“Kim bizimle gelmek istemiyormuş?” Efsun Hanım’ın sesini duyduğumda her şey için çok geç olduğunu fark edip gözlerimi kapattım. 
Hande keyifle beni işaret etti. “Gece.”
“Neden gelmiyorsun, tatlım? Hemen hazırlan, öylece odana hapsolmana izin veremem.”

“Ben...” diye itiraz etmeye yeltendim.

“Bahane kabul etmiyorum. Emir de geliyor. Değil mi canım?”
Bir süredir bizi izliyordu. Bu defa sessizliğini bozdu ve anında cevap verdi. “Hayır.”

“Ne demek hayır? Yapacak daha iyi bir şeyin olduğunu sanmıyorum hayatım.”
O da benim gibi omuz silkti.

“Uyuyacağım.”
Aralarındaki çekişmeyi izledim. Hande bu sırada beni dürttü. “Eğer Emir’i bizimle takılmaya ikna edersen Efsun ablayla gitmeyiz. Öyle olursa evde takılmaya varım.” 
Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım.

“Bunu ona neden sen sormuyorsun?”

“İkna edemeyeceğimi bildiğim için.”

Bir süre düşündüm. Emir’e odasından çıkması için dil döken ısrarcı kadına baktığımda gözlerimin önünde canlanan manzara dehşet vericiydi, dışarıda beni kesinlikle rahat bırakmayacağı her hâlinden belli oluyordu. Bağışıklık sistemim bunun için zayıftı. Merdivenlerden yukarı çıkan Emir’i izledim.

“Peki öyleyse. Kız kıza takılalım.” Efsun Hanım neşeyle parlayan gözlerini bana dikmişti. Başka şansım kalmış olsa bile o an yok olduğunu biliyordum. 
Muzip bakışları ile beni süzen Hande’ye döndüm.

“Tamam,” diye fısıldadım. Pes ediyordum. “Emir’i ikna edeceğim.”

Kahkaha attı. Başaramayacağımdan öyle emindi ki ben aceleyle merdivenlere sıvışırken hâlâ keyifli sesini duyabiliyordum. Üst kata çıkmış, onu nasıl ikna edeceğimi düşünürken Emir’i odasının kapısında yakaladım. “Hey!”
Beni duymadı.
''Sana diyorum!'' İfadesiz bir yüzle bana baktı.

''Dilin varmış.'' 

Sahte bir hayretle kaşlarını kaldırdığında kendime sakin kalmam gerektiğini hatırlattım. 
“Sahiden çok komiksin. Ama bana yardım etmen gerekiyor.”
Dün akşamki olayı unutabileceğime karar verdim. Belki de utanma işini biraz abartıyordum. 

“Neden?” dedi.

Cevap veremedim. Bu soruyu hiç beklemiyordum. Umursamaz bir tavırla, “Neden sana yardım edeyim?" diye tekrarladı sorusunu.
“Neden etmeyesin ki? Birkaç saat aşağıda takılsan yeter,” dedim hırçın bir sesle.
Keyifle güldü. Bu alaycı tavrı bana kendimi biraz saf hissettiriyordu.  
''Kimseye karşılıksız yardım etmem. Üstelik alışveriş yapmamak için saçma bahaneleri olan kişilere...'' 

“Saçma mı? Sadece sevmiyorum,” diye çıkıştım. Sinirlenmeye başlıyordum.

“Özellikle bu kız odamı da karıştırıyorsa…” diye devam etti. Yüzüm tatsız bir hâle bürünürken o kahkaha atmamak için kendini zor tutuyor gibiydi.

Artık sinirlenmemek için hiçbir neden yoktu!

“Odanı karıştırmıyordum!”
Gülümsedi. Samimi bir gülüş olmadığı her hâlinden belliydi. “Sevindim.”
Ve aniden kapıyı suratıma çarptı. Odasına girmişti. Beni biraz bile umursuyor gibi durmuyordu. Sadece beni değil, kimseyi umursamıyordu!  Fazla kabaydı. İçinde bulunduğum durum yeterince kötü değilmiş gibi Hande aşağıdan seslendi:

“Efsun abla bizi bekliyor!”
Bu sert yenilgiyle omuzlarım çöktü. Bu durumu kabullenmek istemiyordum. Tek istediğim beni evde rahat bırakmalarıydı. Bugün onlara eşlik ettiğimde sonraki günler devamının geleceğini biliyordum, Efsun Hanım beni pençelerine sıkıştıracak ve asla bırakmayacaktı. Emir’in sinir bozucu tavrı tekrar aklıma geldiğinde ne yaptığımı kendim bile anlayamadan odasına daldım.
Kapının sesiyle bana döndü ve çıkarmak üzere olduğu tişörtünü hızla giydi.
“İzinsiz içeri girilmesinden hoşlanmadığımı söylemiştim!” dedi beni ürküten bir sesle. Yüzü duvar gibiydi.
Nafile! Geç kalmıştı. Vücudundaki onlarca morluğu az önce gözlerimle görmüştüm! Kızarıklıklar, izler ve omzunun yanındaki birkaç yara…
Ağzım açık kaldı.

MAVİ GECE (Kitap Oldu)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt