A lost omega ~ 𝑇𝐾

由 sunrisevant

28K 2.8K 992

Soylu ailenin prensi Kim Taehyung, ormanda alfalardan kaçarken bir deltaya yakalanır. 更多

Terimler
Bölüm • 1
Bölüm • 2
Bölüm • 3
Bölüm • 4
Bölüm • 5
Bölüm • 6
Bölüm • 7
Bölüm • 8
Bölüm • 9
Bölüm • 10
Bölüm • 11
Bölüm • 12
Bölüm • 13
Bölüm • 14
Bölüm • 15
Bölüm • 16
bölüm • 17
Bölüm • 18
Bölüm • 19
Bölüm • 20
Bölüm • 21
Bölüm • 22
Bölüm • 23

Final

301 29 4
由 sunrisevant


-

Yaşadığım şaşkınlıkla bakışlarımı, tam karşımda bana hiç bir duygu barındırmadan bakan bedene çıkardım. Biz zaten mühürlüydük ama sanırım bahsettiği olay bunu tamamen resmiyete dökmekti.

Mühürlü olan insanlar zaten evli sayılırlardı fakat herkesin önünde birbirlerine yemin ederek resmiyete de dökülmesi gerekiyordu ve biz Jungkookla bunu yapmamıştık. Fakat birden bire bunun nereden çıktığını anlayamamıştım.

"Jungkook, o nereden çıktı?"

Sakin çıkan ses tonumla Jungkook sırıtmış ve kapıyı ardından kapatarak yanıma adımlamıştı.

"Biliyorum biraz ani oldu ama olması gereken bu"

Bunun olması gerektiğini bende biliyordum fakat Jungkook, benim babam ve kendi babasıyla konuştuktan sonra bir anda bunu demesini anlayamamıştım.

Tam önümdeki bedenin ellerini kavrayarak onu yatağa kadar sürüklemiş ve onunla birlikte yatağa oturmuştum.

"Babamla ne konuştunuz?"

Jungkook sorum karşısında duraksamış ve derin bir nefes almıştı. Bu davranışları beni daha da meraka düşürüyordu.

"Taehyung bak bilmediğin bazı şeyler var."

"Anlat o zaman Jungkook."

Bilmediğim ne olabilirdi bilmiyordum ama aklımda şüphelerim vardı. Jungkookun babası hakkında öğrendiğim şeyler olabileceğini düşünüyordum.

Jungkook tekrardan içine derin bir nefes çekmiş ve söze atılmıştı.

"Benim geçmişte bir yargılanma olayım vardı, biliyorsun. Onların hepsini babam kendisi ayarladı ve ben bunu en başından beri biliyordum."

Tam da tahmin ettiğim gibi Jungkook bütün olayları biliyordu. Ben bu olayı yeni öğrensemde babasının neden bunu yaptığını bilmiyordum.

"Jungkook ben bu olayı öğrendim seninle konuşacaktım ama sen biliyormuşsun."

"Kimden öğrendin?" Kaşlarını çatarak bana yönelttiği sorusunu es geçmiştim. Şu an kimden öğrendiğimin hiç bir önemi yoktu, asıl önemli olan başka olaylar vardı.

"Baban neden sana bunu yapmak istedi? Anlamıyorum, sen onun öz oğlusun."

Jungkook'un hafif çatılı kaşlarıyla sorduğu soruya cevap vermesem de o da çok takılmamıştı. Gerçekten merak ettiğim ve her aklıma geldiğinde hem sinirlenip hemde üzüldüğüm bir olaydı.

Sonlarda söylediklerimden sonra Jungkook'un yüzünün asıldığını ve moralinin bozulduğunu anlamıştım. Haklıydı, babasının yaptıklarını kaldırmak o kadar kolay şeyler değildi.

Jungkooku o şekilde üzgün görmeye dayanamıyordum. Hiç bir şey söylemeden kollarımı sıkıca yanımdaki bedenin boynuna sardım. Jungkook'un elleri anında sırtımı bulmuş ve benim gibi bedenime sıkıca sarılmıştı. Belki içindeki baba eksikliğini doldurmaya gücüm yetmezdi ama her an onun yanında olduğumu göstermek istiyordum. Kelimelerde iyi değildim, ona güzel sözleri çok açıkça söyleyemezdim ama her an onun yanında olduğumu bilmesini istiyordum.

Dakikalarca o pozisyonda kaldık, İkimizde ayrılma tarafında değildik. Ellerimi Jungkook'un ensesindeki saçlara atmış ve yavaş yavaş okşamıştım. Belki ağzımdan sözler çıkmıyordu ama hareketlerimle ona destek olmaya çalışmıştım. Güçlü durmaya çalıştığını görüyordum ama gözlerindeki hüzünü de fark edebiliyordum.

"Jungkook, konuşalım mı?"

Kısık çıkarmaya çalıştığım sesimle birlikte Jungkook bir kaç saniye sessiz kalsada sonunda kafasını kaldırarak benden ayrılmıştı. Bedenimden ayrıldığı anda bakışlarını yere indirmiş ve yüzüme bakmaktan kaçınmıştı. Güçsüz görünmekten nefret ediyordu, ne olursa olsun hep güçlü durmaya çalışıyordu.

"Babamın en sevmediği oğlu bendim. En büyük oğlu olduğum için küçüklükten beni eğitimlere yolluyordu ama ben çalışmıyor ve hep eğitimlerden kaçıyordum. İşe yaramaz oğlu büyüdü ve hala işe yaramazdı. Diğer kardeşlerim benim gibi değildi, çalışıyorlar ve her geçen gün güçleniyorlardı. Gün geçtikçe babamla aramızdaki kavgalar arttı bu yüzden bende hazineden yüklü miktarda para alıp sizin topraklarınıza geldim. Babam benim güçsüz olduğumu düşündüğü için tahta beni geçirmek istemiyordu fakat kurallara göre tahta en büyük velihatın geçmesi gerekiyordu. Büyük bir krallığın başına geçmeye meraklı değildim ama babamdan o kadar nefret ediyordum ki, o krallığı elinden almak istedim. Taehyung sana yemin ederim krallık umrumda değildi, babamı bana düşman eden o servetinden o kadar nefret ediyordum ki, yakıp yıkmak istedim. Bir mektup gönderdim, tamamen onu sinirlendirmek için yazmıştım. Şu an oturduğu koltuğun sahibinin, işe yaramaz oğluna ait olduğunu ona hatırlattım. O da sinirlenmiş olmalı ki benimle böyle bir oyun oynadı ve beni ortadan kaldırıp krallığını o çok sevdiği oğlanlarına bırakmayı hedefledi."

Jungkook'un anlattığı her kelimesinde daha çok şaşırıyor ve içimi gerçekten hüzün kaplıyordu. Bir baba nasıl olurda böyle bir nedenden dolayı öz oğlunu öldürmeye kalkabilirdi ki? Bu resmen insanlık dışıydı.

Yanımdaki bedenin sessizleşmesiyle ilk başta ne yapacağımı şaşırsamda sonradan kollarımı tekrar bedenine sarmıştım. Bu anlattıklarına teselli edecek bir cümlem yoktu ki bu olayların teselli edilecek bir yanıda yoktu. Ben yapmam gerekeni yapacak ve her daim onun yanında olacaktım.

"Sen işe yaramaz değilsin. Bunu seni teselli etmek için söylemiyorum, gerçekten işe yaramaz değilsin. İşe yaramak için o saçma ağır eğitimleri almak şart mı? Yada saçma taht kavgasının sonunda krallığın başına oturmak mı işe yaramak? İşe yaramak için zor işler yapmana gerek yok, senin bir bakışın bile benim hayatımı güzelleştirirken senin kendine işe yaramaz demen sinirime dokunuyor. Jungkook ben seni çok seviyorum. Bırak seni kimse sevmezse sevmesin, ben seviyorum."

Sakin tonda söylediklerimden sonra Jungkook yavaşça bedenlerimizi ayırmış ve elini belime atarak beni dizlerine oturtmuştu. Belki söylediklerim içindeki yangını söndüremezdi ama bir nebze de olsa ona iyi gelmek istiyordum.

Dizlerinde oturduğum beden bir eliyle belimi diğer eliyle de saçlarımı okşuyordu. Bu yakın hareketleri beni hala deli gibi heyecanlandırıyordu ama bir yandan da çok hoşuma gidiyordu.

"Babam bana bu oyunu oynamasaydı ben seninle mühürlenemeyecektim. Omegam, sen başıma gelmiş en güzel şeysin."

Jungkook'un ettiği sözler resmen kalbime dokunmuştu. Omegam demişti... bunu ilk defa duyuyordum ve kalbimin patlayacak gibi çarpmasına neden olmuştu. Genelde böyle cümleler kurmazdı ama şu an bana parlayan gözleri ve sevgi sözcükleriyle beni delirtiyordu.

Kıkırdayarak ellerimi yanaklarını yerleştirmiş ve dudaklarına eğilerek minik bir öpücük bırakmıştım. Hafifçe geri çekilsemde bu sefer de Jungkook dudaklarıma öpücük kondurmuştu. Dakikalarca tek tek öpücükler kondurmuştum. Şehvetli bir öpüşme yaşamamıştık, sakin ve kıkırdamalar eşliğinde minik minik öpmüştüm onu.

Sessizleşen ortamla birlikte Jungkook'un odaya girdiğinde söyledikleri aklıma gelmişti. Evlenmekten mi bahsetmişti?

"Jungkook, odaya girdiğinde bana bir şey söylemiştin."

"Evet, ben babana her şeyi anlattım. Başta oyun için mühürlendiğimizi söyledim ki zaten bunu biliyordu. Sonradan sana gönlümü kaptırdığımı, seninde beni sevdiğini falan söyledim."

Bana hala parlak gözleriyle bakan bedene gülümseyerek karşılık vermiştim. Ağzından sevdiğine dair bir cümle çıktığında resmen her şeyi unutuyordum.

"Babanda mühürlü kalacaksak bir düğün yapılmasını şart kıldı. Yani iki hafta sonra düğünümüz var."

"İki hafta mı?!"

Şaşkınlıkla karşımda hala gülümseyen bedene bakmıştım. Düğün olacağını az buçuk tahmin edebiliyordum ama iki hafta sonra olacağını beklemezdim. Çok kısa bir zamandı ve yapılacak çokta şey vardı.

"Evet, iki hafta sonra tamamen benim eşim oluyorsun."

-

Heyecanla aynada kendimi inceliyor ve güzel görünüp görünmediğime emin olmak istiyordum. Her ne kadar yanımdaki Yoongi çok güzel göründüğümü söylese de emin olamıyordum. Sanki bir şeyler eksik gibi geliyordu.

"Taehyung, gerçekten çok güzel oldun. Yeter çekil şu aynanın önünden."

Arkamdan beni inceleyen bedene dönmüş ve onaylayarak kafamı sallamıştım. Çok fazla heyecanlıydım ve hiç bir sorun çıkmasını istemiyordum.

Yoongi bir kaç adımla yanıma adımlamış ve ellerini saçlarıma atarak çok bozmamaya dikkat ederek karıştırmıştı.

"Benim minik Taehyungum evleniyor ha?"

Yüzündeki buruk gülümsemeyle bende aynı şekilde gülümsemiş ve kollarımı hızla karşımdaki bedene sarmıştım. Bu süreçte ne olursa olsun hep yanımda olan tek arkadaşım Yoongiydi. Onun desteğini hep üzerimde hissetmiştim ve bu benim için çok değerliydi. İyi ki bir zamanlar babam başıma Yoongiyi dikmiş diyordum. Eğer öyle olmasaydı onun bu değerli dostluğuna hiç ulaşamayacaktım.

"Yakında seninde düğününü görürüz umarım, Jiminle."

Sonda söylediğim isimle Yoongi bedenimden ayrılmış ve çatılı kaşlarını yüzüme çıkarmıştı.

"Jimin ne alaka ya!"

"Hadi ama Yoongi, fark ediyorum hareketlerinizi."

"Yok öyle bir şey, sinirimi bozmaktan başka bir şey yapmıyor."

İmayla gülümsemiş ve geçiştirmek için kafamı sallamıştım. Evet sürekli atıştıklarının farkındaydım ama aralarında kesinlikle bir şeyler olacaktı. Yoongiyi çok iyi tanıyordum. Gerçekten sevmediği ve sinirini bozan insanlara çok kötü davranır çoğunlukta da yüzüne bakmazdı. Fakat Jimine karşı farklıydı, her ne kadar kızsa da kıyamayan bir tarafıda vardı. Bundan bir kaç aya kalmadan aralarında ilişki olacağına adım kadar emindim. Bu durum beni mutlu ediyordu, sonuçta Yoongi benim en yakınlarımdandı ve Jimin gibi iyi biriyle olmayı hak ediyordu.

Tıklanan kapı ile bakışlarımı oraya çevirmiş ve kapının ardında gördüğüm bedenle gülümsemiştim. Jungkook gelmişti ve gerçekten çok yakışıklı görünüyordu.

"Ben sizi yalnız bırakayım."

Yoongi son kez bana gülümsemiş ve yanımdan ayrılarak odadan çıkmıştı. Jungkookta ardından kapıyı kapatarak yanıma gelmiş ve bakışlarıyla ağır ağır bedenimi süzmüştü.

"Düğünü iptal etmek istiyorum. Kimsenin benim omegamı bu kadar güzel görmesine izin veremem."

Jungkook adeta büyülenmiş gibi görünen bakışları ve ettiği sözler hem kalbimi hemde kurdumu heyecanlandırmıştı. Jungkookla daha yeni yeni romantik bir ilişki yaşıyorduk ama içinde sahiplenici bir kişiliğinin olduğunu çok net görebiliyordum.

"Merak etme, kimse prensin deltasını sinirlendirmek istemez."

Jungkook sırıtarak yanıma adımlamış ve ellerini belime yerleştirerek beni kendi bedenine yaslamıştı.

"Demek prensin deltası, hm?"

"Hmhm, benim deltam."

Jungkook bir şey demek yerine yanağıma ufak bir öpücük kondurmuş ve hiç beklemediğim bir şekilde ellerimi tutarak beni yatağa doğru sürüklemişti. Beni yatağa oturtmuş o da önümde eğilerek ellerimi kavramıştı. Ne yapmaya çalıştığını anlayamadığım için sessizce hareketlerini izliyordum.

"Taehyung, ben seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum Jungkook."

Jungkook iki elimide avucunun içine alarak minik öpücükler kondurmuş ve tekrar konuşmaya başlamıştı.

"İlk zamanlarda sana yine değer veriyordum ama seni farklı bir gözle göremiyordum. çok kırılgan bir yapın vardı ve ben ilk defa birine karşı hareketlerimde dikkatli olmaya çalıştım. Sonra nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde kendimi sana kaptırdım. Bak ben mükemmel kelimeler söyleyemem ama şunu bil ki seni çok seviyorum, senin uğrunda herkesi ve her şeyi yakarım. Benim birini öldürmediğime hep inandın bunun için sana minnettarım ama ben senin için gerekirse katil de olurum. Senin yolunda her şeyi ve herkesi feda ederim."

Duyduğum sözlerle aslında ne kadar şanslı olduğumun farkına varmıştım. Jungkooka sahiptim ve kesinlikle en şanslısı bendim. Güzel sözler edemediğini söylüyordu ama ettiği bütün sözler kalbime öyle bir dokunuyordu ki sanki yerinden çıkacak gibiydi.

Hafif dolduğunu hissettiğim gözlerimi es geçerek ellerimi tam önümde eğilen bedenin yanaklarına yerleştirmiş ve pürüzsüz tenini yavaşça okşamıştım.

"Jungkook, iyi ki o gece ormanda kaybolmuşum. İyi ki bu kader seni bana çıkarmış. Sen farkında olmadan benim hayatıma dokundun. Şu dört duvar arasında, iğrenç kurallar içinde yapayalnız bir şekilde otururken bir anda sen girdin hayatıma ve hayatım rengarenk bir şeye dönüştü. Önümüze kim çıkmaya çalışırsa çalışsın, sen olduğun sürece hiç kimsenin önemi yok. Sadece sen, iyi ki sen."

Heyecandan ve mutluluktan dilim tutulmuş gibi hissediyordum. Ne söyleyeceğimi bilemediğim için sadece ağzıma gelenleri sıralamıştım fakat yetersizdi. Jungkooka hissettiklerim kesinlikle kelimelerle anlatılamazdı.

"Artık gitmemiz gerekiyor."

Bu anı bozmak en son istediğim şeydi ama bütün halk bu düğün için toplanmıştı ve kimseyi bekletmek istemiyordum. Nasıl olsa Jungkook artık tamamen benim eşim oluyordu ve her an yanımda olacaktı.

Jungkook beni kafasıyla onaylamış ve oturduğu yerden hafifçe doğrulmuştu. Tamamen ayağa kalkmamış ve ellerini iki yanıma yerleştirerek üzerime eğilmişti. Ani yakınlığı karşısında ne yapacağımı bilemeyip sadece gözlerinin içine bakmıştım.

"Bu zamana kadar sana dokunmamak, Narin vücudunda ellerimi gezdirmemek için çok sabrettim. Fakat bu gece tamamen benim eşim olucaksın. Kendini hazırla omegam."



-

Selamlarrrr

Ay bir süredir buralarda yoktum çok çok üzgünüm. Final yapalım dedim artık fakat çokta güzel olmadı.

Bu fici kesinlikle çok özleyeceğim çünkü benim yazdığım ilk fic
Biliyorum mükemmel bir fic değil belki çok fazla hatası var ve çok acemice yazılmış bir fic ama ama bende değeri yüksek

Bugüne kadar okuyup destek veren herkese çok çok teşekkür ederim

Ficin finaline gelsekte ben buralardayım konuşmak isteyen olursa seve seve konuşurum bana her zaman bir şeylerinizi anlatabilirsiniz 🧚🏻‍♀️

diğer yazacağım ficlere destek verirseniz çok ama çok sevinirim

Kendinize çok çok iyi bakın tekrar geri geleceğim ha unutmayın beni

Başka ficlerde görüşürüz 🤍

继续阅读

You'll Also Like

5.9M 251K 63
Jungkook is a single CEO father, and Taehyung is a college student looking for work. Jungkook has children who are afraid of other people, but things...
637K 39K 103
Kira Kokoa was a completely normal girl... At least that's what she wants you to believe. A brilliant mind-reader that's been masquerading as quirkle...
1.1M 49.2K 95
Maddison Sloan starts her residency at Seattle Grace Hospital and runs into old faces and new friends. "Ugh, men are idiots." OC x OC
1.1M 44.6K 51
Being a single dad is difficult. Being a Formula 1 driver is also tricky. Charles Leclerc is living both situations and it's hard, especially since h...