There are Teeth Marks on Everything He Loves

Start from the beginning
                                    

"Erkencisin." Dedi Harry hızlı davranarak.

"Senin gibi." Harry'i süzerek yanıtladı.

İkilinin arasında gerginlik rüzgarları esiyordu. Neyse ki Liam aniden çadırından çıkıp onları selamladı. "Günaydın!"

"Günaydın." Dedi Harry, sabah sisi kadar yoğun olan gerginliği dağıttığı için arkadaşına şükran doluydu.

"Ufacık çadırda iki kişi rahat uyuyabildiniz mi?"

Bu sefer Niall, Harry'den hızlı davranmıştı. Onun yerine yanıtladı. "Ah, onlar uyumadı."

"Öyle mi?"

"Uh—Evet," Dedi Harry gergince. Niall ne ima etmeye çalışıyordu? Utancından yerin dibine girilebiliyorsa, işte bu tam zamanıydı. "Son gecemizdi. Kamp ateşinin tadını çıkarmak istedik."

"Sabahladığınızı bilseydim size katılırdım!"

"Sen o sıra baygındın Liam." Hatırlattı Niall.

"Neyse. İşemem gerek."

***

Kahvaltı faslından sonra Bay Gill, öğrencilerine hava kararmadan dönüş yoluna çıkmak üzere hazırlanmaları gerektiğini bildirip oyalanmamaları için sıkıca tembihledi. Bu aceleci tavırları, arsız ergenlerin gürültüsünden kurtulmak için can atıyor olduğunu ele veriyordu.

Harry titizlikle görevi yerine getirirken bir gözü çadırın parçalarını söken Louis'teydi. Yanında dikilen Zayn ile onun tam olarak duyamadığı bir şeylere gülüyorlardı. Sohbetlerine kulak misafiri olamasa da Louis'in ağzını okumaya çalıştı. Kalın Doncaster aksanı işini gerçekten zorlaştırıyordu.

"Yine ona dik dik bakıyorsun." Diye uyardı Niall.

"Hayır!" Diye yanıtladı. "Sadece rastgele bir yöne bakıyordum ve o oradaydı."

"Öyle mi?" Onu yargılayıcı bakışlarla izlemeyi sürdürdü.

"Evet? Ben Louis'ten hoşlanmıyorum, söylemiştim."

"Hah! Adını bile söylememiştim." Niall alaycı bir şekilde güldü.

"Kelime oyunlarının sırası değil Niall. Daha fazla uzatma."

"Tamam, o zaman... neden yüzünde o ifade vardı?"

"Ne ifadesi?" Elindeki çöp torbasını yere koyup yüzünü Niall'a döndü. "Bu saçmalık."

"Onu gördüğünde suratını belli bir ifade bürüyor." Bilgilendirdi Niall. Tam olarak doğru kelimeyi bulamıyordu. Tekrar denedi. "Louis'e sanki bir çeşit galaksiymiş gibi bakıyorsun."

"Ve?" Aptalı oynamayı sürdürdü. Bu rahatsız edici yüzleşmeyi mümkün olduğunca ertelemek istiyordu.

"Ve! Galaksilere özel bir ilgi duyarsın."

"Saçmalıyorsun. Sana daha önce de söylemiştim, eşcinsel eğilimlerim yok!" Sesini olabildiğince alçaltarak.

"Küçükken de böyleydin," dedi Niall göz devirerek. "İnatçı ve başına buyruk."

Lost In The Same Jungle Where stories live. Discover now