sometimes all I think about i...

By goandcrylittlegirl

53.8K 4.1K 4.8K

+18 Okulun popüler çocuğu Dylan, okula yeni gelen Thomas'a her geçen gün kendini daha da kaptırırken ne yapac... More

Sometimes All I Think About Is You •dylmas
STAY -1-
STAY -2-
STAY -3-
STAY -4-
STAY -5-
STAY -6-
STAY -7-
STAY -8-
STAY -9-
STAY -10-
STAY -11-
STAY -12-
STAY -13-
STAY -14-
STAY -15-
STAY -16-
STAY -17-
STAY -18-
STAY -19-
STAY -20-
STAY -21-
STAY -22-
STAY -23-
STAY -24-
STAY -25-
STAY -26-
STAY -27-
STAY -28-
STAY -29-
STAY -30-
STAY -31-
STAY -32-
STAY -33-
STAY -34-
STAY -35-
STAY -36-
STAY -37-
STAY -38-
STAY -39-
STAY -40-
STAY -41-
STAY -42-
STAY -43-
STAY -44-
STAY -45-
STAY -46-
STAY -47-
STAY -48-
STAY -49-
STAY -50-
STAY -51-
STAY -52-
STAY -53-
STAY -54-
STAY -55-
STAY -56-
STAY -57-
STAY -58-
STAY -59-
STAY -60-
STAY -60-
STAY -61-
STAY -63-
STAY -64-
STAY -FİNAL-

STAY -62-

442 36 76
By goandcrylittlegirl

Biz geldik.

Zaman atlaması yaptım. En son Dylan ameliyata girmişti, bu ameliyattan dört ay sonrasına ait.

Yorum ve vote gelmedikçe bölüm de gelmeyecek.

İyi okumalar!















Dört Ay Sonra

Yattığım yatakta, odamın camından dışarı bakmaya devam ettim. Sırtımı yastığıma yaslamıştım ve ayaklarımı uzatmıştım, üstümde yatak örtüm vardı. Dizi izlemekten sıkıldığım için resim çizmiştim. Sonra resim çizmekten de sıkılmıştım. Tıpkı dört ayda olduğu gibi.

Gözlerim odamdaki duvar saatine kaydı, okulu on dakika önce bitmişti. Bizim eve hiç oyalanmazsa on beş dakikada geliyordu. Sadece beş dakika daha sıkılmaya devam edecektim, sonra geçecekti. Hep böyle olurdu.

Beş dakika geçer geçmez aşağıdan kapı sesi gelmesiyle eş zamanlı merdivenleri çıkmaya başladığını duydum. Heyecanla başım odamın açık kapısına döndü. "Elini yıka!" diye bağırdı annem arkasından.

"Tamam!" diye o da bağırıp benim odama koşarak girdi ve kapısı açık banyoma yöneldi. Ellerini yıkayıp çıktığında ona baktım istemsizce gülümseyerek. Onun da dudaklarında bir gülümseme yayıldı ve bana adımladı.

"Nasılsın bebeğim?" Yatağımın yanına oturduğunda omzumu silktim. Yüzümü kavrayıp saçlarıma ufak bir öpücük bıraktı. Çok sıkılıyordum ve oldukça üzülüyordum. Herkes okula gidiyordu bir aydır. Ben ise dört aydır neredeyse evden bile çıkamıyordum. Zaten tüm yazım da bu daracık mahallede geçmişti.

"İyiyim." dediğimde başını salladı ama silindi yüzündeki gülümseme yavaşça. Mutsuz olduğumu hemen anlamıştı. Her şeyi hemen anlıyordu artık, içimi dışını ezberlemişti bir yılda.

"Ne oldu?" Omzumu silktim. Böbrek nakli her şeyi çözecek diye düşünmüştüm, uyandığımda. Ama öyle değildi. Kırık kaburgalarımın iyileşmesi bir ayımı almıştı, dikişlerimin çıkması iki. Kalbimin ve vücudumun ise kendini toparlaması için dört aydır hiçbir şey yapmıyordum, yapamıyordum. Yaz tatilinde tek yapabildiğimiz maksimum olay caddedeki kafelere gitmek olmuştu, o da bir saat falan. Dylan'ın da benimle birlikte eve sıkışıp kalmasına neden olmuştum. O da tüm yaz boyunca benimleydi.

Sinirlerim boşalırken gözlerim doldu yavaşça. "Thomas..." Kendimi durduramayıp ağlamaya başladığımda ellerimle yüzümü kapattım. "Bebeğim..." Beni kendine çekmeye çalıştığında nazikçe iteledim onu. Ellerimi yüzümden çekip örtüme bakarken göz yaşlarımın dinmesini beklemeye başladım.

"Okula gitmek istiyorum." dedim, eli enseme çıktı ve okşamaya başladı yavaşça. Parmakları saçlarımda dolaştı. "Sizinle takılmak istiyorum. Baskete geri dönmek istiyorum."

"Biliyorum." Bana yaklaştırdı başını. "Biliyorum çok sıkıldın ama gerekli olduğunu biliyorsun. Senin sağlığın için." Başımı salladım gözlerimi kolumla kurularken.

"Niye ağlıyorsun?" diye babamın sesini duyduğumda kaldırdım başımı. Endişe ile bana yaklaşıp Dylan'ın yanına oturdu ve bir elini sırtıma, diğerini de göğsüme götürüp bastırdı ellerini yavaşça. "Yine göğsün mü ağrıyor?" Olumsuz anlamda başımı salladım.

"Hayır." Elini çekti yavaşça. Anlatmamı istercesine gözlerime baktı ama yatağa yatıp onlara sırtımı döndüm ve örtüyü boynuma kadar çektim. Anlatmak istemiyordum. Herkes benim için uğraşıyordu ve sızlanmam bencillik gibi geliyordu.

"Bay Tyler, aşağıda yardıma ihtiyacınız olduğunu söylemiştiniz." diye Dylan konuştuğunda gözlerimi kapattım.

"Ah, evet. Doğru. Gel çıkalım." Odadan çıktıklarında yanlız kaldım ve örtüyü biraz indirdim boynumdan. Aşağıdan Emily'nin ağlama sesi geldi birkaç saniye. Ardından ses yavaş yavaş kesildi. Emily, Frank, ben takılıyorduk ve ev kreş gibiydi. Annem ikisi ile ilgilenirken, ben odamda yatağımda uzanıyordum genelde. Sürekli resim çiziyordum, dizi izliyordum ve sevmediğim kimyayı bile çok iyi yapmaya başlamıştım artık.

Adım sesleri duydum yine merdivenlerden. Odamın kapısı açıldığında oraya doğru dönmemle Dylan'ı gördüm. Örtümü açıp yatağa girdiğinde ona yanaştım yavaşça. Başımı omzuna koyduğumda kollarını etrafıma sardı, dudaklarımdan öptüğünde karşılık verdim ona. Belime kollarını sararken ben de elimi yanağına koydum.

Bir süre aralıklarla öptü beni. Islak seslerle dudaklarımız yavaşça ve uyumla birleşip ayrıldı durmadan. Öpüşmemiz kesildiğinde alnını alnıma yasladı. Gözlerimi açıp gözlerine baktım yanağını okşarken.

"Yakında okula geleceksin. Sadece birazcık daha sabretmen gerekiyor." Omzumu silktim.

"Sürekli aynı şeyi söylüyorsunuz, ben üzülmeyeyim diye." Bir şey diyecekti ki dudaklarından öperek durdurdum onu. Özlemiştim, görmeyeli yanlızca birkaç saat olsa bile.

Öpüşümü hemen karşıladı ve belimi okşamaya başladı tişörtümün altından. Düz karnımı okşadı ağır ağır, göbek deliğimde parmağını gezdirdi. Ardından dudaklarınızı ayırdı ve parmaklarını uzattı bana.

Gözlerinin içine bakarak ağzıma aldım ve dilimi dolaştırıp emerek ıslatmaya başladım parmaklarını. Belimden tutup bedenimi kendine yapıştırırken baskı yapan aletiyle dudaklarımdan bir mırıltı döküldü. Ben de ondan farklı değildim.

Dört aydır vücutlarımızdaki fiziksel hasar gider gitmez deliler gibi sevişmeye başlamıştık, neredeyse her gün. Buna benim evde tıkılıp kalmam da etki ediyordu, enerjimi atamıyordum ve o da libidoma yansıyordu. Ama yeni şeyler keşfetmeyi çok beğenmiştim onun ve benim hakkımda. Mesela Dylan, tam boynu ile omzunun birleştiği yerin öpülmesini çok seviyordu. Böyle ufak detaylar hoşuma gidiyordu.

"Yapalım mı?" diye sorduğumda elini yanağıma çıkarttı. Okşarken gülümsedi hafifçe.

"Bugün çok yorgun görünüyorsun. Emin misin?" Kapalı kapıya bakıp başımı salladım.

"Eminim." Avcunu ağzıma yaklaştırdığında yavaşça içini öptüm. Dudakları kıvrıldı.

"O zaman bu gece sende kalayım. Herkes uyunca yaparız, olur mu?" Başımı salladım, kollarının arasına girdim tekrar. O da bana sarılırken saçlarımdan öptü, dudaklarını hiç çekmedi.

"Üzülme, tamam mı?" Alnımdan öptü derince, dudaklarının baskısı ile başım hafifçe geriye gidip geri geldi. Saçlarımı okşadı. "Yakında bitecek, sadece biraz daha sabretmen gerekiyor."

"Tamam." diye mırıldandım. O saçlarımı okşayıp ufak öpücükler bırakırken yorgun bedenimin uykuya dalması kısa sürdü.

Uzun bir süre sonra uyandığımda, yatakta yanlızdım. Gözlerim saate kaydığında akşam yediye geldiğini gördüm. Alt kattan da hiç ses gelmiyordu, Dylan gitmiş miydi?

Odamın kapısı açıldığında içeri girmesini izledim. Gülümseyerek kapımı kapattı ve yatağa yaklaşıp kenarına oturdu. "Yorgun musun?" Olumsuz anlamda başımı salladım, uyku sersemiydim sadece biraz. Gülümseyerek karışmış saçlarımı eliyle geriye taradı ve düzeltti. Ardından ayağa kalkıp giysi odama gittiğinde arkasından baktım.

Kıyafetlerimle çıktığında ona bakmaya devam ettim. "Bunları giyelim." Uykulu olduğum için bana giydirmesini izledim.

"Aşağıya misafir mi geldi?" diye sorduğumda kolej ceketimi de giydirdi ve ayağa kalktık. Elimden tutup odadan çıktık ve merdivenleri indik. Altımda mom jeans mavi bir pantalon ve kolej ceketimin altında bir tişört vardı.

El ele aşağı inip babamın karşısında durduğumuzda bana yaklaştı. "Saat on birde evde olacaksınız." Kaşlarım çatıldı.

"Ne?"

Annem kucağında Emily ile birlikte gülümseyerek salondan çıktı ve bize baktı. "Dylan söylemedi mi? Harden'ın evinde parti varmış." Başımı cama çevirip karşımızdaki eve baktığımda uykum silindi birden heyecanla. Güldüm.

"Teşekkür ederim!" Babama sarıldım ve Dylan'ın evinden sıkıca tutup kapıya yürümeye başladım hızlı adımlarla.

"Alkol yok!" diye babam bağırdı, evden çıktık ve adımlarımı yavaşlatmadım. Karşıya geçtik ve açık kapıdan girdik içeri.

Beni gören tanıdık tanımadık herkes, "Hoş geldin." diyordu yüzündeki gülümseme ile. Tüm okul olayları bildiği için her ne kadar canım sıkılsa da takmamaya çalışıyordum. Zaten Dylan'ın okulun koridorunda o çocuğu dönmesinden sonra herkes ondan korktuğu için dedikodumu yapamıyorlardı.

Takımın olduğu koltuğa geldiğimizde hepsi ile sarıldım gülümseyerek. Dylan ile Orlando ve Harden'ın arasına oturduk. Joseph bana meyve suyu getirirken Dylan'a içki verdi ve eski yerine oturdu.

"Ne zaman geleceksin okula?" diye sorduğunda derin bir nefes aldım.

"Evet." dedi Harden ve koluma sarılıp dudaklarını büzerek bana baktı. "Seni çok özledik. Zaten evde görüşüyoruz ama okulda yaptığımız şeyleri çok özledim."

"Evet." dedi Orlando. "Kaptanımızı geri istiyoruz." Gülümsedim.

"Bilmiyorum. Gelebilsem hemen..."

"Yarın." Dylan'a döndüm yavaşça. "Babanla konuştum. Yarından itibaren sabah uyandığında kendini iyi hissedersen okula gelebilirsin."

"Sen mi..."

"Evet." dediğinde içim içime sığmazken gülerek kollarımı boynuna doladım.

"Teşekkür ederim Dylan." Yanağından öptüm yumuşakça. Başımı geriye çekip aynı öpücüğü dudaklarına da bıraktım. "Çok teşekkür ederim." Yüzündeki geniş gülümseme ile yanağımı okşadı.

"Seni çok seviyorum." dediğinde içimi oldukça hızlı bir huzur kapladı. "Mutlu olman için her şeyi yaparım."

"Ben seni daha çok seviyorum." diye fısıldadım ve tekrar öptüm dudaklarından. Bizimkiler ayrılmamız için garip tepkiler verene kadar gülüşüp öpüştük.

Eski hayatıma yavaş yavaş yeniden dönüyordum ve bu sefer daha mutluydum. Artık onu gizli saklı sevmeme gerek kalmamıştı.











Onları mutlu yazmayı özlemişim...

Yarın Another Time FİNAL gelebilir...

Continue Reading

You'll Also Like

57.3K 7.2K 15
Kerem, hayatına birini almak için aşık olmaya ihtiyaç duyuyordu. Ulaş'ta ise durumlar biraz farklıydı. Texting/düzyazı
568K 45.3K 55
"bir araba korna çalıyor, sen annen sanıyorsun ağlıyorsun. hala kimse okşamıyor saçlarını, kıyamet kopuyor da sen ölmüyorsun." texting/düzyazı,gay ku...
102K 10.9K 34
doğaç, hayatındaki tek dağınıklık cemrehan olsun istiyordu.
586 184 21
*Çeviridir. *** Castiel bacaklarını yatağın kenarından sarkıttı ve öne doğru eğilerek altındaki giysiyi düzeltti. Bir an için Dean'in dizini (Şimdi...