Orién : ANKA ATEŞİ | KADER AT...

De oykutzcn

4.6M 412K 138K

Külkedisinin prensese değil, Anka'ya dönüşme hikayesi. Sonsuzluğa kanat çırpan otuz kuşun öyküsü.| Elena'nı... Mais

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
Yeni bölüm değil :)
Orién 2 yaşında!
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm\1
31.Bölüm\2
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37. Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm\1
42.Bölüm\2
43.Bölüm\1
43.Bölüm\2
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
Kitap hakkında
Kitap hakkında 2\İmza günü.
İmza günü :)
RAFLARDA :)
ORIEN 3 YAŞINDA!
ORIEN 4 YAŞINDA :)
KADER ATEŞİ / 1. BÖLÜM
Kader Ateşi / 2. Bölüm
KADER ATEŞİ / 3. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 4. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 5. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 6. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 7. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 8. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 9. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 10. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 11. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 12. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 13. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 14. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 15. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 16. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 17.BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 18. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 19. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 20. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 21. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 22. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 23. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 24. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 25. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 26. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 27. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 28. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 29. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 30. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 31. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 32. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 33. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 34. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 35. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 36. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 37. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 38. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 39. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 40.BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 41.BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 42. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 43. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 44. BÖLÜM| CENAZE
KADER ATEŞİ / 45. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 46. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 47. BÖLÜM
KADER ATEŞİ/ 48. BÖLÜM
KADER ATEŞİ / 49. BÖLÜM
KADER ATEŞİ/ 50.BÖLÜM
KÜL | 1. bölüm
KÜL| 2. Bölüm
KÜL| 3. Bölüm
KÜL| 4. BÖLÜM
KÜL| 5. Bölüm
KÜL| 6. Bölüm
KÜL| 7. Bölüm
KÜL| 8. Bölüm
KÜL| 9. Bölüm
KÜL| 10. Bölüm
KÜL| 11. Bölüm
KÜL| 12. Bölüm
KÜL| 13. Bölüm
KÜL| 14. Bölüm
KÜL| 15. Bölüm | Orién 5 yaşında!
KÜL| 16. Bölüm
KÜL| 17. Bölüm
KÜL| 18. Bölüm
KÜL| 19. Bölüm
KÜL| 20. Bölüm
KÜL| 21. Bölüm
KÜL| 22. Bölüm
KÜL| 23. Bölüm
KÜL| 24. Bölüm
KÜL| 25. Bölüm
KÜL| 26. Bölüm
KÜL| 27.Bölüm
KÜL| 28. Bölüm
FİNAL

15.Bölüm

43.6K 3.7K 391
De oykutzcn

OY VERMEYİ UNUTMAYIN LÜTFEN :)

*

Zor nefes alıyorum. Bacaklarımı sıkıp canımı acıtan bir şey var ama koku o kadar kötü, nefes almak o kadar zor ki, canımın acıması umurumda değil. Gözlerimi açmak neden bu kadar zor? En son ne oldu? Neredeydim? Neredeyim? Yerde mi oturuyorum? Yer soğuk. Biri bana sesleniyor.

"Elena, beni duyuyor musun?"

Bu sesi tanıyorum ama kim olduğunu çıkaramıyorum. Canım çok yanıyor. Tanıdık bir koku var.

"Elena! Kendine gel, gözlerini aç!"

Çok kötü kokuyor. Nefes almamı zorlaştırıyor. Çok kötü. Nereden biliyorum bu kokuyu? Neden? Ne oluyor? Benimle kim konuşuyor?

"Elena!"

Zorlanarak gözlerimi açtım. Ellerim, yere çakılı bir demir parçasına gereğinden de sıkı bir şekilde zincirlenmişti ama asıl canımı yakan şey, uzattığım bacaklarıma sıkı sıkı dolanmış bir sarmaşıktı. Korkunç derecede kötü kokup nefes almamı zorlaştıran şey de oydu belli ki. Bacaklarımı sımsıkı sarmış, pantolonuma açtığı küçük deliklerden içeri girmişti. Küçük yırtıkların etrafındaki kanın sorumlusu da onlar olmalıydı.

Aynı ses yeniden konuştu. "İyi misin?"

Etrafıma bakındım. Karanlığı aydınlatan tek şey, eskimiş tahtaların açılmış aralarından sızan hafif bir ışıktı.

"Elena!"

Toprak zemin, demir parçaları ve saman artıklarından, bir zamanlar ahır olarak kullanıldığı belli olan bir yerdeydim. İçeride bizi tutan demirlerden başka bir şey yoktu.

"Bana bak!"

Aklımı toparlayabildiğimde, sesin geldiği yöne baktım. "Bella?"

O da benimle aynı durumdaydı ve karşı çaprazımdaki demire zincirlenmişti. Ancak loş ışıktan görebildiğim kadarıyla sarmaşıklar onun bacağının neredeyse tamamını sarmış, beline kadar çıkmıştı.

"Nihayet." Ses tonundan uzunca bir süre beni kendime getirmeye çalıştığını anlayabiliyordum. "İyi misin?"

Ellerimi çekiştirip zincirlerden kurtaramayacağımı anladığımda, bacaklarımı sarmaşıktan kurtarmaya çalıştım. "Bella neler oluyor? Neredeyiz?" diye sordum panik halinde. Bacaklarımı her hareket ettirdiğimde daha da çok sıkıyorlardı. Bu daha da çok panik olmama neden olmuştu. Bunu bize kim yapmıştı? Bizden ne istiyorlardı?

"Boşuna uğraşma, o bir veskar." Korku ve panik benim tüm vücudumu ele geçirmişti ama Bella'nın ses tonu yeni uyanmış gibi sakindi. Aslında daha çok sarhoş gibiydi.

Bella'nın söylediğini ve verkarın canımı yakmasını umursamadan debelenmeye devam ettim. "Senin elementin ağaç değil mi? Neden bir şey yapmıyorsun!"

"O bizim için zehirli. Hiçbir şey yapamam," dedi umutsuz bir şekilde.

Debelenmeyi kesip, sakinliğine inanamayarak ona döndüm. "Bella, sarhoş musun?"

Bella başını, sırtını yasladığı ahşap duvara yaslayıp, iç geçirerek tavana baktı. "Zehirli kelimesinin neresini anlamıyorsun?" Tekrar bana baktığında devam etti. "Ayrıca benden medet umacağına neden kendin denemiyorsun? Ama uyarayım, bu şey etrafındayken güçlerinin yüzde onunu bile kullanamazsın."

"Tamam anladım, zehirli," dedim panik olmayı bırakıp, kendimi sakinleştirmeye çalışarak. Nerede ve neden burada olduğumuzu sonraya bırakarak, veskara odaklandım. "En fazla ne kadar zarar verir?"

"Yavaş yavaş zehirler. Önce nefes alman zorlaşır, hislerin ağırlaşır, kendini yorgun hissetmeye başlarsın, sonra felç olursun ve iki gün boyunca kurtulmayı başaramazsan ölürsün."

"Ah harika! Ne kadar da tatlı bir bitki. Buradan kurtulduğumda onları yolup, diğer boyutta yemeğini yapacağım," dedim son defa kurtulmaya çalışarak. İşe yaramayınca asıl olaya odaklandım. "Bizi kaçıranların kim olduğunu biliyor musun?" Aslında Bella'nın anlattıklarından sonra asıl olayın veskar mı, yoksa bizi kaçıranlar mı olduğundan emin değildim.

"Sesini alçalt," dedi fısıldayarak. "Bize böyle bir şeyi sadece isyancılar yapabilir." Sesini daha da alçaltarak kendi kendine konuştu, "Samantha haklıymış."

Son söylediğine takılmadım. "Onlar hakkında ne biliyorsun?"

"Sadece geçmişte kalan bir grup hayalet olduklarını."

"Halimize bakılırsa değiller," dedim gözlerimi devirerek. Ancak karanlıkta Bella'nın bunu görmediğine emindim. "Bizden ne istiyorlar?"

"Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, veskar yetiştirmeyi başardıklarına göre şakalarının olmadığı," diye eklediğinde, biraz önce göndermeyi başardığım o korku dalgası, yeniden içime yayıldı.

"Bir planın var mı?" diye sordum, kurtulacağız demesini umarak. Bella güçlüydü ve bizi buradan kurtarabilirdi.

"Şu durumda," dedi bacaklarını sarmış bitkiyi işaret ederek. "Planların bir işe yarayacağını sanmıyorum. Oturup kurtarılmayı beklemekten başka çaremiz yok."

En sonunda dayanamayıp, sesimi yükseltmemeye özen göstererek sinirle konuştum. "Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun!"

"Onlar konuşurken duydum, birini bekliyorlarmış. Bekledikleri kişi sabah gelecekmiş, o gelene dek bize bir şey yapmayacaklar. Askerlerin sabaha kadar bizi bulmalarını umuyorum," dedi yine sakin bir şekilde. Sonra benim gibi sinirle ekledi, "Ve kaçırılmakla kalmadık, aynı zamanda zehirleniyoruz lanet olası!" Derin bir nefes alıp verdi, "Yani sinirlenmeye, hatta panik olmaya bile yetecek kadar gücüm yok."

"Hayır hayır," dedim söylediklerini kabul etmeyerek. "Öylece oturup, askerleri bekleyemeyiz. Bekledikleri kişi sabah gelecekse plan yapmak için bol bol vaktimiz var demektir."

Bella gözlerini kapatıp, yorgun bir şekilde başını duvara yasladı. "Sana kolay gelsin."

Onun bu kadar kolay pes etmesine izin veremezdim. "Bella, sen olmadan yapamam," dedim son bir umutla.

Tekrar bana bakıp sinirle konuştu, "Ben varken de bir şey yapamazsın!" Durup kendini yeniden sakinleştirince devam etti, "Sol bacağımın hissini tamamen kaybettim. Ayrıca bir şey yapmaya çalışırsak başarısız oluruz ve sabaha kadar bile vaktimiz kalmaz. Şu an en azından askerlerle ilgili ufacık bir umudum var. Saçma bir hareket yaparsak, onu da kaybederiz."

"Yani beni yalnız bırakacaksın?"

"Söylediklerimin neresini anlamadın?"

Cevap vermedim. Bella benden daha uzun süredir buradaydı ve belki de söylediği şeyleri daha fazla ciddiye almalıydım. Soğuk kanlı kalmaya çalışarak, bir süre içinde bulunduğumuz durumu düşündüm. Kaç kişi olduklarını bilmiyorduk, nerede olduğumuzu bilmiyorduk ve bizi zehirleyen bir bitki tarafından yere çivilenmiş durumdaydık. Bunlardan kurtulsak bile benim işe yaramayan güçlerim yüzünden tüm iş Bella'ya kalacaktı ve o bir bacağını hissetmiyordu. Hiç istemesem de, sanırım gerçekten de pes etme vaktiydi. Korkuyordum. Bize ne yapacaklarını bilmiyordum ve beni en çok korkutan da buydu. Korku git gide daha da şiddetlenirken, Bella'yı tekrar ikna etmeye çalışmayı düşündüm. Ancak o bu durumdayken sadece paniğe sebep olurdum. Yapabileceğim yek şey, sakin kalmaya çalışmaktı.

"Ben geleli kaç saat oldu?" diye sordum.

"Tam olarak bilmiyorum arada kendimden geçtim. Ama dışarıda akşam olmak üzere."

"Amy yokluğumu fark eder," dedim heyecanla.

"Umarım fark etmiştir çünkü eğer şimdiye dek fark etmediyse, ordu toplanıp bizi bulana kadar her şey çoktan bitmiş olur," dedi düz bir şekilde. "Seni korkutmak istemiyorum ama, kendini en kötü sonuca hazırlasan iyi edersin."

Bu kadar umutsuz olmasına anlam veremiyordum. "Sen?" diye sordum söylediklerini kafama takmamaya çalışarak. "Sen ne zaman getirildin?"

"Sabah. Çok erken."

"Tamam. Amy benim yokluğumu geç fark edebilir ama belki senin arkadaşların..."

"Kimse fark etmez," dedi cümlemi tamamlamama izin vermeden. "Takımın tamamı diğer boyutta ve beni de oralarda bir yerlerde sanıyorlar."

İşimiz tamamen Amy'ye kaldıysa, sonuçları bizim için kötü olacaktı muhtemelen. Ancak umudumu tamamen yitirmemiştim. Shanny'nin çok zaman geçmeden beni merak edeceğine emindim. Benim bir anda yok olduğumu kesinlikle fark edecekti. "Tam da yalan söyleyecek zamanı bulmuşsun," diye söylendim. "Neden bu konuda yalan söyleme ihtiyacı duydun ki zaten." Cevap beklediğim için sormamıştım bunu, sadece kendi kendime söyleniyordum ancak Bella ummadığım bir şekilde cevap verdi.

"Caroline ve diğerleri Orién'i sevmiyor," dedi yorgun bir şekilde. "Daha doğrusu Caroline sevmiyor, diğerleri de sevmiyormuş gibi yapıyor. Benden de onu bekliyorlar. Oysa ben burayı seviyorum. Halkını ve..." Konuşmayı kesip, anlattıklarına pişman olmuş gibi hızlıca nefes verdi. "Bunları sana neden anlatıyorum ki ben?"

"Merak etme, aramızda," dedim. Sonuçta şu an aynı kaderi paylaştığım kişiyi gidip arkadaşlarına gammazlayamazdım. Her ne kadar bencilce olsa da, Bella'nın burada olmasına seviniyordum. Daha sakin kalmamı sağlıyordu ve o olmasa neler olacağını düşünmek bile istemiyordum. Hoş, şu durumda olmasak da anlattıkları ikimizin arasında kalırdı.

Bana inanmayarak baktı. "Bunu ileride kullanacağına eminim."

"Herkes Caroline gibi değil Bella."

"Herkes öyle söyler."

"Tamam," dedim inatlaşmak istemeyerek. "Eğer buradan kurtulduğumuzda şehirde olduğunu öğrenirse, benden şüphelendiğini ve takip ettiğini söylersin olur biter."

Tekrar inanamayarak bakıp gülmeye başladı. "Şu durumda güldüğüme inanamıyorum ama şu salaklığın karşısında ne yapmam gerektiğine karar veremiyorum. Ah, sen gerçekten de çok safsın değil mi?"

Bella'nın gülmesine karşılık vermeden düz bir şekilde cevap verdim. "Hayır. Sadece en yakınlarının düşmanın olduğunda, seni nereden vuracaklarını çok iyi bildiklerini bizzat test etmiş biriyim.

"Eğer senin söylediğin gibi anlatırsam, Caroline seninle daha çok uğraşacaktır."

Gözlerimi kapatıp, başımı tahta duvara yasladım. "Sence başıma daha kötü ne gelebilir?"

Cevap vermedi.Bende bir şey söylemedim.Yarım saat kadar sessizce oturduk. Veskar'ın etkisini her geçen dakika hissediyordum. Sadece bedenim üzerinde değildi etkisi. Kokusu beynimi de bulandırıyordu. Daha önce bu kadar korkunç bir koku duymadığıma emindim ama anlamadığım bir şekilde bana tanıdık geliyordu. Vücudum ve beynim karıncalanıyor, sessizlik de üzerine eklendiğinde, yeniden panik olmama neden oluyordu. Burada ölecektik. Lanet olsun, bu izbe yerde ölecektik! İstediğim gibi soğuk kanlı kalabilmem için konuşmam gerekiyordu. Aklımı burada öleceğim düşüncesinden uzaklaştırmam gerekiyordu. "On beş yaşındaydım," dedim tekrar konuşmaya başladığımda. "Saçlarımı iki sene boyunca hiç kestirmemiştim. Onların sağlığına kendi sağlığımdan bile daha çok dikkat ediyordum. Artık boyu belimi geçmişti. Çok sosyal olmadığımdan pek arkadaş çevrem yoktu. O yüzden okulda beğenilen çocuklardan birinin yıl sonu balosu için beni davet etmesi büyük şaşkınlık yaratmıştı. İlk defa bir şey beni böylesine heyecanlandırmıştı. Yıl sonu balosunun olduğu günün sabahında yine ilk defa mutlulukla uyandım, banyoya girdim ve aynaya baktığım an gözlerime inanamadım. Evlerinde yaşadığım ve aynı yaşta olduğum kuzenim gece saçlarımı kesmişti. Hem de ön taraftan tam tepeye kadar, tam orta kısımlarını. Hayatımda ilk kez bir şeye değer verdiğimi biliyordu. İlk kez bir şeyler için heyecanlandığımı biliyordu. Hem de en iyi o biliyordu.

"İnanamadım, çıldırdım, aşağı inip onu kendi ellerimle boğmak istedim. Yapacaktım da. Tam inerken, vazgeçtim. Tekrar banyoya çıktım ve diğer kısımları da kendi ellerimle, ağlaya ağlaya kestim. Görmeliydin. Yamuk yumuk ve korkunç görünüyordu ama zorla da olsa bir şekle sokmayı başardım. Kendimi toparladığımda giyinip, mutlu bir şekilde -aslına bakarsan korkunç hissediyordum sadece mutlu görünmeye çalışıyordum- aşağı indim. Saçlarımın halini ve gülümsediğimi gören kuzenimin yüzü görülmeye değerdi. Kıpkırmızı kesildi. Teyzem saçıma ne yaptığımı sorduğunda çok canımı sıktığını ve kestiğimi söyledim. Tabi ki umurunda olmadığından hiç üzerinde durmadı."

Bella'nın da pek umursamayacağını düşünmüştüm ama, "Sonra ne oldu peki?" diye sordu.

"Önemli olan kısım burasıydı" dedim geçiştirmeye çalışarak.

"Merak ediyorum," diyerek ısrar edince devamında ne olduğunu söylemek zorunda kaldım. "Saçıma yaptığı şeyin aynısını kıyafetlerime yaptı."

Bella önce kısaca bir gülüp, kendini tuttu. Çok fazla geçmeden yeniden gülmeye başladı. "Ona dersini bildirdin yani," dedi dalga geçerek. Gülmeye devam edince ben de kendimi tutamayarak ona katıldım.

"Şu durumda gülebildiğimize inanamıyorum," dedi bağlı ellerini havaya kaldırarak. Ben de kendi zincirlerime baktım. Gülme faslı bitmişti. İşte, gerçekliğe dönüş.

Bir süre daha sessizce oturduk. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Dışarıda hava kararmış olacak, içerisi de tamamen karanlığa gömülmüştü. Gücümün çekildiğini hissedebiliyordum. Enerjim yavaş yavaş tükeniyordu. Ne yapacağımızı bilmiyordum. Tek umudumuz Amy veya Shannon'ın yokluğumu çok geç olmadan fark etmesiydi. Ya da dükkanında kaçırıldığım o yaşlı kadının, isyancılarla işbirliği yapmamış olması ve gördüklerini birilerine anlatmış olmasıydı. Yani tek umudumuz başkalarına bağlıydı. Yorgunluk üzerime daha da çökerken, ayık kalmamızın daha iyi olacağını düşündüm. Önce uyuyup uyumadığını kontrol ettim, zorlukla çıkan sesim ile. "Bella?"

Hemen olmasa da, birkaç saniye sonra cevap verdi. "Efendim?"

"Sana bir şey sorabilir miyim?"

"Şu an başka şansım yok gibi," dedi Bella. Konuşurken zorlandığı bariz bir şekilde belli oluyordu.

Onu ilk gördüğüm andan beri merak ettiğim şeyi sordum. "Caroline ile arkadaş olacak birine benzemiyorsun. Neden onunla birliktesin?"

"Çok da iyi arkadaşlar sayılmayız."

Sorumu tam olarak cevaplamadığını söylemek üzereyken devam etti. "Aslına bakarsan Caroline benimle arkadaş olacak biri değil. Diğer boyutta beni o buldu. Normal şartlarda yüzüme bakmaz ama nadir görülen bir elementin, güçlü sahibiyim. Takımında bana ihtiyacı vardı," Bella devam ettikçe konuşması daha da bozuluyordu. Uyumamak için direnen çocuklar gibi çıkıyordu sesi. "Tabi ben kabul etmeyebilirdim ama ettim. Fark etmişsindir, çok arkadaş canlısı sayılmam. Onları buldum takılıyorum işte yanlarında. En büyük neden o değil tabi de..." Anlattıklarından yeniden pişman olmuş olacak, cümlesini tamamlamadı."Ah! Bu veskarın etkisi," dedi sinirle. "Söylediklerime takılma. Zaten normal şartlarda seninle muhabbet etmeyeceğimi anlamışsındır."

Bunları bana anlatmasının nedeni veskar değildi. Umudu tükenmişti, burada öleceğimizi düşünüyordu. Bunu dile getirmek yerine, düşündüğüm diğer şeyi söyledim. "Caroline seninle ilgili bir şey biliyor ve seni bununla tehdit ediyor."

"Tabi ki hayır," dedi sanki dünyanın en saçma şeyini söylemişim gibi.

"Söylerken emin değildim ama bu cevabından sonra olayın tam olarak böyle olduğundan adım gibi eminim." Emin falan değildim, sadece neler döndüğünü anlamaya çalışıyordum. Bella'nın bana yardım etmesinin altındaki nedeni bulmaya çalışıyordum. Ayrıca az önce kendisinin de söylediği gibi, arkadaş canlısı biri değildi. Yani tam da bu nedenle sırf bir takımın parçası olabilmek için Caroline ve takımına katlandığına inanmıyordum.

"Saçmalıyorsun," dedi beni takmadığını belli eder şekilde.

"Sana anımı anlatırken dinlememeni umarken, aslında dikkatle dinlediğini fark ettiğimde anlamalıydım. Seni diğer boyutta o buldu ve seninle ilgili bir şey biliyor," dedim kendimden emin bir şekilde. Ona kendimle ilgili anlattıklarımı dinlemesinden bu sonuca varmış olmam biraz saçma bir bağlantı olmuştu ama, yine de bunu fark etmemiş olmasını umut ederek devam ettim. "Ve şimdi seni tehdit ediyor. Senin de söylediğin gibi, nadir görülen bir elementin, güçlü sahibisin. İstediğin takıma girip arkadaş bulabilirdin."

"Veskar sende kafa yaptı," dedi umursamıyormuş gibi görünmeye çalışarak. Bu söylediğini asıl ben umursamadım ve devam ettim. "Bana yardım etme nedenin de buydu. İlk defa Caroline'ı tedirgin eden biri ile karşılaştın ve ilk günden yenilmemi istemedin. Caroline seni nasıl tedirgin ediyorsa, benim de onu aynı şekilde tedirgin ettiğimi görmek istedin."

"Hayır."

Bella'nın anında cevap vermesinden, tam olarak doğru noktaya bastığımı anlamıştım. "Ses tonundan bile anlıyorum Bella."

Bella cevap vermeyince haklı olduğuma emin oldum. Bir süre ne söyleyeceğini düşündü muhtemelen. Uyuyor olamazdı çünkü kıpırdandığını görebiliyordum. Bu da anlattıklarımın gerçek olduğunu ve bundan rahatsız olduğunu gösteriyordu.

Şu durumda üzerinde durduğum konunun Caroline ve Bella ilişkisi olması ona saçma gelebilirdi ama başka türlü sakinleşmeyi nasıl başarabileceğimi bilmiyordum. Başka şeylerle beynimi meşgul etmediğim her an, kaçırıldım diyerek çığlıklar atıyordu.

Bella, "O kadar da salak değilsin sanırım," diyerek pes ettiğinde, ilgimi yeniden ona verdim.

"Değilim," dedim gülümseyerek. "Seni neyle tehdit ediyorsa buna bir son ver ve özgürlüğünü geri al Bella."

"Söylemesi kolay."

"Zor olduğunu biliyorum," dedim anlayışla.

"Peki ya özgür olmak istemiyorsam? Onlarla en azından bir takımın parçasıyım. Ayrıca tutsak olduğum falan da yok..." durakladı. "...yani Caroline yüzünden tutsak olduğum yok."

"Senin tek ihtiyacın olan, sandığın gibi biri olmadığını söyleyecek birisi. Belli ki sana kendini unutturup, seni başka biri olduğuna inandırmışlar."

"Öyle olsa bile bu seni neden ilgilendiriyor Elena? Senin düşündüğün şeyin de, beni Caroline'dan uzaklaştırıp, onu biraz daha güçsüz bırakmak olmadığını nereden bileceğim?"

"Ne düşündüğümü bilemezsin. Ama ben söyleyeyim. Yakın zamana kadar ben de başkasının zinciri ile yaşıyordum. Ne demek olduğunu biliyorum." Ben de kendimle ilgili sırlar verdiğimi fark ettiğimde ekledim, "Veskarın etkisi. Boşver."

"Evet, veskarın etkisi."

Bir süre daha sessizce oturduk. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken, son bir gayret ile konuştum. Boğazım, ağzım ve dudaklarım kupkuru olmuştu. "Kurtulacağız, biliyorsun değil mi?"

"Bilmiyorum."

"Bir şekilde kurtulacağız."

Bella, uyuduğunu sandığım anlarda, "Veskar etkisinde olsam da senden daha güçlüyüm. İlgiyi üzerime çekeceğim, korkma," dedi. Cevap vermeye yetecek gücüm kalmamıştı.

*

Continue lendo

Você também vai gostar

37.5K 3.6K 38
🏆Wattys2018 Büyük Buluşlar Kazananı!🏆 Nankör diye haykırırmış, Saatler her geçen an'a. Meğer arkadaş değilmiş, Akrep, yelkovanla. |-|-|-|-|-|-|-|...
304K 26.4K 47
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
531K 55.1K 54
"Bitiş noktasındayız belki lakin bu nokta bizim başka yoldaki başlangıcımız." | Seri 3 kitaptan oluşmaktadır. Serinin son kitabıdır. |
168K 10.5K 52
~Fantastik~ "Öfkenin ve dansın zarafeti, olacak her şeyin sebebi... ~ Yaratıkların kol gezdiği, tehlikenin hüküm sürdüğü dünyada; onları avlamak için...