HİT(Halk İstihbarat Teşkilatı)

By kulkediiiisi_

1.1K 91 30

Camiide ikindi namazını kılıyorsunuz. Tam namazın farzını kılacakken ansızın tanıdığınız aynı zamanda öğrenc... More

1.Bölüm-Bombalar
2.Bölüm-Eterli Bez
3.Bölüm-Bir Hayalin Gerçekleşmesi
4.Bölüm-İtiraf
~Yazar'dan~
5.Bölüm-Gülüşüne Yağmur Damlası Çarpsa Şiir Olur...
6.Bölüm-Bir Fotoğraf Karesi
8.Bölüm-Kalbin Taşikardi Olması
9.Bölüm- "Seni Çok Seviyorum."
10.Bölüm- Nida ve Poyraz
~Yazardan~

7.Bölüm-Yüzleşme

49 8 0
By kulkediiiisi_

Benim sadece şehit olduğunu bildiğim ama nasıl şehit olduğunu bilmediğim babamın gözleriydi o açık olan gözler.

Ben iyi değildim.

Hemde hiç iyi değildim.

–Baba,dedim.Fotoğrafa dokundum.Babamı nasıl böyle öldürmüşlerdi?Ne suçu ne günahı vardı?Hayır,ağlama Şüheda.Ağlamamalıyım.

Ben babam şehit olduğundan beri bir bilinmezlikle yaşıyordum.Artık bilinmezlik değildi,biliyordum.Gözümden bir damla yaş geldi,dayanamamıştım.

Martin Dean...Bu isimden şu an çok nefret etmiştim.Bu fotoğraf ondaysa o babamı öldürmüş olabilirdi,ya da başka birisinden gelmişti ama ucu bu adamdan geçiyordu.
Bu işi öğrenmeliydim.

O vicdansız herif babamı nasıl öldürdüyse öyle ölmeyi hak ediyordu.Eşini nasıl öldürdüyse öyle ölmeyi hak ediyordu.Başkalarının canına nasıl kıydıysa öyle ölmeyi hak ediyordu.

Kısacası bu adam en acı bir şekilde ölmeyi hak ediyordu.

Annem...Annem biliyor muydu?Bilmiyorsa bu fotoğrafı ona göstermeli miydim bilmiyordum.Ben şu an hiçbir şey bilmiyordum.

Sadece babamı çok özlemiştim...

Bir kere kokusunu alıp sarılmam bile yeterli olurdu.

Hayır olmazdı Şüheda,sonsuza kadar onunla kalmak isterdin.

Gözümde birkaç damla yaş,boğazımda bir yumru,özleme hissi...

Allahım!Sen bana dayanma gücü ver Yarabbim!

Allah kimseye taşıyamayacağı bir yük vermezdi,bana böyle bir yük verdiyse taşıyacaktım,sabredecektim.Sabretmeliydim.Zaten bu dünyada ben intikamımı alamazsam ahirette her türlü cezasını çekecekti.

Bu adam hâla yaşamaya devam ediyordu.
Her an her saniye birisinin canına kıyıyor olabilirdi.

Gözümden damla damla yaşlar düşüyordu.Hâla fotoğrafa bakıyordum,kılımı kıpırdatmamıştım.

Baba bana birgün "Ben şehit olarak ölürsem hiç üzülme Şüheda'm.Aksine sevin tamam mı?Çünkü ben cennette olacağım."demiştin.
Bende "Bu nerden çıktı baba?Askerler şehit olur sen nasıl şehit olacaksın ki asker değilsin."demiştim.Ben bilmiyordum MİT'te çalıştığını baba.Ben asker olduğunu bilmiyordum.

Bana silah eğitimi verirmiştin.Küçük yaşımda evdeki silahlara çok merak saldığım için bana silahın nasıl tutulacağını,isimlerini öğretmiştin.Ama ben aynı silahların seni vuracağını bilemezdim baba.Bilmiyordum.
Sen hep şehit olmak isterdin,o makam sana nasip oldu baba.Ben de istiyorum biliyor musun?Çünkü sen bana Şüheda ismini verdim baba.Buna layık olmalıyım.

Sen şehit oldacağını hissetmiştin baba.Bana durduk yere "Ben eğer şehit olursam..." diye başlayan cümleler kuruyordun.Annemle ikiniz konuşurken duydum.Anneme "Meva'm.Benim sığınalacak yerim,yurdum." diye başlamıştın cümleye.Annemin adı sığınalacak yer ,yurt demekti çünkü.Ve devam etmiştin."Ben şehit olacağım.Hissediyorum." demiştin baba.

Belki sen kendin şehit olacağını hissettiğin için bana Şüheda ismini vermiştin.

Benimde seni taşımam için baba.Ben seni taşıyacağım.Şüheda ismini taşımaktan ,benim babamın masumların uğruna şehit olmasından gurur duyuyorum.
Ben seninle gurur duyuyorum,umarım sende benimle gurur duyarsın.Seni çok seviyorum.

–Şüheda!,dedi Yavuz.İrkildim.Yanıma gelmişti ben hiç fark etmemiştim.Konuşamazdım,konuşursam dağılırdım.Şu an olmazdı.Hiçbir şey demeyip Yavuz'un yüzüne baktım.

–4.oldu sana seslendiğim.Sen...Sen ağlıyor musun?Ne oldu?

Yine bir şey demedim.Etrafa baktım.Şu an büyük salonda sadece ben ve Yavuz vardık.Diğerleri neredelerdi bilmiyordum.

–Şüheda,dedi yumuşak bir sesle.Yanımdaki sandalyeye oturdu.Ona dönmemiştim.

–Şüheda,dedi tekrar yumuşak sesiyle.Ben ona dönmeyince devam etti. "Şüheda bana bakar mısın?"

Kafamı iki yana salladım.Gözyaşlarımdan önümü göremiyordum.Babam,kardeşim Aden...İkisinide kaybetmiştim.Aynı gün.Aynı gün ben ikisini de kaybetmenin acısını yaşamıştım.

O gün benim cehennemimdi yani 20 Kasım 2014.

–Şüheda!Bana bakar mısın?Bu fotoğraf...Fotoğraftan mı etkilendin?Bu yüzden mi ağlıyorsun?

–Evet,dedim kısık bir sesle.Ellerim titriyordu,her yerim terlemişti.Sadece önüme ,ayakkabılarıma bakıyordum.

–Bir fotoğraftan etkilenmen normal.Ama bu şekil-

Yavuz'un aklına bir şey gelmiş olmalıydı.

–Bu adam senin..., derin nefes aldı."Aklımdaki şey mi?Bu adam senin baban mı Şüheda?"

Elimle yüzümü kapattım.

–Ben nasıl dayanacağım Yavuz?Nasıl dayanacağım?Benim babamın katili hâla yaşıyor.O ölmedi.Benim babam şehit oldu ama o ölmedi.Ben bu düşünceyle nasıl uyuyacağım,nasıl yemek yiyeceğim,nasıl yaşayacağım?Anneme nasıl belli etmeden duracağım?Ben başaramam.Ben bunu başaramam,dedim hıçkırıklarımın arasında.

Yavuz elimi tutmak için yeltendi ama vazgeçmiş olacak ki elini geri çekti.

–Şüheda ağlama,dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Gözlerime bakar mısın? Hayır bakar mısın demeyeceğim bak çünkü bu bir emir!"

İlk baş yumuşak bir sesle konuştuktan sonra emir vermesini beklemiyordum.

Yüzüne baktım,göz göze geldik.Bana öyle yoğun bakıyordu ki, gözlerinin içinde binbir türlü şey görüyordum.O da babasını hatırlamıştı.

–Sen çok güçlü bir kadınsın Şüheda.Ben bunu senin daha ilk gözlerinin içine baktığımda gördüm ve yine görüyorum.İkimizde aynı acıyı yaşadık ve yaşıyoruz.Seni en iyi ben anlıyorum.Ama babanı ve babamı Allah yarattı ve yine O aldı.Ayrıca şehit olarak aldı.Katından bir rahmetle aldı.Bize ise sadece sabretmek düşüyor tamam mı?Tabiiki üzüldük ve üzülüyoruz.Anıların etkisinde kalıyoruz o günü tekrar tekrar yaşıyoruz ama biz dayanabiliriz Şüheda.Hem öksüz hem yetim kalan çocuklar var.Onlar dayanabiliyorlarsa biz hayli hayli dayanırız.Bu yüzden ağlama.Sen ağlayınca benim canım acıyor,benim canım bitiyor,benim canım yok oluyor Şüheda.

Göz temasını kesmemiştik.Son cümleleri kalbime mühürlenmişti.Dediği son cümleyi asla unutamazdım bundan sonra.

–Haklısın,dedim.Ve akmaya hazır gözyaşımı elimin tersiyle sildim.

Gülümsedi.

Sonra bilgisayarı kendine çekti Yavuz.O çekerken bir şey fark etmiştim.O fotoğrafta tarihte yazıyordu.

20 Kasım 2014

Babamın şehit olduğu tarih.Aynı zamanda Aden'in de öldüğü gün.Demek ki fotoğraf gerçekten o güne aitti.

Yavuz'da tarihi fark etmişti.Ve anlamadığım bir şekilde "Bu..." diye fısıldadı.

–Ne bu?,dedim şaşkın bir ses tonuyla.

–Bu tarih...Aynı tarih.

Şu an üzgün mü şaşkın mı anlamamıştım.Ama bu tarih başka bir şeyinde tarihiydi.

–Yavuz,ne oldu?Başka ne oldu bu tarihte?,dedim.

Yavuz donmuş gibiydi.Aynı benim gibi.Hayır aklımdaki şey olamazdı ,olamazdı.

–Bu benim trafik kazası yaşadığımız günün 4 gün sonrası.Babamın hastanede öldüğü gün,dedi inanamayarak.

Bende inanamıyordum.Ağzım açık kalmıştı.

–Nasıl?Nasıl?Aynı tarihte mi öldü ikiside?

Babamın fotoğrafından önceki birkaç fotoğraf Yavuz'un babası mıydı?

Hızlıca bilgisayarı kendime çektim ve önceki o fotoğrafları açtım ,babamdan önceki olan o adamın birkaç fotoğrafını.

Yavuz sadece fotoğrafa odaklanmıştı.Ne hissediyordu anlayabiliyordum.Çok zordu.Ağlamazdı değil mi?Hayır Şüheda Yavuz ve ağlamak kelimesini aynı tarafa bile koyamazsın.Belki de yanılıyordum.

–Yavuz...O senin...Bana dediklerini hatırla lütfen,lütfen.Dayanmak zorundayız tamam mı?Dayanacağız.Allah kimseye taşıyamayacağı yük yüklemez,dedim ona bakarak.Ama o sadece fotoğrafa bakmaya devam ediyordu.Küçük bir çocuk gibi ezilmişti sanki fotoğrafa bakarken.

Ona sarılmak istiyordum,hayır bunu yapamazdım.Helal daireyi aşmamalıydım.Onun benim elimi tutmaya yeltenmesini ve geri çekmesini anlıyordum.

–Yavuz...

Hâla fotoğraflara bakıyordu.Ne hissettiğini anlıyordum ama ne yapacağını şu an anlayamıyordum.

Bilgiyarı kapattım.Sonra yavaşça bana döndü.Göz göze geldik.Duygularını saklamaya çalışıyordu.

–Ne hissettiğini anlıyorum.Ama bak sen en azından o trafik kazasını-

–Yaşadım Şüheda.O arabanın içindeydim ben.

–Ne?

Dilim lâl olmuştu.Yavuz o arabanın içinde miydi?Her şeyi yaşamıştı hemde bizzat.

Yavuz bir anda sandalyeden kalktı.Yüzüne ellerini koydu,sonra geri çekti.Büyük salonda yürüdü,bir şey düşünüyor gibiydi.

–Mira'yı acilen başka bir yere götürmeliyiz,dedi.

Bir anda böyle bir şey demesi...Duygularını hiçe sayıyordu.

–Tamam onu hallederiz de nerden çıktı bu?

Cevap vermedi.

–Yavuz,dedim nasıl bir ses tonuyla söylediysem arkası dönük halden bir anda bana döndü.Masanın önünde duruyordu.Devam ettim "Duygularını hiçe sayıyorsun,sayma Yavuz.Bunu yapma!Sadece kendine zarar verirsin ne olur yapma bunu.Bir şey de bağır ,çağır,kır ,dök.Bu adamı öldürmeliyiz de intikam ateşiyle yanıp tutuş ama duygularını hiçe sayma,konudan konuya atlama."

–Ne diyeyim Şüheda?Ben şu an tekrardan yas tutacak durumda değilim.Ne yapmamı bekliyorsun?Evet bu adamı öldürmeliyiz ama şu an Mira sizin evde ve Martin bir şekilde Mira'nın konumu bulacaktır.Olan annene olmasın diye söylüyorum bunu,dedi gözlerimin içine bakarak.

Bu sefer gözlerini okuyamıyordum çünkü gözlerine bir perde indirmişti,ben hiçbir şey göremiyordum.Yaşananları anlatması lazımdı.Ama anlatmıyordu ,desem de yapmayacaktı bunu ,biliyordum.Ama her zaman o günün altında ezilemezdi.Bunu aşması gerekiyordu.Belki bugün değildi ama bir gün ikimizde öyle bir dökülecektik ki sadece birbirimizi biz toplayabilecektik.Eğer ikimizde o günleri anlatırsak, toplanmamız çok zor olurdu.Evet dediğinde haklıydı ,ama duygularını bu kadar çabuk eş geçip,diğer konuya yoğunlaşmasını beklemiyordum hemde bu kadar kısa bir sürede.

Hiçbir şey demedim.Yavuz büyük salonda bir oraya bir buraya giderek volta atıyordu.Sonra koridordan diğerleri geldi.Sahi onlar nereye gitmişlerdi?

–Klosörleri inceledik ama hiç Martinle alakalı bir şey bulamadık.Eğer önceden bu adam başka bir planlar uyguladıysa hiçbiri kayıt altına geçmemiş,dedi Poyraz.

Anladığım kadarıyla arşiv odasındaydılar.Martinle alakalı bilgi bulmaya çalışmışlardı.

–Mira'yı acilen Meva teyzenin yanından almalıyız.Daha korunaklı bir yere koymalıyız çünkü Martin bir şekilde bulabilir Mira'yı,dedi Yavuz hiçbir şey olmamış gibi.

Olanlardan bahsetmeyi tercih etmemişti.O bahsetmediyse şu an gizli kalmasını istiyor olabilirdi.Bende bahsetmeyecektim ama bu ne kadar doğruydu bilmiyordum.

–Siz bir şey bulabildiniz mi?,dedi Nida.

–Fotoğaflar var birde iki adam,dedi Yavuz.
Yavuz'u ilk defa böyle görüyordum.

–O iki adam kim?,dedi Emir.

Herkes masaya oturmuştu.

–Şunlar,dedi Yavuz ve o da bilgisayarın başına geçip fotoğrafları herkese gösterdi.O iki adamı bilmiyoruz ,dememişti yalan söylememişti ama gerçeği de söylemiyordu.

–Öldürülmüş ya da Martin öldürmüş bu kişileri,dedi Oflaz ve devam etti "Hemen kimliklerini tespit edelim."

Yavuz başını iki yana salladı ama kimse görmemişti.

–İlk baş Mira'yı ordan alalım.Birde Martin dosyalarını başka birilerinin aktardığını fark edince biz olduğumuzu anlayacaktır yani bilgisayarı düzeltmek için gelen kişileri,dedi Yavuz konuyu değiştirerek.

–Allah'tan kim olduğumuzu bilmiyor,dedi Nida.

–Nasıl bilmiyor?Eve yabancı kimse almaz.Kimlik istemedi mi Martin?,diye sordum.

–Evet kimlik istedi bizde verdik,dedi Poyraz.

Sahte kimlik vermişlerdi,şimdi anlamıştım.

–Yani sahte olduğu için sıkıntı yok,dedi Nida.

Anladım anlamında başımı salladıktan sonra :

–Mira'yı ben alırım evden nereye götüreyim peki?,diye sordum.

–Beraber alırız,dedi Yavuz.
Sanırım benimle konuşmak istiyordu.İyi olurdu çünkü konuşmamız gerekiyordu.

–Mete Başkan'a sordum Mira'yı götürmemiz için güvenli bir yerin konumunu attı oraya götürürsünüz,dedi Oflaz.

Oflaz diyene kadar telefonuma mesaj geldiğini fark etmemiştim.Sonra karargâhtan çıktık.Arabadayken konuyu ilk açan ben oldum.

–Yavuz neden söylemedin?

–Neyi?,dedi ve sanki bilmiyormuş gibi.

–Sen gayet iyi biliyorsun,dedim bende.

–Söylemedim işte.Şu anlık kimsenin bilmesini istemedim.

Yola çıkmıştık.

–Peki bana sordun mu?Beni de ilgilendiriyor farkındaysan,dedim.

–Farkındayım.Zaten bu yüzden ilk başkalarının bilmesi gerek.

–Anlamadım?

–Meva teyze ve annemin Şüheda,dedi.

Hayır ben anneme şu an söyleyebilecek durumda değildim.

–Yavuz ben kendimi hazır hissetmiyorum.Daha söylemeyeceğim,dedim sakin bir şekilde.

–Ne zaman söyliyeceksin peki?

–Sonra...

–Olmaz Şüheda.Bak yine erteliyorsun.Bu konu bugün açıldı,bugün bitecek.Tekrar tekrar yüzleşmek daha zor.

Haklıydı.Ne yapacaktım bilmiyordum.

Bizim eve çıkan sokağı geçmiştik.

–Yavuz evi geçtin.Bir önceki sapaktan dönmen gerekiyordu,dedim.

–İlk baş annemi alacağım.Sonra sizin eve geçeriz.

–Hep beraber mi konuşacağız?

–Evet Şüheda.Çünkü ben seni annenle yanlız bırakırsam tekrar aynı duyguları yaşarsın ayrıca bu sefer daha çok dağılırsın.En azından bende senin yanında o duyguyu yaşamış olduğum için biraz daha iyi gelebilir sana.Dediklerimi hatırlarsın belki.Çünkü tekrar o ana gitmeni,o fotoğrafı hatırlamanı istemiyorum.

–Ya sen?Sen benim yanımda olmamalısın Yavuz.Çünkü duygularını saklıyorsun benden.Benden duygularını saklıyorsun aslında  ben seni anlıyorum ama ne yapacağını kestiremiyorum.Senin aklında belki bir plan olabilir ama ne olduğunu bilemiyorum.Bu sinirimi bozuyor.Ve bazen sanki sen benim yanımda çok rahat olamıyormuşsun gib-

–Ben en çok senin yanında rahat oluyorum,senin yanında mutlu oluyorum Şüheda,dedi kalbimi çalacak bir cümle kurarak.

Ne diyeceğimi bilemiyordum.Utanmıştım ama bir o kadarda güzel bir duyguydu bu sevdiğin adamın sana böyle demesi...

Bana bakıyordu,hissediyordum.Baktığını bildiğim halde Yavuz'a dönmemiştim.Sonra camdan bakmaya başladım.

Gelmiştik.

Yavuz telefonunu çıkardı ve anladığım kadarıyla Züleyha teyzeyi aradı.

"Anne biz geldik.Hı hı...Evet o da yanımda.Tamam.Hadi bekliyoruz."deyip kapattı telefonu.

–Züleyha teyzeye ne söyledin? Ayrıca biz nasıl söyleyeceğiz? Annem ve Züleyha teyze dağılır Yavuz.Belki bizden bile çok dağılırlar,dedim.

–Kaldırmalılar Şüheda.Ayrıca belki biliyorlardır,belki bilip bize söylemiyorlardır hiç bunu düşündün mü?

–Hayır ki bence öyle bir şey yok.O zaman annem söylerdi.Bana o da bilmediğini söyledi sadece.

–Var Şüheda.Biliyorlar onlar.

–Ne?!Nasıl?!

Annem bilseydi bana söylerdi.Yani en azından öyle tahmin ediyordum.

–Meva teyze ve annem konuşurlarken duydum.İkiside biliyorlar.Ama bize söylememişler.Benim babamın nasıl öldüğünü bende artık biliyorum.

–Trafik kazasında değil mi yani?

–Hayır,sadece trafik kazası değil,başka bir sebep daha var,dedi Yavuz.

–Şehit olduklarını zaten biliyorlarda ikisi de benim babamın bu şekilde ve senin babanın trafik kazası haricinde nasıl şehit olduğunu biliyorlar mı yani?

–Evet,dedi Yavuz.

–Annem bana her şeyi söyler!O zaman bana söylerdi Yavuz.Yanlış duymuş olabilir misin?,diye sordum.

Annem benden hiçbir şey saklamazdı.

–İlk başta inanmayabilirsin ama gerçekten öyle.İkiside sana veya bana hiçbir şey söylememiş Şüheda.

–Kim ne yapmış söylememiş oğlum?,dedi Züleyha teyze arabanın kapısını açarken.

–Yok bir şey anne.Hoş geldin,dedi Yavuz.

–Hoş geldin Züleyha teyze,dedim bende.

Yavuz'a inanmak istemiyordum.Ama inanıyordum.Böyle bir şeyi saklamış olabilirlerdi benden ve Yavuzdan.Yani sonuçta babamı da Yavuz'un babasını da aynı kişi öldürmüştü hatta Züleyha teyze Yavuz'un babasınında nasıl öldüğünü biliyordu.Belki annem bile biliyor olabilirdi.

Annemin bana söylememesinin nedeni küçükken etkilenecek olmam olabilirdi gerçi ilk görünce yine etkilenmiştim ama yinede annemin bana en azından biraz büyüyünce söylemesi gerekirdi.Aslında o zaman çokta küçük değildim 15 yaşındaydım. Belki başka sebepleri de olabilirdi.Kızmalı mıydım bilmiyordum.Ama biraz kırgındım.Babamın bu şekilde öldüğünü bilmek hakkımdı.Sonuçta o benim babamdı.

–Hoş buldum kızım.Nasılsın?

–İyiyim çok şükür Züleyha teyze sen nasılsın?

–Bende iyiyim.Annen ne yapıyor?

–İyi o da çok şükür.Yemek hazırlıyordur şimdi. Ecmel ve Zeynep ne yapıyorlar?

–İyi onlarda. Çocuklar baya alıştılar Zeynep'e. Ecmelde geçen gün seni özlediğini söyledi.

–Yerim onu ben. Bende özledim çocukları.Yine giderim onlarla görüşmeye inşaAllah.

Saat 20.30'a geliyordu. Akşam olmuştu.Bugün baya yoğun bir gündü ve daha bitmemişti. Bizim eve gelmiştik.Zile bastım, kapıyı Mira açmıştı.

–Hoş geldiniz.

–Hoş bulduk Mira.Nasılsın?,dedi Züleyha teyze.Anladığım kadarıyla birbirlerini tanıyorlardı.Ya da Yavuz veya annem söylemişte olabilirdi.

–İyiyim Züleyha teyze.Geçin geçin şöyle.Meva teyze de şimdi sofrayı kuruyor hadi gelin yemek yiyelim.

Mira biraz daha iyi gibiydi. En azından farklı ortam ona iyi gelmişti. Ama burda güvende değildi. Bir an önce onu Başkan'ın attığı konumdaki eve götürmeliydik. Gerçi şu an Martin'den de ses seda çıkmamıştı. Babamın ve Yavuz'un babasını bırak pislik herif kendi öz kızını dahi merak etmiyordu.Ya da bulamamıştı.Ama bulamaması imkansızdı.Muhtemelen bulsa bulsa sırf kızının onun hakkında bir şeylerden bahsetmemesi için kızını yanına almaya çalışırdı.Ama artık çok geçti.Martin hakkında baya bilgi biliyorduk.

Sofraya oturup yemek yemeye başlamıştık.Yavuz:

–Mira.Yemekten sonra eşyalarını hazırla.Seni daha güvenli bir yere götürmeliyiz,dedi.

Annem:

–Nereye götüreceksiniz?Bende gelmek istiyorum Mira'yla.Bende onunla kalayım.Yanlız kalmasın,dedi.

Aslında iyi olurdu.Annemle Mira çok iyi anlaşmışlardı.Hem Mira annemi annesine benzetmişti.Annesi varmış gibi hissedebilirdi bu ona annesini hatırlatırdı ama iyi de gelirdi.

–Yok Meva teyze.Ben zahmet vermeyeyim.Sen kal evinde,evinden olma,dedi Mira.

–Olur mu kızım hiç öyle şey?Sende Şüheda gibisin benim gözümde.Bende geleceğim seninle.

–Git git anne.Hem sanada değişiklik olur.Mira 'ya da iyi gelir,dedim gülümseyerek.

Mira da gülümsüyordu.Baya mutlu olmuştu.Annemle aralarında bu kısa sürede ne geçmişti bilmiyordum ama çok yakınlaşmışlardı. Annem de mutluysa Mira'nın yanında hiç sıkıntı yoktu benim için.

–Tamam o zaman sende hazırlanırsın Meva teyze. Ama gitmeden bir şey konuşmamız lazım ,dedi Yavuz bana bakarak.

Bugün konuşmasakta olurdu.

–Ne konuşacaksınız oğlum? Önemli bir şey değilse sonra konuşursunuz,dedi Züleyha teyze.

–Seni de ilgilendiriyor anne,dedi Yavuz.

Offff!O konuşma sırasında olacakları tahmin edebiliyordum.Ve eğer annem babamın bu şekilde şehit olduğunu bilmiyorsa daha da kötü olacaktı.Zaten biliyorsa iyi görünmeye çalışırdı ama o fotoğraftan sonra çokta iyi olucak gibi de değildi.

Züleyha teyze ne yapar,ne tepki verir bilmiyordum.

Belki Mira'ya sorardı Yavuz,belki de ben sorardım.Mira nasıl olduğunu,kim olduğunu ,niye böyle bir şey olduğunu bilirdi yüksek ihtimal.

Yemeği yemiştik.Annem ve Züleyha teyze havadan sudan konuşmuşlardı.Ben hiç konuşmamıştım.Sadece Yavuzla ara ara göz göze gelmiştik.Onun haricinde de Mira ve Yavuz da annemlere katılmıştı.

Sofrayı toplamaya başladım. Annem ve Mira hazırlanıyordu.Züleyha teyze namaz kılmaya gitmişti.Yavuz ne yapıyordu bilmiyordum.

Sofrayı toplandıktan sonra mutfaktan çıktım.Yavuz nerede diye bakmak için yukarıya çıktım.Üst katta bir tane oda vardı. Odada birkaç albüm vardı,albümlerde Adenle ikimizin ve babamın falan olduğu fotoğraflar vardı ve bana Aden'i veya babamı hatırlatan her şey. Genelde kapısı kapalı olurdu ama şu an açıktı.Çok nadiren annem girerdi içeriye.Burası Aden'in odası olduğu için ve fotoğraflardan babamı,Aden'i hatırlattığı,o günü hatırlattığı için ben girmiyordum.Birisi olmalıydı içerde.Yüksek ihtimal annemdi.

–Anne,diye odaya daldım ve karşımda albümlere bakan,normalde arkası dönük olan ama ben seslenince korkup bir anda arkasına dönen,mahçup mahçup bana bakan bir Yavuz vardı.

Bir süre öyle kaldı.Bir açıklama yapmasını bekliyordum ama konuşmayınca:

–Hayırdır?Albümleri mi merak ettin?,deyip kıkırdadım.Çok komik gözüküyordu.Utangaç,yakalandığı için üzgün ama özrü kabahatinden büyük bir şekilde bana bakıyordu.

–Ya ben şey...

–Sen ney?

–Şey işte hmmmm.Ben lavaboyu arıyordum da burası böyle gizli bir oda gibi olunca...

–Eeeee,dedim bilmiş bir sesle ve büyük suç işlemişçesine baktım Yavuz'a -kıkırdadığım için çok büyük bir suç işlemişcesine bakamıyordum ama olsun en azından deniyordum-

–İşte o yüzden.Ya tamam tamam bakma şöyle Şüheda!Merak edip girdim işte.Kusura bakma.Yakalandım maalesef,dedi Yavuz utanarak.

–Heh şöyle! İki saattir bunu söylemen için bekliyorum,dedim ve  kollarımı birbirine bağlayıp devam ettim "Sorun değil bu arada utanmana gerek yok yani."dedim ve güldüm.

–Ben sana bir şey soracağım.Gerçi sormam çok uygun mu bilmiyorum ama,dedi Yavuz.

–Dinliyorum.

Elindeki albümden bir sayfa açıp o sayfada olan iki fotoğrafı gösterdi."Bu kim?Yani şu sensin de yanındaki kim?"

Gösterdiği iki sayfanın birinde lunaparkta Aden ile birlikte gondolda babam tarafından çekilmiş olan fotoğraf vardı.İkimiz de gözlerimizi kapatmış,el ele tutumuş ,hem çığlık atıp hemde kahkahayla gülüyorduk.Diğerinde ise Aden'in çocuk esirgeme yurdundan bizim eve - yeni evine- ilk geldiğinde,evini ve odasını gördükten sonra Adenle beraber bir abla kardeş gibi çekilmiş olduğumuz bir fotoğraf vardı.Çok hafif bir şekilde gülümsemişti.Çok fazla gülümsemediği için "Acaba odasını ve evimizi hiç sevmedi mi?" diye düşünmüştüm o gün,9 yaşımda.

Anılar,anılar,anılar...

Adenle beraber geçirdiğimiz 6 yıl...

Hayır ağlamayacaktım.

Aden öldükten sonra her gün o günü tekrar tekrar yaşıyormuş gibi oluyordum.Kabuslardan uyanıyordum,kan ter içinde kalıyordum,gün boyu o günü düşünüp "Ben nasıl Aden'i kurtaramadım?Nasıl?!" diye ağlıyordum,bazen o gün gibi kriz geçirdiğim bile oluyordu.Bu yüzden bir süre sonra o günü tekrar tekrar yaşamamak için her şeyi unutmak istedim.

Hatırlamamak içinde Aden ile ilgili olan her şeyi işte bu odaya tıkmıştım.Bu yüzden bu oda benim korkulu rüyamdı.Eskiden bu oda hep Aden gibi kokardı,ama artık kokmuyordu.Aden ile birlikte o cennet kokusuda gitmişti.Bu yüzden bu odaya hiç ve hiç girmiyordum.

Ben neyden kaçıyorsam hayat bana onu gösteriyordu.Ben neyden kaçıyorsam o hep karşıma çıkıyordu. Rabbim, bana dayanma gücü ver!

–Kardeşim.O fotoğraftaki Aden,dedim.

Yavuz yüz ifademden anlamış olacak ki:

–Ben sanırım bu fotoğraflarlarla... bu fotoğraflarla sana bazı şeyleri hatırlattıysam özür dilerim.Kardeşin.. öldü mü?,diye sordu.

Hayır şehit oldu,melek oldu.Ölmedi kardeşim,dedim.Gözümde akmaya hazır olan yaşlarla Yavuz'a baktım.

–Şüheda...Ben...Offff!Ben bilmiyordum,bilmiyordum!Hangi aklımla girdiysem bu odaya zaten!Özür dilerim gerçekten özür dilerim.Sana o günü,o cehennemi tekrar yaşattığım için özür dilerim!Çok özür dilerim Şüheda.Ama lütfen ağlama,ne olur benim yüzümden ağlama!Ben buraya bir çocuk gibi merak edip girdim.Gerçekten sanki bir çocuk gibi başkasının evinin odasına izinsiz girdim.Benim suçum,çok özür dilerim!

Kendini suçluyordu,hayır suçlu o değildi.Suçlu olan benim kardeşimi,o küçücük daha 5.sınıfa giden,10 yaşında minnnacık çocuğa tam 4 tane bıçak darbesi yapan,karnına,kalbine,tekrar karnına,tekrar kalbine saplayacak kadar şerefsiz,yetmedi silahıyla birkez de başına vuracak kadar Allah'tan korkmayan,orada ablasının canından can giderken,kriz geçirirken,ablasının acı çığlığını umursamayıp bundan keyif alan,minnacık çocuğa kıyarken aynı zamanda ablasına da hayatının cehennemin yaşatan,küçücük çocuğa kıyarken gülen o şerefsiz,alçak kişideydi.Onun kim olduğunu bilmiyordum.ÜSTÜNDEN YILLAR GEÇMİŞ VE BEN ONUN KİM OLDUĞUNU HÂLA BİLMİYORDUM!Bilseydim aynısını ona bende yapardım.Ona bıçak saplarken bende gülerdim,bende ona hayatının cehennemini yaşatırdım.

O alçak,pislik herif Martin olabilirdi.Çünkü kardeşimde ,babamda aynı gün ölmüşlerdi.Martin değilse bile emri o vermiş olabilirdi.BEN ARTIK BU ADAMI ÖLDÜRMELİYDİM!YAŞAMAYA HAKKI YOKTU BU ADAMIN!

–Suçlu sen değilsin Yavuz.Suçlu o 10 yaşındaki çocuğa ablasını gözü önünde art arda 4 kere bıçak saplayıp,yetmedi başından vuran o şerefsiz,pislik herif!Sen sakın kendini suçlama Yavuz.Ne olur sen kendini suçlama!

–Art arda 4 bıçak darbesi...Silahla başından vurup...Ablasının gözü önünde...Şüheda,sen nasıl ,nasıl dayanıyorsun?Hem babanın,hem kardeşinin acısına nasıl dayanıyorsun?Ben daha sadece babama olanlarla zar zor yaşarken,hayata tutanacak sadece bir dalım varken sen nasıl yaşıyorsun?

Yavuz'un gözünden bir damla yaş aktı.İlk defa onun ağladığını görüyordum.Canım acımıştı.

–Benimde sadece hayata tutanacak bir dalım var.Birde hayallerim...Onun haricinde ben bir hiçim zaten.Olmasamda olur.

–O hayatına tutunacak bir dalı kaybetme sakın!Sana bir tek o iyi geliyorsa sakın onu kaybetme!
Yavuz hayata tutanacak tek dalımın o olduğunu bilmiyordu.

Yavuz kendisini kaybetmemi istemiyordu,kaybetmeyecektim.

Artık gözyaşlarıma engel olamıyordum.

–Ben...Ne desem kâfi değil,biliyorum.O günü aklından silemem,bunu da biliyorum.Ama bundan sonraki hedefim seni yanlız bırakmamak Şüheda.Beraber aşacağız.Seni iyileştireceğim,kendimde iyileşeceğim.Her şeyi beraber atlatacağız.Bu oda da Aden'in eşyaları var diye gelmiyorsun dimi?Tahmin edeyim genellikle kapalı oluyordur bu oda.Çünkü bende de aynı şey var.Bana babamı hatırlatan her şeyden uzak durmaya çalışıyorum.Bunu sende yapıyorsun.Atlatacağız Şüheda.Beraber atlatacağız.

Sen zaten bana iyi geliyorsun Yavuz.Her şeyden çok iyi geliyorsun.

–Ben de sana iyi geleceğim,dedim.

~Yavuz

–Ben de sana iyi geleceğim,dedi Şüheda gözlerinden yağmur yağarcasına yaşlar akarken.

Zaten oydu hayatıma tutunduğum tek dal.

Şu an tam şu an Şüheda'ya sarılmak istiyordum,ona güç vermek istiyordum,elini tutup ben yanındayım demek istiyordum.Ama hayır Yavuz,yapamazsın.Haram Yavuz!Haramdan koru kendini!

Eğer birgün...Birgün evlenmek nasip olursa,bir gün benim olursan Şüheda,seni asla bırakmayacağıma söz veriyorum.

Seni iyileştireceğime söz veriyorum.

Sana iyi geleceğime söz veriyorum.

Seni mutlu etmek ,iyi bir eş olmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum!

Çok mu hızlıydım?Daha Şüheda bile bilmiyordu onu sevdiğimi.

Ama hayır değildim,sadece hayâl kuruyordum.

Ben seni çok seviyorum Şüheda.Bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum.Sen benim bu dünyadaki cennetim,cennet bahçemsin.

İçimden bunları geçiriyordum.

Allah'ım!İçimden geçirdiklerimi sen biliyorsun!Bunları bir gün Şüheda'ya da söyleyebilmemi nasip eyle!Onunla evlenmemi nasip eyle!Onu iyileştirmemi bu cehennemden çıkarmamı nasıl eyle Yarabbim!Sen duaları kabul edensin,benim duamı da kabul buyur Allah'ım!

~Şüheda

–Oğlumm,Şühedaaa.Nerdesiniz?!,diye seslendi Züleyha teyze koridordan.

Hemen boğazımı temizleyip gözyaşlarımı elimin tersiyle silmeye başladım.Yavuz fısıltıyla:

–Ağlamak yok.Heh aferin!Sil o göz yaşlarını,dedi gülerek.Beyefendi sanki kendisi hiç gözyaşı dökmemiş gibi birde beni uyarıyordu.Bende gülümsedim ve beraber odadan çıktık.

–Heh sonunda!Oğlum nerdesiniz ya?Hayır ev çok büyükte değil ama bulamadık sizi.Benim aklıma bu odaya bakmak geldi ama Meva "Şüheda oraya girmez." dedi bu yüzden bende oraya bakmadım.Bir şey mi oldu size?

–Bir şey olmadı anne.Hadi aşağı inelim,konuşacağımızı konuşalım,dedi Yavuz.

Ve hep birlikte salona indik.Annem:

–Oooo hoş geldiniz Yavuz Bey ve Şüheda Hanım.Uzun zamandır yoktunuz nerelerdeydiniz?,diye sordu şakalaşırcasına.

–Ayy sorma Meva.Senin o "Şüheda o odaya girmez.", dediğin odalardalarmış.Ne konuştularsa bilmiyorum,dedi Züleyha teyze.

Aferin Züleyha teyze.Şimdi annem sorgulayacak.

–Ne?O odalardamış mı?Şüheda?Ne oldu?Bir şey mi oldu kızım?Sen oraya hiç girmezdi-

–Girdim anne.Bazen yüzleşmeye korktuğumuzun üstüne gitmek zorunda kalıyoruz yoksa yüzleşemediğimiz bizi yiyip bitiriyor,dedim lafı kısa keserek.

Sonra Yavuzla göz göze geldik.Üzgün değil,başarmış olmanın mutluluğuyla bana bakıyordu.Bende en içten bir şekilde gülümseyerek ona bakıyordum.

Annem çok mutlu olmuştu.Sanırım artık ona anlatabileceğimi sanıyordu ama ben şu an sadece Yavuz'dan başkasına -anneme dahil- o günü anlatamazdım.Yavuz'a çok kısa özet geçmiştim ama o kazanacaktı biliyordum.Bir şekilde eninde sonunda ona anlatacaktım.

–Ee hadi oturun neymiş bu konu?,dedi Züleyha teyze.

Mira mutfaktaydı birsüre sonra Mira'da gelince:

–Öncelikle Mira'ya bir şey sormam lazım,dedi ve telefonunu çıkardı.Yavuz bilgisayarı getirmemişti,direk bilgisayardan telefona aktarmıştı.

–Mira bu adamı tanıyor musun? Martin ile bir ilgisi var mı?,diye sordu Yavuz.Fotoğrafa baktım.Yavuz ilk baş kendi babasının fotoğraflarını göstermişti.

–Bu adam...Annem ölmeden önce ikisi konuşurlarken duymuştum ve tesadüfen görmüştüm bu fotoğrafı.Hatırlıyorum.Babam "İşte bu adam.Bu birincisi.Bir tane daha var.Ama ilk hedefimiz bu adamı öldürmek.Sonra diğeri." demişti.Annem çok çok itiraz etti.Yalvardı babama.Ama işe yaramadı.O iki adam MİT'tenmiş.Babamı yakalamışlar,işkence ettirmişler.Ve amcamı öldürmüşler.Bu yüzden babam intikam alacağım diyordu.Sonra da...

–Öldürdü,dedi Yavuz net ,duygusuz bir sesle.

Ona baktım.Bana bakmıyordu.Ben hâla ona bakmaya devam ediyordum.Sarılamıyordum,elini tutamıyordum bu yüzden bakışlarımla güç vermeye çalışacaktım.Bir süre sonra o da bana baktı."Bana dediklerini hatırla.Ben burdayım,yanındayım."dedim dudaklarımı hareket ettirerek.İkimizin birde dudak okuma eğitimi vardı.Sonra gülümsedi.Anlamıştı.

Annem ve Züleyha teyze olanları anlamaya çalışıyorlardı.

Yavuz fotoğrafı değiştirdi.

–Peki bu adam?,dedi Mira'ya.Fotoğrafa tekrar bakabilecek bir güce sahip değildim şu an.

Mira fotoğrafı görünce eliyle ağzını kapattı.

–Bu adam daha demin dediğim adam.İlk baş diğerini sonra bu adamı öldürmüş alçak herif!Bu adamın iki tanede kızı vardı.Onlar...Yaşıyorlar mı?

Hayır,birisi yaşıyor,birisi de yaşamıyordu.

Mira devam etti.Ben Mira'ya değil sadece yere bakıyordum.

–Lütfen onlara bir şey olmuş olmasın,lütfen!Çok küçüklerdi,o iki kız çocuğu...Çok masumlardı.Hak etmiyorlar,asla hak etmiyorlar.Babalarını bu halde görünce ne diyecekler?Ben nasıl hesap vereceğim onlara?Nasıl engelleyemedim diyeceğim?

–Biri yaşıyor,biri yaşamıyor,dedim boğazımı temizleyerek.

Ağlamıyordum.Ağlamıyordum.

–Hangisi yaşıyor?,diye sordu Mira.

Ben yaşıyordum.O şehit olan adamın büyük kızı.Ama o şehit olan adamın büyük kızı yaşamasaydı da olurdu.

–Büyüğü,dedim.

–Allah sabır versin,yardım etsin,dedi Mira.Amin."Küçük olan evlatlıktı zaten dimi?",diye sordu.

Yavuz bunu bilmiyordu.Fısıltıyla "Ne?"dedi.Bir tek ben duymuştum.Kafamı kaldırıp Mira'ya baktım.

–Evet.Küçük olanı evlatlık.Ama ablasıyla öz kardeş gibiler.Birbirlerini çok seviyorlar,dedim.

Hıçkırık sesi geldi.O tarafa döndüğümde annemin ağladığını gördüm.Anlamıştı.O adamın babam,şehit olan o küçük kız çocuğunun Aden olduğunu anlamıştı.

–Ben hiçbir şey anlamıyorum.Bunun konuyla ne ilgisi var?,dedi Züleyha teyze."Meva!Neden ağlıyorsun?"

Annem hemen gözyaşlarını sildi.Ben artık bu konuyu konuşmayalım istiyordum.En azından bir süre bu konudan uzaklaşmak için tuvalete gitmeye karar verdim.Tam kalkacaktım ki:

–Şüheda!Hiçbir yere gitmiyorsun.Bu konu bugün burda kapanacak,dedi Yavuz.

Maalesef Yavuz yüzünden tuvalete de gidememiştim.

–Ben çok üzgünüm.Babam denecek o şerefsizin bu kadar kötü olduğuyla tekrar yüzleşiyorum.O çocuk...Ablası kim bilir ne kadar üzülmüştür.Allahım sen ablasına ,ailesine yardım et,sabırlar ver!,dedi Mira.Gözünden yaş gelmişti.Bugün nereye baksam gözyaşı görüyordum.

–Ağlama,dedim Mira'ya bakarak."Lütfen ağlama.Ablasına yardım etmen gerek Mira.O güçlü kalmaya çalışıyor,sende güçlü kal."

–Ablasının kim olduğunu bilmiyorum ki!Bilsem şu an ona sımsıcak sarılırdım.Acısı acım zaten.O şerefsizin adına özür  dilerdim,ama hiç bir etki etmezdi.Ablasının acısı kardeşinin intikamını almadan geçmez çünkü.Hatta bence alınca da geçmeyebilir.Ama ben ne yapacağım bilmiyorum.O şerefsiz benim babam...O ŞEREFSİZ BENİM BABAM...Maalesef benim babam bunları yapıyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum.Telafi edemiyorum,dedi Mira ağlayarak.

–Ablası çok güçlü bir kadın oldu artık Mira.Gerçekten çok güçlü.Hem kardeşi,hem babası...Ama Allah kimseye taşıyamayacağı bir yük yüklemez.Bunu ablası da biliyor,dedi Yavuz bana bakarak.

Evet biliyordum.

Elime bir su damlacığı damlayana kadar ağladığımı fark etmemiştim.

Anneme baktım.O da sürekli gözyaşı döküyordu.

Bu gece hiç bitmeyecek gibiydi.

–Şüheda...Sen...Hayır,hayır,hayır.O adam senin baban mı?Ve o çocuk...Senin kardeşin mi?,diye sordu Mira şaşkın bir sesle.
Başımı sallamakla yetindim.

Mira hemen gelip sarıldı.Sarılması çok içtendi.Bir an  sadece bir an o cennet kokusunu aldım.Aden'e sarılıyormuş gibi hissettim.

–Ben...Ne desem bilemiyorum.Çok çok üzgünüm maalesef hiçbir şey yapamıyorum.O adamın kızı olmaktan nefret ediyorum.Nefret ediyorum!Çok çok üzgünüm Şüheda.Gerçekten çok üzgünüm.Özür dilerim ama hiçbir işe yaramıyor,yaramayacak!

–Senin bir suçun yok,dedim.

–Kızımın canına kıyan...senin baban mı Mira?,dedi annem ağlamaklı bir sesle.

Sanırım her şeyi yeni yeni idrak ediyordu annem.Şu an şoktaydı.

–Maalesef Meva teyze.Çok çok özür dilerim ben.O pislik...Utanıyorum.Ben kendi babamdan utanıyorum,dedi Mira ağlayarak.

Yavuz'a baktım.O da hiç iyi gözükmüyordu.

–Yavuz...

Seslendim ama bana dönmemişti.Yere bakıyordu.Kafasının içinden binbir türlü şey geçiyordu.

–Yavuz!Bana bak!

Bana döndü.

–İyi misin diyemem.Ama iyi olacağız beraber,birlikte...

–İnşaAllah Şüheda.İnşaAllah.

–Şu fotoğraflara bende bir bakabilir miyim?,dedi annem gözleri sulu sulu.

Yavuz telefonu verdi.

Vermeseydi ,annem o fotoğrafı görmeseydi daha iyi olurdu.

Annem fotoğrafı görünce:

–Yusuf'um,diyerek ekrana dokundu.Gözyaşları artmıştı.Hıçkırarak ağlamaya başladı."Sen biliyordun Yusuf'um.Sen biliyordun.Bana o gün söylemiştin.Biliyordun, biliyordun."

–Anne,dedim sesim çatallı çıkmıştı.

–Baban biliyordu Şüheda, biliyordu şehit olacağını...Sana bu yüzden Şüheda ismini verdi kızım.Ben hamileyken bana hep "Ben çok yaşayamam yurdum.Kızımızı bile göremeyebilirim.Ya da belli bir yaşına kadar anca görürüm.Ama o benim 2.meleğim. O bunu hep hissedecek,bilecek.Ben şehit olacağım.Biliyorum.Söyle ona ,çok ağlamasın ben şehit olunca.Veya öğrenince.Umarım nasıl şehit olduğumu bilmez."diyordu.Sürekli bunları diyordu.Ben...Her gece rüyamda babanın öldüğünü görüyordum.Hep değişiyordu.Ben...biliyordum kızım.Sana söylemedim çünkü ben bile kaldıramıyordum,sen nasıl kaldıracaktın ki?Özür dilerim Şüheda'm,dedi annem hıçkırıkları arasında.

Biliyormuş,bana söylememiş.Bir bilinmezlik değilmiş aslında.Biliniyormuş,bilmeyen benmişim.

Bilinmemezlikler canımı yakıyordu o zaman.Demek ki bilseydim de yakarmış.

Gerçi hâla bilinmemezlikler canımı yakıyordu.

Annem bu haldeyken ona kızmam doğru olmazdı bu yüzden bu konuyu şimdilik erteledim ve gidip anneme sarıldım.Bende ağlıyordum.

Züleyha teyze de gözyaşı döküyordu.Birde Yavuz'un aslında babasının nasıl öldüğünü bildiğini bilseydi kim bilir ne kadar ağlardı.
Yavuz söylememişti.Cesaret edememişti.

Bir süre öyle kaldıktan sonra annem:

– Bir su içip geliyorum,dedi ve ayağa kalktı.Ayağa kalkıp,birkaç adım attıktan sonra sendeleyip,yere düşmesi bir olmuştu.

–Annee!,diye bağırdım.Elim ayağım titriyordu.

Yanına gittim.Bayılmıştı,gözleri kapalıydı.Ama hâla gözlerinden yaşlar düşmeye devam ediyordu.Başını kucağıma aldım.

–Anne!Anne bana bak!Bak bana lütfen!Annee!Gözlerini aç lütfen!Annee!

Nabzına baktım.Normal gibiydi.Ama ben şu an anlayamıyor olabilirdim çünkü elim titriyordu.Başım dönüyordu.

–Meva!,dedi Züleyha teyze.Ve annemin yanına geldim

–Meva teyzee!,dedi Mira ve koşarak annemin yanına geldi.

Mira acı dolu bir sesle söylemişti.Çok içi acıyordu.Farkındaydım.Anneme çok bağlıydı.

Yavuz:

–Mira çabuk kolonya getir!,dedi. Sonra Mira hızlıca gidip kolonyayı alıp geldi.Elime biraz sürüp anneme koklatmaya başladım.

–Şüheda,sakin ol!Ver ben yapayım.Sen geç otur.Sen de kötüsün.Hadi,dedi Yavuz.

Kolonyayı Yavuz'a verdim ve ben gidip koltuğa oturdum.

Yavuz anneme kolonyayı koklatıyordu,ama bir işe yaramıyordu.

–Anne!Al anahtarı,arabayı aç.Hastaneye gidelim,dedi Yavuz ve anahtarı Züleyha teyzeye verdi.Zülayha teyze dışarı çıktı.

–Mira,sen şimdilik burda kal.Hastanede çok güvenli olmayabilirsin,dedi Yavuz.

–Ama-

–Aması maması yok Mira.Biz seni haberdar ederiz tamam mı?Sakın evden çıkma,dedi Yavuz ve annemi kucağına alıp,arabaya bindirdi.

Ben annemin yanına,Züleyha teyze öne binmişti.

Elimde kolonya vardı.Hâla koklatıyordum ama bir işe yaramıyordu.Nabzına tekrar baktım.Biraz daha hızlanmış gibiydi,ya da bana öyle geliyordu bilmiyordum.

–Anne,dedim fısıltıyla."Ne olur sen de beni bırakma lütfen!Ne olur anne.Lütfen.Ben seni de kaybetmek istemiyorum.",deyip yanağından öptüm annemi.Yanağı ıslaktı gözyaşlarından dolayı.

–Şüheda!Bir şey olmayacak Allah'ın izniyle!Aklına kötü şeyler getirme.Sadece şokta olduğu için bayıldı tamam mı bir şey olmayacak,dedi Yavuz beni teselli etmeye çalışarak.

Dikiz aynasından göz göze geldik.Sadece Yavuz'un gözlerine bakınca bile rahatladığımı hissediyordum.Güven veriyordu,huzur veriyordu,her şeyin iyi olacağını söylüyordu gözleri.

O kahvelerinin içinde tüm duygular vardı:korku,sevgi,endişe,ne yapacağını bilememek.

Yavuz her şeyi içinde yaşıyordu.Evdeyken konu benim babam ve kardeşimdi,hiç onun babasına gelmemişti. Züleyha teyze hâla bilmiyordu.Yavuz bana kaçma diyordu ama hep kendisi kaçıyordu.Ama Züleyha teyze bilecekti.Yavuz'un omzundan bu yükü kaldırmak için uygun bir zamanda ben söyleyecektim Züleyha teyzeye.Çünkü Yavuz cesaret edemeyecekti aynı bugün gibi.En azından Züleyha teyze eşinin fotoğraflarını görürdü ve Yavuz'un babasının nasıl öldüğünü bildiğini bilirdi.Belki üzerdi ama gerçekler böyleydi.

Hastaneye gelmiştik.Yavuz sedye çağırdı ve sedyeyle annemi odaya aldılar.Biz annemi götürdükleri odanın kapısının yanındaki oturma yerlerine oturmuştuk.Züleyha teyze karşımıza oturmuştu.

–İyi misin?,diye sordu Yavuz.

–Ne kadar iyi olabilirsem o kadar iyi olmaya çalışıyorum.

–Çalışma Şüheda.İyi olmaya çalışma.Olanlardan sonra iyi olmak aslında iyi olmadığını gösterir çünkü.Rahat bırak kendini, ağla!Evet, şu an ağlayabilirsin normalde istemem ama şu an istiyorum Şüheda.Ağla,içini dök,biraz kendini rahat bırak,sıkma.Yeter ki sadece ağlayacaksan benim yanımda ağla.Başkasının yanında değil.Gözyaşlarını sadece bana akıt. Eğer bende akıtırsam sadece sana akıtayım,başkasına değil.

Cümleleri kalbimi yiyip bitiriyordu.

Ağladım.Yavuz'un dediğini yaptım.Sadece ona karşı ağladım, onun karşısında ağladım,onun karşısında dağıldım.Aslında onun karşısında dağılmak istemezdim ama bana tek iyi gelecek şey oydu.

Sarılmasakta,birbirimize dokunmasakta,helal daireyi aşmadan da o bana iyi geliyordu.Her şeyiyle.Ama en çok gözleriyle.Bir insanın gözleri her şeyi açıklardı çünkü.Daha insan kendi düşüncelerinin farkında olmadan gözleriyle kendini dışa vururdu.Gözler yalan söylemezdi.Ama her insanın gözündekiler anlaşılmazdı.Onları anlayacak şekilde bakmak gerekiyordu ve Yavuz bana bunun âlâsını yaşatıyordu.Ben artık ondan bir şey saklamıyordum, her şey gözlerimdeydi.Ve o okumayı başarıyordu.

Sözlerden daha çok gözler çalışıyordu bizde ama sözler kalbe işliyordu.Kalpten kalbe konuşuyor gibiydik.

Yavuz hiçbir şey demeden ağlamama izin verdi.Ağlamama o izin vermişti hiç sevmediği halde,gözyaşlarım onun canını yaktığı halde.Ve ben ağlarken onunda canı çok yanıyordu,biliyordum.

Ama ikimizde Allah'ın izniyle beraber iyileşecektik,bunu da biliyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.7M 103K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
1M 57.3K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
95K 1.7K 42
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.
81.7K 3.9K 37
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...