Gri Asker

By oercvnm

8.8K 467 146

(Bölümler uzundur.) Yıllar önce öldü diye gösterilen ve karanlık bir odada renklerin ne olduğunu bilmeden, ış... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm

5. Bölüm

566 35 1
By oercvnm

"Hiç umut olmadığında bile umut vardır."

-?

~
Siyah çarşafların içinde iki beden vardı. Bu kadar siyahlığın içerisinde ki tek renk bu iki gencin vücutlarıydı. Hayatlarının baharını, aşklarını bu siyahlarla donatılmış oda yerine, güzel renklerle donatılmış bir odada yaşayabilirlerdi.

"En sevdiğin çiçeği hiç sormamıştım bak," Lev göğsünde çıplak bir şekilde yatan kızın saçıyla oynuyordu. Bugün bu malikanede kimse olmadığı için ikisi de rahattı. Lev odanın içinde ki kamera sistemlerini de kolay bir şekilde halletmişti. Bugün bu evde sadece ikisi vardı. Korumalar bile yoktu. Çünkü Alex çok riskli ve mükemmel olması gereken bir yemek düzenlemişti. Pera’nın başına da Lev’i bırakmışlardı.

"Bilmem ki, daha önce gülden başka bir çiçek türü görmedim." Bir an durdu Pera, düşündü. Görmüştü. Tek bir çiçek canlandı hafızasında o an. "Beyaz lale..." Birden kafasını kaldırdı ve heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Beyaz laleler çok güzeldi. Doğum günümde babam hediye etmişti ancak Alex görünce lalerimi yaktı. Babamın dediğine göre beyaz laleler aşk demekmiş..." Lev bir öpücük kondurdu hayat bulduğu saçlara.

"Bir gün buradan çıkarsak aile olur muyuz?" İşte Pera bu soruda sustu. Aile kavramı Pera için koskocaman bir boşluktu. Aile onun için asla olmamıştı.

"Aile... Aile olabileceğimi sanmıyorum. Ben nasıl aile olunur bilmiyorum. Bir anne nasıl olunur, görevleri nelerdir, bir insan eşine nasıl davranmalı..." Pera bunların hiç birini görmeden büyümüştü. Ne annesinin babasına nasıl davrandığını hatırlıyordu ne de anneliğin nasıl bir şey olduğunu.

"Öğretirim Pera, beraber öğreniriz..." Lev bu zamana kadar ne kendinden ne de ailesinden bahsetmemişti. Bu sessizliğini de korumaya devam ediyordu. Pera çok merak ediyordu fakat Lev’in işi zaten başından aşkındı.

"Ya birbirimizden kaçacak hale gelirsek Lev? Ya ben seni asla sen olarak tanıyamazsam?" Lev bir an durdu. Gözlerini ona bakan kadına çevirdi. Kahverengi gözlerinde karışık duygular gördü. "Senden kaçacağım tek yer yine sensin Pera."

~

"Türk Silahlı Kuvvetleri için elinden geleni yaptın ve başarı sağladın Pınar. TSK’nın kazanabileceği en iyi askerlerden birisin. Rütbelerin var. Bunların hepsi açılanacak fakat daha zamanı var." Karşımda konuşan Albay’ı dinlemekte zorluk çekiyordum.

Şuan benim için önemli olan şey rütbeler değil kızımın bir mezarının olmaması ve benim sahte mezarımda yatmasıydı. "Peki ya Alex, ifade verdi mi?" Albay kafasını salladı. Ellerinin yerini sürekli değiştirmesinden gergin olduğunu ve bir şeylerin ters gittiğini anlıyordum.

"Evet. Bu ifade tamamen senin suçlanman için verilmiş sanki. Adam ezber yapmış gibi..." Düşünceli bir şekilde durdu Albay. "Hiç tereddüt etmeden takır takır konuştu. Bir insan bu şekilde, düşünme payı olmadan asla konuşma yapamaz. Tabi bu bizim aldığımız ifade, savcı hanımın yaptığı sorguyu bilemiyorum." Aklından geçenleri düşünmeye çalıştım. Alex benimle alakalı çok şey uydurmuş olabilirdi. "Pera Tarık ile olan ilişkin ne?" Birden yöneltilen soruyla dilim tutulmuştu. Sadece Yarbay’a baktım. Babama veya Lev’e bakmam dikkat çekebilirdi.

"Tarık ile ne gibi bir ilişkim olabilir benim? O bir terörist. Ben ise vatanı için hayatını feda etmiş bir insanım." Yarbay bana çok şüpheli bir ifade ile bakıyordu. Birden bana karşı neden böyle değiştiğini anlamamıştım. "Fakat Pera, Tarık’ta Alex’te senin suçlanman için ifade verdiler. Ağızlarından çıkan cümleler çok benzer. Anlattıkları hikayede. Ben bir kişinin verdiği ifadeye göre hareket edemem. Seni prosedür-" Lev komutanı olduğunu ulursamadan Albay’ı böldü.

"Bu kız bizim gözlerimizin önünde ne yaptıysa yaptı Komutanım. Biz her bir hareketinde ya yanında, ya yakınındaydık. Bunu sizde iyi biliyorsunuz. Bu iki adamın ise darbe için hareket ettiğini de biliyorsunuz. Elimizde Pera’nın ele geçirdiği kanıtlar ve imzalı dosyalar bile var." Albay bir süre sessizliğini korudu. Sonra tekrardan bana yönelik konuşmaya başladı. Bu konuşma hiç iyi yerlere gitmiyordu.

"Bir daha lafımı bölme Balaban. Ayrıca bu dosyaları Pera’nın hazırlamadığı ne malum. Onlarda bunlara dair kanıtlar var," Önünde ki bilgisayardan bir şeyler yaptı ve bilgisayarı bize çevirdi. Ekranda ben vardım. Kağıtlarla uğraşıyordum. Bir kaç tanesini alıp çantama koymuş ve daha sonra yazma ve imzalama işine hızla devam etmiştim. Ayrıca Alex’e ait mühürde ordaydı.

"Bu imkansız," Ekrana daha fazla yaklaştım. Ben asla böyle bir olay yaşadığımı hatırlamıyordum. Babama çevirdim gözlerimi. Babamda aynı umutsuzlukla bana bakıyordu. Kendini toparladı ve Albay’a döndü.

"Albay’ım bakın, bu kız orada türlü türlü ilaçlar alıyordu ve bu ilaçlar bir çok şeye sebep oluyor. Bu ilaçlar sadece bizim gördüğümüz taraf, bunun birde yemeklere karıştırılması içeceğine veya kanına karıştırılma durumu da söz konusu. Bu şeyler kızımın unutkanlığına da sebebiyet verebilir. Siz nasıl iki tane teröristin lafına uyup benim kızıma tutuklama kararı çıkarırsınız? Ne yapacaksınız? Onlarıda serbest mi bırakacaksınız?" Albay birden elini masaya vurarak ayağa kalktı. Arkama yaslandım ve rahat bir pozisyon aldım. Babam haklıydı. Her konuda.

"Bana sesini yükseltme Yarbay! Karşında arkadaşın yok! Ben neye karar verdiysem öyle hareket edeceğiz. Onlarda tutuklanacak, Pera da." Daha demin başarılarımdan ve rütbemden bahseden bu herif değil miydi?

"Daha demin siz bana başarılarımdan bahsediyordunuz. Şimdi ne değişti?" Masanın üzerine ellerini koydu ve biraz eğildi. Gerginliği iki metre uzaktan bile hissedilirdi. "O rütbeler Pınar Karacahan’a ait. Sen Pera Smirnov’sun." İşaret parmağını bana uzattı. "Ne zaman Pınar’ı kabul edersen, Pera’dan kurtulursan, işte o zaman TSK’nin kapısı sana açık." Dolu gözlerimi yere çevirdim.

Ben bu kadar duygusal bir insan değildim. Çoğu zaman duygularımı saklamayı başarırdım. Türkiye’ye adım attığımdan beri ise bu konuda çok değişmiştim. Hissettiğim duygular mimiklerimden kolayca okunuyordu.

"Alex’in soruşturması tamamlanana kadar bir ay süre tanıyorum sana Pera. Senin çocukluğunu yaşadıklarını bilirim ben. Senden tek istediğim Pera’yı geride bırak. Pera’yı öldür ve Pınar olarak dön bana güzel kızım. Tamam mı?" Boğazıma bir şeyler batıyordu sanki. Çok fazla şey haykırmak istiyordum fakat dilim düğümlenmişti. "Tamam." Diyebildim sadece.

~

Lev beni kafamın dağılması için alışveriş merkezine getirmişti. Kendi timinde ki kızların alışveriş yapmaktan zevk aldığını ve kafalarını böyle dağıttığını söylemişti. Bir sürü mağaza gezmiştik.

Ben pek bir şey almamıştım ama Lev bir sürü şey almıştı. Yani bana bir sürü şey almıştı. "Bak havalar da soğuyor yavaş yavaş. Bu da sana çok yakışır." Eline çok güzel beyaz bir mont vardı. Şişme bir monttu. Bu mağazalarda çok fazla renk vardı. Buraya geleli de çok fazla olmamıştı ama gözlerim yavaş yavaş bu renklere alışmaya başlamıştı.

"Çok fazla şey almadık mı Kuzey? Zaten hiç bir şeyi ödetmedin bana." Bezmiş şeklimi umursamadan elinde ki kıyafetlerle kasaya doğru ilerledi.

Artık ödemeyi teklif bile etmiyordum çünkü buna izin vermiyordu. Sadece yanında sessiz bir şekilde duruyordum. Kredi kartı ile ödeme yapmayı tercih ediyordu. Kartı kadına uzattı. Kadın kartı alırken resmen Kuzey’in elini tutmak için üstün bir çaba sarfetmiş, üzerine cilve yapmaya çalışıyordu.

Kaşlarımı çatarak kadını izlemeye başladım. Kadın kaçamak bakışlarla Kuzey’i izlemeye devam ediyordu. Kafamı Kuzey’e çevirdiğimde ise beklemediğim bir görüntü ile karşılaştım. Gözleri gözlerimdeydi.

O hep benimdi, benimleydi.

Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme gördüm. Önüne döndü ve kendine uzatılan cihaza şifre girdi. Kasadakiler kıyafetleri poşetlerken ben hala ona bakıyordum.

"Dur yavrum, şu poşetleri de alayım." Ha bu arada atladığım bir detay daha vardı. Kuzey timinde ki erkekleri alışveriş poşetlerini taşımaları için yanımızda getirmişti. Hepsinin eli dolu olduğu için son poşetleri de kendisi almıştı.

"Valla komutanım, günlük ağırlık çalışmamızı da tamamladık galiba." Göktuğ bunu ne yüksek ne de kısık bir sesle söylemişti.

"Bence Kuzey komutanım bunun üzerine bize bir yemek ısmarlar. Değil mi en sevdiğim komutanım?" Barın bu sözlerinin ardından Kuzey’in delici bakışlarına maruz kalmıştı. Kuzey’e bir gülümseme gönderip Fatih’in arkasına geçti.

"Car car konuşma oğlum. Daha evden çıkarken tıkınıyordun. Yeter da!" Dedi Fatih. Fatih, Barın ve Göktuğ kardeşlermiş. Kardeş ama öz kardeş değillermiş. Hepsi aynı annenin elinde büyümüş ancak aileleri farklı kişilermiş aslında. Kuzey bana bunu onların anlatmasının daha doğru olacağını söyleyip konuyu kapatmıştı.

Arabaya geldiğimizde eşyaları güzelce yerleştirdiler. Bagaja sığmayan şeyler ise arka koltuğa konulmuştu. Arabaya binmeden önce Kuzey Fatih’e dönmüştü. "Fatih, hesabına para atacağım. Bana bir 70’lik rakı bir de yanına kafana göre çerez falan al." Fatih’e döndüğümde bir bana bir de Kuzey’e bakarak gülüyordu.

"Bizden olsun komutanım." Kuzey sert, bir o kadar da içten olan bir gülümseme gönderdi ve arabaya bindi. Bende Fatih’e içten bir gülümseme gönderip arabaya bindim.

Arabanın içinde ölüm sessizliği vardı. Buraya gelmeden önce ikimizde çok iyiydik. Demek ki Türkiye, ne bana ne de ona yaramıştı. İçten içe bana olan bu kapalılığı beni öldürüyordu. Aslında bunun bana karşı bir şey olmadığının farkındaydım. Uzun zamanlı bir izne ayrılmıştı. Çünkü yaptığı görev yıllıktı. İçinde ki enerjiyi atamadığının da farkındaydım. Bu enerji ona en büyük yorgunluğu veriyordu.

Bir an kızım geldi aklıma. Kokusunu bile alamadığım kızım. Kendine ait bir mezarı bile yoktu.

Belki de Pınar’ı kabullenmeliydim. Ben Pera değil, Pınar’dım. Pera Rusya’da kalmıştı. Fakat vücudum da ki izler kalmamıştı Rusya’da. O küçük kız çocuğu kalmamıştı. Gençliğini yaşayamayan Pera Rusya da kalmamıştı. Her şeyi kabullenen Pera kalmıştı Rusya da.

"Pera’yı nasıl bırakacağım?" Dümdüz önüme bakıyordum. Kuzey de benden farklı bir durumda değildi. Dudaklarını açtı. Nefes sesi bu sessiz arabanın içinde yankılandı fakat bir şey söyleyemedi. Bir kaç saniye sonra girmişti lafa. "Pera sensin, kendini nasıl bırakacaksın ki?" Gözlerimi umutsuzlukla kapattım. Kuzey bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Pera’dan kurtulmam gerekiyor ki Pınar olabileyim. Öyle değil mi?" Gülüş sesi yankılandı aracın içinde. Bu adam tuhaftı. Bu adam kapalı, büyük, derin bir kutuydu. Kilidi yoktu. Sanki kendini sonsuzluğa kitlemiş gibiydi. O çapkın, neşeli adamdan eser yoktu şimdi.

"Pera’dan kurtulmana gerek yok Pınar olmak için. Bak bana, hem Ekin hem Kuzey’im. Ayrıca senin Lev’in de benim. Kuzey’i yetiştiren kişi sertliği öğretti bana, yara almayı, hayatın zorluklarını... Ekin’i yetiştiren kişi ev işi yapmayı, renkleri, sayıları, okumayı yazmayı... Lev ise seninle büyüdü Pera. İçimizde olan kişileri yok edemeyiz. Onlar hayatımız boyunca bizimle var olurlar. Sen Pera’yı içinde güzel anılarla saklayabilirsin. Ayrıca Pınar’la da yeniden doğabilirsin. Hayat sana bu şansı sunduysa, sana bunu en iyi şekilde değerlendirmek düşer." Her zaman her şeyi doğru şekilde bana açıkladığı için ona minnettardım.

"Ben Pınar olarak yaşamaya başlayacağım, ona alışacağım. Tek merak ettiğim bir şey var. Ekin’i kim büyüttü, neden Kuzey ve Ekin birbirinden bağımsız?" Sessizliğini korudu. Bunu bir cevap olarak algılayıp önüme döndüm. Bu adamın derinliklerine inmem uzun bir zaman alacaktı.

"Lev, kızımıza bir mezar yaptırabilir miyiz?" Bunu söylediğim sırada arabayı park ediyordu. Araba birden durdu. Nefes alışverişleri derinleşmişti. Bana döndü. Gözlerinde büyük bir heyecan ve üzüntü vardı.

Kızının bir mezarı olacağı için heyecanlıydı.

"Yapalım Pera, kızımıza lâik, çok güzel bir mezar yaptıralım." Olduğu kadar bana döndü ve kafasını omzuma yasladı. Göz yaşlarını görmemiştim ama hissedebiliyordum.

"Bir hafta sonra doğum günü. Ona hediye olarak kendine ait bir mezar verelim Pera." Bu arabanın içinde belki de bu mezar kararıyla birbirimize yeniden yuva olmaya karar vermiştik...

~

...Her asker dışı gri asker gibi sert, taşlaşmış olur. Fakat kalpleri de gri asker gibi sıcacık ve birilerine ev olabilecek kapasitededir.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 40.4K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
351K 22.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.4M 88K 80
Yıllardır ölü olduğu iddia edilen kızlarının yaşadığını öğrenen bir aile, kızlarını haftanın iki günü evlerine aldıkları bir anlaşma yapar. Yaşanan a...
528K 19.4K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...