ASYA (TAMAMLANDI)

By bencena12

42.1K 3.4K 402

~aşk gerçekten her şeyi affedecek kadar güçlü bir duygu muydu? ~ ~~~~~ "bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım sa... More

KARAKTERLER
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
54
55
56
57
58- +18
59- +18
60
61- +18
62
63
64
65- +18
66
67
68
69
70
71
72 - +18
73
74
75
76
77 - +18
78
79
80/+18
81-Final Part I/+18
81 Final Part II
DUYURU

53

370 47 1
By bencena12

Herkese keyifli okumalar..

"asya kendine gel ilaçların yanında mı. Cevap ver" herkes biranda bağırıyordu ama hiç kimseyi duyamıyordum. Kıpırdayamıyordum. Ben ne yapmıştım. Ben ne bok yemiştim. Demir.

Şiddetle suratıma inan tokatın acısı beni kendime getirirken demir diye çığlık attım. Kollarımdaki eller sıklaştı ve beni sertçe sarstı.

"kendine gel" Yaşlarla bulanıklaşan bakışlarım kollarımı sertçe tutan nehire giderken ruhum bende değildi sanki. "ilaçların burada mı"

"ça..çant..am" dememle cem hızla çantama atılıp ters çevirdi. İlaç kutum masaya düşerken içinden hangisi olduğunu bilmediğim bir ilacı alıp demirin ağzına itti. Demir...

"demir" dehşet bir titreme vücuduma girdiğinde şuurum gitmiş gibiydi. Kendime gelip kalp krizine sürüklediğim sevdiğim adama gidemiyordum. Ben ne yapmıştım. Ağlamalarım şiddetle atarken etrafımı saran kollar yüzünden hareket edemedim. Zaten hareket edecek ferim yoktu bir de üstüne kollar eklenmişti tam kısıtlanıp kalmıştım.

"mert gir koluna hadi hastahaneye götürelim" cemin şiddetli bağırışıyla mert hızla demirin koluna girdi ve o çökmüş koca bedenini ayağa kaldırdılar. Ağlamaktan görüşümün iyice düştüğü gözlerimle ve olduğum yerde kaskatı kalmış bedenimle demiri çıkarmalarını izledim.

"Asya kendine gel hadi. Ne olur. Bak bir şey yok"

"demir" ağzımdan dökülen kelime kalbime hançer olup saplanmıştı resmen. Onu acıtayım derken az daha öldürüyordum. "demir" tekrar şiddetli bir ağlama esir alırken beni sertçe kolumdan çekilip ayağa kaldırıldım.

"kendine gel" diye bağırdı lina.

"lina ben naptım"

"Bunu sorgulamak için hem geç kaldın hem de sırası değil kendine gel" diye bağırdı. İrkilerek kendime gelirken kolumu tutan elinden kurtulup kapıya koştum ama güç kalmayan bedenimle kapıya ulaşamadan yere kapaklandım.

"Asya" evrenin sesi sararken ortamı hızla yanıma gelip kolları arasına aldığı gibi kaldırdı bedenimi.

"Demir. Demirin yanı" diye zorla konuştum. Bir daha da ikiletmedi. Hızla bedenimi arabaya sürükledi ve hemen yola çıktık.

"lina merti ya da cemi ara nereye gittik.."

"cem'in çalıştığı hastahaneye gidiyorlardır. Beşiktaş'a sür ben yolu tarif edicem." diye evrenin sözünü kesti ve başını iki koltuğun arasından öne uzatıp bana baktı.

"lina ben ne yaptım"

"evet sen naptın. Bu gerçek mi. Az önce yaşadığımız gerçek, ya duyduklarımız. Neler oluyor abla"

"lina sırası değil iyi değil ablan"

"Sen hiç konuşma asıl. Nasıl bu kadar ileri gitmesine izin verdin. Tamam ben de intikam diye yandım ama bu. Bu çok"

"gerçek değil" diye ağlayarak söylendim. "evlilik gerçek değil"

"O cüzdan ne o zaman"

"köstebek yaptı." diye bağırdım. O gün şirketten çıktığımızda yanına gitmiş ona yaptırmıştık. O kadar gerçeğe yakın yapmıştı ki demir araştırsa dahi girdiği bilgilerle köstebeğin hazırladığı sahte bilgilere ulaşacak ve gerçekten beni evli olarak görecekti. Sadece ona sert bir son ders vermek istemiştim ama asla, daha olayın başında böyle bir şeyin olabileceğini hesaba bile katmamıştım. Evren, bana yapılsa kalpten giderdim derken onu dikkate almamıştım bile. Ağlamalarım şiddetlenirken nasıl bu kadar ileri gittiğimi izah edemiyordum kendime. "demir" diye bir kez daha inlememle lina omzumu sıktı.

"iyi o bir şey yok kendine gel. Dışarı çıkarırlarken kendi de yürüyerek onlara destek veriyordu. Cemin müdahalesi iyi geldi"

"yalan söylüyorsun. Gördüm onu koca bedeni çöküp kalmıştı" ağlamalarım arasından zorla konuştum.

"vallahi öyle. İyi o." dedi ama onu görmeden rahatlayamazdım. Resmen onu kalp krizine sürüklemiştim. Sevdiğin adamın sebebi olacaktım az daha. Nasıl bu kadar gözümü karartmıştım. Ben nasıl bu hale gelmiştim.

Linanın yönlendirmesiyle araba en sonunda hastahanenin önünde dururken hızla attım kendimi arabadan ama tutmayan bacaklarımı hesaba katmamıştım. Yere kapaklanmamla lina hızla kolumu tuttu.

"abla ne olur biraz güçlü dur"

"öldürüyordum onu lina nasıl duruyim. Az daha sevdiğim adamın katili oluyordum. Az önce ne yaşadım farkında mısın. " diye bağırdım. Evren de yanımıza gelip diğer koluma girerken bedenimi ona bıraktım beni içeri götürmesi için. İtiraz etmeyip sıkıca kollarında tuttuğu gibi yürüttü beni. Sedatla nehirin sesi hemen arkamızdan gelirken lina koşarak danışmaya gitti.

"acil müdahale odasında" demesiyle o yöne gittik. Acilin kapısına gelmemizle merti sağa sola sinirle ve aşırı üzgün bir şekilde voltalarken görmüştük.

"mert nasıl durumu" nehir hızla yanına gidince nehiri kolundan çekip sıkıca sarıldı ve yüzünü boynuna gömdü. O an kötü bir şey olduğunu anlamıştım. Bedenim titremeye başladığında lina yanına gidip koluna asıldı mertin.

"kendine gel de durumu ne onu de" diye çıkıştı. Mertin gözleri beni bulurken başını iki yana salladı ya o an ölmek istedim. Acı feryadım ortalığı yırttığında "cem müdahale ediyor haberim yok" dedi hemen sonra.

"ne diye o kafan bir şey olmuş gibi sallanıyor o zaman gerizekalı" diye lina sinirle bağırıp yanıma geldi. "tamam cem müdahale ediyor işte. Sana giderken gözleri açıktı dedim zaten. Evren oturt ablamı" demesiyle başımı salladım.

"onu görmem lazım" evrenin kollarından sıyrılmamla acil kapısına gittim ama açılmadı. Yumruklarım kapıya inerken "orası öyle açılmaz Asya" diyen kadınla kafamı arkama çevirdim.

Eva..

"eva, demir" dememle yanıma gelip kolumdan tuttu ve oturttu beni.

"tamam canım sakin ol öncelikle. Sen oraya şuan giremezsin içeride sadece demir yok ve orası özel bir alan. Ben şimdi girip durumuna bakıcam tamam mı" demesiyle mecburen başımı salladım. Telkin etmek istercesine kolumu sıvazlayıp acil müdahale odasının kapısına bir kart okuttu ve İçeri girdi. Kollarımı etrafıma sararken olduğum yerde sallanmaya başlamıştım.

"aldın mı intikamını" mert en sonunda dayanamazken boş gözlerim ona döndü.

"mert saçmalama" diye kızdı ona nehir.

"ne saçmalama ya ölüyordu dağ gibi adam az daha" diye bağırdı.

"Şimdi sırası mı bunun mert. iyi değil Asya görmüyor musun" diye nehir de bağırdı. Yaşlar gözümden akarken tepkisizce onu izliyordum.

"Sen ne konuşuyorsun be. Orada yatan çok mu masum. Bunu yapmasına o sebep olmuşken sanki suçu yokmuş gibi ne karşımıza geçiyorsun. He acın var eyvallah ama git köşende yaşa" diye lina sinirle çıkıştı.

"en azından abim asyayı öldürmeye kalkışmadı" diye bağırınca yeter diye bağırıp kulaklarımı tıkadım. Bunu duymaya tahammül edemiyordum. Demiri az daha öldürecek olmamı duymaya tahammül edemiyordum. Bu çığlığım boş koridorda yankılanırken kapı açıldı ve eva gözüktü. Hızla ayağa kalkıp yanıma gittim.

"biraz sakin olun hastahane burası." diye ilk kızdı sonra da yüzünde yumuşak bir ifadeyle bana döndü. "demir iyi cem tam zamanında müdahale etmiş zaten, ama çektikleri EKG sonucunda kalbi çok zayıf değerde atış vermiş o yüzden makinaya bağlandı kontrol için ve bu akşamda tabi gözetim altında kalıcak. Hadi biraz rahatla." keskin bir nefes çekerken içime kollarına tutundum.

"görmem lazım" diye fısıldadığımda olumsuzca başını iki yana salladı.

"şuan mümkün değil. Değerler normale gelmeden bunu yaparsak ona zarar veririz Asya. Lütfen onu düşün olur mu. Şuan ki halinize bakınca çok sağlıklı olmaz zaten" demesiyle gözlerimi yumdum. "onun için biraz dayanır mısın" demesiyle mecburen başımı sallarken mirzanın eva diye bağırışı geldi kulağıma.

"demir nasıl" yanımıza gelmesiyle evanın saçlarına bir öpücük kondurup bana döndü. "geçmiş olsun Asya" dediğinde başımı zorla salladım. Bilse demirin içeride yatmasının sebebi benim eminim geçmiş olsun demezdi çünkü demire ne kadar değer verdiğini biliyordum.

"hayatım biraz sakin ol sen de. Demir iyi müşahede altında" dedi eva.

"nasıl oldu bu mert" diye bu sefer merte dönerken başımı iki elim arasına aldım.

"nasıl oldu" diyip alayla güldü. " sevdiği kadın intikam için şu herifle evlendi o da duyunca kalp krizi geçirdi olan bu" demesiyle yüzümü ellerim arasına gizlerken omuzlarım sarsılmaya başladı yine.

"mirza sen merti buradan uzaklaştır canım gidin başka yerde konuşun. Hem o da bir hava alsın basmış bura onu belli." eva kızgın bir sesle olayı organize ettikten sonra yanıma gelip oturdu. "ağlama güzelim hadi demir iyi"

"ben böyle olacağını düşünemedim" dememle kolları etrafımı sardı. Başımı omzuna yatırdım. Gerçekten böyle olacağını nasıl düşünebilirdim ki. Sadece bir kaç gün evrenle evli olduğumuz  gerçeğiyle onu yaşatmak istemiştim ama sonu az daha çok acı bitiyordu. Kalbim acıyla kasılırken yine bir hıçkırık kaçtı ağzımdan.

"Biliyorum. Eminim bu yaptığını da haketmiştir İtalyan kırması" demesiyle linadan bir gülme sesi gelirken evaya döndüm.

"iyi dimi gerçekten. Beni rahatlatmak için söylemiyorsun yani" gözyaşlarımı yavaşça silerken gülümseyerek başını salladı.

"iyi iyi bir şey olmaz ona korkma. 9 canlıdır o kırma" demesiyle ben de gülümsedim. İçim evanın söyledikleriyle bir nebze de olsa rahatlarken kapı tekrar açıldı ve cem çıktı.

"cem" hızla ayağa kalktım.

"sorun yok dinleniyor" diyip güldü. "kızım adamın kalbine indirdin lan. Bundan sonra var ya sana a bile demem ben" demesiyle gülmesi artarken cem diye bağırarak kızmıştım ona. Yandan lina ve evren de kıkır kıkır gülerken inanmazca baktım onlara.

"size inanamıyorum adam benim yüzümden canıyla uğraşıyor sizin yaptığınıza bakın. Ne zaman görücem onu"

"valla yarına kadar zaten giremezsin ama girebilseydin de kati bir dille seni içeri sokmamamı söyledi ki ben de şuan doktoru olarak canlı bir bombayı zaten o da istese sokmazdım içeri" demesiyle beni istememesi yüreğime taş gibi oturdu. Salaktım tam. Adamı az daha öldürüyordum beni mi görmek isteyecekti.

"ama onunla konuşmam lazım. Durumu düzeltmem lazım"

"sakinleştirici yaptım şimdiye çoktan ikinci rüyasına dalmıştır. Uyanınca artık" demesiyle omuzlarım çökerken arkamı dönüp kalktığım sandalyeye geri oturdum. Allahtan iyiydi bana o da yeterdi.

"tamam hadi toparla kendini kız iyi işte titan bozuntusu" sedat yanıma oturup saçlarımı okşarken başımı salladım.

"gerçekten evlendiğine inanmıyorum" cemin hayret dolu söylemi kulağıma gelirken sedat ve nehir de al benden de o kadar diye söylenmişti. Önüme eğdiğim başımı kaldırıp onlara baktım.

"gerçek değil." dememle "ne" diye cırladı sedat. Yüzümü buruşturdum.

"neler oluyor anlat şunu adam akıllı hadi" nehir yanıma gelip oturdu. Derin bir nefes aldım.

"ben, bana yaşattığını ona yaşatmak istedim sadece. Onun herayla evlendiğini öğrendiğimdeki hissimi yaşasın istedim çünkü onu hissettirmeden affetseydim hiçbir şey tam olmayacaktı. Ben içimdekini tam atamayacaktım. Evreni zorlayarak bir plan yaptım. Köstebek benim için sahte bir evlilik cüzdanı yaptı. Bir süre evli gibi gözükecektik. Sadece bir süre o da bu hisle yaşasın istedim. Benim hissettiğimi hissetsin istedim. Kırık kalbime yenildim " sonlara doğru sesim fısıltıyla çıkmıştı.

"ee demir araştırsa zaten öğrenecekti gerçeği" diye nehir girdi araya.

"öğrenemezdi çünkü köstebek, demir araştırmaya kalktığı zaman onu gerçekmiş gibi gösterecek bir tezgah ayarladı" dememle oha diye söylendi cem ve eva aynı anda.

"Sen gerçekten benim ablamsın" lina gülerek araya girerken ters ters baktım ona.

"ben sonunun böyle olacağını düşünmemiştim" yüzümü sıkıntıyla sıvazlarken derin bir nefes çektim içime "dediğim gibi sadece bir kaç gün evrenle evli olduğumun hissiyle yaşasın istedim. Ben o hisle yaşamışken o da yaşasın istedim"

"ben demiştim haketmiş o İtalyan kırması diye." eva gülerek araya girerken "tam sizin kafadan Asya da, seversin sen" diye cem ona takıldı. Eva gülerek omuz silkerken gelen telefonla uzaklaştı bizden.

"Allah senin eline düşürmesin kızım ne diyim daha."

"Sen konuşma çok doktor bozuntusu" lina araya girerken cemden huysuz bir bakış yedi.

"sus kız sen cadı her şeye atlama" demesiyle lina tam bir şey diyecekti ki cemin yanına gelip koluna dokunan kadınla susmak zorunda kaldı.

"cemcim bir gelir misin" demesiyle gözlerim gayri ihtiyari linaya giderken kollarını göğsünde bağlamış hınçla kadına öldürücü bakışlar atarken yakalamıştım. Cem müsaade isteyip kadının peşinden gitti.

"cömcöm bö gölör mösön" arkalarından onu taklit etmesiyle herkes gülerken beni de güldürmüştü salak.

"daha iyi misin Asya" evren önüme diz çöktüğünde başımı salladım.

"Sen iyi misin asıl. Acile geç de sana da bir baksınlar. Benim yüzümden yemeğin kadar dayak yedin" elim kaşına giderken gülmüştü.

"ben iyiyim beni boş ver. Hem eğlenceliydi o yüzden hissetmedim acısını" demesiyle ben de güldüm.

"keşke seni dinleseydim"

"olan oldu geçen gitti kendini suçlama. Hem zaten iyi o. Seni bana bırakıp hayatta ölmez merak etme" diyip güldü. "hem nereden bileceksin sen kadar dirayetli olamayacağını. Minnoş ya" diyip tekrar güldüğünde ben de burukça gülmüştüm. Gülmüştüm gülmesine ama vicdan azabı yine sardı beni. Az daha sevdiğim adamın sebebi oluyordum. Gözümden akan yaş evrenin eline damlarken yavaşça sildi gözyaşımı.

"şşş geçti hadi. İyi o işte ne diye ağlıyorsun daha"

"az daha sevdiğim adamın sebebi oluyordum hırsım yüzünden. Ben böyle kinli bir insan değildim ki ne oldu bana"

"sana yaşattıkları seni bu hale getirdi işte daha ne olacak. Sen suçlu değilsin. Suçlu olan o "

"bu durumdayken bile hala onu suçlamana inanmıyorum lina" diye sitem ettim

"seni bu hale getiren o abla. Seni yaraladığı için yaralamak istedin. Bu çok insalcıl bir tepki"

"az daha onu öldürüyordum lina sen olayı idrak edebiliyor musun" inanmazca başımı iki yana sallarken nasıl bu kadar kindar olduğunu aklım almıyordu. Hoş sanki ben farksızdım. Onun kindarlığı en azından birini ölüme sürüklemekle sonuçlanmıyordu.

"ama yaşıyor. Elimizde olanla konuşuyoruz. Yaşattığını yaşadı olması gerektiği gibi. Bak bakalım bundan sonra senin korkundan bir daha yanlış bir adım atar mı" demesiyle dediği komikmiş gibi güldü. Sedatta ona uyarken sinirle koluna vurdum.

"ben ne yaptım ya"

"linanın yemesi gerekeni o yanımda değil diye yedin git sen de ona vur" diye çıkıştım. Bir süre kimseden ses çıkmadı. Gözlerim tek tek hepsine gittiğinde koridorun başında gözüken mertle kesişti bakışlarımız. Elindeki tepside tüten kahvelerle yanımıza geldiği gibi herkese dağıttı. Bana da uzattığında istemiyorum dercesine başımı iki yana salladım. Elindeki tepsiyi kenara koyup önüme diz çöktü.

"özür dilerim sana bağırdım için"

"Sen haklıydın sorun yok. Dediğin gibi en azından o beni öldürmeye kalkmadı." diyip burukça güldüm.

"ne olursa olsun sana bağırmamam gerekirdi. Biran kendimi kontrol edemedim. Onunla o kadar zorluklar atlatıp o kadar bir arada zaman geçirdik ki abi kardeş olduk. Ona bir şey olacak diye ödüm koptu. Her ne kadar korkunç bir adım atmış olsan da senden almamalıydım hıncımı ama evlenerek ona misilleme yapman" başını inanmazca iki yana salladı. "Nasıl böyle bir şey yaptın hala aklım almıyor. "

"gerçek değil" diye fısıldadım. Nehir yanımdan kalkıp mertin koluna girdiği gibi yerden kaldırdı onu. "Gel ben sana anlatıyım koca dev, daha fazla yorma asyayı" demesiyle mert uysal bir şekilde başını sallayıp nehirin onu çıkaş doğru çekiştirmesine izin verdi.

"siz de eve geçin hadi burada yapılacak bir şey yok"

"sedatla nehir gitsin ben seninle kalıcam"

"yok an.."

"sedo lütfen nehiri de al git burada yapılacak bir şey yok. Evren rica etsem eve bırakır mısın bizimkileri"

"ben kalsaydım"

"asıl sen kalma evren abi. Adam seni bir daha görürse cidden bu sefer yarım kalan iş tamamlanacak" diyerek kahkaha attı. Bence de diyerek baktım evrene. Gülüp kafasını salladı. Sedat nehirin çantasını da alıp beni öptüğü gibi evrenle çıkarken lina da yanıma geldi.

"ben de bir kahve alıyım"

"mert getirdi ya"

"onun getirdiğini içmem ben sana bağırdı sonuçta tepkimi koymam gerekir" diye huysuzca söylendiğinde tek kaşım alayla kalktı.

"Bana yapma bari lina ben senin ablanım"

"ne.. ne yapma. Ne yaptım ki" diye panikle atıldı.

"cemin odasını tarif etmeme gerek yok herhalde" dememle kızardı.

"saçmal.." elimi kaldırıp susturdum onu ve elini tutup ayağa kalktım.

"şu kapıyı açmak için eğer bana cemde olan kartı getirirsen istediğin prada çantayı alırım sana" dememle gözleri fal taşı açıldı.

"şaka yapıyorsun"

"allah belamı ver.."

"tamam tamam bela okuma korkarım ben beladan. 5 dakika sonra elinde" diyip koşarak uzaklaştı. Allahtan kardeşimin zaaflarını biliyordum. Sıkıntıyla sağa sola yürümeye başladım. Linayı beklerken ömrümden ömür gitmişti sanki. 10 dakikanın sonunda lina yüzündeki zafer gülümsemesiyle elindeki kartı sallayarak yanıma geldi ve kartı elime koydu.

"Sen var ya" sıkıca sardım onu "iyi ki benim kardeşimsin şeytansu" dememle bir kahkaha attı. "nasıl aldın"

"sorma da aç şu kapıyı sonra ver cem farketmeden ona götüreyim" demesiyle kurcalamadım ve hızla kartı okutup ona verdim.

Ayaklarım içeri girmemle titremeye başlarken yavaşça perdelerle bölünmüş alandaki yataklara baktım. Demiri bulana kadar 2 kişiyi daha görümüştüm. En sonunda demirin yattığı yeri bulduğumda gözlerim anında yaşardı. Dağ gibi adamı yıkmıştım resmen. Titreyen bacaklarımla zor bela yanına gittiğimde yatağın kenarına oturdum. Elim cansızca duran eline gitti. Sıcaklık elimi kaplarken başımı eğip öpücük bıraktım üstüne.

"özür dilerim sevgilim. Çok özür dilerim. Bunun olacağını bilemedim" diye fısıldadım. "ben sadece durumu eşitlemek istedim bencilce. Kendime mani olamadım. Sadece hissettiğimi hisset istedim demir." gözümden akan yaşı silerken huzurla uyuyan yüzüne sonra da ritmik kalp atışlarını gösteren cihaza baktım. "Senin o halini gördüm ya dedim ne oldu. Ne oldu yani aldın intikamını da ne oldu. Hırs, kin insanın gözünü öyle kör ediyor ki ihtimalleri düşünemiyor. Senin hırsının ihtimalinde benim kalbim varken benim hırsının ihtimalinde de az daha senin canın oluyordu. Özür dilerim sevgilim. Lütfen iyi ol. Hırs, intikam bitti bende. Bu gece seni öyle gördüm ya ben bittim. Benim oyunum bitti, hesaplaşmam bitti. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum. Ne olur iyi ol"

"Asya" cemin sesini duymamla irkilerek diklendim. "sana inanmıyorum bende diyorum o cadı kardeşinin başına taş mı düştü de benim yanıma gelip insan gibi davrandı bana diye düşünüyordum. Meğersem iki cadı plan yapmış" diye fısıldadı. Sesi sonlara doğru kırgın çıkarken üzgünüm dercesine baktım ona.

"görmem lazımdı"

"ama şimdi de çıkman lazım Asya. Bak burası steril ortam ona da başka hastalara da dışarıdan getirdiğin mikroplarla zarar veriyorsun " demesiyle yavaşça kalktım.

"özür dilerim"

"tamam hadi çıkalım başımın belası" diyince demire doğru eğilip dudaklarına minik bir öpücük bıraktım. Özlediğim kokusu burnuma dolarken bir kez daha öptüm. "seni seviyorum. Eğer beni duyuyorsan hiçbir şey sandığın gibi değil sevgilim uyanınca konuşucaz." diye fısıldayıp diklendim. Arkama baka baka dışarı çıktığımızda linanın yakalandık bakışı güldürmüştü beni.

"cem üzgünüm kuralları çiğnemek istemezdim" dememle linaya bakıp "ben de üzgünüm" diyerek arkasını dönüp gitti. Gözlerindeki o kırgın bakış beni bile bozguna uğratmıştı. Linaya dönmemle cemin arkasında bakan bakışları onunda bu çıkışla afalladığını gösteriyordu.

"trip mi attı o doktor bozuntusu az önce"

"ne yaptın adama da böyle üzüldü" dememle bana döndü.

"ben bi gidip bakıyım" sorumu açıklama zahmetine girmeden hızla cemin arkasından giderken anlamazca baktım ona. Bazen linanın çıkarlarına ulaşmada önüne çıkan insanlar yara alırdı ve cem de sanırım bundan nasibini almıştı. Yavaşça sandalyeye oturdum. Gözlerimi kapatıp başımı duvara yaslarken vücudumda olan yorgunluğu yeni yeni hissetmeye başlamıştım.

"Asya" evanın sesiyle geri açarken gözlerimi yorgunca ona baktım.

"eva"

"Gel sana oda ayardım dinlen. Demir sabaha kadar uyanmaz. Yorma kendini bu kadar. Yarın ihtiyacın olucak" diyip samimiyetle güldü. Bende aynı şekilde gülerek karşılık verdim

"onu bırakmak istemiyorum teşekkür ederim"

"mirza beni bekliyor o yüzden çıkmam gerekiyor ama aklım böyle yaparsan sende kalıcak"

"gerçekten iyiyim eva teşekkür ederim lütfen aklın kalmasın hallederim ben" dememle ayağa kalkıp sıkıca sarıldım ona. Bir süre sonra giderken tekrar aynı pozisyonu alıp gözlerimi kapadım. Sabah cidden iyi enerji lazımdı bana..

~~~~

Sabahın hain güneşiyle gözlerimi açtığımda ilk ne olduğunu anlamamıştım. Güneş nereden çıkmıştı. En son.. Hızla yerimden diklendim. Benim burada ne işim vardı. Gözüm eşsiz deniz manzarasının ev sahipliği yaptığı odaya giderken afallayışımdan sıyrılıp hızla yataktan çıktım. Buraya nasıl gelmiştim. Beni buraya kim getirmişti. Ne oluyordu. Demir neredeydi.

Koşarak odadan çıkıp merdivenleri indim. İnmemle camların önünde sarsılmaz bir kale gibi duran demirle karşılaşınca duvara toslamış gibi durmuştum.

"dozunu ayarlayamadım kusura bakma" sert boriton sesi kulağıma gelirken irkilerek kendime geldim.

"anlamadım. Sen nasıl ayaktasın. Buraya ben nasıl geldim. Neler oluyor" dememle bana döndü. Acaba rüya mı görüyordum. Hızla elim koluma giderken cimcikledim ve acıyla yüzüm buruştu. Hayır gerçekti.

"rüyada değilsin"

"neler oluyor"

"kendimle birlikte seni de hastahaneden kaçırdım" diye sıkıntı dolu bir sesle söylendi.

"nasıl yani. Sen iyi misin. Nasıl ayaklandın" Yavaşça yanına gidip durdum. Ona bakıyordum ama o bana hiç dönmedi.

"iyiyim. beni ayağının altından çekmeyi başaramadın " gözleri denizi boş boş izlerken sesi ve söylediği karşısında acıyla kalbim sızladı.

"demir"

"yaptığını anlıyorum. Hakettim. Hakettiğimi de yaşadım. Yaşadığım şeylerle biraz olsun için rahatladı sanmıştım ama yanılmışım. Ama inan bu son yaptığınla bana öyle bir ders verdin ki.. Umarım bu sefer rahatlamıştır için"

"kalbim acıyordu. Bu acıyı sen de hisset istedim sadece " diye fısıldadım. Bana döndü ve eğilen yüzümü çeneme koyduğu iki parmağıyla kaldırdı.

"geçti mi bari." demesiyle başımı salladım. "insan sevdiğini kaybetme korkusuyla karşılaşınca her şey anlamını yitiriyor Asya. Senin vurulduğunu duyduğumda bunu çok iyi anlamıştım. Peki sen de anladın mı" demesiyle başımı salladım yine. Çenemi bırakıp sürekli çalan telefonu cebinden çıkardı ve kapadı.

"Sen iyi misin. Cem nasıl izin verdi çıkmana"

"Ona haber verdiğimi kim söyledi"

"nasıl böyle sorumsuzca davranırsın demir. Dün akşam sen kalp krizi geçirdin hatırlıyorsun değil mi " diye bağırdım. Nasıl böyle sorumsuzca davranabilirdi inanamıyordum.

"sadece bir atakla kaldı. erken müdahale hayat kurtarır" diye umursamazca konuşurken inanmazca baktım ona.

"nasıl ruhum duymadan buraya getirdin beni peki" 

"küçük bir doz uyku ilacı" diye gayet normalmiş gibi konuştu.

"sana inanamıyorum. Daha dün akşam yaşadıklarımız tazeyken geçirdiğin kriz bu kadar ciddiyken sen kendini umursamayıp hastahaneden çıkıyorsun bir de beni taşıyarak. Kafayı mı yedin sen"

"Yedim asya yedim. Dün akşam ben bu siktiğimin kafasını yedim. Dün akşam geçirdiğim kriz mi umurumda sanıyorsun sen." diye çıkışıp camlara döndü. Yumruk olmuş ellerini camlara dayarken gözlerini yere dikmişti. "seni bu hale nasıl getirdiğime inanamıyorum." diye acıyla fısıldadı. Yorum yapmadım. Bir süre ikimizde sessiz kaldık.

Sessizliğimizi dişleri arasından sinirle çıkan "o piçten boşanacaksın" cümlesi bozduğunda gerilmiştim. Öyle ürkütücü bir ses tonuyla söylemişti ki içimin ürpermesine mani olamadım.

"yapamam" dememle şiddetle bana doğru döndü. Biran rüzgarında savrulacağım sandım.

"senin ne dediğini kulağın duyuyor mu? Ne demek yapamam" kükremesi salonu doldururken ellerimi sakin olması için göğsüne koydum. Bir kriz daha geçirmesini istemiyorum.

"demir lütfen sakin olur musun"

"nasıl sakin olayım Asya. Sırf benden intikam almak için o piçle evlendin. Ben nasıl sakin olayım. Sevdiğim kadın intikam için başka bir adamın soyadını aldı söyle ben nasıl sakin olayım ya." gözlerini sıkıca yumup açtı. "anladım artık anladım Asya her şeyi anladım neden inanmıyorsun bana. Pişmanım. Neden pişmanlığımı görmüyorsun. Neden dersimi aldığımı görmüyorsun. Yaptıklarımı geri alamam ama inan onları yaptığım için köpek gibi pişmanım. Ayaklarına kapanıp ağlamamı mı istiyordun. Bundan gocunur muyum sanıyorsun" demesiyle ayaklarımın dibine çökerken şokla baktım ona. Ellerimi sıkıca tuttu. "ya o adamdan boşanıp bu yaptığına bir son verirsin ya da kafama bir kurşun sık" demesiyle belinden siyah bir silah çıkarıp mermiyi ağzına sürmesiyle korkuyla çığlık attım. .

"de.. demir napıyorsun"

"seçimini yap Asya. Ben bununla yaşayamam. Yapamam. "

"saçmalama ver şunu" sinirle elinden silahı aldım. Açtığı güvenliğini kaparken sertçe orta sehpaya bırakıp geri geldim. "kalk yerden"

"gücüm bitti. Ben tükendim. Ben dün gece bittim." diye fısıldadı. "çok sert bir intikam aldın. Hakettiğimi biliyorum o yüzden bir şey diyemiyorum yaptığına ama inan benim daha fazla gücüm kalmadı Asya. Sevdiğim kadını başkasıyla görmeye bir gram daha gücüm kalmadı. Sen kadar güçlü değilim görmüyor musun" demesiyle tepeden ona baktım. Gerçekten bitik gözüküyordu. Yavaşça yere çöküp ben de oturdum.

"sonunun böyle olacağını düşünmemiştim." elini elimin içine alırken yaşlarla parlayan gözleri gözlerime çıktı.

"ne olur bitir bunu." diye fısıldadı. "düşündükçe kafayı sıyırıcam. İntikam bile olsa bunun varlığına katlanamıyorum. Yalvarırım bitir. İçin hala soğumadıysa yine al benden ne istiyorsan ama başka biriyle değil"

"yapamam demir" diyip sustum ellerimin içindeki elleri kasılırken "çünkü böyle bir şey yok" diye fısıldadım. Anlamazca bana baktı. Gözlerimi yumup açtım "gerçekten evli değiliz. Sadece benim yaşadığım çaresizliği, acıyı sen de yaşa istedim. Kinimin, kırık kalbimin sesini susturamadım." dememle  biranda beni kendine çekip kollarına hapsederken omuzları titriyordu

"doğru mu bu" titreyen sesiyle kollarımı daha sıkı sardım ona.

"evet. Sadece intikam almak istedim. Az daha sebebin olacaktım. özür dilerim.." dememle beni kendinden ayırıp yüzümü ellerinin arasına aldı. Anlını anlıma yaslayıp gözlerini yumdu

"hayatımda 3 kere ölecek gibi hissettim Asya. Biri annem öldüğünde, biri sen vurulduğunda diğeri de dün geceydi. Her şey için senden özür dilemesi gereken benim. Yemin ederim her şeyin, sana yaşattığım her şeyin acısını sonuna kadar hissettim." Yavaşça benden ayrıldı. Güzel mavi gözleri benim gözlerimle çakışırken gülümsedim. O kadar özlemiştim ki onun gözlerini, kokusunu, her şeyini..

"seni ölümün kıyısına getirerek başardım" diyip burukça güldüm.

"ben iyiyim. Sen gerçekten bunu yapmadın ya ben şimdi çok daha iyiyim güzelim. Eğer bunu gerçekten yapmış olsaydın ben o zaman ölürdüm"

"ölümden bahsetme lütfen" elimi yüzüne koymamla başını elime doğru yatırdı

"Bana ne yaptıysan hakettim ben güzelim. Dün gece yaptığını da hakettim. Ama ne olur artık beni affet. Hayatımızda her şey bitmişken sadece sen ve ben kalmışken affet de bunun tadını çıkaralım" demesiyle daha fazla ona dayanamayıp yavaşça ona yaklaştım ve dudağının kenarını öptüm. Vücudundan ani bir titreme geçerken kendimi tutamayıp kahkahayı basmıştım.

"gülme. Bunu o kadar bekledim ki" diye acıyla inledi. Yumduğu gözlerini açmasıyla ellerimi sıkı sıkı tuttu. "söyle bana güzelim beni affettim mi? Bunu duymaya öyle ihtiyacım var ki" demesiyle gülümsedim.

"affettim" dememle derin bir nefes alıp ayağa kalktığı gibi beni de kaldırıp kollarına aldı ve hızlıca etrafında döndürdü. Şen kahkahalarım odayı doldururken sıkıca boynuna sarılmışım sanki düşmem mümkünmüş gibi

"dur daha yeni kriz geçirdin bir şey olucak"

"Bundan değil ama beni affetmenle yeniden atan kalbim yüzünden olucak evet" demesiyle durdu. Hala sıkıca bana sarılırken "kaçmıcam korkma. Ama biraz daha öyle sıkarsan boğulucam" dememle hafifçe gevşetti kollarını.

"seni seviyorum. Seni çok seviyorum güzelim." demesiyle gülümsedim.

"ben de seni seviyorum" dememle yüzü öyle güzel bir gülümsemeyle aydınlandı ki kalbim kuş olup uçtu. Ruhum ruhuna bulaştı. Sevgiyle dudağıma minik bir öpücük kondurup yere oturdu ve sırtımı göğsüne yaslayarak beni kolları arasına hapsetti.. Yavaşça saçlarımı okşaması huzurla içimi doldurmuştu. Bu anı o kadar özlemiştim ki..

Savaşlar.. Kinler.. hırslar.. Kırıklıkları bile gitmişti artık.. O ve ben kalmıştık.. Her şey yaşanmış ve bitmişti.

Ne kadar yerde böyle oturduk bilmiyordum ama hava iyice kararmıştı. O kadar huzurluydu ki bitmesini hiç istemiyordum.

"neden hiç bana kızmadın. Az daha öldürüyordum seni. Ama ağzını açıp tek bir kelime bile etmedin. Aksine üstüne yine sen özür diledin" en sonunda dayanamayıp başımı yarımca çevirdim ve bana sevgiyle bakan gözlerine baktım mahçuplukla.. Her ne yapmış olursa olsun, bunu yapmamın sebebi her ne kadar o olursa olsun sonucunda olan şey benim suçumdu ve ağzından tek bir suçlama kelimesi bile çıkmamıştı.. Yavaşça yanağımı okşayıp tebessüm etti..

"bunu yapmak istemenin sebebi benken sana nasıl kızarım. Senin bir suçun yok güzelim. Ben hakettiğimi yaşadım" demesiyle tam bir şey diyecektim ki dudağıma minicik bir öpücük kondurarak susturdu beni. "her ne kadar seni bir saniye bile kollarımdan ayırmak istemesem de yemek yemeliyiz. Çok uzun zamandır burada oturuyoruz" demesiyle başka bir şey demedim. Çünkü ben de bu konunun artık kapanmasını istiyordum. Yerden kalkıp beni de kaldırdı. Elimi tutup mutfağa götürdüğü gibi ada tezgahın önündeki sandalyeye oturttu beni.

"ben hazırlıcam. Sen sadece beni izle ve beni ne kadar sevdiğini, özlediğini düşün" demesiyle başıma bir öpücük kondurup dolaba yönelirken gülmüştüm. Dediğini yaptım. Yüzümü avucuma dayayıp onu izledim. Onu ne kadar çok sevdiğimi düşündüm.

Onu gerçekten çok seviyordum.. Çok..

Uzun bir süre sonra "işte hazır" diyerek tabakları masaya koyarken ben de yerimden kalkıp dolaptan bardakları çıkardım. İçeri gidip bir süre sonra geldiğinde bir elinde mumlar diğer elinde ise kırmızı şarap vardı.

"mumsuz asla"

"2 kere romantik bir akşam hazırladım olmadı. Cidden Allahın hakkı üçmüş." diyip mumları yaktı ve masanın iki yanına koydu.

"cidden bu halde olduğumuza inanmıyorum hele ki dün akşamdan sonra" dememle masanın üstündeki elimi tuttu.

"lütfen dün akşamdan bahsetme artık geçti gitti. Ben unuttum sen de unut. İkimizin de canının yandığı bir akşamdı ve hatırlamak ikimize de acıdan başka bir şey vermeyecek güzelim."

"haklısın" dememle gözlerim tabağıma indi. Dediği gibi olayı unutmak en iyisiydi. İkimizde yeteri kadar acı çekmiştik ve daha fazla bunları hatırlamak istemiyordum. Sadece ama sadece mutluluk istiyordum ama onun bu kadar hızlı dün geceyi kapatması ve bana hiç kızmaması beni nedensizce geriyor tüm suçu üstüne alması beni üzüyordu. İkimizde hatalar yapmıştık. Evet benim hatalarımın kaynağı oydu ama yine de her şeyi tek başına üstlenmesini istemiyordum.

Güzel bir sohbet konusu açtığında aklım dağılırken bunları düşünmeyi kenara ittim. Anın tadını çıkaracaktım. Sevdiğim adam yanımdaydı ve en önemlisi, artık her şey bitmişti..

Birbirimize olan dinmeyecek özlemimizi bir nebzede olsun azaltabilmek için, arkada bıraktığımız kötü günleri unutmak için uzun uzun sohbet ede ede yemeğimizi yedik.

"saat çok geç oldu" duvardaki saatten gözümü alıp elimdeki şarap bardağını masanın üstüne bıraktım. Demir de suyunu bırakıp güzel gözlerini ilgiyle yüzümde gezdirdi.. Şarap getirmişti ama daha dün kalk krizi eşiğine gelmişken tabi ki ona izin vermemiştim ama benim biraz rahatlamam için buna ihtiyacım vardı.

"12'ye 5 dakika var" demesiyle başımı salladım. Zaman kavramı bugün için hiç yoktu ben de "uykun mu geldi"

"sayende ben dün geceden bugün ikindiye kadar uyudum demir." dememle güldü.

"seni kaçırmam gerekiyordu."

"gel desen zaten gelirdim"

"bunu riske atamazdım" demesiyle yemek olayından dolayı böyle söylediğini biliyordum. Gözlerim mahçupça masaya düştü. "üzül diye söylemedim güzelim. Sadece garanti oynamak istedim"

"üzgünüm"

"sana geçti gitti demekten dilimde tüy bitirteceksin anladım" demesiyle "bekle bir dakika" diyip ayağa kalktı. Ne yaptığını anlamak istercesine mutfakta hareket eden bedenini izlemeye koyuldum.

İlk tezgahtan bir şey aldı sonra dolaba gitti. Koca bedeni yaptığını görmemi engellerken pes edip bekledim. Saate bir göz atıp arkasını döndüğünde üstünde tek mumun yandığı küçük bir pasta vardı ellerinde. Anlamazca ona baktım. Yavaşça yanıma gelip "iyi ki doğdun sevgilim" diye duygu dolu bir sesle fısıldayınca şokla gözlerim açıldı.

Ben cidden doğum günümü unutmuş olamazdım dimi.

"bu.. bugün kasımın 16'sı mı?" diye şaşkınlıkla fısıldamam üstüne gülerek başını salladı.

O kadar zor ve hareketli günler geçirmiştim ki aklımda bügünün tarihine dair tek bir kırıntı bile kalmamıştı. Aferimdi bana.

"Sen... inanmıyorum nasıl hatırladın" şaşkınca demire bakarken sanki dün akşam hiçbir şey olmamış gibi bunu hatırlaması şok etmişti beni.

"ben seninle ilgili hiçbir şeyi unutmam güzelim. Sen bu hayatta hatırlanmaya değer her şeye sahip tek insansın."

"sana inanamıyorum" dememle gülümsedi.

"her ne olursa olsun bu yaşında, geride bıraktığın hiç bir kötü anıyı sana bir daha yaşatmayacağım sevgilim. Bu yaşında seni o kadar mutlu edeceğim ki diğer yaşların aklına bile gelmeyecek sana söz veriyorum. Yeni yaşın kutlu olsun. Bundan sonra ki tüm yaşların benimle olsun" demesiyle gözlerim dolarken demir diye fısıldamıştım. "hadi bir dilek tut ve üfle. Bugün ve her gün senin günün güzelim" diyince yaşlarla titreyen gözlerimi yumdum.

Sadece ama sadece sevdiklerimin yanımda olmasını ve onlarla birlikte çok mutlu olmak istiyordum.

Gözlerimi geri açtığımda ortamızda duran mumun ardındaki sevgiyle parlayan güzel mavi gözlerinin içine bakarak bu dileğimin demir siz asla gerçekleşmeyeceğinin gerçeğiyle yüzleşerek üfledim mumu.

Bugün yeniden doğacaktım ve kimsenin bunu mafetmesine bir daha asla izin vermeyecektim.  

Umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur..😍

Burada olan herkese kocaman sevgiler..❤

Continue Reading

You'll Also Like

423K 11.5K 60
Dicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etme...
6.4M 279K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
728K 45.4K 50
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
80.7K 7.9K 200
Şiir'de#70. Aşkıı_Tevekkül 2'ye davetlisiniz.