle birlikte küvetten miyavlamalar gelmeye başladı. Suyu sevmiyor ama küvete giriyor. Missy'e ne kadar kızmak istesem'de tatlı sesi beni her zaman huzur verip yumuşatırdı. Bu sevimli kediyi gerçekten seviyordum. Kısık sesle söylenmeye devam ederek kucağıma aldım ve yolculuk kafesine koyarken aşağıdan eve giren babamın söylenmeleri duyuldu hemen aşşağı inmek zorundaydım.

"Geliyorum!" diyerek aşağı indim.

Kafesi kapı girişine bırakarak sevdiğim kırmızı montumu, eldivenlerimi şapkamı ve bana uğur getirdiğine inandığım siyah bağcıklı ayakkabımı giyerek kafesi alıp kapıyı kapattım. Karşımda ısınmak için ellerine üfleyen annemi gördüğümde hızlıca yanına gittim. Kafesi eline alıp sordu.

"Neredeymiş?"

"Banyodaymış sanırım bi oraya bakmayı unutmuşsun."

"Ben bu kediyi anlamıyorum suyu sevmiyor ama hep banyoda." dedi annem.

"Evet, kızlar trip atacakları zaman neyi sevmediklerini bile unutuyorlar." diyerek sessizce yanıtladım.

Ne demek isteğimi anlamadığını belli eden bir yüz ifadesiyle bana baktı annem. Ne dedin diye sormak istese de, onun bakışlarına omuz silkerek karşılık verdiğini için ve soğuk havadan dolayı üşüdüğü için, hızlıca yandaki eve ilerledi. Arkasından koşarak seslendim.

"Anne, dur!"

"N'oldu?"

"Veda edemedim."

"Oğlum sadece bir gün kalacağız sorun olmaz."

"Olsun belki bir şey olur ve onu asla göremem diye çok korkuyorum içimde kötü bir his var." dedikten sonra annem;

"Peki, al bakalım ama çabuk olmalıyız baban sinirlenmeye başladı." diyerek kafesi elime verdi.

Kafesi kaldırıp gülümseyerek konuştum.

"Merak etme, seni alacağız o şeytan kızın sana bir şey yapmasına izin verme sakın! Seni çok sevdiğimi unutma tamam mı Missy?"

Soruma yanıt verircesine miyavladıkdan sonra kafesi anneme verip geri arabaya doğru kalbimde küçük bir burukluk ile yürüdüm. Arabaya vardığımda içinde sıkılganlıkla oturan babamı gördüm ama bir hayli sinirli görünüyordu.Arabaya binecekken karşıda komşumuzun kızı Bahar'ı gördüm. Bana tatlı bir şekilde el salladığında bende karşılık verdim ve boş yolun karşısına koşup çitin yanına kadar gittim. Omuzlarına düşen, sarı renk örgülü saçları ile her zamanki gibi çok güzeldi. Hafif bir utangaçlık ile;

"Merhaba Bahar." dedim.

"Merhaba Berk, nasılsın?" diyerek, güzelliği ile bir o kadar uyumlu olan güzel sesiyle bana karşılık verince gülümsedim.

"Teşekkür ederim iyiyim."

"Nereye gidiyorsunuz?"

"Babamın eski bir yakın arkadaşı var bizi evlerine çağırdılar,onlarla beraber kutlayacağız yılbaşını. hiç gitmek istemiyorum ama babam gitmemizin gerektiğini,gitmezsek arkadaşına ayıp olacağını söylediği için gidiyoruz."

"Tamam o zaman canını sıkma ben kedine de bakarım sen iyi hisset,mutlu yıllar."diyerek,yüzüne bakakaldım zar zor ağzımdan;

"Sana da mutlu yıllar." diyerek sevinçle koşup arabaya bindim. Bahar'la konuşmak ve arkadaşlık etmek bana her zaman iyi hissettiriyordu.Onun yanın da kendimi küçük bir çocuktan çok daha fazlası gibi hissediyordum hayatımda ilk defa beni ben olarak gören ve tavırlarımı davranışlarımı olgunluk ile karşılayıp benimle gerçekten dost olan biri olduğu için çok mutlu hissediyordum.Soğuk havanın etkisiyle ellerimi ovuştururken annem, arabada ön tarafa oturmuştu.Yanımdaki hediyelere sevinçle baktım ama açamayacağımı biliyordum eve gidince herkes ile birlikte açacaktık.

"Yarım saat oldu." Babamın siniri, her zamanki gibi yüzünden okunuyordu. Sakinleşeceğini düşünüp pencereye çarpan kar tanelerini izlemeye devam ettim.

"Ancak hazırlandık."dedi annem.

"Zaten ne zaman erken geldiniz ki!" derken araba hareket etmeye başladı.

"Ama fazla abartıyorsun cidden bunun için beni kırmana gerek yok."

"Fazla mı abartıyorum, kıçım dondu benim burada."

"Çocuğun yanında nasıl konuşuyorsun öyle." Arada anne-babamı ayırmaya çalışsam da bir işe yaramıyordu.Bu yüzden pes edip onları kendi hallerine bırakmayı tercih ettim. Bu gün noel'di ve ben bir çocuk ne kadar eğlenebilirse o kadar çok eğlenmekte kararlıydım ve bu mutluluğu ailem ile yaşamak istiyordum birlikte her zaman'ki gibi şöminenin başına geçip yemek yiyip ailemin o şefkatli kollarında birlikte oyunlar oynamak,ve en sonunda ise o kollarda uykuya dalmak en sevdiğim şeylerden biriydi ama kavgaları git gide büyüyordu.

"Ya sakin olun, kemerlerinizi takın artık." diyerek son kez uyarmayı denedim ancak durum benim tahminimin aksine daha da karmaşık bir hal almıştı ne kadar çok ayırmaya ''durun!'' demeye çalışsam'da.

"Sen karışma!" diyerek bağırdı babam. Babamın ses tonu beni biraz ürkütmüş ve bir hayli korkutmuştu,annem de bunu dakikasında fark etmişti.

"Çocuğa bağırma." diyerek babama karşılık verdi.

"İyi o zaman sana bağırırım bende her şeyi karıştırıyorsunuz ne olurdu biraz erken gelseniz yılbaşını kaçıracağız."

"Ya yeter, sakin olun lütfen."

İkisi de beni duymuyordu. Hadi ama! Bu gün noel ve siz bunu mahvetiğinizin farkında mısınız? Dünyayı dışlayıp, kendi içlerinde sonsuz kavgaya tutuşmuşlardı. Ben sessizliğe bürünüp kavganın son bulmasını umut etmeye başlamıştım gözlerimi ve kulaklarımı kapatıp bu kavganın son bulmasını istiyordum gözlerimi açtığımda.

"Baba önüne bak." diyemeden olan olmuştu.

Yılbaşı, kana boğulmuştu! Ve gözlerim son yılbaşına umutla bakmıştı, son defa... Hediyeler dolu bir odadaydım. Etrafta koşuşan çocuklar rengarenk kutular arasından birini seçmek için koşuşturuyordu. Üst üste yığılmış kutular dev piramitleri andırıyordu. Yerde üstüne renkli simler dökülmüş kar taneleri vardı. Cüceler kırmızı şapkalarını düşmemeleri için sıkıca tutarak koşuyorlardı. Ben hariç herkesin bir acelesi vardı. Etrafı inceledim. İleride oluşmuş uzun kuyruğa baktım. Koşarak bir sıraya geldim. Çocuklar cücelerin elinden hediye alıyorlardı. Birkaç çocuk ardından sıram geldi. Arkadan annemle babamın sesini duydum, buraya geliyorlardı. Yanıma gelip;

"Hadi hediyeni aç bakalım." dediler. Cücenin verdiği özenle yapılmış paketi bir heyecanla yırttım. Kutu ortaya çıktığında hızlıca açtım. Hediyeye bakmamak için gözlerimi kapatıp içindekini elime alıp tahmin etmeye çalıştım. Ellerimde gezdirirken keskin bir şey elimi kesti. Korkuyla gözlerimi açtım. Bu bir bıçaktı ve ellerim kana bulanmıştı. Arkamı döndüğümde yerde ailemi kanlar içinde buldum. Onları ben öldürmüştüm. Etrafa baktım. Kutular tuğlalara dönüşmüştü ve dev duvarlar olmuşlardı. Yerdeki karlar eriyerek suya dönüşmeye ve derinleşmeye başladı ve her şey bir anda suya gömüldü. Sular kızıla boğuldu ve ölüm beni sarmaladı. Gözlerimi ani bir hızla açtım. Korkunun gücüyle üstüme gelen beyaz duvarlar beni boğarcasına sarmalamıştı. Burnumu o klasik hastane kokusu doldurmuştu. Kolumda ve başımdaki ağrının şiddetini hissetmeye başlayınca kalkmaya çalışsam'da ağrı beni yatağa kilitlemişti. Kendime gelince etrafıma bakındım. İki kişilik bir hastane odasıydı burası. Yandaki hasta ile ilgilenen abla beni görünce hızlıca yanıma geldi.

"İyi misin Berk nerede olduğunu biliyor'musun kim olduğunu biliyor'musun?"diye bir sürü soru sormuştu.

"Adımı nereden biliyorsun?" diye sorduğum da kısa bir gülüş atıp devam etti.

"Kimliğinde yazıyordu." Olanları acı bir baş ağrısıyla hatırladığımda hızlıca sordum.

"Annemle, babam nerede? Onları görmek istiyorum." diyerek kalkmaya çalışsam'da kalkamadan geri düştüm halsiz ve bitkin bir haldeydim karnım ağrıyordu üstüne psikolojik olarak bir çöküş yaşamıştım. Yüzü düşen hasta bakıcı;

"Bekle Berk..."çok kendini yormaman lazım,diyerek odadan çıktı.Gittikten birkaç dakika sonra içeri bir polis girdi. Aralıktan kapıdan doktor ile hasta bakıcısının konuştuğu görülebiliyordu. Başıma gelen polis dizlerini kırıp yüzümle aynı hizaya geldi ve konuştu.

"İyi misin Berk nasıl hissediyorsun?"

Dikkatli baktığımda fark ettim. Bu polis bizim mahallemizin arka sokağımızda oturan, ara sıra görüp selam verdiğim iyi bir polisti. Tanıdığım kadarıyla iyi bir adamdı ancak bunun şu an bir önemi yoktu sanırım başımın ağrısı ile.

"Evet. Peki neden geldin?" diye sordum.

"Sana bakmak için nasıl olduğunu görmek için buradayım."

"Benim burada olduğumu nereden bildiniz?"

Aklımdaki sorular çoğalırken polis merakımı gideren bir cevap verdi;

"Seni ben buldum yolda kaza yapmıştınız sizi görünce direk arabama alıp hastaneye getirdim görünüşe göre iyisin bir kaç sıyrık ile atlattın."

"Peki annemle babam? Onları da mı sen kurtardın onlarda'da bir kaç sıyrık var demi?"

Polis soruma sessiz kalırken kapıdan doktor ve bakıcı girdi.Bir süre sessiz kaldıktan sonra sessizliği doktor bozdu.

"Tatlım..."

"Lütfen Berk'de artık sinirleniyorum biri bana neler olduğunu açıklasın lütfen."

"Peki Berk, sana bir şey soracağız. Olanları hatırlıyor musun?"

"Babam..." diyerek söze başladığımda doktor derin bir nefes aldı sanki çok kötü bir şey olmuş gibi benden bunu saklıyor gibi çok kötü bir yüz ifadesi aldı.Ben ise aldırış etmeden cümleme devam ettim. "...geç geldiğimiz için kızgındı yarım saat arabada beklediği için çok gerilmişti sanırım. Annemle tartışmaya başladılar. Sonra... başıma giren ağrıyı umursamamaya çalışsam'da olmadı. "Ben, ben...Gerisini hatırlayamıyorum başım çok ağrıyor özür dilerim."

Şimdi benim soru sorma vaktimdi.

"Soru sırası bende. Annem ve babamı görmek istiyorum. Nerede onlar ailemi özledim lütfen?"

Cümlemin sonuna doğru kısılan sesim soğukta kalmış bir kediyi andırıyordu. Sorum karşısında doktor parmaklarını birbirine kitleyerek oynamaya başladı. Yerde gezinen ela gözler sonunda bana baktığında doktorun cevabını bekledim. Gırtlağını temizleyerek yumuşak bir tonla konuşmaya başladı.

"Tatlım..." şefkatle söylenen bu sözün ardında bir şeyler saklıyorlardı. Bunu anlamıştım ve git gide gerilmeye karnıma ağrılar girmeye bile yetmişti.

"Anne... Annen, senin annen... Ma-malesef o öldü." Söylenecek söz yoktu. Ne denebilirdi ki! Bundan sonra sadece çığlıklar ve gözyaşları konuşacaktı. Ve öyle de oldu hastane benim çığlıklarım ile inliyordu. Doktorlar ne yapacağını bilmiyordu ailesi ölen bir çocuk için ne yapacaklarını kestiremediler,birkaç saniyelik iğne acısının ardından küçük ve çok acı görmüş yorulmuş bedenim kısa bir uykuya daldı, ayılmak istemese de uyanacaktı elbet...

BİR GÜN SONRA;
Hastanede yankılanan anonsla gözlerimi açtım. Etrafa baktığımda koşuşturan doktor ve arkasından bir yığın hasta bakıcılar vardı. Kapıdan hızlıca çıkarken etrafa bakındım ve hasta bakıcıyı görüp hızlıca yerimden kalkmaya çalışsam'da olmadı bedenim çok yorgundu yürümeye bile halim yoktu.Beni fark eden hasta bakıcı yanıma geldiğinde hızlıca aklıma gelen her şeyi sordum.

"Doktor niye gitti! Babama bir şey mi oldu, o ölmemişti değil mi?"

"Babanın yanına gitmek istediğine emin misin?"

"Onu görmek istiyorum; son defada olsa, ne hâlde olursa olsun."

"Peki takip et beni." dedikten sonra bakıcı abla kalkmam için yardımcı oldu ve yavaş adımlar ile odadan çıkıyorduk.

Koridor boyunca odalar uzanırken hasta bakıcı numaralara ve etrafa bakmaya devam ediyordu. İlerlediğimizde yoğun bakım yazan bölüme hasta bakıcının yazdığı şifre ile girdik.Yavaş adımlar ile yürümeye devam ederken babamın olduğu odayı görünce koşarak cama yapıştım. Çoktan ölmüştü. Gözyaşlarım yanaklarımı sırılsıklam ederken odada maskesini sinirle çıkarıp fırlatan doktor arkasındaki hemşirenin sakinleştirme çabasına rağmen duvarı yumruklamaya devam ediyordu. Hemşire bir şeyler not edip örtüyü kapatmaya başladığında ve babamı o halde gördüğümde kalbim parçalanmıştı.

"Babaaa!" Çığlıklarla doldurduğum koridorda bana bakanları umursamadan babamın gözlerine odaklandım, mavi gözlerine acıyla bakıyordum bir anda babam ile tüm yaşadıklarımız o gözlerin içinden izliyordum ve kalbim daha çok kırılıyordu evim yoktu artık ailem yoktu.

Ondan kalan tek şey buydu, gözlerim... Doktor hızla kapıyı vurup çıkarken hemşire örtüyü çoktan kapatmıştı bile. Yanaklarımdan damlayan huzmeler yaş değil kandı, hepsi benim yüzümdendi. Artık bir başına kalmıştım yılbaşında,Ailem ile yaptığım o güzel kardan adam dahil her şey kızıla bürünmüştü. Kandan kardan adamın şeytani gülüşü gözlerime kazınmaya başlamıştı karanlıkta... Dışarıda esen usul rüzgâr yüzüme vururken gökyüzündeki beyaz tanecikler elimde hayatlarına son veriyordu. Kaçak olarak giriş yapan kar taneleri Missy'in yüzüne gelince odadan kaçarak çıktı. Peşinden gidecekken aşağıdan gelen annemin sesiyle bundan vazgeçtim.

"Oğlum, haydi seni bekliyoruz. "

Pencereye ilerleyip camdan dışarı son kez bakarken karşıdaki evin bahçesinde bitmek üzere olan, havuç burnuyla bana gülümseyen kardan adamın yanında Bahar çakıl taşlarıyla beyaz gülümsemeyi tamamlarken bendeki gülümsemeyi de tamamlamıştı. Etrafa bakmaya devam ederken annemin sesiyle daldığımı farkedip kendime geldim ve hızlıca geçiştirdim.

"Tamam anne hazırım." diyerek bağırdım.

"Emin misin?"

"Evet, neden ki?"

"Çünkü arkandayım." dediğinde heyecanla arkama döndüğümde tatlı bir somurtmayla sen beni kandırabilir misin havasıyla bana bakan annemi gördüm.Hatırlamaya başladım. Oradayım, yeniden. Her şeyin başına dönmüşken yeni bir şans vardı elimde bir daha aynı şeylerin ölümlerin ağlamaların gerçekleşmesini asla istemiyordum...

"Anne arabaya binmeyelim çok kötü şeyler olacak bana inan, lütfen."

"Neden, n'oldu Berk!"

"Kaza yapacağız anne noğlursun sakın binme kaza yapacağız, hepiniz öleceksiniz. Tek başıma kalacağım evsiz kalacağım annesiz kalacağım noğlursunuz binmeyelim."

"Berk sakin ol, nereden buluyorsun böyle şeyleri bize de sanada hiç bir şey olmayacak bana güven günümüz güzel geçecek. Hadi kediyi bul."

Onlara neler olduğunu anlatamıyorsam kendim değiştiririm.

"Tamam anne." Ve her şeyi hızlıca tekrarlamaya ve bunların olmaması için elimden gelen her şeyi yapmaya başladım. 

Koşarak banyoya gittim ve Missy'i alıp kafese koydum. Yiyeceklerini aldım. Annem dışarı çıkarken hızlıca yolculuk kafesini anneme uzatıp üstümü giyinmeye başladım. Annem kapıyı kapatıp çıktığında... Vazgeçtim, bu sefer dolabı açıp mavi olanı giymeye başladım. Her şeyi değiştirmeliydim. Eldivenlerimi giydim ve tam çıkacakken kapının olmadığını farkettim. Camlara koştukça hepsi teker teker karga bulutuna dönüp üstüme dökülen tüylerle yok oluyordu. Ve bir anda tüm ev karanlığa büründü. Sonsuz bir boşlukta kısıldığımı düşünürken kendimi bir anda yılbaşı günündeki gibi arabada buldum. Ve her şey yeniden olacaktı. Durdurmalıydım.

"Yarım saat oldu."

"Ancak hazırlandık."

"Zaten ne zaman erken geldiniz ki!" derken araba hareket etmeye başladı.

"Ama fazla abartıyorsun beni kırmaya değmiyor."

"Baba, anne sakın kavga etmeyin." demeye defalarca devam ettim.

O zaman anladım. Beni duymuyorlardı. Yanıma baktığımda donmuştum. Benim tıpkımın aynısıydı. Hayır, bu zaten bendim. Her şey yeniden olacaktı ama durduramıyordum. Onlara dokunmaya çalıştığımda ellerim içlerinden geçip gitti. Burada ben sadece bir hayalettim ve hiç bir şeyi değiştiremiyordum.

"Fazla mı abartıyorum, kıçım dondu benim burada sizi beklemekten."

"Çocuğun yanında nasıl konuşuyorsun öyle."

Arada anne-babamı ayırmaya çalışsam da bir işe yaramıyordu.

"Ya sakin olun, kemerlerinizi takın artık size bir şey olmasını istemiyorum lütfen." dedi kopyam, oysa durdurabilecektim.

''Sen karışma!" diyerek bağırdı babam.

"Çocuğa bağırma."

Hiç bir şey gerçek değildi, anladım. Bir rüyadaydım. İçinde ölüm olan bir fırsatım olduğunu farkettim, sonu kötü bitsede...

Anne ve babamın yüzlerine son defa baktım gözlerini,ellerini,yüzlerini,son kez ezberleyene kadar inceledim. Bir kayık kaçtı mavi denizlerden, dalgalı sulardan ama bir küçük tuzlu suda boğuldu. Ve son, karşımızda gelen bir araba ve babamın elinden kayan direksiyon. Ona kızamıyordum, o artık ölüydü. Ve aynı acıyı yaşamaktan korksamda birden kendimi hastanenin odasında buldum. Uyanmıştım. Islandığını fark ettim gözlerimi çabucak sildim. Yatakta ayağa kalktım. Kabusun etkisiyle hızlı hızlı nefes alıyordum. Etrafımda hasta bakıcıyı bulunca aradığım şefkati bulmak için hızlıca sarıldım ve hıçkırarak kabusu ya da son güzel rüyamı anlatmaya başladım huzurlu hissediyordum.

"Onlar, onlar, ailem... O-onları gördüm, her şey ye-yeniden oldu. Onları uyarmaya çalıştım ama olmuyordu beni görmüyorlardı beni duymuyorlardı bedenim onlarlaydı ama ruhum onlar ile değildi beni hiç fark etmediler. Anlattım ama ciddiye almadılar..."

"Tamam, geçti tamam."

"Onları son defa gördüm, yüzlerini gerçek gibi son defa gördüm. Onları bir daha göremeyeceğim değil mi?" derken gözyaşlarım düştüğü giysisinde lekeler bıraktı. Ama benim kalbimi çok daha fazla yakmıştı bu damlalar. Hasta bakıcı;

"Doktora haber vermem lazım." diyerek kapıya döndüğünde yalvarırcasına;

"Beni bırakma." dedim. Kendimi olabildiğince acınası hissediyordum. Bence bu var ola en kötü duyguydu.

"Merak etme, hemen geleceğim." dedikten sonra odayı terketti. Beklemeye devam ederken kapıdan doktor girdi. Yanıma gelip bir süre bekledikten sonra sıkılganlıkla konuştu.

"Berk, ailen için üzgünüm bu çok acı bir şey küçük yaşta aileni kaybetmen çok kötü bir şey ama biz varız sana her zaman destek vereceğiz yanında olacağız..." demesinin ardından bekledi, konuşmamı bekledi. Ama söylenecek bir şey yoktu. Onlar ölmüştü ve ben kedimle bir başıma kalmıştım ailem evim yoktu sarılacağım babam öpeceğim ailem şefkatli kolları ile beni saracak ailem kalmamıştı ölmüşlerdi. Acaba hala bir rüyada olabilir miydim?''Tanrım lütfen bütün bunlar bir rüya olsun sana yalvarıyorum bunların hepsi bir kabus'dan ibaret olsun.''

Ama hayır olmadı bunların hepsi gerçek ve ben yaşadım.Evsiz ailesiz kalmıştım kendimi hiç bu kadar karanlıkta boşlukta hissetmemiştim.

"Bugün hastaneden çıkabilirsin kendini iyi hissediyorsun sadece kendine dikkat etmen gerek, artık iyileştin."

"Yani evime gidebilecek miyim?" derken kapıdan geçen gün ziyarete gelen polis girdi.

"Berk, bugün nasılsın bakalım?"

Doktora dönerek imalı bir şekilde cevap verdim;

"Annesi ve babası ölmüş bir çocuk ne kadar iyi olabilirse o kadar iyiyim nasıl olmamı bekliyorsunuz cidden çok mu mutlu olmalıyım." diyerek duygularımı açıkça söyledim. Ailemi kurtaramayan doktorun canının acımasını istesem'de üstüne alınmamış gibi görünüyordu ve benimle göz göze gelmeye bile çekiniyordu.

"Polis amca..."

"Kıvanç,diyebilirsin evlat."

"Peki Kıvanç amca, doktor çıkabileceğini söyledi. Artık evime gideceğim yatağıma yatacağım değil mi?"

"Malesef hayır." Tam cevap verecekken konuşmaya devam etti.

"Akrabalarını araştırdık, seni alabilecek herkese sorduk ama seni kimse is..." Cümleyi yarıda kesince bekleyip devamını getirdim.

"İstemediler, değil mi?"

"Yetimhaneye gideceğim yani, kimsesiz çocuklar 'sığınağına'."

"Peki ya kedim o bensiz yapamaz onu çok özledim ona bir şey olmasına izin veremem kedim, ona ne olacak?"

"Kedin mi var?" Şaşkın ve tatlı bir gülümsemeyle bana bakan polise aynı şekilde cevap verdim.

"Evet ailem gibi oldu adı Missy."

"Üzgünüm ama oraya hayvan almıyorlar. Ayrıca merak edersin belki, seni evlatlık almak istedim ama kabul edilmedi. Uygun aile ortamı yokmuşmuş polis olduğum için evde pek kalamıyorum karımda öğretmen olduğu için kendini daha çok yalnız hissedersin bence bu senin için daha iyi olacak..."

"Sokakta mı kalacak yani?" diye sordum hızlıca. Anlaşılan artık bir kedim bile yoktu. Kimsem... Yoktu hayatta tek korktuğum şey kimsesizlik daha küçücük bir çocukken başıma gelmişti hayat benimle resmen dalga geçiyordu.

"Nerede,kedini evde mi bırakmıştınız?"

"Hayır istemeye istemeye komşumuzun cadı kızına emanet etmiştik."

"Tamam, o zaman beraber Missy'i alıp barınağa gideriz. Ona bir sahip bulmalarına da yardımcı olurum ben kedine çok güzel bakılır tüm aşıları eksiksiz yapılır uygun bir ortam hazırlanır kedin için elimden gelen her şeyi yapacağımdan emin olabilirsin bari onun için yapayım.Tamam mı?"

"Olur, başka çarem yok zaten ailem gitti kedim de yok artık." dedikten sonra hasta kıyafetlerinin içinde yataktan çıktım. Zaten başka kıyafetim olduğunu sanmıyordum.

"Kıyafetlerim... onlar ne olacak?"

"Hastanede vardır. Sorarım. Zaten evine gideceğiz eşyalarınızı alacağız. Anahtarınız birisinde var mı güvendiğiniz birisinde?"

"Komşumuzda yedek bir tane vardı babamın komşumuza verdiğini hatırlıyorum."

Doktora bir şey demeden yanından geçtim sadece gözlerime acınası ifadeler ile baktığını görebildim.Kapıdan çıkacakken bakıcı abla karşıma çıktı yüzü ağlamalı bir haldeydi. Ona sarılıp koridorda yürümeye başladım hayatımın en uzun yürüyüşüydü sanırım sanki koridor sonsuzdu yaşadığım her şeyi koridorda düşünmeye başladım. Etrafı son kez incelerken babamla annemin öldüğü hastaneyi aklıma kazıdım ve aklımdan asla annemin ve babamın yüzleri elleri kokuları çıkmayacaktı artık tek başımaydım yapa yalnızdım.

"Yetimhaneye gittikten sonra annemle babamın mezarını görmeme izin verirler mi?"

"Ben hallederim istediğin zaman göreceksin sen kalbini ferah tut ve asla bir şeyi kafana takma Berk."

"Onlardan kalan son şey kedim ve kendi ellerim ile başkasına vereceğim için içim acıyordu o kedi benim olmayan kardeşim gibiydi. İşte burası geldik." dedim evimizin önüne vardığımızda.

Kapıyı açıp can yakan asfalta adımlarını attım. Etrafa bakındım. Karşıdaki kardan adam hâlâ duruyordu. Yerdeki karlar sahte masumlukları ile yerleri kaplarken evin çatısında donan gözyaşları oluşmuştu. Hastanenin verdiği tişört ve pantolon üşütsede hasta giysisinden iyiydi. Kıvanç amca'nın elini tutum ve komşusun bahçesine doğru yürüdük. Kapıya vardığımızda kapıyı iki kere tıklatıp bekledi. Komşunun karısı kapıyı açtığında bana hüzünle baktı.

"Demek geldin Berk. Ben Missy'i getireyim." diyerek içeri girdi. Kapıya evin küçük kızı gelip minik ellerini salladı.

"Tatlı şeytan" bile değişmişti artık. Ve benimde değişme vaktim gelmişti. Aslında hiçbirşey bitmemişti, herşey değişmişti. Değişiyordu... Missy'in kafesi ile belirdi bayan..."Her şey için teşekkür ederim."

Evime doğru ilerlerken karşıma çıktı, güzel çiçek. Bahar beni gördüğümde yüzü asıldı. Karşı karşıya geldiğimizde sessizce bekledik onun gözlerinin içine kitlenmiş haldeydim. Sessizliği bozan o oldu.

"Her şeyi biliyorum ve ben hep senin yanındayım seni asla bırakmam ailene olanlar için çok ama çok üzgünüm.Gidecek misin yetimhaneye?" diye sordu hüzünlü bir ses ile.

"Akrabalarım beni çok seviyormuş ve beni hiç biri yanlarına almak istemedikleri için beni gönderiyorlar ailem olmadan ilk defa bir yerde yaşayacağım ellerim titriyor." dediğimde ağlamaya başladı Bahar.

"Artık görüşemeyeceğiz sanırım ama ailem ile konuşup eğer istersen her zaman seni görmeye geleceğim." dedi. yutkundum çok teşekkür ederim.Artık diyecek bir şey yok sanırım.

"Hoşçakal, Berk."

"Elveda..."

Ve vedalar dolu bir kış başladı. Yağan kar taneleri, artık sadece üstüne damlamış bir kaç kanın izini taşıyan ayakkabının altında ezilmek içindi. Ve vedalar son bulmayacaktı, her bir iz kalan son hatıraydı, güneş açana kadar olan ve o güneş asla batmayacaktı hayat son oyununu bana oynamıştı benim üzülmem için beni incitmek için elinden geleni yapmıştı.Başarılı olan o olmuştu bundan sonrası bana ve bünyeme bağlıydı Artık hiç bir şey düşünmek istemiyordum kendi yalnızlığımda kendi kaygılarım içerisinde boğuluyordum...

 2 Yıldır yazıyorum umarım beni yalnız bırakmazsınız desteklerinizi bekliyorum bunu yazarken çok ağladım... Umarım o etkiyi sizde de bırakabilmiştir.

 Düşüncelerinizi satır arası yorumlara bekliyorum. Beğendiyseniz vote atmayı unutmayın. Bu bölüm geçmiş bir anı bölümüdür. Yakında ana hikâye başlayacak. Kütüphanenize eklemeyi unutmayın. Takipte kalın...  

Continue Reading

You'll Also Like

YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

183K 17K 36
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
YANSIMA By Gizme

Science Fiction

8.4K 572 31
İKİ AYRI YAŞAM AMA TEK BİR NOKTA : RUH Amelia kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuştu. Bir anda 19. yüzyıl İngiltere'sine gitmişti. Bu bir rüya m...
467K 14.1K 51
işten eve dönerken ıssız bir ormanda duyduğu sesin peşine gitti ve bu bulunduğu yer onun hayatının değişim noktasıydı. * * * * * İLK KİTABIM OLDUĞU İ...
247K 14K 59
Tamamlandı;) Her şey Eski sevgilisi diye yazdığı adam Yüzbaşı çıkınca başladı 🤭