ZAYIF HİMAYE

278 49 124
                                    

KANSAS-Baldwin City
26 Temmuz 1975

Doğum günün kutlu olsun Mark..
Mark on yaşına gelmişti , Frank Mark'ın henüz on yaşına basmış olmasına rağmen onu adeta bir asker gibi eğitiyordu . Nizami bir şekilde sabah altı da uyanıyor ,altı otuzda  kahvaltısını yapıyor ve saat tam yedide eğitim arazisinde oluyordu . Normal bir insandan farklı olarak melek yitilerinin bulunması onu herşeyi daha çabuk öğrenmesini sağlıyordu . Fakat Mark henüz bir melek olduğunun dahi farkında değildi. Henüz on yaşındaki bir çocuk için atış talimi ne kadar zor olsada Mark bunu hiç zorlanmadan yapabiliyordu. Frank ,Mark'ı kendisi gibi yetiştiriyordu ve onun bir silah ustası olmasını istiyordu.
Eğitim esnasında Mark'ın biraz yorulduğunu farkeden Frank ;
- Hadi evlat biraz dinlenme vakti . Yoksa güneş kafa derimde saç bırakmayacak.
Bunu duyan Mark sevinçli simsiyah gözleri ile Frank ' e bakarken birden duraksadı ve Frank'in yanına oturdu ;
- Baba.. geceleri garip kabuslar görüyorum bir kadın sanki acı çekiyor bir yandanda kalın sesli birisi kahkaha atıyor.
Bunu duyan Frank tedirgin gözlerle Mark'a bakarak;
- Sana o lanet televizyonu izlememen gerektiğini daha kaç kez söylemeliyim  , böyle olacağını bilseydim hiç almazdım o kodumun şeyini .
- Baba sorun televizyon değil biliyorsun . Geçen gün Bigır 'a yemek vermek için kulubesine yaklaştığımda tel örgülerin arkasından garip sesler duydum o günden beri Bigır hergün aynı saatte havlamaya başlıyor.
Frank 'in tedirginliği artmıştı ;
- Evlat bunu neden daha önce söylemedin ve bir daha tel örgülere sakın yaklaşma ! Bak ne diyicem hadi bunları unutup çıkıp akşam doğum günü partin için bişeyler  alalım ne dersin ?
- Doğum günü partisi mi ? Baba benim hiç arkadaşım yokki.
- Hadi ama evlat akşam sana ne hediye vereceğimi merak etmiyormusun ?
Hediye kelimesini duyan Mark ' ın gözleri parlamıştı ;
- Tamam baba ama Bigır da gelsin
-Tamam evlat hadi hazırlanalım
Bigır , Frank'in yaklaşık 17 yıllık köpeği ,dostu ve Mark 'ın tek arkadaşıydı Frank insanlarla ilişki kurmayı pek sevmediğinden Mark'ıda kendisi gibi yetiştirmek istiyordu. Alış veriş için hazırlanmaya başlayan Mark ,Frank'in de yardımı ile kıyafetlerini giyiyordu ;
  - Evlat büyüyünce çok can yakıcaksın senin yaşına geri dönmek isterdim .
- Baba maymuna benzedim.
- Hadi ama yakışıklı maymun şu aile kokumuzuda kıyafetlerine sürdükmü hazırız demektir.
- Bu iğrenç kokuyu neden her dışarı çıktığımızda sürüyoruz baba?
- Bu büyükannenin kokusu geleneksel hem kızlar buna bayılır evlat bence şikayet etmemelisin .
Mark kıyafetlerine sürülen kokuyu her kokladığında yüzünü buruşturuyordu. yavaş adımlarla dışarıya beklemeye giderken yine her zamanki gibi evin bodrumuna inmeden merdivenin solundaki kilitli kapıya gözü takılmıştı. Bunu fark eden Frank hızlı adımlarla gelip Mark'ı kucaklayıp ;
- Sanırım bu velet yine yaramazlık peşinde.
- Hayır baba sadece merak ediyorum o kapı neden kitli ve neden benim girmem yasak !
- Sen şu sıralar çok şey merak etmeye başladın artık akşamları televizyon izlemek yok evlat .
-Ama baba ... diyerek üzgün bir şekilde oturdu Mark kamyonetin ön koltuğuna .
- Hadi ama somurtma birazdan kendi pastanı seçeceksin ..
Mark'ın takıntılı halleri  Frank'i tedirgin etmeye başlamıştı . Mark herşeyi olabildiğince erken kavramaya çalışıyordu şimdilik sadece kabuslar görüyor ve sesler duyuyordu fakat ileride herşeyi görebilicekti. Frank bunların çok erken başladığının farkına varıp Mark'ın eğitim düzeyinin yeterli olmadığının bilincindeydi.
Alışverişi yaptıktan sonra eve döndüklerinde kamyonetin arkasında oturan Bigır'ın havlayarak atladığını farkedince Frank ani bir fren yaparak kamyoneti durdurdu . Torpido gözündeki tabancasını alarak köpeğin arkasından gitmek için arabadan indi ;
- Arabada kal evlat
-Baba ne oluyor ?
- Bilmiyorum Bigır çıldırmış olmalı.
Dedikten sonra köpeğin peşinden gitti koşar adımlarla ilerlerken köpeğin evin kapısının önünde bir keçiye havladığını gördü ;
- Hey hey bu nağlet keçi de neyin nesi tel örgüleri aşıp nasıl içeri girmiş.?
Derken Mark arabadan inip Frank 'in yanına geldi ;
- Sana o lanet olasıca arabada beklemeni söylememiş miydim ben ?
- Endişelendim baba Bigır'ın sorunu ne ?
- Ah hiç bişey tanrı bize pilavlık göndermiş sen şu keçiyi biyere bağla ben şu tel örgüleri kontrol edip geliyorum
Demesiyle Mark'ın keçiyi boynuzlarından tutup götürmesi bir oldu . Frank ,Mark a pek belli etmesede bu durumdan oldukça tedirgin olmuştu  . Tel örgüleri en başından sonuna kadar kontrol etmesine rağmen  bir sıkıntı bulamamıştı. Eve döndüğünde Mark'ın keçiyi köpeğin kulübesine yakın bağladığını fark etmişti . Eve girdi   ve  ;
- Aferin evlat  keçiyi köpeğe yakın bağlaman hoşuma gitti olası bir çakal saldırısında Bigır bize haber verecektir.
- Baba çakal içeri giremezki
- Öyle deme bu keçi nasıl girdiyse çakalda öyle girecektir elbet
- Sahi baba keçi nasıl girdi içeriye
- Evlat hiç bir fikrim yok  tel örgülerde sıkıntı yoktu belkide tanrının sana doğum günü hediyesidir he?
Demesiyle dışarıda gökgürültüsünün duyulması bir oldu . Birden bire başlayan sağnak yağış camları adeta kıracakmışcasına zorluyordu ;
- Sen otur evlat ben köpekle keçiyi güvenli bir yere götüreyim sanırım kasırga başlıyacak hadi sende şömineye bir kaç odun at popomuzun donmasını istemem .
En son on yıl önce böyle bir doğa olayı yaşanmıştı yaz aylarında kasırga ve fırtına hiç normal değildi . Frank hayvanları mühimmatların bulunduğu depoya koyup ıslanmamaları için kapı ve penceresini iyice kapatmıştı.
Eve döndüğünde şömine yanıyordu ve Mark cam kenarında oturuyordu . Bunu gören Frank Mark'ı hiç rahatsız etmeden mutfağa geçip onun pastasını ve hediyesini hazırlıyordu hava iyice kararmıştı Frank bunu fırsat bilip ışıkları kapatıp Mark'ın pastasını hazırlamış  getirirken ;
- Mutlu yıllar evlat !!!! Diye yüksek bir sesle Mark'ın dikkatini çekmişti.
Mark oldukça mutlu olup simsiyah gözleri ile Frank e sarılıp ;
- Teşekkür ederim baba...
Bunu duyan Frank birazda duygulanmış olsa gerek elinde hediyesi ile birlikte ;
-Dinle evlat iyiki doğdun tamammı sen doğmadan önce yapa yalnızdım katıydım annen ölünce senin ile nasıl başacıkacağımı bilemedim ama zamanla sen herşeyi bana öğrettin bana insan olmayı öğrettin .Al bu 
9 mm lik MLE 1950 Fransız tabancası sana hediyem ordudan kalan tek hazinem . Şu an içi boş ve sen evlat bunu gerekmedikçe doldurmayacaksın anlaştıkmı ?
- Anlaştık baba .
Dedikten sonra Mark Frank e sarılmıştı . Birlikte biraz vakit geçirdikten sonra  Frank elinde bira şişesi ile koltukta uyuyakalmıştı .
Çok geçmeden dışarıdan Bigır ın havlama sesleri geliyordu Mark bunun farkına varmıştı önce susmasını bekledi fakat sesler kesilmeyince dışarı çıkıp bakmak istedi .
  Kapıyı çekip çıktıktan sonra önce Frankden gizli kaçırdığı 9 mm lik mermileri MLE 1950 ye yerleştirdi. On yaşında olmasına rağmen tıpkı bir asker gibi ilerliyordu sessizdi cesurdu. Mühimmat deposuna geldiğinde Bigırın korkmuş bir vaziyette  mühimmatların arkasına saklandığını gördü . Işıklarda bir tuhaflık vardı Mark kanının çekildiğini farketti bir tuhaf olmuştu bayılmak üzereydi ışıklar tamamen gitti içeride kısık bir şekilde bir ses yankılanmaya başladı ;
- Mark... beni görüyormusun mark..?
Mark konuşamayacak haldeydi fakat sesi duyabiliyor du aniden ışıkların gelmesi ile Mark'ın bayılması bir oldu .

TANRININ TETİKÇİSİDove le storie prendono vita. Scoprilo ora