SONDAN BAŞA

Tekerrur tarafından

4K 1.9K 1.7K

Sadece kendine güvenenler için, ______________ "Güvenli sularda yüzelim, benim bölgemde takılalım mı diyorsun... Daha Fazla

TANITIM
Bölüm 1: "10.GÜN"
Bölüm 2
Bölüm 3
4. BÖLÜM
5.BÖLÜM : SEVDA BİTER Mİ BİTTİ DEMEKLE?
6.BÖLÜM: AŞK NEDİR ?
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM PART-1
18. BÖLÜM PART-2
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
ALINTI
22.BÖLÜM
23. BÖLÜM ALINTI
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
ALINTI
ALINTI
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
INSTAGRAM
33. BÖLÜM
34.BÖLÜM

27. BÖLÜM

84 55 63
Tekerrur tarafından

İSTANBUL,( ATOM'LARIN EVİNDEN DEVAM)

Sıradan günlerinde iki kişiye ev sahipliği yapan mutfaktaki yemek masasına, bu kadar kişinin sığamayacağını anlaşıldığında kısa süreli bir göç başlamıştı salondaki yemek masasına doğru. Rutinde, salondaki vitrine süs eşyası olarak konulan o önemli yemek takımları da misafir geldiği için çıkarılmıştı üstelik. Bu yemek takımını çıkardığı zaman, çeyizini erkenden sergilemeye başladın evlenmek için yol yapıyorsun değil mi itiraf et diye, sık sık dalga geçerdi abisi Atomla.

Başköşeye Erdem Bey oturmuştu, tam karşısında Atom oturuyordu. Erdem Bey'in sağına Serkan, soluna ise Tarık yerleşmişti. Tarık'ın solunda Elif kalıyordu. Elif'in karşısında ve Serkan'ın sağındaki boş sandalyeye de Eren kurulmuştu. Tarık kafasını yemeklere gömerek gözlerini 'sol' tarafındaki sarsıcı etkenlerden uzak tutmaya çalışıyordu. Erdem Bey de duyuyor muydu acaba kalbinin gümbürtüsünü? Zira kendisi kalbinin gümbürtüsünden Erdem Bey'i duymuyordu. Masada bedenen vardı ancak ruhen astral bir seyahata çıktığı aşikardı. Serkan'ın Erdem Bey'e kendisiyle ilgili bir şeyler anlattığını duyar gibi olunca dikkatini toplamaya çalıştı. Sanki o an kendisi hiperaktif bir çocuktu ve kendisinden üç saat boyunca kıpırdamadan bir sınav salonunda oturması isteniyordu. O derece zordu kır papatyasının olduğu bir ortamda başka bir şeye odaklanmak. Söz konusu babası olsa da...

Atom, kaselere çorba servisi yapıyordu. Tüm yemekleri kendisi mi yapmıştı? İyi bir aşçı mıydı? Kendisi üç beş çeşitten öteye gidemezdi bu konuda. Onları evde doyuran genelde Serkan olurdu. Beyni yine karman çormandı. Alakasız konulardan, farklı cümlelerden oluşan saçma demeçler oluşturuyordu zihninde. O fikirlerden bir diğeri de Atomla beraber yaşadıklarında aç kalmamaları, gerekirse kendisinin Atom'u doyurmak için daha iyi yemekler öğrenebileceği üzerineydi. Düşündükleriyle sırıtmasına engel olamadı. Bizli cümleler kurmaya da başlamıştı. Rüya gibi... Dışarıdan bir deli gibi mi gözüküyordu o anda acaba? Dudaklarını birbirine bastırarak gülümsemesini engellemeye çalıştı. Yeterince kötü imaj çizmişti bu akşam, bu evde. Önüne uzanan elle kafasını kaldırdı eğdiği yerden. Atom ona bakıyordu. Kendisi de böyle saatlerce bakabilir miydi ona? Engelsiz... Hesapsız... Süresiz... "Çorba içmeyecek misin?" Onunla konuşmuştu değil mi? Kendisine kurduğu kaçıncı kelimeydi sahi? Saymalıydı. Önemliydi. "Hıh?" Şaşkın bir nida çıkmıştı ağzından. Gözlerine bakarken kendinden emin bir cümle kurabilir miydi? Üstelik kendisinin kim olduğunu biliyor muydu? "Hasta ve halsiz gözüküyorsun, sıcak çorba iyi gelir." Kasesini bir türlü uzatmadığından içmeyeceğini düşünmüştü belli ki. Üstelik ikna da etmeye çalışıyordu. Kendisini düşünmüştü az önce. Çok tatlı değildi de neydi? Sen istersin, sen yaparsın da ben içmez miyim demek istedi. Tüm dişleri gözükene kadar gülümseyip kafasını sallayarak çorba kasesini uzattı sonunda kıza. Gözleri Elif'e kayınca, kızın kafasını kendisine olumsuz anlamda sallayıp güldüğünü görmüştü. Eren'le beraber, kendisinin şu halleri yüzünden baya eğleniyor görünüyorlardı. Umurunda olduğu söylenemezdi. İki kepçe koyduktan sonra durdu kız. Bir yarım kepçe daha koydu daha sonra kararsız kalmış gibi. Tam da bu kararsızlık anını yakaladı Tarık. Kendisine kıyak mı geçmişti o az önce. Merhametinden severdi onu. Genç kız diğer kaselere göre daha dolu olan kaseyi kendisine uzatınca, iki eliyle birden tuttu kaseyi. Parmakları, kızınkilere teğet geçti istemsiz. Sanki yarım saat önce birbirlerine temas etmemişler gibi o minicik teması özlemişti Tarık'ın uslanmaz parmakları. Kızın yüzüne bakarak kısık bir teşekkür etti. Belki sesini sadece kendi duydu ama kızın dudaklarını okuduğunu ve kafasıyla onayladığını gördü. Hakkında ne düşünüyordu acaba? Ya da hakkında bir şeyler düşünüyor muydu acaba?

Çorbanın dumanı tütüyordu hala. Kokusunu almak için bir yandan karıştırırken bir yandan da kasenin üzerine eğildi. Mis gibi kokuyordu. En sevdiği çorbayı, sevdiği ellerden içecek olması Allah'ın bu akşamki kaçıncı lütfuydu kendisine acaba? İlk yudumu alınca zevkle gözlerini kapadı. Tadı herkese bu kadar güzel mi gelmişti yoksa kendisinin hissettiği özel bir tat mıydı bu kıza olan sevgisinden? Hala sıcaktı, boğazı yandı. Ama devam etti. Çok geldi, midesi doldu. Yine de devam etti. Kasenin sonuna gelince iştahla dibini de sıyırdı. Kendisini kaybedip kıtlıktan çıkmış gibi yemediğini umdu. İmajmış, kibarlıkmış, karizmaymış bir şey kalmamıştı ama bunu toplamayı sonraya bırakmıştı zaten. Bu gece daha kurtarılmazdı kendisince. Kıza ellerine sağlık demek istiyordu. Tek kelimeden daha uzun cümleler kurmak istiyordu.

Omzuna temasla kafasını kaldırdı. " Delikanlı, iyi olduğuna emin misin? Yüzün daha da bir kızardı geldiğinden beri. Yerinde de rahat değil gibisin bir yerin mi ağrıyor?" Konuşacağı sırada tüm masanın ona baktığını fark etti. Hunharca içmişti galiba çorbayı gerçekten de. Tam itiraz edecekken bir ilk gerçekleşti. Eren onu kurtardı. " Çarpmıştır." Kurtardı mı demişti? Sözlerini geri alması pek uzun sürmemişti. Konuşurken gözlerinin Atom'u göstermesi de cabası. Elif, kıkırdayarak ekledi. " Hava değişimi demek istiyor. Hava değişimi çarpmış belli ki." Erdem Bey, kafasıyla onayladı. "Bir yüzünü yıka istersen iyi gelir. Ferahlarsın." İyi bir fikir olduğunu inkar edemezdi. Kafasıyla onaylayarak tabağının yanındaki peçeteyle ağzını sildi. Sandalyesini geri ittiği sırada Erdem Bey konuşmaya devam etti. " Atom, kızım sen delikanlıya banyonun yerini göster." Kendisini düzeltmek için göndermiyor muydu bu adam onu lavaboya? Kızını da yollarsa kalbi vücuduna adrenalin, seratonin, dopamin ve bilimum kimyasalı pompalamayı nasıl bıraksındı? Kız önde, kendisi arkada salonun basamaklarından çıktılar. Onun adımlarını takip etmek, bastığı yerlere basmak çocukça bir mutlulukla doldurdu o an içini. Yere bakarak yürürken bir anda kendi ayaklarının önünde bir çift ayak daha belirdi. Bastığı yerleri takip ederken, fark etmeden dibine kadar girmişti kızın. Kafasını göz hizasına çıkarttı. Gözlerinin güzelliğine methiyeler yazabilir miydi o an acaba? Fazla yakın olduklarını kızın kokusunu alınca fark etti. Parfüm müydü, şampuan mıydı kokan, bilmiyordu ama alıyordu kokuyu net bir şekilde. Bir adım geri gitti. Elini boynuna atıp ovdu sıkıntıyla. Konuşmalı mıydı? "Burası." Önlerinde durdukları kapıya baktı. Ne için gelmişti buraya? Lavabo, dedi. Lavabo diye hatırlattı kendine. Kafasını onaylayarak içeri girdi. Üç saniye daha kızın önünde dursa içindekilerin hepsi, zikre dönüşecekti sanki. İçeriye beyaz hakimdi. Kendi içine değil, lavaboya. Şapşallığı hala devam ediyordu anlaşılan. Kızı görünce aklı gitmişti. Ellerini lavabonun kenarlarına koyarak aynadan kendine baktı. Kıvırcığa yakın dalgalı saçları savaştan çıkmış gibi dağınık duruyordu. Yüzüne hakim olan kırmızılık boynuna doğru devam ediyordu. Gerçekten de kızarmıştı. İçerisi sıcak mı gelmişti acaba? Kalp atışlarını saymazsa kendini oldukça da iyi hissediyordu aslında. Suyu açarak avuçlarına doldurdu. Birkaç kez yüzüne çarptı soğuk suyu. Daha rahatlamış hissediyordu şimdi. Etrafına bakındı ama temiz havlu göremedi. Kendisi için sorun değildi ama ev sahibi, havlularını kullanmasından hoşnut olmayabilir diye düşünerek üst kıyafetinin koluyla akan damlaları kuruladı. Yüzünün nemliliği hala devam ediyordu. Kapıyı açmasıyla kızı bıraktığı yerde buldu. Elinde bir havlu... Kendisini beklemişti. Ona havlu tutması, içinde bir şeyleri, bir yerleri kıpırdattı tekrardan. En ufak hareketinden, duruşundan etkilenmesi kaçıncı seviyeydi hesaplayamıyordu artık. Teşekkürler diye mırıldanarak kızın uzattığı havluyu aldı elinden. Bu sefer parmakları temas etmemişti. Tarık bu duruma üzülmediğini söylese yalan olurdu. Gittikçe arsızlaşıyordu sanki.

İçeriye geçip tekrar sandalyelerine oturdular. Kız da önce Tarık'a ardından da kendine yemek servisi yapıp oturmuştu. "Daha iyi misin, delikanlı?" Erdem Bey'in kendisine doğru eğilerek konuşmasıyla sevinmişti. Ortaya konuştuğu zaman kısık sesli cevap vermek zorunda kalıyordu. Adam yakında kendisinin dilsiz olduğunu düşünmeye başlayacaktı. O yüzden kendisine eğilmiş olan adama o da biraz yaklaştı. "Daha iyiyim efendim, sağ olun." Omzuna iki kere peş peşe vurarak tekrar geri yaslandı Erdem Bey.

Herkes ana yemeğe geçince kendisi de önündeki yemeğe odaklandı. Fırında tavuğu da çok severdi. Kocaman bir parça yine tabağına yerleştirilmişti. Hoş, herkesin ki oldukça büyük gözüküyordu bu sefer ama bu da Tarık'ın moralini bozmadı. Yemeğine odaklandı. Yemeğin ortasında Erdem Bey sofranın ortasındaki börek ve sarmalardan da almasını tembihleyince kıramadı. Onlardan da ikişer üçer tattı. Midesi bayram yeriydi. Kalbi gibi... Yemeğin sonuna doğru midesinde hafif bir sızlama baş gösterdi. Çok yediğine dair alarmlar vermesi normaldi. Zorlamıştı kendisini ancak boynundan başlayan bir yanma, ellerinde hissettiği kaşınma pek hayra alamet gözükmüyordu. Sakin olarak yanındaki bardağına uzandı. Bir yudum su aldığında Serkan'ın şaşkın ve endişeli sesini duydu. "Tarık, iyi misin?" Elleri de titriyordu şimdi. Kaşınma ve yanma hissinin arttığını hissetti. Ardından gelen tıkanma hissi de pek yardımcı olmuyordu doğrusu. Elindeki bardak kaydı. Nefes alışveriş çabaları sıklaşsa da alıp verebildiği soluk sayısında azalma mevcuttu. Üstelik bu tıkanma Atom'u gördüğünde olan o tatlı, hop hop hissinden de değildi. Ne yemişti? Domates çorbası, tavuk, sarma, börek, patates, salata, yoğurt... Emindi karabiber yoktu. Erdem Bey'in alerjisi mi var soruları havada uçuşurken Serkan'ın telaşlı sesi karabiber miydi kekik miydi emin olamadığı bir şeyler sıralıyordu. Şu halde bile Atom'un sesine kulaklarının bir seçiciliği vardı. Çorbaya koymuştum diyen telaşlı sesini dibinde hissetti. Ona dokunuyor muydu? Gözleri artık kapalıydı. Onun için endişelenmiş miydi? Bir koltuğa yatırıldığını hissetti. Erdem Bey Atom'a bir şeyler tembihliyordu. Bilinci sonrasını algılayamadı. Beyninin son işlevi kolundaki narin ellerin uzaklaştığını hissetmesiydi.

Tarık'ın bilincini kaybetmesiyle arkadaşları başına çökmüşler, telaşlı halleriyle evi bir curcunaya çevirmişlerdi. Ambulansı aramaya kalkan Eren de, hastaneye arabayla gitmeyi teklif eden Serkan da bilmiyordu ki Erdem Bey bir doktordu. Atom'un telaşla baba diye haykırışı, başı sıkışınca ebeveynine koşan küçük kız masumluğundan değildi. Elif de ortamdaki curcunayı yatıştırabilmek, Eren ve Serkan'ın telaşını dindirebilmek ve Erdem Bey'in daha rahat müdahale edebilmesini sağlayabilmek amacıyla Tarık'ın arkadaşlarını koltuklara oturtturmuş Erdem amcasının ne kadar iyi bir doktor olduğundan bahsediyordu. Tarık'ın nasibine bereket ki tecrübeli bir doktor olan Erdem Bey, gencin alerjik bir reaksiyon sonucu anaflaktik şoka girdiğini anlamış ve bir antihistaminikle işi çözmüştü. Tarık iyiydi, güvendeydi. Ve artık kırmızı değildi. Salondaki üçlü koltuğa sığmayan bedenin birazdan kendisine geleceğini söyleyerek yatıştırdı gençleri Erdem Bey. Genç adam, herkesi korkutmuştu.

Gözlerini açtığında ilk gördüğün kişiye bağlı olarak ruh halinin değişkenlik gösterdiğine dair bilimsel açıklamalar var mıydı bilmiyordu Tarık, ancak kesinlikle olması gerektiği kanaatine varmıştı ela gözlerle karşılaşınca. Endişeliydi ela hareler. Kendisine bakan diğer gözler gibi... Serkan ve Eren de hemen yanı başındaydılar.

"İyi misin kardeşim?"

Araya girmeseydiler keşke de biraz daha doya doya baksaydı o gözlere. Hoş bir ömür baksa doyamayacakmış gibi bir his mevcuttu benliğinde. Kafasıyla dostlarını onayladıktan sonra, kendisine bir kez daha vurulmasını sağlayan billur ses çarptı kulaklarına. " Ben bilmiyordum, gerçekten özür dilerim." Önemli değil dercesine kafasını salladı. Kendisi için endişelenmesinden zevk alması onu bencil bir adam yapar mıydı? Kızın tekrar eden özürlerinin ardı arkası kesilmedi bir süre. Kızın kendisine su getirmek için mutfağa geçmesiyle, salonda yer alan diğer herkesi de daha iyi olduğuna ikna ettikten sonra müsaade istedi; arkadaşlarıyla beraber kalkmak için. Daha fazla aksiyonu bu kalbi, bu gece kaldıramazdı. Durumunun iyi olduğuna ikna olan Erdem Bey'in de izin vermesiyle gençler ayaklandı. Salonun çıkışındaki basamaklarda elinde su bardağını tutan kızla karşı karşıya geldi Tarık. "Gidiyor musunuz? Meyve de hazırlamıştım."

Kızın kendine getirdiğini bildiği bardağı teklifsiz aldı elinden ve dikti kafasına kızın şaşkın bakışları altında. İçi yanıyordu. "Arkadaşın karpuza da alerjisi var. Sağ salim gidelim biz." Eren'in eğlenen sesiyle içtiği su boğazına takıldı. Atom ve kendisi dışında herkes gülüyordu. Birden öksürmeye başlayınca, Atom yanına adımladı. Eli kendisine doğru kalktı refleksle. Sırtına mı vuracaktı? Ona gerek kalmadan Eren pat pat sırtına indirince kız da elini kaldırdığı gibi geri indirdi. "Helal kanka, helal." Omzunu silkerek sırtına hunharca elini indirmekten vazgeçmeyen arkadaşından kurtulmaya çalıştı. Başarılı olduğu söylenemezdi. Neyse ki kendisini çökerttiğini fark eden arkadaşı, elini çekme yönünde inisiyatif kullanmaya karar verebilmişti. Çok şükür. Eren'e sinirliydi. O dokunmasa kız vuracaktı sırtına belki de. Acizce buna bile muhtaç olduğunu fark etti. Yine de kıza karşı gülümsemeden edemiyordu o an. Deli olduğumu düşünmüyordur umarım, diye mırıldanıyor Tarık tam da bu sırada kendi kendine. Mırıltısı dibinde bulunan Erenden umutsuz bir sanmıyorum'la kayboluyor.

Klasik Türk aile yapısının vazgeçilmez bir geleneğidir kapı önü muhabbet. Vedalaşmalarla beraber Serkan'la Erdem Bey arasında süren bir muhabbet hala devam ediyor kapı ağzında. Tam da o sırada Tarık, kızın yeni bir yönünü daha keşfediyor sanki. O akşam yaşanan her şeye rağmen şakacı bir tonla kendisine yöneliyor. "Çok beğendiysen hediye edebilirim, baktıkça beni hatırlarsın artık." Sonunda da bu akşam hiçbir şekilde göremediği nadide, ışıltılı bir gülümseme kazanıyor kızdan. Seni hatırlamak için herhangi bir objeye ihtiyacım yok demek istiyor. Ama Tarık evliya sabrına sahipmişçesine yine susuyor. Umuyor ki sonunda bir patlayış yaşamaz. Bir eliyle kafasını kaşıyor Tarık, rezilliklerine rezillik kattığı bir davranış daha. Kelime orucuna devam ediyor kız karşısında. Elindeki bardağa şaşkınca baktıktan sonra kıza uzatıyor. Kız onun bu haline gülerek bardağa uzanıyor. Sorun şu ki Tarık bardağı bırakmıyor. Bardağı bıraksa kız da kaybolacak sanki. Öyle bir korku düşüyor içine. "Bırakmaya pek gönüllü değil gibisin?" Kızın alaycı, ikinci ikazıyla kafasını sağa sola sallayarak bardaktan ayrılıyor. Artık nerede olduğunu biliyordu sonuçta.

Sonunda üç arkadaşta arabaya bindiklerinde Tarıkların evine doğru yola çıkıyorlar. Direksiyonda Eren var bu sefer. Serkan yolcu koltuğundan arkasına doğru dönerek konuşuyor. "Lan, neyin vardı tüm akşam? Dilini yuttuğunu zannettim bir an. Erdem Amcaya da ayıp oldu. Geçiştirdim adamı."

"Abi sen de yaşlılar gibi oturdun tüm gece adamla sohbet ettin, asıl eğlenceyi kaçırdın. Bu salak az daha o evde kalsaydı balataları sıyıracaktı." Eren'in sırıtarak konuşmasına karşın Serkan hayırdır dercesine kafasını salladı. Sorunun muhatabı Tarık'tı.

"Atom," Sırıtmasını engelleyemiyordu. "Eee?" "Kır papatyası." İdrak etmesi için birkaç saniye verdiler Serkan'a. "Hass... harbi mi lan?"

Mutlulukla kafasını aşağı yukarı, hızlı hızlı sallarken çocuklardan farkı yoktu Tarık'ın. "Ee niye konuşmadın lan o zaman madem kızı buldun?"

"Onu ben de anlamadım. Başta dedim kızı görünce dili tutuldu herhalde. Şiddetli hisler tersini tetikler diyorlar ya. Bu da o kadar çok konuşmak istedi ki susup kaldı çocukcağız herhalde dedim. Tam konuşturma duasına başlayacaktım baktım yaşatma duası önceliği istiyor."

"Kızın ilk dakikadan canına kast etmesini ne yapacağız?" Eren'le Serkan'ın da keyfi yerine gelmiş, Tarık'la dalga geçiyorlardı. "Oğlum onu bunu bırak, babası mimledi bunu daha ölse kızını vermez bu salağa." Kafasını aradan öne uzattı. "Vermez mi?"

"O daha ne ki kızın bardağına da göz dikti beleşçi imajı çizdin bir kere. Yandın."

Yol boyu ikilinin kendisiyle dalga geçmeleri devam etmişti. Eve varıp ailesiyle geçirdiği dakikalarda konu askıya alınmıştı. Ancak yatacakları odada yatakları yaparken baş başa kaldıklarında konu yine Tarık'ın mecnunluğuna gelmişti. Bu saatten sonra nasıl bir yol izlemeleri gerektikleri hakkında konuşuyorlardı.

" İstanbul'a gelmem lazım önce. Temelli. Ondan sonra çıkacağım karşısına. Hem cevap vermedi biliyorsunuz. İstemez belki konuşmak."

"O zaman önce konuşman mantıklı olmaz mı? Yani olmayacak şey için boşuna tüm düzenini değiştirmen biraz..." Eren doğru kelimeyi bulamadı. Delilik demeye de dili varmadı.

"Ne fark eder ki bundan sonra, o istemeyince benim sevgim değişecek mi sanki?"

"Son sene yatay geçiş yapamıyoruz biliyorsun."

"Doğru, başka bir şeyler deneyeceğim. Aklımda var bir şeyler."

"Bu sefer okul bitmeden ben gelemem biliyorsun."

Kafasını sallayarak onayladı Serkan'ı. Dördünün de ortak hayali bir inşaat şirketi açmaktı. Çiziminden tasarımına, her şeyi kendilerinin halledecekleri bir şirket... Mimarı, mühendisi ne ararlarsa tüm özelliklere sahip bir dörtlüydü onlar. Hayalleri de hayatları gibi ortaktı. "Ben şirketin temellerine başlarım buraya gelirsem. Siz de bitirdikten sonra gelirsiniz. Zaten İstanbul'a dönmeyi düşünüyorduk." Yataklarının yapım aşaması bitince oturdular. Sukut ikrardan gelir. "Hayırlısı." Herkes yatağına yerleşti. Tarık yastığa kafasını koyup gözlerini kapadı. Çok geçmeden uykuya daldı gözlerinde bir perde ela ela. 

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

233 16 1
Fransa'dan Rusya'ya sevkiyat yapan bir gemi Türkiye sınırlarında gizemli bir şekilde batırılır.Ve bu geminin sahibi Rusya'nın Hakimi diye anılan kişi...
90.8K 1.1K 18
İçimden bir ses eskiye dönebiliriz diyordu ne kadar bazı kötü şeyler yaşanmış olsada o benim ilk aşkımdı. "Esin ben seninle eskisi gibi olmak istiyor...
64.7K 661 13
Öğrencisine takıntılı olan bir öğretmen ve hiç bir şeyden haberi olmayan o kız..
936K 43.1K 42
Kafamı ellerimin arasına alıp kendimi öne doğru eğmiş az önce yaşananları algılamaya çalışıyordum. Bu olamazdı, hayır hayır hayır yine sokakta bir y...