"Bölüm 1-Karşılaşma"

125 7 1
                                    

Beray.

Buram buram yalnızlık kokan bir evdi burası. Her zaman dopdolu olup sessizlikte boğulan bir ev. Doluluğu mutluluktan ziyade acı verirdi her zaman. Dışardan göze hoş görünür, içeridekinin canını yakardı. Hele birde oltaya yakalandın mı bir kez ölüm bile kurtaramazdı seni. Öyle mahvederdi işte cehenmem girdabında. Yavaş yavaş alırdı canını.

Evde yankılanan çığlıklarla kulaklarımı tıkadım. Yine başlamıştı işte. Acının en karanlık tonlarından birindeydim yine. Ortada kalmış, taraf seçemez duruma gelmiştim. Odanın en ücra köşesine sinmiş bacaklarımı kendime çekip yüzümü gizlemiştim. Bir ileri bir geri sallanıyor kulaklarımı tıkıyordum. Sesler gittikçe yükseliyor, acı kendini daha fazla gösteriyordu.

Odanın kapısı büyük bir gürültüyle açılınca olduğum yere biraz daha sindim. Korkuyordum. Korkunun verdiği telaşla kapıyı kilitlemediğim için kendime bir kez daha lanet ettim. Eğer kilitleseydim şu anda odada tek başıma olacaktım ve beni ürküten bir gölge belirmeyecekti.

"Beray!" Babamın ürkütücü sesi çoktan tüm odaya hakim olmuştu. Başlamıştı yine. Şu an şurada canımı alsalar daha iyi olurdu diye düşündüm. Aslında bunu her defasında düşünüyordum. Berat'ın yerine ben gidebilirdim bu dünyadan hiç gelmemiş, hiç hissedilmemiş gibi. Belki o zaman her şey daha doğru çok daha güzel olabilirdi.

"Beray neredeysen çık. Yoksa ben bulursam ne olacağını tahmin edebiliyorsundur." Babam üstüne basa basa söylemişti her kelimeyi. Evet sonucunun ne olacağını çok iyi biliyordum ama cesaret edecek durumda değildim. Fiziksel acıya alışmıştı vücudum belki ama ruhen hala acı taptazeydi. Kanım kadar sıcaktı vücudumda. Değdiği her yeri yakıyordu. Dolapla duvarın arasında kalan o kısımda daha fazla sokulamıyordum köşeye. Kaçacak yer kalmamıştı artık. Etrafta sadece babamın ayakkabılarının zeminde çıkardığı tok sesler vardı. Kahretsin biliyordu işte, saklandığım köşeyi hep biliyordu ama benimle uğraşıyordu. Bunu yapmak ona zevk veriyordu. Odanın karanlığında içeriyi aydınlatan camdan süzülen bahçedeki ışıklandırmalardı. Ve şimdi o ışığın etkisiyle bana doğru gelen babamın gölgesini görüyordum. Ses çıkarmıyordu. Bir oyun gibiydi sanki. Ben susar kenara çekilirdim, o ise yerimi bildiği halde sanki ilk defa arıyormuş gibi sessizce beni arar ve bulurdu.

Olduğum yerde kenara biraz daha sindim. Tir tir titriyordum. Hissettiğim o ağır tanıdık koku biraz daha korkmama neden oldu. Birazdan olacakları tahmin edebiliyordum. "Kaldır kafanı." Bağırmamıştı ama soğukluğundan da ödün vermemişti. Sakindi. Fakat yinede ürkütücüydü.

"Kaldır dedim sana!"

Babam öyle bir bağırmıştı ki içimde tutmaya çalıştığım tüm yaşları akıtmaya başlamıştım. Hıçkırıklarım kesilmiyor aksine daha da şiddetleniyordu. Kolumdaki güçlü elini hissettiğimde çoktan beni sürüklemeye başlamıştı bile. Canımın yanıp yanmadığını hiç düşünmeden sürüklüyor, yaşlarımla ıslanmış yüzüme bakıp sinsice gülüyordu. "Ağlamak için daha çok erken, kendini yıpratma şimdiden."

"Baba lütfen." dedim en aciz sesimle. Güçlü olmayı bana o öğretmişti ama onun yanındayken en aciz kişiydim. Güçlü olamıyordum işte. Korkaktım. Küçük bir çocuk gibi korkuyor, titriyordum.

"Bana baba deme!" dedi, tükürür gibi. Beni kızı olarak bile görmüyordu. Ama ona kızamıyordum. Hiçbir zaman da kızamamıştım zaten. Bendim. Herşeyin suçlusu bendim işte. Odadan çıkarıp merdivenlere doğru sürükleyerek ilerlerken dehşetle açılan gözlerimle hızla ayağa kalkmaya çalıştım. O ayağa kalkmam için bile süre tanımıyordu bana. Tökezleyip daha beter çarptı vücudum zemine. Acıyla inledim. "Yalvarırım baba, yapma." dedim yalvararak.

UNUTULMAZOnde histórias criam vida. Descubra agora