Sessiz itiraf

Von kafayiyemisdusler2

1.1M 30.3K 10.2K

Ona bir daha onunla evlenmek istemediğimi söylediğimde sinirlenmişti. Yüzüme bakmamamak için çaba harcıyordu... Mehr

Sessiz itiraf (Tadilatta)
1. Bölüm (Israr)
2. Bölüm (Sahte sebepler)
3. Bölüm (Tanınmak)
4. Bölüm (Nefretime çocukluğum engel)
5. Bölüm (Asla, asla deme!)
6. Bölüm (DC?)
Yeni hikaye (İnat)
7. Bölüm (Kadınına aşkı)
8. Bölüm (Gerçeğe bir adım)
9. Bölüm (MAFYA)
10. Bölüm (Sen farklısın!)
11. Bölüm (Yalan söylüyordu.)
13. Bölüm (İlk gece)
14. Bölüm (Bal'ayı)
15. Bölüm (Kavgalar...)
Yeni hikaye (ECELLE NİŞANLI)
16. Bölüm (Sen doğdun.)
17. Bölüm (Kaçırılma)
18. Bölüm (İstek)
19. Bölüm (İntikam)
20. Bölüm (Kim?)
21. Bölüm (Pişmandım!)
22. Bölüm (Uyan!)
23. Bölüm (Beni bırakma)
24. Bölüm (Aylar be kadın!)
25. Bölüm (Canımdan can gitti!)
26. Bölüm (Destek!)
27. Bölüm (Yeni aşk)
28. Bölüm (Mutluluğa bir adım)
29. Bölüm (Mutluluk yok)
30. Bölüm (Gerçek mi!?)
31. Bölüm (Şükürler olsun)
32. Bölüm (Bebeğimiz)
33. Bölüm (Babam!)
34. Bölüm (Final)
Yeni hikaye (SOĞUK GÜNEŞ)
Yeni hikaye (RedZone)
BEYAZ ÖLÜM

12. Bölüm (Malum soru.)

27.5K 861 110
Von kafayiyemisdusler2

Keyifli okumalar...

●●●

Gözlerimi açıp bedenimi esnettiğimde yataktan kalkmıştım. Dün Emir'i zorla başka odaya göndermiş, gece gelmemesi için sıkıca tembihlemiştim.

Yataktan kalkıp valizlerin arasından zorluklarla geçtikten sonra banyoya girmeyi başarmıştım. Aynaya baktığımda gece geç yattığım için kızarmış ve şişmiş gözlerimle karşılaştım.

Kendimi hemen küvete atıp kafamı biraz dinledim. İstanbula geldiğimden beri her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki. Gerçekten doğru söylüyorlardı. Hızına yetişilmiyor, İstanbul.

Banyodan çıkıp valizimden kıyafet çıkardım. Elime gelen ilk şeyi üstüme geçirdim.

Valizlerin arasından çıkıp aşağı inmek için kapıya doğru yürüdüm. Salona geldiğimde masada oturup tabletiyle uğraşan Emirle karşılaştım. Yanına gidip "Günaydın." diyerek sandalyeyi çekip oturdum. Tabletinden başını kaldırıp ilk önce bedenimi süzdü. Sonra yüzüme bakıp "Günaydın." diyerek elindekini masanın üstüne bıraktı. Eliyle tabağımı gösterip kahvaltı etmeye başladı.

Emir'in telefonu çalınca aramayı cevaplamıştı. Kim ne söylüyorsa, sinirlenmişti. Bakışlarım sıkıca yumruk yaptığı eline kaydığında aramayı sonlandırmıştı. 

Alnındaki damarlar belirgenliştiğinde ağzına bir tane salatalık attı. Böyle bakınca çok korkutucu görünüyordu. Korkumu aşıp nişanlısı olarak onu endişelendiren soruyu sordum.

"Kimdi o? İyi misin?" dediğimde kafasını tabağından kaldırmayıp "Önemli birisi değil. Sen kahvaltına devam et." deyip masadan kalktı. Önemli değilmiş... O yüzden sinirden kuduruyordun.

Merakımdan masadan kalkıp adımlarımı merdivenlere çevirdim. Merdivenler bitince hangi odada diye düşündüm. Büyük ihtimal çalışma odasındaydı. Odanın önüne gelip kapıyı çaldım. Ses gelmeyince bir daha çaldım. Yine ses gelmeyince kapıyı yavaşça açıp odaya girdim. Emir'i yerde oturmuş kan ter içinde görünce hemen yanına koştum. Elbisemi boş verip yanına oturdum.

"Emir iyi misin? Neden böylesin?" dedim endişeli sesimle. Emir ise bana cevap vermiyor kalbini tutuyordu. Sorunun yine kalbinde olduğunu anlayınca "Ne yapmam gerekiyor? İlacın nerede?"diye panikle sorduğumda kollarını havaya kaldırdı. Ellerimi kollarının üstünden geçirip sıkıca sarıldım.

Uzun bir süre birbirimize sarılı kalırken "İyiyim... Merak etme." dediğinde kapattığım gözlerimi açtım. Yavaş-yavaş kollarımı da ondan çektim. Yüzüne bakınca dağılmış saçlarını gördüm. Elini kalbinden indirmiş dizime koymuştu. Bakışlarımı tekrar yüzüne çevirip saçlarını düzelterek "İyi olduğuna emin misin?"diye sordum.

Başını salladığında gözlerimi devirip "Bendeki de soru, iyi değilsin. Kalk hastaneye gidelim." dedim. Ayağa kalkmaya çalıştığımda kolumdan tutup yeniden yere oturmamı sağladı. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda "Hastaneye gerek yok. Biraz dinlensem daha iyi olacağım." dedi.

Kafamı tamam anlamında salladığımda kollarından tutarak ayağa kalkması için yardım ettim. Bana tutunarak odadan çıkıp yürümeye başladık. Emir odasına doğru yürüyünce onu durdurup "O oda çok dağınık." diyerek sağdaki odanın kapısını açıp içeri girdik.

Emir yatağa uzanınca elimden tutup "Yanıma uzanır mısın?"diye sorduğunda kötü göründüğü için dediğini yapmıştım. Kolunu başımın altından geçirdiğinde kafamı göğsüne koydum. Gözlerimi kapatıp kalbinin sesini dinlemeye başladım. Kalbi çok hızlı atıyordu.

Cani yanıyor muydu acaba? Elimi karnına koyduğumda beni daha çok sarmaladı.

Bir süre geçtikten sonra sessizliği bozarak "Daha iyi misin?" diye sordum.

Kolumu sıvazlayarak "Sen yanımda olduğun sürece iyiyim." dedi. Gözlerimi kapatıp ona sıkıca sarıldım.

"Bu hastalığının bir ilacı, tedavisi yok mu?"

"Var." dediğinde "Niye kullanmıyorsun?" diye sordum. Sorumun cevabını merakla bekliyordum.

"Kullanıyorum zaten." Cevabı beni oldukça şaşırttı.

"Kullanıyorsan neden bu haldesin?"

Ben de ne çok soru soruyormuşum ya...

"O ilaçlar bir işe yaramıyor. Benim ilacım sensin." dedi saçlarıma bir buse kondurup.

"Doğru ya ben mafyanın ilacı'yım." dediğimde gülmüştü.

•••

Ne kadar geçti bilmiyorum ama çok uzun bir süredir birlikte uzanıyorduk. Kafamı kaldırıp Emir'e baktığımda gözleri kapalıydı. Büyük ihtimal uyuyordu. Kolumu karnından çekip, belimdeki elini yavaşça yatağa koydum. Yataktan kalkmaya çalıştığımda koluma sarılan elle yeniden Emir'in göğsünde yerimi aldım.

Uyumuyor muydu bu ya?

Başımı kaldırdığımda bir çift siyah gözle karşılaştım. Hafif gülümseyip "Niye uyandın?" dedim.

Sorum cevapsız kalıp "Nereye gidiyordun?" diye sordu.

Kendisi soruya soruyla karşılık vererek benim sorumu geçiştiriyordu.

"Valizler odanın ortasında duruyor. Gidip düzenleyeceğim."

"Sen yorma kendini güzelim. Hatice yapar." dedi. Şuan gözlerimi devirmek istedim ama pek başaramadığım için vazgeçtim.

"Eşyalarıma istediğim an ulaşmak istiyorum. O yüzden ben yaparım."

Tamam diyerek yataktan kalkıp dudağıma bir buse kondurdu. Ayağa kalkınca "Nereye?" dedim.

"İşim var." dediğinde kaşlarımı çatarak sahte bir gülümsemeyle "Müstakbel karına da o işinin ne olduğunu söyler misin?" dedim.

O da sahte gülümsemeyle "Müstakbel karım, o işin adı iş." dedi. Sohbeti uzatmamak için daha fazla konuşmadım. Gitsin bakalım 'işine'.

Kapıdan çıkıp Emir'in odasına girdim. Yani odamıza.

Giyinme odasına girdiğimde Emir'in eşyalarının olmadığını gördüm. Diğer kapıyı açıp içeri girdiğimde eşyalarının burda olduğunu gördüm. Derin bir nefes alıp valizleri yavaşça giyinme odasına taşıdım.

Dört saat sonra kıyafetleri, ayakkabıları ve çantalarımı yerleştirmiştim. Şah eserime bakıp gülümsedim. Giyinme odasından çıkıp makyaj masasının önüne geldim. Sırada makyaj malzemeleri ve aksesuarlar vardı. Banyo için olan malzemeleri alıp banyoya yerleştirdikten sonra her şey hazırdı. Eşyalarımın içinden yeni alıp da giyinmediklerim ve kullanmadığım kıyafetler vardı. Yenileri Bengüye vermeyi düşünüyordum.

Kendimi yüz üstü yatağa attığımda, bedenimdeki tüm ağırlıkların gittiğini hissettim. Yorgunluğumla baş-başa kalmışken kapı iki kez tıklatıldı. "Gel." dediğimde sırt üstü uzanıp gelenin kim olduğuna baktım.

Bengü "Abla, Emir abi yemeğe gelsin diyor." dedi.

Bende bir yatağa, bir de acıkan karnıma baktım. Aç olduğum için yemek yemek daha mantıklı geldi. Ayağa kalktığımda aklıma Bengü için ayırdığım kıyafetler geldi.

"Bengü kapının önünde torba var. İçindeki kıyafetleri seversen kullan. Hepsi yeni." dediğimde Bengü mutlu olmuştu.

"Teşekkür ederim, abla." dediğinde gülümseyip aşağı indim. Emir bey yine masada oturmuş beni bekliyordu. Duvardaki saate baktığımda saatin 18:35 olduğunu gördüm.

Yarın evlenecektim. Hiçbir şeyden haberim yoktu, sadece gelin olarak görevimi yapıp düğüne katılacaktım. Ben Alisa Yankı Kandemir oluyordum.

Her şey ciddileşince kararımdan caymak isteği vücudumu sardı. İşin bir aydır ciddi olduğu aklıma geldiğinde kendimi aşağılamaya geçiyordum ki, Emir'in sesiyle bunu ertledim.

"Güzelim sana diyorum." dediğinde ayaklarımı haraket ettirip masaya doğru yürüdüm. Oturunca Emir "İyi misin?" diye sordu.

"İyiyim." deyip yemek yemeye başladım. Yemek bitince "Ben çok yorgunum Emir. Gidip dinleneceğim, iyi geceler." deyip masadan kalktım.

Emir "İyi geceler karım" dediğinde yerimden kıpırdayamadım. Gözlerim istemsizce kapandı. Kendime gelip odaya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp kendimi yatağa doğru attım. Sırt üstü uzanıp yarın evleneceğim gerçeğini idrak etmeye çalıştım.

Yüzümün ıslandığını hissedince ağladığımı anladım. İnsanların yanında ağlamayı kendime yediremiyordum. Onların yanında asla ağlamayan bir kadın imajı çizmiştim. Ama tek başıma hep ağlayan biriydim. İnsanların yanında yabancı gelen gözyaşlarım, tek başıma oldukta hiç yabancı gelmiyordu.

Evlenmek istemiyordum. Evlilik benim için cesaretdi. Ve ben o kadar cesur biri değildim.

Saatlerce ne kadar ağladım bilmiyorum ama gözlerim artık kapanmak üzereydi. Ne kadar kapatmak istemesem de kapanıyordu.

Yarın dünyaya meteor düşmesi dileğiyle...

●●●

YAZAR'DAN...

Hayatında verdiği en büyük kararın ağırlığıyla uykuya daldı genç kadın.

Sabah olduğunda onu uyandıran ne güneş ışığı, ne de alarm vardı. Havanın hâlâ karanlık olmasına rağmen gözlerini açmıştı. Dün akşamdan beri ağrıyan başının hâlâ aynı durumda olduğunu hissetti. Telefonu eline alıp saate baktığında saatin 05:18 olduğunu gördü. Ayağa kalkıp banyoya yürüdü. Banyodan ilaç kutusunun içinden baş ağrısı ilacını aldı.

Banyodan çıkıp yatağına yeniden uzandı. Telefonu eline alıp mesajlarına baktı. Melisa ne mesaj atmış, ne de aramıştı. Alisa bu duruma üzülse de arkadaşı, kardeşi mutlu olduğu için mutluydu.

Telefonu yerine bırakıp uyumaya çalıştı ama nafile. Uyumasına ne baş ağrısı, ne de bu gün evleneceği gerçeği izin veriyordu.

Uzun zaman geçmiş Alisa hala uyuyamamıştı. Duvardaki saate baktığında saatin 7 olduğunu gördü. Ayağa kalkıp banyoya yürüdü. Baş ağrısı sonunda geçmişti. Duş aldıktan sonra bornozu giyerek giyinme odasına geçti. Elbisesini giyinip, saçlarını açık bıraktı.

Makyaj yaparken yüzünün hiç gülmediğini fark etti. Kapıyı açarak merdivenleri inip salona geçti. Emir salonda oturup kahvesini içiyordu. Başını kaldırıp Alisaya baktıktan sonra ayağa kalkıp yanına geldi.

Alisanın ellerinden tutup "Günaydın güzelim." dediğinde ne hissedeceğini düşündü. Onu sevdiğine inansa da, hakkında birkaç şey bildiği bir adamla evlenecek olması onu korkutuyordu.

Alisa ellerini çekip koltuğa oturduğunda "Hatice abla bana da bir kahve yapar mısın?" dedi.

Emir sevdiği kadının onu hâlâ kabul edemeyişini anladığında ellerini yumruk yapıp sıktı. Yediği kurşunlardan daha çok acıtıyordu canını.

Zaten aşk acı çekmek değil miydi?!

Sinirli olsa da yumuşak çıkmasına özen gösterdiği ses tonuyla "Birazdan Aynur teyzeyle annem gelecek. Beraber, korumalarla kuaföre gideceksiniz. Birşeye ihtiyacın olduğunda onlara söyle yeter. Kahvaltını yapmadan evden çıkma." dedi.

Alisa onay verip gelen kahvesini eline aldı. Hatice hanım "Kızım browni yaptım. İster misin?"diye sordu. Şuan moralini yerine getirecek tek şey tatlı olabilirdi.

"Abla o da soru mu şimdi? Tabii ki de isterim." diyerek gülümsedi. Emir gittikten iki dakika sonra browni gelmiş, yemeye başlamıştı. O sırada da Hatice hanım sofrayı kuruyordu. Kapı çaldığında Alisa bir browniye, bir de kapıya baktı. Hatice hanım sofraya tabak götürdüğü için mecburiyyetten kapıya doğru irelledi. Kapıda annesiyle Canan hanımı gördükte ikisine de aynı anda sarılıp içeri geçmeleri için kapının önünden çekildi.

Herkes salona geçip oturduğunda söze Canan hanım başladı. "Kızım nasıl alıştın mı eve?"

Hayır!

"Evet"

Bu sefer söze Aynur hanım merak ettiği soruyu sormuştu. "Heyecanlı mısın yavrum?"

Hayır! Sevmediğim bir adamla evleneceğim için, hiss ettigim tek şey korku.

"Biraz." dedikten sonra cümlesine devam etti. "Sorularınız bittiyse gelin kahvaltı yapalım."

Herkes ayağa kalkıp masaya doğru yürüdü. Herkes oturduğunda Emir'in yeri boş kalmıştı.

Yine Emir mi düşünüyorum ben?

●●●

ALİSA'DAN...

Kahvaltı faslı bittikten sonra çantalarımızı alıp çıktık. Kapıda bekleyen arabanın yeni arabam olduğunu gördüğümde dudaklarım yukarı kıvrılmıştı.

Koruma hızla gelip kapımı açtığında sürücü koltuğuna oturdum. Canan teyzeyle annem arka koltuklara geçmişlerdi.

Kuaförün önünde durup arabadan indim. Canan teyzeyle annem de arabadan indikten sonra kadro tam olmuştu. Kuaföre girince kapının önünde karşılandık. Böyle şeyler bazı insanları rahatsız etse de ben rahatsız olmuyordum. Alışmıştım.

Sandalyelere oturduktan sonra ben gelin saçımı, annemle Canan teyze de elbiselerine uygun saç modellerini anlatmaya başladılar. Sonuçta ikisi de ünlü iş adamlarının karısı, hem de kaynanaydılar.

Saçım bittikten sonra makyajıma geçmişlerdi.

Otelde diğer gelinliğimi giyinirken saç modelimi de değiştirecektim. Her kes hazır olunca ben gelinliğimi annemler de elbiselerini giyinmeye gittiler. Benim giyinmeme birkaç kız yardım etmişti. Yoksa saatlerle uğraşmak zorunda kalırdım.

Kuaförden çıkınca dışarda Emir'in beni beklediğini gördüm. Fırat da yanındaydı. Fırat beni görünce gözlerini kocaman açmıştı. Emir Fırat'ın neye baktığını merak edecek ki arkasını döndü. Beni görünce gözleri sadece bana kitlenmiş gibiydi. Ayırmıyordu gözlerini. Birden kendine gelecek olacak ki, yanıma gelip bir elini belime sararak alnımdan öptü.

"Çok güzel olmuşsun gelinim." dedi.

Emir kafasını çevirip annemlere baktığında "Siz de muhteşem görünüyorsunuz." dedi.

Bakışlarını bana çevirip elimden tuttu. "Hadi gidelim." dediğinde onunla beraber arabasına doğru yürüdük. Arabayı şoför kullanıyordu. Gelinliğimle arabaya sığmam zor olsa da Emir sığdırmıştı. Arkamızdan kocaman bir koruma ordusu geliyordu. Rahatsız oluyorum ayaklarına yatmayacaktım. Sonunda canımı çölde bulmamıştım.

Araba durunca otelin önünde bizi bekleyen diğer orduyla karşılaştım. Emir arabadan inip ilk önce gelinliği arabadan çıkardı, sonra elini uzatıp inmeme yardımcı oldu. Ellerimizi birleştirip koca gazetecinin yanından geçtik. İçerde de bir bu kadar olduğuna emindim.

Alkışlar eşliğinde bizim için hazırlanan yere geçtiğimizde nikah memuru gelmişti. Elim ayağım birbirine girmemek için çabalıyordu.

Nikah memuru elinde mikrofonu ile konuşmaya başladı.

"Bu gün buraya Emir Kandemir, Alisa Yankı çiftimizi evlendirmek için bulunuyoruz..."

Geldik zurnanın zırt dediği yere. "Lütfen şahitleri buraya alalım." Benim şahidim çok da tahmin dışı olmayan Melisa, Emirinki de Aliydi.

İsimlerimizi söyledikten sonra sınav sorularından sonra en önemli olan soruya gelmiştik. Sınavda hiç olmasa istediğim sorudan başlaya biliyordum ama burda tek soru vardı.

"Şahin kızı Alisa Yankı, Selim oğlu Emir Kandemiri eşin olarak kabul ediyor musun?"

Bu sorunun tek cevabı vardı...

●●●

Sizce cevap ne?

Hikayeyi Alisadan mı, yoksa yazardan mı dinlemek güzel?

1k olmuşuz teşekkürler ♥️♥️

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

3.7M 130K 44
Siz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz...
Peyda Von Herkes Yalan

Jugendliteratur

873K 60.7K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
11.9K 1.1K 41
Gözlerini ilk açtığında nasıl hissettiğini asla hatırlayamazsın. Gözlerini sonsuzluğa kapattığında da bu duygu hissedilmez gelir sana. Fakat şimdi, ...
8.1K 213 2
*Bölümler Düzenlendi* Zümre Adil 18 yaşında bir ağayı kendine aşık ederek Ağa tarafından kaçırılan Zümre. 19 yaşında zorlan gelin olan Zümre. Evlend...