Ormandaki Avcı 1: Vampir'in A...

ladymelkw tarafından

200K 13.1K 4.5K

Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin... Daha Fazla

Giriş | Doğan Çocuk
1. Bölüm | Veronica
2. Bölüm | Kan Kokusu
3. Bölüm | Güven Bana
0.5 -Beni Kurtaran Adam-
0.6-Yabancıya Veda-
0.7-Cehennem-
0.8-Geçmişin Kadını-
0.9-İlk-
1.0-Mektup-
1.1-Esir Gibi-
1.2-Cehennemin Dibini Görmek-
1.3-Aynı Yaşam Farklı Hayat-
1.5-Yaşam-
1.6-Karahindiba-
1.7-Uçuşan Yapraklar-
1.8-Yara-
1.9-Sevgi Ve Gözyaşı-
2.0-Izdırap-
2.1-Oyun-
2.2-Acı-
2.3-Katil-
2.4-Kurtuluş-
2.5-Vampir Ve Elf-
2.6-Av-
2.7 -Beyaz-
2.8-Küçük Şövalye-
2.9-Kardan Adam-
3.0-Gökyüzü-
3.1-Şeker-
3.2-Dans Edelim Mi?-
3.3-Pasta Ve Yangın-
3.4-Tutsak Ve Tutku-
3.5-Ez Ve Geç-
3.6-Seninle Yanmak-
3.7-Bitti mi?-
3.8-Gece Ve Gündüz-
3.9-Ses-
4.0-Mutlu Yaşamak-
4.1-Şarkı Söyle-
4.2-Güneş Ve Karanlık-
4.3-İşkence-
4.4-Boşluk-
4.5-Veliaht-
4.6-İmkansız-
4.7-Yeşil Gözler-
4.8-Vicdan-
4.9-Altıncık-
5.0-Biz-
5.1-Bana Ait-
5.2-Şefkat-
5.3-Deniz Kokan Menekşe-
5.4-Yanan Yıldızlar-
5.5-Şarap Ve Mum-
5.6-Arkadan Bıçaklayan-
5.7-Derin Tutku-
5.8-Bilinmeyen Kral'a Mektup-
5.9-Kalp Acısı-
6.0-Veronica Honaker-
Duyuru

1.4-Harita-

3.6K 226 27
ladymelkw tarafından

Ormandaki Avcı'nın on dördüncü bölümüne hoşgeldiniz umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫

Sabah kapımın çalması ile uyandım. Gözlerimi ovuştururken odaya teyzem girdi. Gülümseyerek yanıma geldi. "Günaydın Veronica." Gülümseyerek yatakta doğruldum. "Günaydın teyze. Nasılsın?" Yatağa otururken bende kalkıp yanına oturdum. "Aynıyım. Ya sen?"

"Bende." dedim gülerek. Beni anlıyordu çünkü o da aynısını yaşıyordu.

Saçlarımı okşamaya başladı. Bende onun göğsüne yaslandım. Teyzemi görünce aklıma annem geliyordu. İkisini de çok seviyordum. Büyükannemi ve annemi çok özlemiştim. Buradaki tek tesellim teyzemin olmasıydı. O olmasa yaşanılacak bir yer kesinlikle değildi.

"Kral Luis ve prensler geldiği için bugün yanında fazla kalabilirim. "diye mırıldandı. Yanımda kalmasına ne kadar sevinsem de Justin'i tekrar göreceğim aklıma gelince üzülüyordum.

Keşke yok olsa....

Teyzem yüzümdeki üzüntüyü görmüş olacak ki saçımın bir tutamını kulağımın arkasına attı. "Endişeni anlıyorum. Justin'den nefret ediyorsun bunu da biliyorum. Ama sen artık buraya mahkumsun Veronica. " Elimi tutunca eline baktım. "Elinde çok güzel biri fırsat varken bunu değerlendirmiyorsun." Kaşlarımı çattım. Ne fırsatından bahsediyordu?

"Justin'in sana karşı ilgisi var. Bunu saraydaki herkes farketmiş durumda. Sen hariç. " İlgi mi? Evet Justin'in bana karşı bir ilgisi vardı ama böyle bir ilgiyi istemiyordum. Sadece hasta adamlar sevdiği kadına zarar verirdi.

Justin ciddi anlamda hastaydı.

"Onun ilgisini kullan Veronica. Tamam sevmiyorsun ama burada rahat yaşamak istiyorsan onun ilgisini kullanman gerekiyor. Sen ona karşı geldikçe o sana zarar veriyor. Justin, ona karşı gelinmesini sevmez. " Kaşlarımı çatarak düşünmeye başladım. Buradan kaçana kadar en azından burayı çekilebilir hale getirebilirdim. Artık ciddi anlamda bu saçmalıktan bıkmıştım. Bu ülkeyi terk etmek istiyordum.

"Veronica?" Başımı kaldırıp teyzeme baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. "Bilmiyorum teyze. Kafam çok karışık. " Elini omzuma koydu. "Beni dinle Veronica. Senin iyiliğini istiyorum." Yanağıma bir öpücük kondurdu ve ayağa kalktı. "Artık gitmeliyim. Ufak işlerim var." Başımı salladım. Arkasını döndü ve odadan çıktı.

Dizlerimi karnıma çekip çenemi dizime yasladım. İçimden bir ses teyzeme uymamı söylüyordu. Justin zeki birisiydi. Onu kandırmak zor olabilirdi. Ama konu aşk ve sevgi olunca herkes aptal olurdu. En zekiler bile değil mi?

"Kimi kandırıyorsun!" diyerek içimden defalarca kendime küfür ettim.

Belki Justin bunu anlamazdı. İlk başlarda ona normal biriymiş gibi davranırsam anlamazdı.

Tabi ya! Bu şekilde ilerleyip ona zamanla aşık oluyomuşum gibi davranırsam anlamazdı. Zihin okuyan biri değildi. Ancak zihin okuyunlar bunu anlardı.

Giyinme odasına girip yeşil elbiselerden birini elime aldım. Elbiseyi üstüme tutup duvardaki aynadan kendime baktım. Yeşil bana çok yakışıyordu. Bugün bunu giyecektim.

"Ah hayır!" Ne saçmalıyorum ben? Sinirle elbiseyi askıya astım. Kendimi ona güzel göstermek gibi bir amacım yoktu. Sadece ilgisini kullanacaktım.

Siyah günlük bir elbise giydim. Altına ise siyah babet ayakkabı giydim. Saçlarımı tepeden bağlayıp odamdan çıktım. Bence normal gözüküyordum.

Koridor boyunca kimse yoktu. Saray bugün sessizdi. Normalde her yerden mutlaka hizmetçi çıkardı. Ama bugün ne hizmetçi vardı ne başka biri.

Aşağı kata indiğimde ise yukarı taraftan eser yoktu. Aşağısı çok kalabalıktı. Her yerden hizmetçi çıkıyordu. Ortada duran adam ise herkese bağırarak emirler veriyordu. Arada bir elindeki not defterine notlar alan adam yanından geçen kıza bağırdı.

"Hey sen! Senin görevin tahtı hazırlamak! Mutfağa gidemezsin. " diye bağırdı. Kız başını eğip özür diledi ve yemek salonunun yolunu tuttu.

Omzuma biri çarpınca arkama döndüm. "Afedersiniz." diyerek elindeki süpürge ile yanımdan uzaklaştı hizmetçi kız.

"Veronica?" diyerek omzumdan tutan Justin ile ürktüm. Sesini duyunca bile ürküyordum.

"Ah korkuttum mu? Özür dilerim." dedi gülümseyerek. Ha? Justin kafayı bir yere çarptı sanırım.

Başımı iki yana sallayıp cevap verdim. "Hayır. Sorun değil." Kaşlarını kaldırdı ve uzun süre yüzümü inceledi.

"Sen iyisin değil mi? Solgun gözüküyorsun." Olamaz dünyanın sonu geldi! Justin'e birşeyler olmuş. "İyiyim. Birşeyim yok." Gülümsemesi daha da genişledi. "Bahçeye çıkalım mı?"

"Olur." Onun sevgisini kullanırken hiç acımıyordum. O bana acımış mıydı? Kesinlikle hayır. Peki ben ona acıyacak mıydım? Hayır. Ülkede o kadar güzel kız varken neden beni bulmuştu bu it herif?

Dış kapıya gelince muhafızlar Justin'in önünde eğildiler. Anlaşılan buradaki bütün herkes Krala ve Prenslere karşı sadıklardı. Bu zamana kadar ne bir hizmetçi nede bir asker hiç bir şekilde saygısızlık yapmamıştı. Yapamazlardı da zaten. Justin hepsinin kafalarını uçururdu herhalde.

Bahçeye çıktığımızda aynı koşuşturma burada da vardı.

"Neden sarayda koşuşturma var? " Justin etrafa bakıp konuştu. "Bugün Cadılar gelecek. Onları üç gün boyunca sarayımızda ağırlayacağız. " Kaşlarımı kaldırdım. Cadılar mı? Neden buraya geliyorlardı ki! Küçüklüğümden beri onlardan korkuyordum.

"Neden gelecekler?"

"Seni ilgilendiren bir konu değil. Ayrıca korkunu anlıyorum ve ben burada olduğum sürece sana hiç kimse zarar veremez." dedi gülümseyerek. Yüzümü küçük ve sahte bir gülümseme aldı. Kendi dışında bu sarayda kimse bana zarar vermiyordu da neyse. Gülümsediğimi görünce daha çok gülümsedi. Gerçekten bir sürü kız varken beni niye buldu? Sarayda benden kat kat daha güzel kızlar varken niye ben?

"Gülümsemene sevindim. Hep seni böyle görmek isterim. " Size yemin ederim dünyanın sonu geldi. Bende seni hep böyle kibar gormek isterim prens bozuntusu.

"Daha önce cadılar yine geldi mi? " Başını aşağı yukarı salladı. "Tabiki. Vampirler hariç çoğu krallık bizi ziyaret etti. Bizde onları ziyaret ettik." Yüzünü buruşturdu. "Vampirleri asla ziyaret etmedik. O aşağılık yaratıklar katiyen bu ülke sınırlarına giremez. Bizde asla onların ülkelerine gitmeyiz." Elfler vampirlerden ciddi anlamda nefret ediyorlardı. Haklılardı da. Zamanında benim gibi birçok altın elfi katletmişlerdi. Onlardan nefret ettiğim kadar korkuyordum da. Beş vampirle yüz yüze gelmiş biri olarak oldukça korkunçlardı.

"Vampirler zamanında bize çok zarar verdi Veronica. Tahmin edemeyeceğin kadar çok büyük katliam yaptılar. Binlerce elf onlar yüzünden öldü. Bize zamanında büyük yanlış yapanlar bu ülkeye giremez. " Ellerini cebine koyup yürümeye devam etti. "Bize zarar verdiklerinde çok güçsüzdük. Ama artık çok güçlüyüz. Asker sayısı onlardan kat ve kat fazla. Elimizdeki silahlar son teknoloji. Olası bir savaşta kendimizi savunabiliriz. " Asker sayısı dediği gibi çok fazlaydı. Silahları görmemiştim ama çocukluğumdan beri elflerin birçok bilim alanında çalışmalar yaptığını duymuştum. Yaşadığım ülke her geçen gün gelişiyordu. Vampirlerden korkmama gerek yoktu sanırım. Onlar buraya gelemezdi.

"Küçüklüğümden beri vampirlerden korkuyorum. " diye mırıldandım. Gülümseyerek bana baktı. "Söylediğim gibi ben yanındayken kimse sana zarar veremez." -Ben hariç- demesini bekledim ama demedi. Evet belki başkalarının bana zarar vermesine izin vermezdi ama kendisi verirdi. Bu yüzden ondan nefret ediyordum. Bana yaptıklarından sonra onu affetmek aptallıktan daha kötü birşeydi.

"Prens Justin!" diyerek yanımıza koştu sarışın bir kız. Önce Justin'in daha sonra benim önümde eğildi. Bana kısa bir bakış attıktan sonra Justin'e döndü. "Efendim Kral Luis sizi çağırıyor." Justin başını sallayınca kız tekrar selam verip gitti. "Hadi içeri girelim üşürsün. Artık havalar soğuyor." Başımı sallayıp yürümeye başladım. Birlikte saraya girince ortadaki adam hala orada durmuş birilerine emir yağdırıyordu. Başını kaldırıp bize baktı. Önce bana bakıp kaşlarını çattı sonrasında Justin'e bakıp gülümsedi.

"Ah Justin!" Koşar adımlarla yanımıza gelip durdu. "Luis seni çağırıyor. " Kıvrımlı bıyıkları ve dudağının üst kısmındaki büyük leke ile komik gözüküyordu. Saçına kaç kilo yağ sürmüştü çözememiştim. Kare şeklinde olan gözlükleri komik yüzüne daha çok komiklik ekliyordu. Uzun ve zayıftı. Giydiği kırmızı takım elbise ile onu ciddiye almak zordu. Parmaklarında sayamayacağım kadar çok yüzük vardı. Justin göz devirerek adama baktı.

"Sana gerek olduğunu düşünmüyorum. " Adam elini ağzına götürüp sahte bir kahkaha attı. "Üzgünüm canım. Luis benim burada olmamı istedi. " Bir kaşını kaldırıp meydan okurcasına bir bakış attı. Justin kollarını göğsünde birleştirip gülümsedi. "Krala adıyla hitap etmenin dört aydan altı aya kadar çıkan hapis cezası vardır. Eğer bir-iki ay hapiste kalmak istiyorsan güzel işkencelerle seni karşılarım. " Adam gülerek bana baktı.

"Beni karının yanında azarlamak ha? Büyümüşsün sanırım Justin. Artık çocuk değilsin. Ayrıca ben senin babanın abisiyim. Prens olduğun için bana emir veremezsin!" Karının yanında mı? Bu adam ne saçmalıyor? Hem bu adam Justin'in amcası mı oluyor? Karının dedi! Ben Justin'in karısı falan değilim. Öksürerek konuşmaya katıldım.

"Ben Justin'in karısı değilim. " dedim. Adam yine güldü. Sanırım gülmekten başka birşey bilmiyordu. "Erkekler konuşurken kadınlar ne ara konuşmaya dahil olmaya başladı? Haddini bil ve kes sesini." diye çıkışınca kaşlarımı çattım. Tam konuşacaktım ki Justin eliyle beni susturdu. "Dedemin tek gecelik eğlencesinin meyvesi olan bir adam bana haddimi bildiremez. Bu durumda kadın olan Veronica bile senden üstün." Justin iyi laf sokuyordu ama yine kadınları ezmişti. Üstelik beni örnek vererek. Kesinlikle sevilmeyecek biriydi.

Luis'i bir kardeş olarak biliyordum ancak onun yarı üvey bir kardeşi vardı. Bu saray bana yeni bilgiler katıyordu(!)

"Efendim yemek salonunda sorun çıktı!" diye bağırdı hizmetçilerden biri. Adam başını sallayıp yanımızdan gitti. "Fazla çatlak ve egolu." diye mırıldandı Justin. Gülerek başımı salladım. "Kesinlikle. "  İlk defa yanında gerçekten gülmüştüm.

"Bu akşam odandan çıkmıyorsun." Yine emir ve yine Justin. Kaşlarımı kaldırdım. İlk defa yanında gerçekten gülesim gelmişti onu da alıp götürmüştü. "Neden?"

"Söylediğim gibi cadılar gelecek. Sana zarar verebilirler." Anladım dercesine başımı salladım ama çıkmak zorundaydım. Bu gece de ölümden dönersem şaşırmam.

"Prens Justin babanız Kral Luis sizi bekliyor." dedi muhafizlardan biri.

"Geliyorum." Bana dönüp gülümsedi. "Gitmem gerek Veronica. Sakın odandan çıkma. " dedi ve koşarak yanımdan gitti. O gittikten sonra bende odama gittim. Ona karşı gelmediğim için şiddet görmemiştim. Ve bana fazla kibar davranmıştı. Yarın kafamıza taş yağarsa şaşırmam herhalde.

Akşama kadar odamdan çıkıp dikkat çekmek istemedim. Hava kararana kadar odamda takıldım. Baya heyecanlıydım. Yakalanma ihtimalim yoktu çünkü bütün herkes cadılara odaklanmıştı. Cadıların gelmesi de pek içime sinmemişti çünkü cadılar kurnazdı. Kendi çıkarları için herşeyi yaparlardı. En büyük korkum ise vampirleri ve elfleri birbirlerine düşürmeleriydi. Zaten vampirler ve elfler birbirine ölümüne düşmanken olası bir savaşta öfkeyle birbirlerini bitirirlerdi. Olası bir savaş iki ülkenin sonunu getirirdi. Justin her ne kadar asker ve silah açısından onlardan üstün olduğumuzu anlatsada vampirler zekiydi. Onların bizden geri kalmayacağını tahmin ediyordum. İki tarafta fazla güçlüyse olası savaşta iki tarafta çekilmediği sürece kendi sonlarını getirirlerdi.

Duvardaki lamba bir anda sönünce karanlıkta kaldım. Elimdeki kitabı camın kenarına bıraktım. Duvar kenarından yine sesler gelince gülümsedim. Sanırım zaman gelmişti.

"Niye kapıyı kullanmıyoruz!" dedi Mia. Kıkırdadım. Bu ikili fazla komikti. "Macera istiyoruz ya hani. Keyfimden mi kullanıyorum bu tüneli Mia!" diye karşılık verdi Gloria. Gülmeye devam ettim.

"Veronica merhaba." Mia'nın sesi neşeli çıkıyordu. Gloria eline birşey alıp yaktı. Etraf aydınlanırken Mia'ya ve Gloria'ya baktım. Gloria dağılmış saçlarını düzeltirken Mia gülümseyerek bana bakıyordu. "Merhaba." dedim gülerek. Gloria göz devirerek yanıma geldi. "Şu haritayı alalım artık." diye mırıldandı. Cebinden ufak bir kağıt parçası ve anahtar çıkardı. Kağıdı açıp yatağımın üzerine koydu. "Veronica." Yanına gidip kağıda baktım. Olduğum katın haritasını yapmıştı.

"Şuanda bizim dışımızda kimse bu katta değil. Ayrıca görevlilerin bu kata çıkması yasak çünkü herkesin görevi var. Prensler gelemez çünkü onlar cadılarla konuşuyor. Şuan odaya girmenin tam zamanı. " Merdivenlerin sağındaki odayı gösterdi. "İşte buraya gireceksin. Mia bütün sarayı gören bölmede olacak. Ben ise sürekli yer değiştirerek etrafı kontrol edeceğim. Sen sadece haritayı al yeter. " Başımı sallarken cebinden beyaz taşlı hançer ve küçük kağıt çıkardı.

"Bunları yanına al. Haritanın yerine koyacaksın. Hançeri ise kendini koruman için kullanacaksın. " Onu onaylayıp kağıdı cebime koydum. "Herkes hazır mı?"

"Ben hazırım." dedi Mia. "Bende hazırım." diye mırıldandım.

"Öyleyse hadi." diyerek kapıya yeltendi. Bende onun arkasından ilerledim. Elindeki lambayı söndürüp kapıyı açtı. Mia arkamızdaydı.

Dediği gibi koridorda kimse yoktu. Mia başka bir tarafa giderken biz Gloria ile merdivenlere yöneldik. Merdivenlerin tam sağında kalan odaya daha önce hiç dikkat etmemiştim. Normal bir odaydı. Diğer odalardan bir farkı yok gibiydi. Justin gerçekten de zeki biriydi.

Merdivenlerden öksürük sesi gelince Gloria kolumdan tutarak beni kolonların arkasına sürükledi. Kafamızı kaldırıp gelen kişiye baktık. Sıradan bir askerdi.

"Bu niye geldi?" diye fısıldadım. Gloria koluyla karnıma vurunca -Kes sesini!- demek istedi. Vuruşundan anlamıştım.

Asker koridorda ellerini sağlayarak ilerlerken kendi kendine gülüyordu. Sanırım içmişti. Sarhoş olduğu yürüyüşünden belliydi.

Zombi gibi koridorda dolanırken Gloria elimi tuttu. "Eğil ve benimle gel." dedi dudaklarını oynatarak. Başımı sallayıp eğildim. Korkulukların arasından giderken korkudan alnımdan terler akıyordu. Mümkün olduğunca adımlarımızı sessiz atıyorduk. Merdivenleri dolanıp odanın önüne geldik. Asker odalardan birine girip kapıyı çarparak kapattı. O gidince zafer kazanmış gibi gülümseyerek odaya biraz daha yaklaştık. Gloria cebinden anahtarı çıkarıp bana verdi. "Dikkatli ol." Başımı sallayıp odayı açmak için anahtarı çevirdim. Anında kapı açıldı. Son kez etrafa bakıp odaya girdim.

Kapıyı sessizce kapatıp odaya bakınca şok oldum. Küçük bir oda olarak düşünsem de burası devasaydı. Aşağı katı bile vardı! Ahşap merdivenler aşağı iniyordu.

Duvarda büyük bir kitaplık vardı. Burada olduğunu düşünmüyordum. Büyük ihtimalle aşağı kattaydı. Bir yandan belime taktığım hançere sarılarak merdivenlerden indim.

Ayaklarım korkudan titriyordu. Her an birşey çıkabilirdi. Merdivenleri inmeyi bitirince karanlık bir odaya geldim. Hiç birşey yoktu. Burası oldukça soğuktu. Buraya gelerek iyi mi yapmıştım kötü bilmiyordum.

Ayağım yumuşak zemine değince etraf aydınlandı. Burası devasa bir odaydı. Odanın sonunu görmek için gözlerimi kısıyordum. Tam karşımda büyük bir masa vardı. Masanın üzerinde camdan kafes vardı. Büyük ihtimalle harita oradaydı. Zafer kazanmış edasıyla masaya doğru koşuyordum ki önüme kırmızı ışınlar çıktı. Hepsi birbirine girmişti. Bunlar tam olarak neydi?

Parmağımı uzatıp ışınlardan birine dokundum. Elim yanınca hızla geri çektim. Çok kötü yanmıştı. Elimi yüzümün hizasına getirip defalarca üfledim. Fena acıyordu. Bu kırmızı ışınların yakıcı özelliği vardı. Parmağım hala acırken arkamdan nefes alma sesi duydum. Titreyerek arkama dönünce bana doğru bakan yeşil gözlü devasa yaratığı gördüm. Çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım. Şimdi işim bitmişti!

<><><><><><><><><><><><><><><><>

Selammm yeni bölüm geldooooo💗

Bu bölümü de asırlar sonra attım💪

Sizce Veronica'ya ne olacak?

Gelecek bölüm tahminleriniz????

Kitabın gidişi hakkında düşünceleriniz?

Hepinize iyi okumalar dilerim 💫

ORMANDAKİ AVCI 💫

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

10K 6.5K 65
Şairenin Şiir Halleri.. Tüm içtenliği ve yalınlığı ile...
85.4K 3.7K 31
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
4.6K 1.8K 25
Anne karnında başlayan acı dolu bir hayat. Gülperi'yi doğarken heyecanla kapıda bekleyen babası yerine, doğmasını istemeyen sinirli, asabi mahkumla...
23.6M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...