Bu mahalleye ilk günden beri kanım çok ısınmıştı.

Şimdi ise üzerime birkaç saat sonra yiyilecek yemek için kıyafet geçirmiştim. Annem bir şeyler yapmıştı. Fakat Zehra Teyze yardıma çağırmış yarım saate onlara geçecektik.

Saçlarımı düzleştiriyordum. Önümdeki son tutamı da düzleştiricinin arasına bırakıp tepesinden başlayarak aşağıya kaydırdım. Dümdüz olmuştu.

Saçlarımı düzleştirmeyi bitirmiş öylesine saç tutamlarının arasına daldırıp üstün körü üzerlerinden geçirirken kapım tıklatıldı. Aynadan arkama baktığımda Esila gelmiş, kafasını kapıdan uzatarak melül melül bakıyordu.

"Abla, senden bir şey isteyebilir miyim?"

Kıyafet mi? Hayır.

Korka korka sordum sorumu. "İste ablacım."

"Bilgisayarını alabilir miyim?"

İçim rahatladı. "Alabilirsin fakat," deyip sustum. Oturduğum koltuktan kalkıp yatağımın üzerine geçtim. "Saati on lira."

Kollarımı göğsümde birleştirerek şaşkın ifadesini izledim. "Ne? Abla, şaka mı yapıyorsun?"

"Ha, odanı da kullanıcam dersen o da beş lira."

"Hey, doktorsun sen kendine gel!"

"Niye öyle diyorsun ki bu devirde beş lira bile kıymetli artık." dedim ve gülümseyerek gözlerimi kıstım. "Hem senin ablanım diye indirim yaptım. Yoksa o bilgisayarın saati yirmiden aşağı olmazdı."

Kahkaha attı ve o da benim gibi kollarını göğsünde birleştirdi. "Yarım saatlik."

Kollarımı çözüp kaşımı kaldırdım. "Ne işin var?"

"Of!"

"Oflama ablaya." dedim gülümseyerek.

"Ne işim olduğunu söylemezsem vermezsin değil mi?" İki kaşımı da yukarıya kaldırdım. "Yemek tarifine bakacaktım."

"Bu yalanı sevmedim. Başka bir yalan bul."

Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Neden bu kadar zekisin?"

"Neden bu kadar salaksın?" diye yineledim onun bana sorduğu sorunun tersini ona sorarak.

"Asaf abi ile o kadına bakacaktım." dedi ve derin bir nefes aldı. "Abla, sen Asaf abiyi nereden tanıyorsun?" Kaşlarını çattı. "Yoksa hoşlanıyor musun ondan?"

Ayağa kalktım. "Saçmala, yok öyle bir şey.."

"Daha önceden tanıyor musun?" diye yineledi sorusunu.

DİLHUNWhere stories live. Discover now