🕸 İLK GECE 🕸

Bắt đầu từ đầu
                                    

Bir oturma odasını geçtiğimizde, ama kesinlikle bildiğim oturma odalarından değildi çünkü burası bir saray ve bu lüks yer tarihi eserlerden farksız, arkasındaki dev yemek salonuna geldik.

İçeriyi sadece şömine ateşi ve gaz lambaları aydınlatıyordu. Bu dev masa metrelerce sürerken ta diğer uçtaki şöminenin önünde duran koltukta bir adam oturuyordu.

Yüzü şömineye dönükken buradan sadece koltuktan taşan iri omuzları ve uzun bacakları gözüküyordu. Yanımdaki hizmetçi masanın bizim taraftaki başında duran sandalyeyi oturmam için çektiğinde o adama bakmaktan vazgeçip ufak bir tebessümle yerime geçtim.

Hizmetçiler beni orada yalnız burakıp salonu terk etti. Bir süre karşıma, yani metrelerce uzaktaki baş sandalyeye bakıp oturmasını bekledim ama gördüğüm tek şey şöminenin önündeki koltuktan tavana uzanan dumanlar oldu.

Sigara içiyordu, bu devirde sigara var mıydı?

Dakikalar birbirini kovalarken ellerim karşılıklı olarak birbirini soyup kanatıyordu, stres yapıyordum mükemmel.

Bunun geleceği yoktu, karnımdan gelen gurultu şömine ateşinden başka hiç bir ses bulundurmayan salonda yankılanınca utançtan kıpkırmızı oldum diyebilirim. Neyse ya! Ondan mı utanacağım, herif beni öldürecek! Maşallah, o hiç de utanmıyor.

Elime çatal bıçak alıp tabağımdaki dev eti yemeğe giriştim. Yağlı ve oldukça güzeldi. Ama biraz fazla çiğ kalmıştı ortası.

"Beğendin mi?" tanıdık gelen sesle bakışlarımı hızla tabağımdan çekip ona çevirdiğimde diğer uçtaki sandayenin yerde sürüklenme sesi de eş zamanlı olarak salonda yankılanmıştı. Çekip oturdu. Bu ses ormanda beni taşıyan adama aitti, gerçekten bir kralla konuşuyordum.

Başımı olumlu anlamda salladım. "Çok güzel ama biraz çiğ kalmış..." beni öldüreceğini söyleyene kadar yaygara çıkarmaya niyetim yoktu çünkü şu anda beni kurtarmış bir adam pozisyonunda karşımdaydı ve ben bayıldıktan sonra ne konuşulduğunu bilmiyordum.

"Gerçekten pişmiş yediğine inanamadılar sanırım..." buğulu sesinin korkutuculuğu yüzünden artık hiç cesaret edemeyecektim istediklerimi sormaya.

Boyu da gözümden kaçmamıştı. Geniş omuzlara ve iki metreyi aşan bir boya sahip olmasına karşın o kadar da kaslı değildi. Daha çok ince ve uzun bir adamdı. İnceden kastım kendince bir kas kütlesi olmasıydı tabiki hayalete benzemiyordu.

"Onlar da pişmiş yemiyor mu ki?" dediğimde merakla ona bakmaya başladım. Başını yavaşça olumsuz anlamda salladı.

Kaşları çatık bir şekilde dikkatle üzerimde gezdiriyordu bakışlarını. O beni böylesine süzerken yemek yiyebileceğimi falan mı düşünüyordu gerçekten.

Heyecandan sağ elim titremeye başlayınca fark edilmeden elimdeki çatalı tabağın kenarına bırakıp iki elimi de dizlerimin üzerinde birleştirip sessizce masaya bakmaya başladım.

Utanıyordum ve onunla göz göze gelmeye cesaretim yoktu. Hele ki vampir bir kral olduğu gerçeği aklıma vurunca epeydir vücuduma uğramıyordu.

Başka yere baksa da yemek yesek, aç kaldık burada.

"Neden yemiyorsun?" diye normal bir tonda konuştuğunda beni taşırkenki o sinirli haline henüz rastlamamış olmak beni bir nebze rahatlattı.

Belki de o zaman başka bir şeye sinirliydi ve ben ön yargıyla yaklaşıyordum.

"Ş-Şey..." diye ağzımın içinde mırıldandım. "Ne oldu? Biri bir şey mi dedi?" hemen gözlerim onu bulduğunda ellerimle başımı beraberce olumsuz anlamda salladım.

Şafakta Vampir Çıkmazı (+18)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ