Doktor son parçayı da ilave etti. Adamın istediği alet, tüm mükemmelliğiyle karşısında duruyordu. Sinsice bir sırıtış vardı yüzünde.
"Kullanmadan önce denemeliyiz." dedi doktor.
"Biz de kim?" dedi adam pencerenin önündeki küçük kuşu eline alırken.
Adam kuşu sertçe tutuyordu. Doktor acıyla kuşa bakıyordu. Adam aletin önündeki tezgaha kuşu fırlattı ve aletin düğmesine bastı. Işınlar kuşu kapladı. Adam ve doktor fazla ışıktan dolayı gözlerini kapatmışlardı. Patlama oldu ve ışık söndü. Aynı anda gözlerini açtılar. Karşılarında Eotyrannus* duruyordu. Adam gülmeye başladı. Doktor ise sessizliğini koruyordu.
"İşe yaradı! İşe yaradı, doktor!!" diye sevinçle haykırıyordu. Gülmeyi bırakıp doktora döndü.
"Senin derdin ne? İşe yaradı." dedi adam.
"Sadece, onlara yazık. Küçük kuşların böyle bir yaratığa dönüşmesi çok yazık. Onlar acı çekerken sen sevinçle haykırıyorsun?" dedi doktor cesaretle.
"Seni şuan öldürebilirim. Ama bunları dönüştürürken sana ihtiyacım olacak." dedi adam. "Bana birsürü kuş getirin!! Çok fazla olsun." diye bağırdı.
Doktor başını salladı ve içeri gitti.
"Dinozorlar geri gelecek."
Eotyrannus: Dinozor çeşidi. Sarı ve griye çalan mavi renginde olurlar. Kuyruklarından başlarına kadar dikenleri vardır. Kuyruk kısmından sonra dikenler çoğalır. Tırnakları kocaman ve sivridir. Böylece avlarını kolaylıkla parçalarlar.
