Beni Buna Zorlama

Od EnverVefa

2.5M 89K 3.4K

"Birbirimiz için yaratıldığımızı ne zaman kabul edeceksin?" "Asla! Sen ve ben... o kadar farklıyız ki!" "Ah e... Více

Tanıtım
Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
Sürpriz! Karakter Bilgilerimiz
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm *FİNAL*
Sonsöz
Sonsöz'den Sonra...

14. Bölüm

55.7K 2.9K 28
Od EnverVefa

BENİ BUNA ZORLAMA!

"Ayşe Teyze tamam, Zeynep herkesten gizlenmek için sana yalan söyletiyor olabilir ama benden de mi gizleyeceksin gerçeği? Zeynep senin yanında değilse kayıp ilanı vereceğimden emin olabilirsin. Hatta dur dur sen onu ikna etmek için hiç uğraşma, ben kalkıp oraya geleyim daha kolay olur," diyerek hiç istemediği halde yaşlı kadını köşeye sıkıştırmak zorunda kalmıştı Buse. Kardeşini onun sandığından çok daha iyi tanırdı ve böyle anlarda kendini güvende hissedeceği tek yerin de emektar Ayşe Teyze'nin yanı olduğunu bilirdi.

"Yavrum beni zor durumda bırakıyorsun," dedi yaşlı kadın adeta yalvararak. "Kalkıp buralara gelme sakın Zeynep duyarsa..." demeye niyetlenirken genç kadın onun söylediği son sözlere tanık olarak elinden telefonu yavaşça çekti. "Buse niye sıkıştırıyorsun kadıncağızı? Biraz kafa dinlemek istiyorum her şeyden uzaklaşıp."

"İyi ben de kafa dinleme demiyorum zaten, ama bu arada bizi de elinin tersi ile bir kenara itivermesen? Zorlu'ya kızıyorsun ama tavrın herkese. Neler oluyor diye sormayacağım, çünkü günlerdir bu haberle ortalık ayağa kalktı. Sanki memlekette başka mesele yokmuş gibi! Bir Murat eksikti zaten o da ayaküstü bir açıklama yapınca iyice arapsaçına döndü her şey."

Zeynep duyduklarını anlamlandırmaya çalışarak kaşlarını çattı. "Neden bahsediyorsun sen?" Buse o zaman kardeşinin son gelişmelerden haberdar olmadığını fark ederek detaylara girdiğine pişman oldu. "Ah tabii ya orada pek televizyon kanalı çekmiyordu değil mi? Neyse canım zaten aynı şeyleri ıstıp ısıtıp sunuyorlar," diye konuyu geçiştirmeye çalıştıysa da Zeynep işin aslını öğrenmeden vazgeçecek gibi değildi. "Hangi Murat'tan bahsediyorsun sen?"

"Murat'ı boş ver, babam seni çok merak ediyor onunla da bir iki çift laf etsen diyorum..." Zeynep sabrını korumaya çabalayarak derin bir nefes alıp verdi. "Buse, Murat ile ilgili açıklama yapana kadar sana aynı soruyu defalarca sorabilirim. Ama bu sadece beni daha fazla sinirlendirmekten başka bir işe yaramaz. Şimdi... lütfen..." Bir çıkış yolu bulabilmek umuduyla bir süre sessizliğini koruduysa da nihayet pes ederek kısaca anlattı.

"Murat da Zorlu'nun müşterilerinden biriymiş. Tabii o bunu açıkça itiraf etmek yerine Zorlu'yu arkadaş aracılığı ile tanıdığından bahsetmiş."

"Ve?"

"Ve ee... şey sözümona laf arasında senden bahsetmiş... Çok öfkeliydi ne dediğini bilmiyordu bence..." Zeynep duyduklarını hazmetmeye çalışırken gözlerini kapattı. "Devam et!" "Devamında fazla bir şey yok. Zorlu'nun açgözlü, doyumsuz, aklı fikri daha fazla kadın elde etmek olan biri oluşundan bahsedip durdu. Sanırım ortada bir bahis varmış. Ama bana sorarsan kendi açığını kapatmaya çalışıyordu. Yani düşünsene bir kadını elde etmek için gidip kendini ilişki danışmanı diye tanıtan birinden parayla yardım alıyor. Kim bunu yapar ki? Bence Murat'a fazla takılmaya gerek yok." "Haklısın," diye konuşmaya başladı Zeynep soğuk ve kırgın bir ses tonuyla. "Murat'a da Zorlu'ya da kızmaya gerek yok. Hepsi benim hatamdı. Aşk oyununa kapılmam kendi aptallığımdan başka bir şey değil..."

"Öyle deme!"

"Nasıl diyeyim Buse? Zorlu'nun işi ya da daha kötüsü bahis yüzünden beni tavlamak için yaptıklarına kanmam kimin suçu? Şu halime bak! Hakkında dedikodu üretilebilecek en son insanken nasıl bu duruma düştüm söyler misin? Benim hatam değilse kimin hatası?"

"Olan oldu, daha fazla kendini suçlama. Zorlu için bunun bahisten öte bir durum olduğuna inanıyorum." "Ah lütfen..."

"Onu anlıyorum ya da ona hak veriyorum demiyorum. Sadece bazı açılardan onun da durumunun senden farklı olmadığını söylüyorum."

"Buse, empati yapmamı beklemiyorsun umarım! Çünkü şu an içinde bulunduğumuz durum hiç olmayabilirdi eğer o beni tavlamaya kalkışmasaydı ve ben de onun oyunlarına gelmeseydim! Mutsuz mu? İyi... umarım daha beter olur!"

"Peki, bu arada sen ne yapacaksın? Sonsuza kadar orada saklanamazsın..." Zeynep pencereden dışarıya yemyeşil çimlerin ve sağlı sollu düzenli bir sıra halinde uzanan çam ağaçlarının olduğu bahçeye baktı. Sonsuza dek saklanmak için bundan daha uygun bir yer olamayacağını düşündü. Esinti bahçenin ortasına yerleştirilmiş kameriyenin çevresini saran ağaçtan yayılan baygın yasemin kokusunu ona kadar ulaştırmıştı. "Çiftlik hayatına gittikçe daha fazla ısınmaya başladım."

"Bunun geçici bir durum olduğunu ikimiz de biliyoruz. Herkes arkandan atıp tutarken bu duruma neden olanlardan hesap bile sormayacak mısın? Ayrıca sen çalışmadan, bir şeyler üretmeden duramazsın."

"Üretmediğimi kim söyledi? Ayşe teyzenin ekmek yapmasına yardım ettim dün. Hamur yoğurmanın bu denli rahatlatıcı olduğunu bilmezdim. Şu an ömrümün kalanında hamur yoğurup, bahçedeki şezlonglarda taze limonata içmek çok cazip görünüyor." Zeynep'in sözleri Buse'nin tebessüm etmesine neden olmuştu. "Peki, o halde izin verirsen haftasonu gelip ben de seninle hamur yoğurma zevkini paylaşmak istiyorum. Benim de üstümden atmam gereken bir stres var şu aralar." Genç kadın derin bir iç geçirdi.

"Ancak gelirken arkamda bıraktığım sorunları getirmeyeceğine ve bir daha bu konuyu açmayacağına söz verirsen."

"Söz veriyorum. Dedim ya benim de kafamdan atmak istediğim şeyler var. Bir çeşit terapi olur ikimize de işte..." Zeynep telefonu kapattıktan sonra bir süre ellerini tezgâha dayayarak durup boş gözlerle bahçeyi izlemeye devam etti. Az sonra elinde araba anahtarları ile ön kapıdan çıkıp basamakları inerken az ilerde eğilmiş bir şeylerle uğraşan Ayşe teyzesine seslendi. "Ben gazete almaya gidiyorum sen de bir şeyler ister misin?"

*

Elindeki gazeteyi katlayıp memnuniyetsiz bir ifade ile yanındaki koltuğa fırlattı. Her şey altüst olmuştu ve onun bu durumu hiç de iyi idare ettiği söylenemezdi. Neden bir şeyler yapıp olayların önüne geçmeye çalışmıyordu ki? "Pekâlâ," diye mırıldandı kendi kendine "ona acımayacağım. Olayların bu noktaya gelebileceğini defalarca söylemiş olmama rağmen beni dinlemek bile istemedi." Yine de onun bu şekilde köşeye sıkıştığını görmekten nefret ediyordu. Çeşme'de gün sıradan bir şekilde başlamışken ablasının evde olmaması onu sıradışı bir şeyler yapma yönünde kışkırtıyordu adeta. Daha ne yapacağına karar vermemişken nasıl oluyordu da elleri her şeyin cevabını biliyormuşçasına hareket etmeye başlıyordu bile? Çantasından cep telefonunu çıkarırken sadece merakını giderecek kadarını öğreneceğine ve işin içine fazla girmeyeceğine dair kendi kendine söz veriyordu.

*

Zorlu aradan geçen birkaç hafta boyunca hiç istemese de kendini işe vermek zorunda kalmıştı. Bunun en önemli nedeni kendini oyalayacak bir uğraşı olmadığı zamanlarda Zeynep'i düşünmekten çıldıracak noktaya gelmesiydi. Bu nedenle gece gündüz uzun saatler boyunca çalışıyor, çalışacak hali kalmayıp da uykusuzluktan baygın duruma gelene kadar uyanık kalmak için kendini zorluyordu. Çünkü yatağa yatıp başını yastığa her koyuşunda aynı düşünceler kafasında dönüp duruyordu. Uyumaya çalışmak boşa harcanan çabadan başka bir şey değildi. Yeterince uykusuz, yorgun ve aç olduğunda, başka bir deyişle tüm enerjisini tükettiğinde, halsizlikten kendinden geçmesi işleri onun için kolaylaştırıyordu. İşlerle bu kadar ilgilenmesinin bir başka getirisi de şirketin işleyişi hakkında kısa zamanda çok şey öğrenmesi olmuştu. Bunların başında da ihaleleri neden sürekli kıl payı kaçırdıkları geliyordu. Şaşırtıcı bir biçimde rakip firma tekliflerinde küçük bir farkla da olsa her zaman onların üstüne çıkmayı başarıyordu. Gizli olarak sunulan dosyaların gizliliğinden şüphe duymasına neden olacak kadar fazla tesadüf gerçekleşmişti son zamanlarda. Rakipleri büyürken onlar kan kaybediyordu ama daha da dikkat çekici olan yaptırdığı küçük bir araştırma sonucunda şirketteki bazı isimlerin malvarlığındaki artıştı. Elinde kesin veriler olmadan ortalığı ayağa kaldırmak, annesi ile babasını bu konuda rahatsız etmek istemiyordu. Beklediği bilgiler o sa
bah eline ulaştığında masası başında oturmuş ne yapacağını düşünürken beklemediği bir telefon geldi.

"Nasıl olduğunu merak ettim," diyordu Melek elinden geldiğince ilgisiz olmaya çabalayarak. Onun sesini duymak Zorlu'yu öyle heyecanlandırmıştı ki az önce aldığı haberin tatsızlığı bir anda uçup gitmişti üzerinden.

"Melek! Nerelerdesin? Sana ulaşmak için denemediğim yol kalmadı." Melek elinde olmadan gülümsedi. "Demek ki yeterince denememişsin. Nasılsın? Olan biteni gazetelerden, televizyondan takip ettim ve tüm kalbimle bunu hak ettiğine inansam da..."

"Boş ver beni, hepsini hak ettim sanırım. Asıl sen nasılsın?" Zorlu her şeye rağmen Melek'in onun iyiliğini düşündüğünü fark ederek duygulanmış, araya girme ihtiyacı duymuştu. Melek'in hayatında sadece asistandan çok daha fazlası olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Genç kadın onu toparlayan, ayakta tutan, devam etme motivasyonunu sağlayan yegâne kişi olmanın ötesinde, bir anlamda uğuru gibiydi. O gidince her şey temelinden sarsılmış, şanssızlık peşini bırakmamıştı. "İyiyim." Kısaca karşılık verdi Melek daha sonra mırıldanarak. "Gerçi daha iyi olduğum zamanlar olmadı değil," diye ekledi. Aralarında tuhaf bir sessizlik oldu. İkisi de konuşmaları sırasında sözcük bulma konusunda daha önce hiç sıkıntı çekmemişlerdi. Duraklama uzayınca Melek kapatmak için niyetlediyse de Zorlu ona tekrar ulaşamama riskini alamayacağını düşünerek atıldı.

"Sana karşı çok büyük haksızlık yaptığımı biliyorum. Ne kadar önemli olduğunu yeterince hissettirmediğimi de..."

"Hiç..." dedi Melek kuru bir ifadeyle.

"Ne?"

"Hiç hissettirmedin."

Zorlu derin bir nefes alıp verdi. "Evet, haklısın hiç hissettirmedim ama düşünüyorum da belki de ben bile farkında değildim." Onun duraksaması üzerine Melek sorma ihtiyacı duydu.

"Neyin?"

"Hayatımda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunun. Melek tanıdığım en özel kadınlardan birisin..." Onun bu sözleri üzerine genç kadın buruk bir şekilde güldü. En özel kadınlardan biri olmanın yeterince iyi olmadığını biliyordu. En özel olmadıkça ne anlamı olabilirdi ki?

"Biliyorum, biliyorum... senin hissettiklerin... yani bana karşı duyguların daha farklı... Böyle bir konuşmayı bu şekilde telefonda yapmaktan nefret ediyorum. Bir araya gelip konuşamaz mıyız?" Melek onun bu gerçeği ne zaman ve ne şekilde keşfettiğini merak etti.

"Hayır böyle bir konuyu ne telefonda ne de yüzyüze konuşabiliriz," dedi Melek kararlı bir şekilde. "Bazı şeyler insanların kontrolü dışında gerçekleşir. Konuşacak bir şey yok suçlayacak kimse olmadığı gibi."

"Daha duyarlı olmalıydım..."

"Haklısın, öyle olmalıydın ama o zaman Zorlu olmazdın. En başından beri Alihan olarak kalmaya devam ederdin." Onun bu yorumu karşısında Zorlu bir an için ne diyeceğini bilemedi. Melek gerçekten âşık olunacak türde bir kadındı. Belki kalbini çoktan başka birine kaptırmış olmasaydı...

"Geri dönecek misin?" diye sordu Zorlu ansızın.

"Bana ihtiyacın kalmadı artık. Anladığım kadarıyla aile işine dönmüşsün." "Sana her zaman ihtiyacım olacağını biliyorsun. Melek burada her şeyin nasıl karmakarışık bir halde olduğunu bilsen... Diğer işimin düğümlenmiş olmasına değinmiyorum bile! Ve ben nasıl..."

"Biliyorsun. İşin içinden nasıl çıkacağını biliyorsun tek yapman gereken çokbilmiş tavrını bir kenara bırakıp kalbinin sesini dinlemek. Bunu yapabildiğin zamanlarda çok..." dedikten sonra bir an durup hafifçe yutkundu "çok farklı olabiliyorsun. Duyarlı, güçlü ve olgun bir erkek gibi davranmanın zamanı geldi." Zorlu tek elini önce alnına oradan gözlerine götürüp ovuşturdu. "Peki, sen ne yapacaksın?" "Bilmem. Herhalde kendi yolumu bulacağım... Tabii önce kendimi bulduktan sonra. O kadar uzun zamandır senin gölgen oldum ki..."

"Melek sen her zaman kendin oldun." Genç kadın hafifçe tebessüm ettiğinde bu durum sesine de yansımıştı.

"Meral de... Kendim olmaya kendi adımı kullanarak başlayabilirim sanırım."

"Pekâlâ Meral. En azından dostça buluşup bir kahve içebiliriz belki." Her ne kadar onu özlemiş, görmek için çıldırıyor olsa da kalbinin bu karşılaşma için hazır olmadığını biliyordu. "İstanbul'a döndüğümde ararım. Şimdi kapatmalıyım."

"Melek! Yani Meral..."

"Evet?"

"Teşekkür ederim." Genç kadın şaşırmıştı.

"Ne için?"

"Böyle kötü bir günü beklenmedik bir biçimde aydınlattığın için. Bunu daha sık yap." Zorlu için yaptığı onca şeyden sonra bilinçsizce yaptığı küçücük bir şey için bu kadar içten bir teşekkür almak tuhaf ama mutluluk verici bir histi. Çektiği onca sıkıntı ve kalp acısı belli ki onda bazı olumlu izler de bırakmıştı. Zorlu ile tanıştığından beri ilk kez değişebileceğine dair içinde bir umut belirdi. Her ne kadar bu değişim bir başkası için olacak idiyse de...

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

5.2M 282K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
101K 5.1K 33
Gizem liseden beri en iyi arkadaşı olmuş Deniz'e karşı yeni duygular besler.Fakat ortada bir şey vardır.Deniz başkasına aşık olmuştur.Gizem kıskançlı...
682K 28.8K 59
Nereden bile bilirdi ki Erva, hayatının tek bir gecede bu kadar değişebileceğini. Biri söylese gülüp geçerdi. Bir anda kendini Barış denen adamın esi...
1.4M 45K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...