HİT(Halk İstihbarat Teşkilatı)

Door kulkediiiisi_

1.1K 91 30

Camiide ikindi namazını kılıyorsunuz. Tam namazın farzını kılacakken ansızın tanıdığınız aynı zamanda öğrenc... Meer

1.Bölüm-Bombalar
2.Bölüm-Eterli Bez
4.Bölüm-İtiraf
~Yazar'dan~
5.Bölüm-Gülüşüne Yağmur Damlası Çarpsa Şiir Olur...
6.Bölüm-Bir Fotoğraf Karesi
7.Bölüm-Yüzleşme
8.Bölüm-Kalbin Taşikardi Olması
9.Bölüm- "Seni Çok Seviyorum."
10.Bölüm- Nida ve Poyraz
~Yazardan~

3.Bölüm-Bir Hayalin Gerçekleşmesi

142 8 3
Door kulkediiiisi_

~Şüheda

Yavaşça gözümü açtım. Burası duvarları siyaha boyanmış,kapkaranlık bir odaydı. Camı yoktu.

Hapishane gibi bir yerdi. Sandalyeye oturmuş ,ellerim bağlı duruyordum.

Başımı hareket ettirdiğim zaman anladığım kadarıyla başörtüm düzenliydi. Kimin düzelttiği hakkında ise en ufak bir fikre sahip değildim. Ellerim bağlı olduğu için hareket etmem de zordu. İple bağlamışlardı ama çok sıkı olduğu için çözemiyordum.

Çaresizdim. Allah'ım nolur bana yardım et diye dua ettikten sonra chipi hatırladım.Çok şükür hala çorabımın içindeydi. Hissediyordum ve hissetmem beni rahatlatıyordu.

Çünkü bu adamlar yüksek ihtimal benden chipi isteyeceklerdi. Ama Yavuz bunu düşünmüştür bence diye düşündüm. Fakat sonra eğer böyle birşey olacağını bilseydi benden o chipi almak istediklerini tahmin edeceği için vermeyeceği de aklıma gelmişti.

Bilmiyordum. Ne nerde olduğumu,ne nasıl geldiğimi,saati hiçbirşey bilmiyordum. Tek bildiğim eğer o chipi isterlerse canımı bile vermeye hazır olduğumdu. Ama ya Yavuz hainse? Bu chipi sırf beni bu tuzağa düşürmek için yaptıysa?

Yapmamıştır. Yapmadı,yapmadı. Çıkar aklından bu düşünceyi Şüheda. Asker o.

                          ~~~~~~~~

Tahminimce yaklaşık 15 dakikadır burdaydım . Kapıya da uzaktım. Ve son çareyi bağırmakta buldum.

"SİZ KİMSİNİZ?ÇIKARIN BENİ BURDAN!"

Duymuşlardı. Bazı konuşmalar duyuyordum ve yakınlaşıyordu,sonra kapı açıldı. İçeriye 2 adam girdi. Benden büyük oldukları kesindi.

Ellerinde silah vardı.Hemde ikisininde. Fakat hiç korkmuyordum. Biri sarışın bir adamdı ,diğeri de kumral.

"Gü-nay-dınnn. Sevgili Şüheda nasılsın bugün?", dedi kumral olan adam.Sonra ikiside karşıma geçti.

"Siz kimsiniz ,NE İSTİYORSUNUZ BENDEN?"

"Sakin ol. Sana birşey yapmayacağız eğer istediklerimizi yaparsan tabiiki."

"Beni öldürmeyeceğinizi nerden bileyim?"

"Bilemezsin ama çok kolay bi yöntemi var: Eğer istediğimiz şeyi yaparsan görürsün."

"EĞER BENİ BIRAKACAĞINIZDAN EMİN OLMAZSAM DEDİĞİNİZİ YAPMAM!",diye bağırdım.Biraz fazla bağırmıştım ama hiç umrumda değildi.

"Eğer bir daha bağırırsan bu silahın kurşunu silahta değil beyninde olur ona göre.",deyip silahını gösterdi.

"EN AZINDAN ŞEHİT OLURUM ÇOKTA MUTLU OLURUM HATTA!" ,diye tekrar bağırdım.

Hayalerimden birisiydi çünkü.

Gerçekten şuan hiçbir şey umrumda değildi.

"BU SON ŞANSIN BİR DAHA BAĞIRIRSAN... DEVAMINI SÖYLEMEME GEREK YOK HERHALDE!"

Aklıma annem gelmişti eğer ben ölürsem kim bilir ne kadar üzülürdü. Ama benimle gurur da duyardı,şehit olduğum için. Asla isyan etmezdi. Kim bilir beni ne kadar merak etmişti. Gerçi bilmiyordu ama eğer saat geç ise merak etmiştir,ve bin kere aramıştır.

"Sadede gelin. Ne istiyorsunuz?",diye sordum.

"Chip."

Tahmin ettiğim gibiydi. Benden chipi istiyorlardı.

Rol yapmam gerekiyordu.

Bende chip yok,bende chip yoktu.

"Chip mi?Ne chipi?"

İlk defa yalan söylemiştim.

"Bilmiyormuş gibi davranma! Sende olduğunu bu odadaki herkes biliyor."

"MADEM BENDE NİYE BULAMADINIZ? ÜSTÜME BAKMIŞSINIZDIR HERHALDE BEN BAYGINKEN. YANİ BU KADAR DA SALAK OLAMAZSINIZ EĞER ÖYLEYSENİZ BU KAFAYLA DA HİÇBİR YERE GELEMEZSİNİZ!", çok bağırmıştım. Sesim gitmesin diye sonlara doğru biraz azalttım sesimi. Ama asla onlardan korktuğum için değildi.

"Düşmanlarınız çok şanslı. Düşmanlarız Türk askerleri olduğu için onlar yani. Ama bir yandan da üzgünüm. Sizin gibiler Türk milletine,askerlerine hafif kalır. Düşmanın bile zoru gereklidir bize!" diyerek lafı soktum.

Adamlardan bir tanesi "Gerçekten dediği kadar varmış." gibi bir şeyler demişti. Ya da bana öyle geldi.

Adamların ikiside şaşkın şaşkın bana bakıyorlardı. Sanırım ağızlarının payını vermiştim. Gerçi daha çok vermem gerekiyordu. Şeytan diyordu ki "Git şu salakları onların silahıyla vur."

"BİR DAHA BAĞIRIR-"

"AL BAĞIRDIM. BAK BİRŞEY OLMADI. VE BEN CHİP FİLAN BİL-Mİ-YO-RUM. SİZDE ANLAMA KITLIĞI VARMIŞ ONU ÖĞRENDİM",diye tekrar bağırmak zorunda kaldım. Normal laftan anlamıyorlardı. Zaten anlamalarını da beklemiyordum bu köpeklerin.

Adam ben bunları söyledikten sonra küplere binmiş olacak ki hızlıca elinde ki silahı kaldırarak bana yaklaşmıştı. Silahı doğrulltu ve silahın hedefinde ben vardım.

"O SÖYLEDİKLERİNİN BİR CEZASI OLACAK ZATEN AMA ÖNCE CHİP LAZIM!"

"BİL-Mİ-YO-RUM! BAK 4 HECELİ. ÇOK KOLAY SÖYLEMESİ. BİL-Mİ-YO-RUM BEN CHİP FİLAN. BENDE YOK!"

"TEKRAR SÖYLÜYORUM! O chip sende, biliyoruz.Onu ver ve git evine! Senle uğraşamam.",deyip silahını indirdi.

Sanırım daha beni öldürmeye niyetli değildi. En azından şimdilik.

"UĞRAŞMA O ZAMAN SENDE GİT EVİNE? NE DURUYORSUN? HATTA SEN DE GİT LİMON KAFALI! KUSURA BAKMA KÜFÜR ETMEYİ SEVMİYORUM BU YÜZDEN SANA LİMON KAFA DEMEKLE YETİNECEĞİM. ÜZGÜNÜM."

Limon kafalı. Bu sarışın adam için çok uygun olmuştu.

Kumral adam kendini tutamayıp gülmüştü. Sonra sarışın adam ona ciddi bir bakış attı. Anladığım kadarıyla sarışın olanı çok kızdırmıştım. Sarışın adam ne olduğunu anlamadığım birşekilde yanıma gelip boğazımı sıkmaya başlamıştı.

Nefes alamıyordum.

"MADEM CHİPİ VERMİYORSUN? BAKALIM BUNU GÖRÜNCE VERECEK MİSİN?", deyip birkaç saniye daha sıktı daha sonra boğazımı sıkmayı bıraktı. Derin bir nefes alıp öksürdüm. Daha ecelim gelmemişti anlaşılan.

"GETİRİN ŞU İTİ!" diye kapıya doğru bağırdıktan sonra kapı açıldı. Bir adam başka bir adamı taşıyordu. Yüzüne doğru baktığımda Yavuz olduğunu gördüm. Ve sonra Yavuz'u taşıyan adam onu sandalyeye oturttu.

Şaşırmıştım. Ama göstermeyecektim.

"Yavuz iyi misin?",diye sordum sadece.

"İyiyim ben." ,dedi çok kısık ve halsiz bir sesle.Sanırım sadece ben duymuştum.

Yüzünün sağ tarafı kan içindeydi. Dövmüşlerdi. Niye o silahıyla karşılık vermemişti ki? Yüzünün sol tarafı da çizilmişti. Ama çok derin bir çizik gibi gözükmüyordu. Hafif kanamıştı.

"PİSLİK HERİFLER SERBEST BIRAKIN BİZİ",deyip çırpınmaya başladım ama hiçbir faydası yoktu.

"Önce chipi vermen lazım güzel kız.",dedi adamlardan birisi.

Yavuz'un ona çok ters bir bakış attığını görmüş gibi olmuştum. Ama ben de öyle zannetmiş olabilirdim.

"VER-ME-YE-CE-ĞİM!"

"Emredersin ama maalesef senin bu emirlerinin burda bi önemi yok. Şu kızın birtek ayakkabılarının içine bakmadık oraya da bak.",dedi sarışın adama.

Hayır oraya bakamazlardı. Chip çorabımın içinde olsa da yine de bakamazlardı. İşimi güven altına almalıydım.

Sarışın olan sağ ayağıma doğru bakmak için eğildi. Ama ben her iki ayağımında bağlı olmasına rağmen aynı anda kaldırarak ve bağlı olduğum sandalyenin arkaya doğru düşmemesi için ekstradan çaba sarf ederek adamın yüzüne bir tekme vurdum.

"AHH!"

Burnu kanıyordu. Eliyle burnunu yoklayıp kanadığını fark ettiğinde çok kızmıştı. Gözlerinden ateş çıkıyordu. İşte sanırım şimdi ecelim gelmişti. Kumral olan adama baktım, o da bana çok kızgın bakıyordu.

Zaten bu limon kafa beni öldürmezse net bu adam öldürürdü.

"SEN ,SEN NAPTIN!? ÖLDÜRECEĞİM LAN SENİ ,ÖLDÜRECEĞİM!", deyip silahı bana doğrulttu.

"YA CHİPİ VERİRSİN YADA ÖLDÜRÜRÜM SENİ HATTA BU ADAMI DA!" ,deyip Yavuz'u gösterdi.

Yavuz'un yüzünde mimik oynamamıştı. Sanırım böyle şeylere alışkındı.

"ÇOK AZ VAKTİN VAR. SON SÖZLERİNİ SÖYLE YADA CHİPİ VER KURTUL!",dedi ve silahı tam kafama dayadı.

Son sözlerimi söyleyecektim, gözlerimi kapattım ve:

"Şehit olmayı tercih ederim. Hayâllerimi gerçekleştiremeyeceğim ama yapacak bir şey yok. Allah'ım sen beni cennetine koy ,aileme ve sevdiklerime sabırlar ver! Peygamberimiz(s.a.v)'in yanında cennette ona komşu olmayı nasip eyle! EŞHEDÜ EN LA İLAHE İLLALAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDÜH-"

"Niye devam etmiyorsun?"

Son anda aklıma gelen birşeyle duraksamıştım. Ve gözlerimi açıp tekrar Yavuz'un yüzüne baktım. O da bana bakıyordu,gözlerinde hiçbir korku yoktu askine bana cesaret veriyordu. Ben de kendime çok şaşırmıştım çünkü gerçekten hiç korkmuyordum.

Aklıma gelen şey doğruydu. Bunların hepsi bir testti. Yavuz'un yüzündekiler makyajdı, çok dikkatli bakınca fark edilmesi lazımdı. Ayrıca kafama dayalı olan silahın içi boştu.

Camideki şüpheli adamlar ve keskin nişancı bu yüzden ellerinden geldiğinde şüpheli davranmaya çalışıyorlardı,daha demin kumral adamın yüzüne baktığımda anlamıştım,bu adam camideki şüphe çekmeye çalışan adamlardan biriydi ve bu yüzden Yavuz bana bu chipi vermişti.

"Geçtim mi?",diye sordum. Yavuz'a bakarak.

Yavuz da ,kumral olan adam da ,sarışın adam da aynı anda önce bana ve sonra da birbirlerine baktılar. Bakışmaları bittikten sonra sarışın adam :

"NEYİ GEÇTİN Mİ? SEN HAYÂL DÜNYASINDA MI YAŞIYORSUN?! BU ÖYLE ÇALIŞIP GEÇEBİLECEĞİN BİR ŞEY DEĞİL.CHİPİ VERMEDİN VE ÖLECEKSİN!",diye bağırdı.

Ben tekrar sordum:

"Geçtim mi Yavuz? Geçtim mi? Bir hayalimi gerçekleştirmiş olayım lütfen!"

Hepsi tekrar birbirlerine baktılar. Sarışın adam silahını indirdi ve bana gülümsedi bende gülümsedim. Biraz ağzını burnunu dağıtmış olabilirdim ama olsun. Bu adam böyle küçük şeylere takmaz diye düşündüm.

Yavuz sonunda ağzını açtı ve gülümseyerek:

"Evet geçtin.",diye söyledi.

Sarışın adam:

"Biraz ağzımı burnumu dağıttığın ve limon kafa dediğin için çok kızdım. Ama bu test olduğu için seni affediyorum. Baya da sert tekme attın." ,dedi gülerek. Bende güldüm ve "Kusura bakma." dedim.

Çok mutluydum. Bu bu ana kadar duyduğum en güzel 2 kelime "Evet geçtin." olabilirdi.Bir hayalimi gerçekleştirecektim. Kalbim heyecandan küt küt atıyordu.BEN GEÇMİŞTİM.BANA YAPILAN TESTİ BAŞARIYLA GEÇMİŞTİM,ÖLDÜRÜLMEK TEHTİDİYLE GEÇMİŞTİM!!! ÇOK MUTLUYUM ALLAH'IMM! diye geçirdim içimden. Dıştan söylememek için o kadar çok çaba sarf ediyordum ki! Bir yandan da Yavuz elimi ve ayağımı bağlayan ipi çözmüştü. Artık rahattım.

"Allah'ım çok şükür Yarabbim! Bu hangi teşkilat? Yada teşkilat mı? Yoksa direk askeriye filan mı?Ne zaman eğitim almaya başlayacağım? Ne zaman kaydımı yaptıracağız?Amacımız ne? Ne yapmaya çalışıyoruz? Sıradaki operasyon ne olacak? Hangi silahı kullanacağı-"

"Şüheda sakin ol. Öncelikle nasıl anladın bunun bir test olduğunu?"

"Birinci olarak: Camiideki adamlar ve keskin nişancı şüphe çekmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ve sen...",diyerek kumral adamı gösterdim sonra devam ettim: "Sen camideki adamlardan birisisin."

Nefes alıp devam ettim.

"İkinci olarak : Yavuz'un yüzündeki çizik makyajdı.", hepsi şaşkın şaşkın bakmaya devam ediyorlardı.

"Üçüncü olarak , sarışın olan adamı gösterdim o da bana baktı ve devam ettim. "Senin benim kafama dayadığın silah boştu. Normalde daha ağır olması gerekirdi."

"Dördüncü ve son olarak :Yavuz sen bana boşu boşuna bu chipi vermezdin. Eğer verseydin de böyle birşey olacağını kesinlikle tahmin edip,önlemini alırdın. Bunlarla anladım test olduğunu."

Sarışın olan adam:

Ya oğlum ben size söyledim Yavuz 'un yüzüne makyaj filan yapmayacaktı Nida. Direkt oraya ketçap sürecektik. Eğer ketçap sürseydik anlamazdı Şüheda. Filmlerde filan hep öyle yapıyorlar ya. Dedim ben size anlar diye! Beni dinlemiyorsunuz ki?

Kendisi dahil herkes kahkaha atmıştı.Yavuz bir ıslak mendil alıp elini yüzünü sildi. Ve hızlıca cebinden telefonunu çıkarıp ,arka kamerasını bana bakacak şekilde ayarladı. Beni çekecekti bende otomatikman gülümsedim.

"Niye beni çektin?"

"Testi geçen herkese böyle yaparlar.Adet oldu artık bu.",dedi ve o da gülümsedi. Sonra hep beraber o siyah duvarları olan odadan çıktık. Uzun bir koridorda yürüdük ve bir salona geldik. Anladığım kadarıyla burası oturup konuşmak ve dinlenmek için vardı. Sonra Yavuz bana telefonumu verdi.

"Teşekkür ederim.",deyip aldım.O sırada sarışın olan adam ve kumral olan adam anladığım kadarıyla operasyonların yapılıp,konuşulduğu yan taraftaki büyük odaya geçtiler. Bizim Yavuzla daha konuşmamız gereken şeyler vardı.Sonra telefonuma gelen çağrılara baktım. Normalde olsa annem beni bin kez arardı. Ama hiç aramamıştı. Acaba birşey mi olmuştu?

"Annemler çok merak etmişlerdi-"

"Annenlerin haberi var.",deyince ufak çaplı bir şok yaşadım.

"Ne?Nasıl?"

"Haber vermiştim onların haberi var."

Başımı salladım sonra Yavuz:

"Herşeyi anlatacağım,ancak bazı şeyleri yavaş yavaş öğreneceksin.Öyle çat diye operasyonlara giremezsin, dedi ve devam etti:

"Tebrik ederim,çok dikkatlisin. Görsel hafızan çok iyi.Seni seçmemizin yani seçmesinin sebeplerini anlatır müsteşar bir ara. Kumral olan adam Poyraz. Senin limon kafa dediğin-ki bence çok uydu ona- Emir. Bir de Oflaz ve Nida var. Oflaz hacker. Başkanımız Mete. Bazen o operasyonu yönetiyor ,bazen ben yönetiyorum. Herkesin kod adı var onları da söyleyeceğim. Sana da ilerde kişilik özelliklerine ve yeteneklerine göre veya direk istediğimiz bir kod adını veririz, kendin de seçebilirsin neyse o şuan çok önemli değil."

"Bu teşkilat Halk İstihbarat Teşkilatı. Diğer teşkilatlardan farkı sadece halkın güvenliğinden sorumlu olması. Yani mesela herhangi bir bomba,suikast,yada direkt silahlı saldırı gibi işlerle ilgileniyor. Bunlara engel olabilmek içinde bazen bazı teröristlerin yada bu planlamayı yapan örgütün peşina takılıyoruz. Şu an burası dinlenme odası. Seni tuttuğumuz oda da sorgu odası. Şurası da..." ,deyip bulunduğumuz odanın yan tarafındaki büyük odayı gösterdi,tahmin ettiğim gibi orası operasyonların konuşulduğu yerdi.
"Salon.Genelde operasyon planlamalarını orda yapıyoruz. Kimseyle çalışmıyoruz. Sadece halka yapılan saldırıları,suikastleri engellemeye çalıştığımız için birine de bağlı değiliz. Şu an Erzurumdayız ama bazen bölge  değiştiriyoruz. Bazı operasyonlar tek halkla da sınırlı olmayabiliyor. Dediğim gibi şuan için biraz arka planda olucaksın. İlk baş eğitim alman gerek özellikle silah için. Seni çalıştıracağız. Şimdilik bu kadar."

"Anneme söyleyecek miyim teşkilatı?"

"Annenin haberi var her şeyden."

"Ne? Sadece beni test ettiğinizden haberi yok muydu? Teşkilattan filan da mı haberi var?"

"Seni test ettiğimizden,teşkilattan,eğer testi geçersen aramıza girip ,eğitimlerden geçip ,operasyonlara katılacağından var şimdilik. Aşırı fazla bilgisi yok ki zaten sende veremezsin. Bazı şeyler gizli kalmalı. Mesela başka bir şehre veya ülkeye gittiğimizde-eğer gidersek- sadece gittiğinden haberi olucak. Ülkeyi genelde çok nadir söylüyoruz. Ve kimliğini,bir teşkilatta çalıştığınıda,istihbaratçı olduğunu da kimse bilmeyecek. Annen haricinde."

"O zaman bana neden kimliğini gösterdin?"

"Yoksa bana güvenmezdin.Ve zaten teste tâbi tutalacağın için bilmen gerekiyordu."

"Teste tutulacağım en baştan beri belli miydi yani?Herşey planlı mıydı?Camide bombalar olması planlı mıydı peki? Yani siz mi ayarladınız?"

"Hayır.Camideki bombalar bir anda ortaya çıktı.O gerçekten planlanmış olan birşeydi,bizim planlamamız da yoktu. Bizde bunu öğrenince orda da seni test etmek istedik ve başarıyla geçtin."

"Herşey baştan belliydi yani."

"Evet. Senin bu teşkilata gireceğin,teste tabii tutulacağın,herşey belliydi."

"Neden ben? Ayrıca annemin haberinin olduğunu söylemiştin,nasıl kabul etti ki asla kabul etmezdi normalde? "

"Mete Başkan konuştu onunla. Annen çok etkilenmiş olmalı,hemen kabul etti."

"Ne söylemiş ki o kadar etkilenmiş annem?"

"Onu ben de bilmiyorum."

Annem nasıl kabul etmişti ki? Küçüklüğümden beri istiyordum asker olmayı,bir teşkilatta çalışmayı. Ama annem izin vermeyi bırak o konuyu bile açtırmıyordu. Bana birşey olucak diye çok korkuyordu.

Eyvah!

"Saat kaç?",diye sordum.

Sorgular bir ifadeyle bakarak "17.45.",dedi.

"Benim camiiye gitmem lazım.",diyerek oturduğum yerden kalktım.

"Niye camiye gidiyorsun?"

"Camiye gitmemin nedeni bir kitap almam lazım ve eve misafirler gelecek anneme yardım etmeliyim."

"Evinize biz geleceğiz biliyorsun dimi?",tek kaşı havaya kalkmıştı.

"Sen...Sende mi geleceksin?",diye sordum.

Benim nasıl aklıma gelmemişti? Ecmel asla dayısını bırakmazdı. Bir de Mete Başkan annemle konuştuğu için yüksek ihtimal annem Yavuz'u da biliyordu.

"Evet. Hatta annem de gelecek. Zeynep, Meva Teyzeyle tanışınca çok sevmiş onu ,annemi de tanıştırmış. Ecmel'de tutturunca olan oldu."

"Eee benim işte bu yüzden anneme yardım etmem lazım ya hadi görüşür-"

"Beraber gideriz."

"İyi de daha çok var. Ne yapıcağız ki o zamana kadar?"

"Diğer ekip üyeleriyle tanışırsın birde belki başkanla. Poligona da gidebiliriz sonra da camiye gideriz, alırsın sen alacağın kitabı. Daha sonrada annemleri alıp beraber sizin eve geçeriz. Uygun mudur?"

Ses tonu çok yumuşak çıkmıştı. Nasıl kabul etmeyebilir-

Sus Şüheda!

"Tamam o zaman ama ben bi anneme haber veriyim.",deyip annemi aradım.

"Selamün Aleyküm nasılsın kızım?"

"İyiyim anneciğim."

"Geçtin sanırım testi?Sesin mutlu geliyor."

"Evet geçtim çok şükür anne.Ben Yavuz ,Ecmel,Yavuz'un annesi ve Zeyneple geleceğim."

"Tamam Şüheda'm. Bende evin tozunu filan alayım hadi Allah'a emanet ol kızım."

"Sen de anne.",deyip telefonu kapattım.

Hayret! Annem hiç detay sormamıştı. Normalde neden onlarla birlikte geleceğimi,gelip ona yardım etmem gerektiğini ve bu yüzden hemen eve gelmemi söylemesi gerekip daha bir sürü şey sorması gerekiyordu. Anneme Mete Başkanla konuştuktan sonra birşeyler olmuştu ama anlamamıştım.

"Hadi gel,diğer ekip üyeleriyle tanış.",dedi Yavuz.

Ve operasyonları konuştukları büyük salona geçtik. Emir,Poyraz,galiba Mete Başkan, tanımadığım bir erkek ve bir kız daha vardı. Nida ve Oflaz olmalıydılar.

"Merhaba ben Nida.",deyip elini uzattı.

"Ben de Şüheda.",deyip elimi uzattım ve tokalaştık. Çok tatlı,sevecen biriydi.Tesettürlüydü ve iyi bir istihbaratçıya benziyordu.

"Merhaba, bende Oflaz. Bilgisayar işleri ve bir hesabı hacklemek benden sorulur. Kendimi övmek pek hoşuma gitmez ama çok iyiyimdir bu konularda.",deyip gülümsedi bende gülümsedim ve kafamı salladım.

"Şüheda,hoş geldin kızım ekibe.",dedi anladığım kadarıyla Mete Başkan.

"Hoşbuldum başkanım." ,diyerek küçük bir baş selamı verdim.

"Yavuz sana zaten bilmen gereken bilgileri söylemiştir diye düşünüyorum."

"Evet başkanım söyledi."

"Tamam yarın görüşürüz arkadaşlar."

"Görüşürüz başkanım.",dedim ve Mete Başkan gitti.

Bu salon tahmin ettiğim gibi çok büyüktü. Beni tuttukları siyah duvarları olan sorgu odası da öyleydi.

"Aramıza hoşgeldin. Öncelikle kod adlarımızı öğrenmen lazım. Yanlız bu kod adları eski türk isimlerine benziyor yani biraz öğrenmesi zor olabilir ama duya duya öğrenirsin bende duya duya öğrendim. Çabuk alışırsın merak etme. Birileri bana her zaman yardımcı olduğu için bende çok çabuk alışmıştım teşkilata.",deyip Poyraz'a baktı. Ve gülümsedi hem de en içten bir şekilde. Poyraz'da Nida'ya baktı ve o da gülümsedi. Bir kaç saniye ikiside birbirlerinin gözlerinin içinde kayboldular.

Çok tatlı gözülüyorlardı. Aralarındaki aşk ilk görüşte bile belli oluyordu.

"İnşaAllah."

"İstersen gidelim paligona.",dedi Yavuz.

Başımı salladım ,diğer herkese görüşürüz deyip karargâhtan çıktık. Yavuz arabasını gösterdi -gerçi direk istihbaratın özel arabasıda olabilir- ve bindik. Simsiyah bir arabaydı. Baya pahalıydı, yeni modellere benziyordu.

Yavuz arabayı çalıştırırken:

"Daha önce hiç atış yaptın mı?"

"Hayır."

Yapmamıştım. Ama silah nasıl tutulur,şarjör nasıl doldurulur, ve bir silahı gösterip "Bu silahın adı ne ?" diye sorsalar bilirdim. Çünkü küçüklüğümden beri silahlara ilgim vardı,ve babam da bana biraz öğretmişti.

Yola çıkmıştık. Yavuz:

"Testte kafana dayatılan silahın boş olup olmadığını nasıl anladın?"

"Çünkü boş bir silahın ve dolu bir silahın kafama dayatıldığında nasıl bir ağırlık verdiğini biliyorum."

"Daha önceden rehin mi alındın?"

"Hayır ama aslında evet."

"Nasıl oluyor o?"

"O konulara girmek istemiyorum.",dedim net bir şekilde.

"Kendinle alakalı olan hiçbir şeyi de anlatmıyorsun ama.",dedi. Koyu kahve haraleri benim açık kahveleri.e değdi. Biraz sitemliydi.

'Belki sonra anlatırım dedim ya ayrıca sende anlatıcaklarını anlatmıyorsun ama. Hani neden benim olduğumu söyleyecektin?,deyip gülümsedim. O da ukala bir sesle:

"Ben ekibime giren birinin hayatını azcık de olsa öğrenmeliyim,yani benimki daha önemli bu yüzden anlatmalısın."

"Aaaa aaaa.Bunları söylemesi gereken kişi Mete Başkan değil miydi?"

"Evet.",dedi ve bir saniye sonrada "Hayır", dedi.

"Nasıl oluyor o?", dedim. Fark etmeden gülmüştüm.

"Aaa aaa. Bunu bendim soran.Oldu mu hiç şimdi?"

" 'Oldu mu hiç şimdi' ve 'Bunu bendim soran' nasıl bir cümle acaba sorabilir miyim,anlamak için biraz uğraşmam gerekti de."

"Normal cümle işte."

"Hayır biz buna 'devrik cümle' diyoruz."

"Ha devrik ha düz. Ne fark eder?"

"Türkçeyi doğru kullanalım lütfen!" ,dedim türkçe hocalarının söylediği ses tonuyla.

"Sende iyice başımıza 'türkçeci' kesildin ve böyle giderse işimiz zor.",deyip sırıttı.

Sırıtınca çok tatlı ve komik gözüküyordu. Dayanamayıp güldüm. Ve sonra da kendime kızdım. Neden o gülüyor diye gülüyordum?

Salak mıydım ben?

"Niye güldün şimdi?",dedi adam haklı olarak.

"Güldüm işte. Neye güldüğüm ne fark eder?"

"Aaaa ama sende! Hep benim laflarımı çalıyorsun. Kopyacı kedi seni, dedi bu seferde.

"Üstüme iyilik sağlık. Hiç gül gibi kıza 'kopyacı kedi' der mi bir insan?"

Duraksadı. Ve yaklaşık bir dakika sonra:

"Ne diyeceğimi düşündümde bir an. Bulamadım maalesef. Kazandın işte. Off çok üzüldüm.",dedi ve dudaklarını çocuk gibi büzüştürdü.

Şuan tatlı gözüktüğünün farkında mıydı acaba?

Sus Şüheda!

"Evet kazandım.",dedim zafer dolu bir gülümseyişle. O da gülümsedi.Ve bir sessizlik oluştu. O sessizliği Yavuz'un şimdi açtığı şarkı bozmuştu.

♪⁠~ Nasıl başlarsa öyle bitermiş aşklar da
Yaşım, başım olmadan bildiğim bir tek şey var
Unutma, seni benden daha çok seven asla
(Bulamazsın, bulamazsın her yerde) arasan da

İnsan sahipsiz kalır ya
Anlar o zaman
Hep sendin, (hep özeldin)
Nefes almak zor

Üstüm başım, altüst olmuşum
Bana verilen candan hesap sormuşum
Bir varmışım bir yokmuşum
Acı çekerek ölmek için doğmuşum

Ömrümün en güzel yıllarında
Bi' deli kara sevdaya tutulmuşum
Haberin yok mu, zalim?
Ben, sen diye kalbimi mahvedip durmuşum.♫

{Şarkı adı: Mavi Gri ,Altüst olmuşum}

Diyordu şarkı. Bu şarkı bittikten sonra başka bir şarkı daha çaldı bunu biliyordum ve o kadar çok seviyordum ki!

♪⁠♪Her sabah doğan güneş
Bir sabah doğmaz oldu
Elleri ellerimden
Kayıp giden yıldız oldu

Gülünce ışık saçan
O gözler yaşla doldu
Ağlama, duymaz artık
Bi' varmış, bi' yok oldu

Giderken bıraktığı
Bütün renkler siyah oldu
Üzülme, anla artık
Belki de huzur buldu

Dursun zaman
"Dursun", diyorsun da
Oyun değil ki yaşamak
Sen inanmasan da
Bi' son var, anla
Herkese inat

{Şarkı adı:Manga, Dursun zaman}

"İlki değilde ,ikincisini çok beğendim.",dedim. Sırf sessizlik olmasın diye. Sevmezdim sessizliği.

Çünkü Aden şehit olduktan sonra evimiz hiç ses olmamıştı.

"İlkini bilmiyordum,bence 'bana verilen candan hesap sormuşum.' kısmı dinen sakıncalı. Ama ikincisini bende beğeniyorum.",dedi Yavuz. Şarkı biteli çok olmuştu. Nasıl o cümleyi tam tamına hatırlıyordu? Cidden asker olmak bunu gerektiyordu sanırım. Bende öyle olur muydum acaba?

"Bence de orası sıkıntılı. Dinlenmesi dinen caiz olmayabilir.",dedim. Sonra da:

"İngilizce dinliyor musun?",diye sordum.

"Yani çok dinlemem."

"Bende öyle aşırı dinlemiyorum ama mesela bence Alec Benjamin'in şarkıları çok güzel. Aşırı güzel sesi var adamın."

"Evet. 'İf l killed someone for you'  çok güzel.",dedi Yavuz. Başımı aşağı yukarı sallayıp "Evet." ,dedim.

Yine sessizlik oluştu.

"Ne kadar kaldı?",diye sordum.

"Çok az."

Yaklaşık 10 dakika sonra varmıştık. 10 dakika da başka soracak bir şey bulamadığım için sessiz bir şekilde geçmek zorunda kalmıştı. Burası baya büyük bir tarlaydı. Küçük bir ev vardı,anladığım kadarıyla silahlar ordaydı. Atış sahası çok büyüktü. O küçük eve geldiğimizde bir çekmeceyi açtı. Yavuz'un arkasında olduğum için silahları göremiyordum ama tahmin ettiğim gibi silahlar burdaydı.

"Bu silahlar burda mı duruyor hep?",diye sordum.

"Evet.",dedi önüne dönükken.

"Çalan olmuyor mu?"

"Burasını kimse bilmiyor.Sadece HİT'in yeri."

"Anladım."

Yavuz'un yanına geçtiğimde:

"Oooo...Baya varmış.",dedim ve rastgele bir silahı elime aldım. "Bu M240 mı?"

Bakışlarını üzerimde hissettim.

"Evet.Sen biliyor musun silah isimlerini?"

Başımı aşağı yukarı salladım

"Anlatacağın şeyle alakalı dimi? Geçmişinle yani. O yüzden biliyorsun silah isimlerini. En kısa zamanda dinlemek istiyorum."

Cevap vermedim.

"Şunu al istersen.",deyip daha küçük bir silahı gösterdi.M1911'di bu silahın ismi. Çok hafifti. İçinde kurşunlar olsaydı hafif olmazdı.

Kurşunlar hep çok ağırdı zaten. Ağır yaralar açmaları bu yüzdendi. Her anlamda.

"İlk baş bununla yapalım atışları. Zaten birtanesini doğru düzgün öğrenirsen hepsinle yaparsın."

"Tamam. Şarjörü yok ama bunun."

"Şurada olacaktı bir dakika.",dedi ve bulunduğumuz odanın içindeki diğer dolabın yanına doğru gidip,oranın çekmecesini açtı.

Bu ev gerçekten çok küçüktü. Gerçi zaten çokta büyük bir şey beklemiyordum. Sadece minnacık bir mutfak,banyo ve mutfakla birleşik bir oda vardı.Her şey o odadaydı.

"Heh! Buldum.Getir takayım şarjörünü.",dedi.

"Yok ben takarım.",deyip elinden aldım.

Yine şaşırmıştı. Şarjörü takmaya başlamıştım. Dikkatle beni izliyordu.

"Şaşırtıyorsun Şüheda. Sanırım atışta biliyorsun?"

"Hayır onu bilmiyorum."

"Sana kim öğrettiyse çok iyi öğretmiş.Baya çevik hareketlerle takıyorsun.",dedi.

"Teşekkür ederim. Babam öğretmişti."

"Akşama babanla tanışmak isterim.",dedi.

Ama bilmediği birşey vardı.

Benim babam da aynı Aden gibi şehit olmuştu. Bu yüzden tanışamayacaktı.

Hiçbirşey dememiştim. Çünkü eğer konuşursam dayanamayıp ağlamama ramak kalmıştı. Ağlamak istemiyordum. Hele ki onun yanında.

Evden çıkıp paligona doğru ilerledik.

"Evet...Şimdi öncelikle atış yapman için,dizlerin hafif kırık,başın düz ve omzunda dik olmalı. İki elinle silahı sımsıkı tut ki sen zaten tutuyorsun gayet güzel bir şekilde. Atışını nefes alırken yap. Elin daha az titrer. O şekilde daha kolay hedefi tuttursun. Hangi gözünle daha iyi hedef alabiliyorsan o gözünü kapatma,diğerini kapat. Ve atış yaparken hiç gerilme. Sakin ol."

Bunları dedikten sonra aynı Yavuz'un dediği gibi bir duruş pozisyonu aldım. Yavuz poziyonumu gördüğünde dudakları tatmin olurcasına gülümsemişti. Ama saniyelikti. Hemen ciddiye büründü. Onu ilk defa bu kadar ciddi görmüştüm. İşinde cidden çok iyi ve hep işini ciddiyetle yapıyordu. Ama onun haricinde o kadar da ciddi olmadığını anlamıştım. Hatta bazen şakayla karışık lafta yiyebiliyordunuz.

"Şimdi art arda 5 atış yap. En son beraber bakarız nereleri tutturmuşsun diye. Derin nefes al.",dedi.

Derin nefes aldım.Silahı çok sıkı tutuyordum. Kalbim güm güm atıyordu. İlk defa atış yapıyordum ama sakin olmak zorundaydım. Tekrar derin nefes alırken ve içimden "Bismillahirrahmanirrahim" dedikten sonra ateş ettim. Çok fazla ses çıkmıştı. Ama alışacaktım. Sonra tekrar tekrar ve tekrar 5 kere atış yaptım. Ve poligon tahtasının yanına gittik.

"Üç tane omzundan, bir tane elinden,bir tane başının yan tarafından vurmuşsun. İlk vuruşa göre iyi. Çabuk öğreniyorsun."

"Teşekkür ederim.",dedim ve gülümsedim.

Çok mutluydum Bir tane başından vurmuştum! Bu dünyada şuan benden mutlusu olamazdı.

"Mete Başkan seni seçerek iyi yapmış."

"Beni Mete Başkan mı seçti?"

"Evet."

"Demekki gerçekten çok iyiymişim." ,deyip güldüm.

"Çokta değil. Benden iyi değil mesela."

Yavuz'da gördüğüm bir şey daha vardı. Egosu.

Yandan bir bakış attım.

"Tabikide şuan olamam. Ama belki ilerde olurum, kim bilir asker. Öyle üstten üstten konuşuyorsunuz ama."

"Beni hiç geçemezsin, bak şimdi de ben atış yapayım.",dedi ve benim atış yaptığım yere geçti sonra atış yaptı.

Gerçekten çok iyiydi. 3 kalbinden 2 başından vurmuştu. Ama daha durmamıştı. Hala atış yapmaya devam ediyordu.
Poligona atış yaparak birşey çiziyor gibiydi resmen.Daha dikkatli baktığımda küçük bir şekilde "Ş" harfi ve "Y" harfi vardı.Baş harflerimizi yapmıştı. Gayet okuldaki tahtaya yazılmış gibi düzenli ve simetriktiler.

'Nasıl bu kadar nizamlı yaptın yaa.Çok iyisin.',diyecek oldum ama egosu daha da yükselmesin diye "İyiydi." demekle yetindim.

"Kıskandığın için sadece 'iyiydi' dediğin 10 kilometre öteden bile anlaşılırdı Şüheda." ,dedi. Üste çıkmaya çalışıyordu. Kabuldüm. Öyle olsundu.

"Seni kıskanmak ve ben?",dedim 'Ne o? Üstüme iyilik sağlık!' der gibi.

Bunu duyup aynı zamanda da ciddi bakışlarımı fark edince devam etti: "Tamam tamam. İleriki zamanlarda sen de öğrenirsin. Ayrıca bu sadece hedef sabitken. Daha hedef hareket ederken ve koşarken de deneyeceğiz."

"Ne zaman peki?"

"Bugün biraz daha hedef kilitliyken yapalım. Birkaç güne hareketlilere başlarız. İlk baş sadece koşarken atış yapmaya çalışacaksın. Sonrasına bakarız. Daha dövüş eğitimi de alman lazım."

"Hepsini yapacağım inşaAllah."

                             ~~~~~~~~~~

Biraz daha atış yapmıştık. Gittikçe daha güzel atıyordum ve yorulmuştum. Artık Ecmel'i ,Zeynep'i ve Yavuz'un annesini almamız gerekiyordu.

Yolda giderken:

"Yavuz birşey soracağım."

"Sor tabiki. İzin verdim."

Ondan izin alan yoktu ki! Neyse bunu boşverdim. Sadece ters bir bakış attım.

"Poyraz ve Nida birbirlerini seviyorlar di'mi?"

"Evet. Hemen belli oluyor değil mi?"

"Evet evet ,çok yakışıyorlar. MaşAllah."

"Aynen.",dedi ve bana baktı. Neden baktığını anlamadım ama gülümsedim. Zaten en iyi yaptığım şey buydu sanırım,her yerde gülümsemek.

"Nida teşkilata girdiğinde çok sataşıyorlardı birbirlerine. Hatta Poyraz bana 'Ben bu kızı hiç sevmedim,çok gıcık. Gitsin başka yere.' demişti.

"Sonra da kör kütük aşık oldular işte. Bir de birbirlerini sevdiklerini öğrendikten sonra Poyraz Nida'nın operasyonlara gelmesini istemiyordu. Nida'ya zarar gelecek diye çok korkuyordu.
Nida'da gelmek istiyordu doğal olarak. İşte bu yüzden baya kavga ettiler. Her gün kavgalarını duymaktan bıkmıştım."

"Sonra?"

"Sonra anlaşma yapmaya zorladık onları. Başka türlü bitmeyecekti kavgaları çünkü. Anlaşmaya da Poyraz hiç yanaşmadı. "

"Anlaşmada Nida'nın operasyonlara giderken çok dikkat edeceği ve her operasyona gitmeden önce Poyraz'a kendisine zarar gelmeyeceği için söz vereceği,kendine çok dikkat edeceği yazıyordu."

"Aslında iyiymiş. Yani belki Poyraz'da azcık de olsa rahat olur çünkü söz veriyor."

"Ama aksine hiç rahat olmadı. Zorla imzalattırdıktan birkaç hafta sonra Nida omzundan vuruldu. Ve operasyona gitmeden de söz vermişti Poyraz'a.Poyraz sonra delirdi tabiki."

"Nida bilerek kendine zarar gelmesine izin vermeyeceğine göre başka birşey için yapmıştır belki."

"Evet. Poyraz'ın önüne atladı."

"Ne? Gerçekten mi?"

Başını aşağı yukarı sallayıp beni onayladı.

Şaşırmıştım. Ölümüne sevmek bu oluyordu demek ki.

"Çok seviyor o zaman."

"Nida'nın sevgisine x verirsek,Poyraz'ın sevgisi 10x olur bu arada.Poyraz net daha çok seviyor bence.", bu sefer egosu hemcinsleri içindi.

"Ya da senin hemcinsin olduğu için onu daha çok anlıyor olabilir misin? Yani o yüzden onun sevgisi sana daha çok gibi geliyordur belki de?"

"Benim hiç sevgilim olmadı ki? Ki ben eğer helal daireyi aşacaksa o kişi ,asla istemiyorum. Helal daireyi geçmeyeceksek beni gerçekten seven,dinine bağlı birisini istiyorum. Daha nasip olmadı.",dedi.

Bende aynı şekilde istiyordum.Kesinlikle dinine bağlı birisi olucaktı ve evlenene kadar helal daireyi aşmayacaktık. Ben bunları düşünürken Yavuz derin nefes aldı.

Sonra çok aşırı kısık bir sesle "Sanırım doğru kişiyi buldum."gibi bir şey dedi. Yani ben öyle anlamıştım ama emin değildim çünkü çok kısık bir sesle söylemişti. Doğru mu duydum yanlış mı duydum diye test etmek için:

"Ne dedin?"

"Yok birşey. Neyse ne diyordum?"

Belki bir kadın vardır,diye düşündüm.Böyle bahsettiğine göre ona göre en doğru kişi o gibiydi. Helal daireyi geçmek istememesi çok hoşuma gitmişti.

"Nida'nın sevgisi x olursa Poyraz'ın sevgisi 10x olur demiştin. Bende belki senin hemcinsin olduğu için onu daha çok anlıyor olabilirsin,o yüzden sana daha fazla geliyordur Poyraz'ın sevgisi demiştim."

"Heh,evet. İşte ben kavgalarına dönüyorum."

"Dönmeden birşey soracağım."

-Dinliyorum.

"Senin sevgilin olmaması...,diye başladığım sırada Yavuz çok derin bıkkın bir nefes aldı. Ama devam ettim."Senin sevgilin olmaması onu anlamayacağın anlamına gelmez ki?"

"Evet gelmez. Ama ben öyle hissediyorum."

"Tamam ,sen devam et hadi."

"İşte Nida Poyraz'ın önüne atladığı ve omzundan vurulduktan sonra Poyraz gerçekten çok kızdı. Bunu zaten söylemiştim. Sonra Nida'nın asla operasyonlara gelmemesi gerektiğini söyleyip duruyordu. Bir gün Mete Başkan'a da söyledi. Sonra Mete başkan Poyrazla konuşup çok şükür Poyraz'ı ikna etti. Öyle işte. O gün bugündür birbirleriyle kavga etmiyorlar."

"Anladım. Bir şey soracağım konuyla biraz alakasız ama."

"Dinliyorum.",dedi tekrardan.

"Sence sevgili olmak,zinaya girer mi? Yani şöyle mesela sevgililer illaha birbirlerine dokunacaklar diye bir kayda yok. Dokunmadan da sevgili olabilecekleri için birşey olmaz bence."

"Ben de senin gibi düşünüyorum. Yani sevgili olmak demek illaha birbirlerine dokunacaklar demek değil. Birbirlerine dokunmadan da görüşebilirler,birbirlerini sevmeye devam edebilirler. Bu yüzden eğer dokunmadan olacaksa zinaya girmez. Zaten dinimizce de en uygun bu şekilde."

Bu günlerdir düşündüğüm bir soruydu. Ki bence en mantıklı cevabıda bu şekildeydi. Yavuz'un aynı benim gibi düşünüyor olması,dinine bağlılığını gösteriyordu. Demek ki gerçekten dikkat ediyordu bu konulara. Bu zamana kadar gördüğüm en doğru kişiydi Yavuz.

"Ayrıca bir söz vardır,biliyorsundur.'Sen temiz kal ,Allah sana benzeyeni zaten sana verecektir'",dedim.

Yavuz yine çok kısık bir sesle"Amin"demişti.

Yaklaşık 10 dakika hiç konuşmadık. Hemen sessizliği bozmak için bir şey demem gerekiyordu. Aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Kod adlarınız neler?"

"Benimki barlas, Emir'in ki sniper, Poyraz'ın ki kartal, Nida'nın ki alçin, Oflaz'ın ki hacker."

"Tamam. Oflaz'ın ki çok basit zaten. Emir sanırım keskin nişancı olduğundan dolayı sniper dimi?"

"Evet."

Yavuz bir eve doğru arabayı park edince anlamıştım geldiğimizi. Zaten Ecmel,Zeynep ,Yavuz'un annesi hemen evin kapısının önünde hazır bekliyorlardı. Ben arka koltuğa geçmek için ayaklanmaya çalıştığımda Yavuz:

"Arkaya geçmene gerek yok.",dedi.

"Ama annen gelecek."

"Olsun bir şey olmaz."

"Ayıp olur kadına. O binsin. Sanki gelin miyim ben? Tövbe tövbe." ,dedim. Biraz garip olmuştu dediğim şey. Yavuz'un bakışları değişmişti. Anlamamış gibi bakıyordu. Sonradan öksürüp:

"Birşey olmaz dedim ya."

"Hayır katiyyen olmaz.Ayıp olur annene, arkaya geçiyorum ben. Hem Ecmel'de öne binemez zaten yaşından dolayı. Şimdi beni ister."

"Dayııı.",diye koşmaya başladı Ecmel. Ben de o sırada arabadan inmiştim. Yavuz'da inmişti.

"Kimi isteyeceğini gördük Şüheda Hanım.",deyip güldü ve Ecmel'e sarıldı. Sanırım yine laf yemiştik.

"Öğretmenim sen üzüldün mü ilk sana sarılmadığım için?"

"Hayır Ecmel'im. Üzülmedim tabiki. Bir de bana öğretmenim demene gerek yok.Onu camide dersin tamam mı?"

"Tamam. Sen zaten çok yakın oldun bize artık. Evin kızı gibisin." ,dedi sonra da kafası karışmış bir şekilde "Ama zaten bu evin başka kızı olamayacağına göre evin yeni kızına gelin diyorlardı. Öyle duymuştum ben. Ama neden 'gelin' diyorlarki? Eve geldiği için mi o kız? Ama gelin ,siz ile olur. O zaman geline neden 'gelsin' ya da 'gelmiş' demiyorlar anlamadım. Neyse hem annem,anneannem ve dayım seni konuştular dün. Bu yüzden Şüheda abla diyebilirim."

Gülmemi tutmaya çalışırken aynı zamanda şaşkındım.

Ne?!

Hangi birine şaşırsam bilememiştim. Bir anda  vatana millete beni gelin ilan etmesine mi, dün beni konuşmuş olduklarına mı, onlara çok yakınmış gibi gözükmeme mi? Gelin kavramını arkadaşlarından öğrenmesine mi? Gelin kavramının neden 'gelsin' olmadığına mı? Bunları herkesin duymasına mı?

Kafam karışık bir şekilde Ecmel'e bakıyordum sadece. Utanmıştım, yanaklarıma inen sıcaklığı hissediyordum. Bu yüzden başımı kaldırıp kimseye bakamadım.

"Ecmel! Hadi bin arabaya.",dedi Zeynep.

Allah'ım Zeynep ablayı yarattığın için sana şükürler olsun Yarabbim. Herkesi yarattığın için şükürler olsun Allah'ım ama bu Zeynep kulun için ayrıca şükürler olsun Allah'ım.

Ecmel annesinin dediğini hiç takmayıp başını Yavuz'a çevirdi.

"Ama dayıı! Yalan değil kinek? Annemler ve sen hep Şüheda ab-"

"Ecmel!", dedi Yavuz uyarıcı bir sesle. Ecmel:

"Tamam tamam yaa bişiycik demedik",dedi.
ve arabaya bindi.

"Şüheda abla sende gelsene benim yanıma."

"Geliyorum.",deyip arabaya bindim. Sonra da Zeynep ve Yavuz'un annesi de arabaya bindi. Yavuz'un annesi öne binmişti.

"Selamün Aleyküm Şüheda.",dedi Zeynep gülümseyerek.

"Aleyküm selam.", ,deyip gülümsedim.

"Bu annem Züleyha.",deyip ön tarafta oturan  annesini gösterdi.

"Selamün Aleyküm kızım. Sen ne kadar güzelsin böyle. MaşaAllah MaşaAllah. Evli misin sen?"

Dur Bismillah be Züleyha teyze!

Yavuz arabayı çalıştırmaya çalışıyordu. Züleyha Teyze bunu söyleyince öksürmeye başlamıştı.

"Helal oğlum helal. Bak yanında su var. İçiver ondan."

Yavuz suyu içtikten sonra Züleyha Teyze devam etti:

"Ee evli misin kızım?",diyen bakışları ısrarla cevap istiyordu.

Yavuz sıkıntılı bir nefes verdi.

Benim için çok sıkıntı değildi. Ama tabi sormasa daha iyi olabilirdi.

"Değilim Züleyha Teyze.",dedim sakinlikle.

"Birisi var mı peki?",diye sordu tekrardan.

Niye bunları soruyor gerçekten hiç anlamamıştım. Bir kaç saniye sessizlik oldu.

Yavuz arabanın iç dikiz aynasından bana bakıyordu. Göz göze geldik.

"Yok Züleyha Teyze.",dedim.

"Şimdiye kadar nasıl evlenmedin sen bu güzellikle.MaşAllah ,MaşAllah...Ecmel hep bahsediyordu zaten senden de.Yavuz da bahsedi-"

"Anne! Şüheda'yı çok sıkmıyor musun? Belki evlenmek istemedi?",dedi hafif kızgın bir ses tonuyla. Ama kızmamıştı.

"Haklısın oğlum. Kızım ,sende kusura bakmayıver."

"Sorun değil.",dedim. Ortamı yumuşatmak için hoş bir şekilde söylemiştim.

"Meva teyze çok tatlı bir kadınmış. Onunla tanışınca bende hemen annemi de tanıştırmak istedim. İyi anlaşırlar diye düşündüm. Birkaç gün sonra da annem de Meva teyzeyle tanıştı.Şimdide görüşmek istediler.

"İyi olmuş. İstediğiniz zaman gelin."
'gelin' derken aklıma Ecmel'in dedikleri geldi. Hem utandım hem de gülme geldi. Gülmemek için dudaklarımı dişledim. Sonra da devam ettim "Annem de çok mutluydu siz geleceksiniz diye."

"Evet zaten evler de yakın. Böyle görüşürüz ara sıra.",dedi Züleyha teyze.

Başımla onayladım.

"Sen şimdi teşkilatta mı çalışacaksın kızım?",diye sordu Züleyha teyze.

"Evet."

"Allah kolaylık versin sizlere."

"Amin Züleyha Teyze."

O sırada bizim eve gelmiştik. Annem geldiğimizi görünce kapıyı daha araba park edilmeden açtı. Çok mutlu görünüyordu yine. Sonra arabadan indik ve evin önüne geldik.

"Hoşgeldiniz,hoşgeldiniz. Buyrun geçin içeri. Aa,hoşgeldin Ecmel. Nasılsın bakalım?",derken annem bende ayakkabılarımı çıkarmaya çalışıyordum.

"İyiyim Meva teyze sen nasılsın?",dedi Ecmel. Çok tatlıydı. Şapşik bir şeydi.

"İyiyim bende anam şu yanaklara bak!",deyip Ecmel'in yanaklarını sıktı annem ve devam etti "Yerim seni kız!Hadi girin içeri hava soğuk."

Herkes içeri girerken en son Yavuz ile ben kalmıştık. Elini öne doğru uzatıp önceliği bana verdi. Gülümseyip bende girdim içeriye.

"Selamün Aleyküm.",dedi Züleyha teyze. Ve annemle ikisi birbirlerine sarıldılar.

"Aleyküm selam.Uzun zamandır görüşmüyorduk Züleyha. Çok özledim seni."

"Meva Teyze, en sonki görüşmeniz üzerinden bir hafta geçti sadece.",dedi Zeynep.

"Çook uzun bir süre işte.Böyle olmuyor ama daha sık gelin.",dedi annem gülerek.

Anlaşılan annemin 'Yeni kankası' Züleyha teyzeydi.

"Hoşgeldin Yavuz oğlum."

"Hoşbuldum Meva teyze.Nasılsın?",diyerek elini öptü annemin. Annem "MaşAllah ne saygılı bir çocuk." ,derken ben başımı öne eğdim.

"İyiyim. Sen nasılsın Meva teyze?"

"Bende çok şükür iyiyim oğlum. Allah razı olsun."

"Şüheda zorladı mı sizi?Kesin chipi vermeyeceğim diye tutturmuştur.",diye devam etti annem.

Annem chipi nerden biliyordu?

"Anne bilmediğim için doğal olarak vermedim,direndim."

"İyi yapmışsın Şüheda'm. Allah sizlere yardım etsin,dedi annem.

"Hadi geçin geçin içeri oturun şöyle. Heh!Bak tam aradığım misafir tipi Ecmel Hanımda! Nasılda rahat rahat yayılmış koltuğa. Aferin sana kız! Hiç utanmadan otur. Kendi evin gibi."

Ecmel gerçekten de evin sahibiymiş gibi koltuğa yayılmıştı. Annemin dediğinden sonra güldü:

"Koltuklarınızda çok rahatmış Meva Teyze."dedi Ecmel gülerek.

"Seni yerim bak ben!" ,dedi annem.

"Tabi ben yiyip bitirmezsem sanada sıra gelir annneciğim,deyip Ecmel'i gıdıklamaya başladım.

"Haha!Ayy d-dur.Şü-Şüheda abla durrr! Ahaha."

"Şapşik şey seni!!"

En son "Şapşik" kelimesini Aden'e söylemiştim. Ben Ecmel'i asla bir öğrencim olarak değil,kardeşim olarak görüyordum. Aden'e çok benziyordu. Sarı saçlarıyla,gülmeleriyle,gözleriyle...Her şeyiyle aynı Aden gibiydi. Ve ilk defa Aden'i hatırlatan şeyi çok seviyordum. Normalde sırf bana kardeşimi hatırlatıyor diye kendi ismim olan Aden'i bile kullanmazken Ecmel'i çok seviyordum. Ecmel'i de kaybedemezdim. O çok değerliydi benim için.

"T-tamam Şühed-Şüheda ab-la.Ahaha! Şüheda ab-la yeter.Boğul-boğulacağım şimdi,dedi hala gülüyordu. Bunları dedikten sonra gıdıklamayı bırakmıştım. Yavuz'a baktım.O da bizi gülerek izliyordu.

Herkes oturmuştu. Ecmel benim yanımdaydı,Ecmel'im yanında da Yavuz vardı.Karşı koltuğada Zeynep,Züleyha teyze ve annem geçmişti.

"Hayırlı olsun yeni işin Şüheda.",dedi Zeynep.

"Sağol."

"Yavuz oğlum ben şimdi Şüheda eğer bir göreve filan giderse ve Allah korusun birşey olursa hiç haber alamayacak mıyım?",dedi annem.

"Yok Meva teyze.Tabi alacaksın. Ama her şeyi söyleyemez. Zaten benim yanımda çalışacak. Ben ona bakarım merak etmeyin,dedi ve bana bakarak gülümsedi.

"Aaaaa aaaN Oldu mu hiç şimdi?Ben kendime bakarım. Zahmet etmenize gerek yok."

"Kızım!Olur mu hiç öyle şey? Baksın tabi. Daha eğitimlerden filan geçmedin. Onlar kadar iyi değilsin,operasyonlara çıkmadın."

"Anneciğim öğreneceğim işte. Ben kendime her türlü bakarım,sen merak etme. Ayrıca sen nasıl ikna oldun?Küçükken sana 'büyüyünce babam gibi asker olacağım, silahları düşmanlara sıkacağım' dediğimde o gün bana 'asla asker olamazsın,olmayacaksın' demiştin?Ve ben sana her tekrarladığım da da hep aynı şeyleri söylüyordun."

"Sonra anlatacağım kızım.Şimdi sırası değil."

Derin nefes aldım. Yavuz bilmiyordu,Mete Başkan da söylememişti. Ve ben bir an önce öğrenmek istiyordum.

"Baban asker mi?",diye sordu Yavuz. Aslında bu cümlenin düzeltilmiş hali "Senin baban asker miydi?"olması gerekiyordu.

"Evet.",dedim.

"Nerde çalışıyor,belki tanıyorumdur."

"Nerede çalıştığını bilmiyorum. Tanıdığını da zannetmiyorum."

Bilmiyordum ve bilmemek canımı yakıyordu. Belki de babamda HİT'te çalışmıştı? Yavuz irdelemedi.

Bir süre sonra annem,Züleyha Teyze ve Zeynep konuşmaya dalmışlardı. Ecmel'de Yavuz'la oynuyordu. Bende bari kahve yapayım,düşüncesiyle herkese kahveyi nasıl içtiklerini sordum.

"Ben şekersiz içerim.",dedi Yavuz.

Tamam,deyip mutfağa gidip kahve yapmaya başladım.

O sırada düşünüyordum. Yavuz'un hayatında gerçekten birisi mi vardı? Niye öyle demişti? Kıskanıyor muydum? Hayır kıskanmıyordum.

Evet kıskanıyordum. Sanırım gerçekten kıskanıyordum. Bu düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Ama olmuyordu. Hep aklımda Yavuz vardı. Birisi olamazdı değil mi? Bence olamazdı. Ayrıca olsaydı şuan burda olmazdı ki? Ne saçmalıyorsun Şüheda? Belki daha sevgili olmadılar? Ayrıca sevgilisi olduğunda da 7/24 onun yanında olmayacak ki? Hem annesi de geldi? Belki annesi ve Ecmel gelecek diye geldi? Beni niye korumak istedi? Çünkü sen daha acemisin. Tabikide sana bu yüzden daha fazla dikkat edecek. Off! Şu an düşündüklerim çok saçmaydı. Bunu fark ettiğimde çoktan kahveleri yapmıştım. Özellikle Yavuz'unkine çok dikkat etmiştim. Nasıl şekerli içmiyordu? Çok acıydı bence şekersiz hali. Bak yine Yavuz'u düşünüyordum! Acaba bende mi şekersiz içmeye başlasam? Evet evet öyle yapmalıydım.

Sonra kahveleri koydum. Yanlışlıkla bir fincan eksik koymuştum. Allah'tan daha kahve vardı. Ama fincanların olduğu çekmece biraz üstteydi ve benim boyum yetişmiyordu. Çareyi sandalyeye çıkmakta buldum,sandalyenin oturma yeri sağlam değildi. Bunu biliyordum. Zaten daha önce çıkıp aldım,yine alırım ,düşüncesiyle sandalyeye çıkıp ,fincanı aldığımda Yavuz "Şüheda" diye seslendi. Ben tam arkama dönmeye çalışacakken sandalyeden kırılma sesi geldi. Düşüceğimi anlayınca refleksle gözlerimi kapattım,yüksek ihtimal başım tezgaha çarpacaktı.
Bir süre başımın tezgaha çarpmasını beklemiştim,ama çarpmamıştı. Gözlerimi açtım. Yavuz beni tutuyordu ve başımın çarpmamasını sağlayıp sert düşmemi de engellemişti. Başımı azcık kaldırınca Yavuz'un yüzünü gördüm,endişeli gözüküyordu.

"İyi misin?",diye söylerken ben pozisyonumuzu fark edip geri çekilmiştim. Fincanda kırıldığı için bir parçası sadece çok hafif parmağımı kesmişti,onun haricinde bir şeyim yoktu.

"İyiyim be-"

"Parmağın kanıyor Şüheda."

"Yavuz,dur!", dedim ama bir işe yaramadı. Çoktan yara bandı almaya gitmişti. Annemler ve Ecmel'de sesi duymuş olacak ki herkes bir anda mutfakta kesilmişti.

"Şüheda,iyi misin kızım?Ne oldu? Ah kızım ben sana o sandalyeye çıkma demedim mi? Çocuk gibisin yaa! Elini mi kesti fincan?",diye annem neredeyse sorulacak soruların hepsini tek nefeste sormuştu.

"Anne dur dur. İyiyim ben. Çok hafif kesti sadece ,bir şeyim yok."

O sırada Yavuz yara bandını bana vermişti. Hemen yapıştırdım. Aslında gerek yoktu,çok küçük bir çizikti ve az kanamıştı ama yinede yapıştırmıştım çünkü yapıştırmasaydım annemin kızgın bakışlarına maruz kalacaktım.

"Şüheda abla iyi misinn?Çok acıyor mu elin?",diye sordu Ecmel. Yanıma geldiğinde bende yere çöktüm. Elime bakmaya çalışıyordu.

"Hayır,hayır Ecmel'im. Hiç acımıyor. Normalde yara bandına bile gerek yoktu ama dayın getirdiği için yapıştırdım bende."

"Benim suçum, bir anda gelip korkuttum seni.",dedi Yavuz.

"Senin suçun değil. O sandalye zaten sağlam değildi. Ayrıca teşekkür ederim,düşmemi engelledin."

Sonra annem ve Yavuz kırık sandalyeyi kaldırdılar. Zeynepte fincan kırıklarını topladı. Ve benim uzanamadığım,sandalyeye çıktığım sonrada uğruna düştüğüm fincanı da Yavuz aldı. Benden uzundu. Tabii bu yüzden alması kolaydı. Sandalyeye çıkıp düşmesine gerek kalmıyordu. Sonra o fincana da kahve koydum ve salona geçtik.

Annem,Züleyha teyze ve Zeynep konuşuyorlardı. Ben de ara sıra dahil oluyordum. Aynı zamanda da acı kahvemi içiyordum,pardon içiyorduk. Normalde çok acı gelirdi ama şuan tatlı gelmişti.

"Kahve çok güzel olmuş ellerine sağlık.",dedi Yavuz.

"Afiyet olsun.",dediğinde göz göze gelmiştik. Sonra bir anda "Özür dilerim." ,dedi. Beni korkuttuğunu ve o yüzden düştüğümü sanıyordu hâlâ.

"Yavuz bak kaç kere dedim senin suçun değil."

"Babandan dolayı özür dilerim. Bilmiyordum şehit olduğunu. Sen kahve yapmaya mutfağa gidince annenden duydum. Allah rahmet eylesin."

"Vatan sağolsun. Önemli değil. Özür dilemene gerek yok."

"Hayır önemli. O an ne düşündüğünü çok iyi biliyorum. Bende daha önce böyle birşey yaşamıştım,söyleyemedin o an. Anlıuorum seni."

"Yoksa seninde mi baban...",devamını getirememiştim. Yavuz anlamıştı.

"Evet benim babamda şehit oldu.Trafik kazasında. Ama kasıtlı yapılan bir trafik kazasıydı."

"Allah rahmet eylesin. Başın sağolsun. Kasıtlı olması babanın da asker olmasından dolayı gerçekleşir anca. Asker miydi?"

"MİT'te çalışıyordu. Seninki de MİT'te çalışıyormuş."

"Nasıl?! Ben bilmiyordum MİT'te çalıştığını. Kim söyledi sana?"

"Annen."

Hiçbir şey dememiştim. Annem bana söylemeyip Yavuz'a söylemişti. Annem zaten babam şehit olduğundan beri hiç babamla alakalı bir konuyu açmaz ve konuşmazdı. Belki o yüzden söylememiştir,diye düşünerek onu anlamaya çalıştım.Ona kızgın değildim,ama biraz kırgındım.

Ecmel bir anda kucağıma atlayıp:

"Şüheda abla hani bize bir sınav yapacaktın ya... Sonra da ödül vardı, bizi parka götürecektin. Hazırladın mı sınavı?"

Eyvah! Ecmel söyleyince aklıma gelmişti biz camiden o kitabı almayı unutmuştuk.

"Kitabı almayı unuttuğum için daha  hazırlayamadım. Ama yarın gidip alırım ,Pazartesiye kadar da hazırlamış olurum. Tamam mı birtanem?"

Hevesle başını aşağı yukarı salladı.

"Tavşanlar sınıfı olarak sınavı geçiceğiz. Sonra da parka gideceğiz.Yehu! Yaşasın!"

"Şuna bak şuna! Nasılda kazanacağından emin.",diyerek yanağından makas aldım.

"Evet eminim. Çünkü her şeyi biliyorum ve bildiklerimi de tüm arkadaşlarıma öğrettim.Çalıştım da ayrıca."

"Kendin mi çalıştın?"

"Hayır.Dayım çalıştırdı."

Yavuzla göz göze geldik. Gülümsedi. Ben de ona bakarak:

"Aaa,o zaman parka gitme ihtimaliniz daha da arttı."

"Evet evet işte.O yüzden gideceğiz. Di'mi dayı? Sen de gelecek misin?"

"İşim olmazsa neden olmasın?"

"Yaşasın! Süper dayım benim be! En süper dayı sensin dayı!"

"Süper Ecmel'im benim be!",dedi Yavuz. Ve Ecmel'i gıdıklamaya başladı.

"Yaa!D-dayı dur bak! Bi biriniz bi biriniz yettiniz canıma heee!",diye isyan ediyor bir yandan da kahkahalarla gülüyordu.

"Ooo laflara bak! Büyümüşte küçülmüş. Cadaloz kız!",deyip bende gıdıklamaya başladım. Sonra Ecmel'de Yavuzla beni gıdıklamaya başlayınca işler iyice oyuna dönmüştü. Resmen çocuk gibi gıdıklamaca oynuyorduk. Ama eğlenceli olduğunu inkâr edemezdim.

En sonunda herkes yoruldu. Cidden çok eğlenmiştim. Bu halimizi gören Züleyha teyze:

"Çok yorulmuşsunuz,her yerinizden ter akıyor. Savaş mı yaptınız böyle?"

"Evet babaanne. Gıdıklamaca oynadık. Ama dayım ve Şüheda abla haksızlık yaptılar. Birlik oldular. Ben tek kişi savaşmaya çalıştım onlarla. Küçücük boyumla onları nasıl yeneyim ki ben?",deyip dudaklarını büzdü. Yerdim bu şapşiği.

"Aaa aa. Öyle mi olmuş!? Yenilmiş misin sen?",dedim.

"Evet.",dedi. Sonradan Ecmel'e dank etmiş olacak ki hemen düzeltip "Hayır ama babaanne. Yine de ben yendim onları."

Herkes güldü.

Züleyha teyze bir yandan gülüyor biryandan da:

"Ben senin tarafındanım Ecmel.",diye söyledi.

"Sağol babaanneciğim.",deyip öptü Ecmel Züleyha teyzeyi.

"Biz artık kalksak mı?Ecmel'in uyku vakti geldi. Mızmızlanıyor sonra.",dedi Zeynep.

"Biraz daha dursaydınız Zeynep."

"Gidelim gidelim Meva teyzeciğim. Sonra yine geliriz biz, geç oldu. Ecmel'in artık yatması lazım.",dedikten sonra kalktılar ve kapıya doğru gittiler.

"Allah' a emanet olun.",dedim. Fark etmeden de olsa Yavuz'a bakmıştım ve göz göze gelmiştik.

"Siz de Allah'a emanet olun.",dedi Yavuz.

"Görüşürüz Ecmel'ciğim."

"Görüşürüz Şüheda abla.",deyip el salladı.

Vedalaştıktan sonra arabaya binip,gittiler.

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

288K 18.4K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
95.3K 1.7K 42
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.
3M 162K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
22M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...