~Episode 6~

1.3K 122 67
                                    

Song - Florina = Va va vis

Tık... Tık... Tık... Tık

Tık..! Tık! Tık!

Tak! Tak! TAK!!

"Ne oluyor be?!" Dedi James yüzünü buruşturup gözlerini aralarken.
Görme duyusundan önce koku duyusu harekete geçti.
Burnuna kendi kokusuna karışmış hoş bir koku geldi. Hafif, iç açan, güzel bir koku.
Hemen sonra neredeyse üzerinde yattığı bedeni hissetti. Bir anda aklına Lucius'la burada uyuyakaldıkları geldi.

Tak! Tak!

James küfür etmek üzere gibi dudaklarını araladı ama hemen ardından sessizce doğrulmaya çalıştı.
Elini yavaşça Lucius'un başını yasladığı duvara koydu ve kendini geriye çekti. Lucius'un beline dolanan kolları çekilirken sarışın adamdan kısa bir homurdanma ve burun kıvırma aldı.
Onun uykusunda bile burun kıvırmasına gülerken yamulmuş gözlüğü düzeltti ve onu güzelim uykusundan eden sesin kaynağını aramak için odaya bakındı.

Tam yere basıp ağrıyan belini ovuşturmuştu ki camdan gelen sesle irkilip oraya döndü.
Beyaz- turuncu peçeli baykuş, aylardır sahip oldukları evin ortak baykuşu olan Rio'ydu.
Lucius varken camı açamazdı ve sarışını yatağa taşıyana kadar camı gagalayacağını bildiği baykuşu da çekemezdi.
Eliyle bir süre kış kış yapıp aşağı gitmesini işaret etse de kıpırdamayan baykuşa kızgınca baktı.

"Aptal kuş! Aşağı in aşağı!"

Baykuş camı sertçe gagaladı ve kızgınca aşağıdaki cama uçtu.
James ise yavaşça eğilip, yaptığı şey üzerine çok düşünmeden sarışını kucakladı ve zar zor yatağa taşıdı. Onu hafifletme büyüsüyle taşımak başkaydı, normal haliyle taşımak başka. Uzun zamandır spor yapmadığı için kasları alarm verirken genç adamı yatağa taşıdı.
Sarışını çok da sarsmamaya çalışarak yatırdı ve üzerini örttü. Kendi odası garip bir şekilde çok soğuk olduğundan sarı baş belasının hasta olup iyice başını ağrıtmasını istememişti.
Sadece o kadar yani.

Gözleri uyku sersemliği ve dalgınlıkla sarışının yüzüne odaklandı.
Yüzünde huzurlu bir ifadeyle uyuyordu. Uyanıkken yüzüne her zaman hakim olan alaycı, kontrollü ve mesafeli Safkan ifadesi yok oluyor ve yerine huzurla uyuyan bir melek yüzü geliyordu.
Elbette içinde şeytan saklayan bir melek.
Lucius Malfoy bir yılandı. Bir yılana ait soğuk kanlılık, bilgelik ve sinsilik. Ama o yılanın kanatları vardı. Bütün düşüncelerini, duygularını ve öfkesini örten gösterişli kanatları.

Kundalini

James aklına gelen kelimeyle iç çekti. Kesinlikle Kundalini geçmişteki ve kelime anlamıyla Lucius'u anlatıyordu.
Kundalini üç buçuk kez (yedinin yarısı) kıvrılıp uyuyan spiral bir yılan demekti. Bir insanın içindeki ateşi göstermek üzere geçmişte kullanılırdı.
Bireysel uyanışın, aydınlanmanın ve bilgeliğe ulaşmanın sembolü, ayrıca Mısır'da ve Roma'da resmedilen kanatlı yılana da Kundalini denirdi.

Uyuyan spiral bir yılan...

Aslında yoga ile ilgili ve çakraları açmak, aydınlanmak gibi anlamları olan bir yanı da vardı bu kelimenin ama şu an tam açıklamasını hatırlamıyordu.*
Lucius'a çok yakışan bir kelime gibi gelmişti James'e. Şu an gerçekten uyuyan bir yılandı nasılsa.

Onu uyurken üç kez izlemişti. Biri yıllar önceydi. Diğeri birkaç gün önce, banyo olayından hemen sonraydı ve sonuncusu da bu sabahtı.
Hep aynı uyuyordu, aynı yüz ifadesiyle.
Sanki sadece uykusunda huzur buluyormuş gibi.
Zihni hızlıca yıllar önceki gecenin anısına bir yolculuk yaparken aklını en çok karıştıran ve kendisini huzursuz eden gecenin hatıraları onu ele geçiremeden kapısından gelen konuşma sesleri onu kendine getirdi. Hızlıca yataktan uzaklaşıp kapıya baktı ve daha fazla konuşurlarsa Lucius'un uyanacağına karar vererek kapıya ilerledi.

Love In The Dark (𝑳𝒖𝒄𝒊𝒖𝒔/𝑱𝒂𝒎𝒆𝒔)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz