♛ Platonik Sindirella | 4

1K 86 12
                                    

-4-

Altın günleri...

40-50 yaş üstü teyzelerin işsizlikten ve can sıkıntısından icat ettikleri bir Açlık Oyunları diyebiliriz. Kim yemek yerken eş zamanlı en çok dedikodu sirkülasyonu sağlayabiliyorsa o kazanıyor diye düşünüyorum. Kan, ter, gözyaşı... Aramızda kalsın, biraz da ter kokusu. Ve en önemlisi de dedikodu.

Güne gelmeyen teyzelerin bu durumdan kurtulduğunu ve asla nasibini almadığını sanıyor olması da çok komik. Çünkü en başta onlar çekiştiriliyor, bilginize. Güne gelen teyzelerin gelinlerini ve güne gelmeyen diğer arkadaşlarını dedikodu gündemine bomba gibi oturtmasını konu alan bol kısırlı ve hamur işli bir gün işte. Her ne kadar onların deyimiyle uzak kaldıkları süre içerisinde gündemi konuşmak adı altında tanımlansa da bunun adı ölümüne dedikoduydu işte, kimi kandırıyorlardı ki?

Kusursuz bir plan kurmuştum. Planım, yemekleri ve çayları dağıtır dağıtmaz hızla odama kaçmaktı. Işık hızıyla. Yarın yokmuşçasına.

Kısır, patates salatası ve kek dolu tabakları dağıtırken keşke kafama kese kâğıdı takıp insan içine çıksaydım diye düşünmedim desem yalan olur. Ya şimdi aranızda beni anlamayan birkaç kişi kardeşim senin de yüzün altından mı nedir bu ego diyebilir. Ama arkadaşlar ego değil. Allah size göstermesin böyle şeyler, çok amin.

Şimdi konuyu biraz daha açayım. Belli bir yaşa geldiğinizde -ki bu teyzelere göre o yaş 16 ve 18 arasıdır çok iyi bilirsiniz- hemen hemen tüm teyzeler size şöyle bir alıcı gözüyle bakar. Oğluna, akrabasına, komşusuna, torununa, dolmuş durağında gördüğü yabancı çocuğa... Mutlaka birilerine bakar yani. Onlar size bakacak birini bulur. Bizim mahallenin Esra Erol'u Bakiye teyzeyi tahtından indirebilecek tipler bunlar, dikkatli olmak lâzım. Daha ne olduğunu anlayamadan kendinizi tanımadığınız bir adamla nikâh masasında bulabilirsiniz benden söylemesi.

Nitekim ben 21 yaşındaydım, onlar için aranan taze kandım. Vampirlerin arasına düşmüştüm. Abartmıyorum. Şimdi kendileri genellikle eski toprak oldukları ve 14-16 yaşlarında evlendikleri için biz onların gözünde evde kalmaya yüz tutmuş kişiler oluyorduk. İşte daha çok genç olduğumuz hâlde bizi evde kalmış gibi hissettirip bunalıma sokan bir diğer önemli etken de bu teyzeler. Teyzelerimiz.

Kolundan omzuna kadar uzanan milyonlarca burma bilezikle takıp takıştırmış Müko teyzeye yemek ikram ederken kendimi onun ışın kılıcı gibi parlayarak beni kesen gözlerinden korumaya çalışıyordum ancak nafile. Yanındaki arkadaşına imalı bir göz süzdükten sonra baştan aşağı beni incelemeye başlamıştı bile. Yemin edebilirim. Gelin bu işin evveliyatını anlatayım size şöyle ayaküstü.

Bundan tam 3 yıl önce yine böyle bir altın gününde Müko Teyze aynı alıcı gözlerle bana bakıp yanında oturan anneme "Maşallah kızın da pek büyümüş, serpilmiş, güzelleşmiş Safiye." dediğinde oldukça imalı bir ses tonu takınmıştı. Ve annemden atik bir biçimde "O daha okuyor teyzesi." yanıtını alıp savuşturulduğunda, Müko Teyze'nin elektrikleri kesilmiş ışın kılıcı gözlerinden anlamıştım rotasını yeniden hesapladığını. Gözünün önünden film şeridi gibi mahallenin tüm kızları geçiyordu ve ben bunu görebiliyordum. Hayır, üçüncü gözüm falan açılmış değildi. Sadece bu teyzelerin ciğerini biliyordum hepsi bu. O gün kurtulmuştum ama...

Günümüze dönecek olursak yine böyle bir Meksika açmazının ortasında kalakalmıştım. Yıllar sonra aynı ağa takılan bir balık misali çırpınıyordum. Müko Teyze zaman aşımından cesaret alarak tekrar aynı hamleye hazırlanırken annem "Kızım hadi sen çayları getir." diyerek beni bir kez daha bu gergin ortamdan kurtardı. Safiye Sultan. Sultanım... Kıymetlimiss... Anne hakkı ödenmez arkadaşlar.

Platonik Sindirella ღDEVAM EDECEKღDonde viven las historias. Descúbrelo ahora