yirmi üç │sukûtuhayal│

Start from the beginning
                                    

"Uyumalısın, yenge."

Yanına gelen Mustafa'ya başını kaldırıp baktı. Bu hareketi yaptığında bile nasıl zorlanmıştı bir kendi bilirdi.

"Uyuyamam ki ben," dediği sırada esnemesiyle, Mustafa'nın çehresinde bir tebessüm belirdi.

"Emin misin yenge? Bana kafanı koysan üç gün uyanmayacak gibi görünüyorsun."

Adamın dudaklarından dökülen sözlerle gözlerini yavaşça kısan kadın, uzaktan oldukça tehlikeli görünüyordu. Hem de uykulu haliyle bile! Ağabeyine acıdı o an Mustafa. Bu kadından çekecekleri bitmemişti!

"Kardeşime nasıl baktığını gördüm Mustafa Bejindar," diyerek bir anda konuyu bambaşka bir noktaya çeken Deran, Mustafa'nın dudaklarının aralanarak kendisine şaşkın şaşkın bakmasına sebep oldu. Bunu elbette beklemiyordu adam.

"Anlamadım?" diyerek ilk an ki şaşkınlığını belli eden Mustafa, şok olduğunu gizleyememişti bile o an. Öyle bir şok!

"İkimiz de anladığını biliyoruz. Benim kardeşim çok değerlidir. Ona bana yaşatılanların birazı bile yaşatılırsa Riha'da taş taş üstünde bırakmam, bilesin! Ve buna göre atasın adımını."

Deran, öyle keskindi ki Mustafa tek kelam edemedi ilk an. Adeta lâl kesildi bu kendinden son derece emin kadın karşısında.

"Benim..." diye kekeledi ama cümleyi nasıl tamamlayacağını bilemedi. "Böyle bir düşüncem yok zaten."

"Olamazda!" diyerek aniden çıkışan kadın, yavrusunu koruyan bir panter gibiydi adeta.

"Yenge, çok yanlış görmüşsün o zaman sen."

Bakışları keskin, duruşu kendinden emindi o an adamın. Kendisine dönen soluk ela gözlere baktığında, oradaki katılığa şahit oldu.

"Ben ne gördüğümü biliyorum."

"Yanlış gördüğün hislerim değil zaten. Ben senin kardeşine zaten senin yaşadıklarını yaşatamayacak kadar değer veriyorum. Tek tel saçına bu dünyayı yakarım, yakacağım da."

Nutku tutuldu Deran'ın duydukları karşısında. Yüreği sevinçle şahlanırken, diğer bir yanı Hazal'ın onu isteyip istemeyeceğini sorguluyordu. Biliyordu ki iş Hazal'da bitiyordu.

"Onu istemediği hiçbir şeye de zorlamayacaksın!"

"Az önceki sözlerimin altyapısını oluşturan ana başlık bu zaten."

Kardeşinin mutluluğuna dokunulmayacağından emin olunca derin bir nefes aldı. Kendi yaşadıklarını o bile zor kaldırıyordu. Ondan daha naif, daha kırılgan olan Hazal kaldıramazdı. Gerçi kendinden daha cazgırdı ama bu kırılgan olduğu gerçeğini gölgeleyemezdi.

"Anlaştık o zaman."

"Anlaştık."

Onlar sohbetlerini noktalamışlardı ki yanlarına Farah geldi. Heyecanı her halinden belli olan Farah nefes nefese "Ağabeyim uyandı, uyandı!" diye şakıyınca Mustafa ve Deran heyecanla oldukları yerden hareketlendiler.

Afran'ın iki gün önce alındığı odaya hızla adımlamaya başladıklarında nefesler tutulmuştu. Onu göreceği ilk anı öyle çok hayal etmişti ki, ne diyeceğini, ne söyleyeceğini...

Şimdi hiçbiri yoktu aklında. Yalnızca ona yeniden kavuşmak istiyordu. Yeniden onu capcanlı görebilmeyi istiyordu. Başka da bir istediği yoktu Allah'tan.

Adımları odaya yaklaştıkça yavaşladı ve tam odanın kapısının önüne geldiğinde durdu. Fakat bilmiyordu ki adam onun geldiğini çoktan anlamıştı. Çünkü kendinden önce kokusu ulaşmıştı kendisine.

AĞA [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now