Ormandaki evime geri döndüm. Efra ortalıkta gözükmüyordu. Ormana dolaşmaya çıkmış ve kaybolmuştu. İstemsizce güldüm. Gerçekten çocuk gibi.

Onu buldum ve yanına gittim. Ağlayacak haldeydi. Hava kararmak üzere olduğu için oldukça korkmuş gözüküyordu.

Ama onu taciz eden birinin öldüğü gün yaşadığı üzüntü yüzünden korkuyu hissetmemişti bile. İnsanlar gerçekten garip yaratıklar.

"Ne yapıyorsun burada?" Beni görünce hemen yanıma geldi ve bana sarıldı. Lanet olsun neden böyle hissediyorum?

"Ay kusura bakma ben bir an öyle..." Utandığından konuşamamıştı bile. Bu hâli çok komikti. Dayanamayıp güldüm, o da omuzuma yumruk attı.

"Eve gidelim hadi" Beni onayladı ve geri döndük. Eve gidince hemen şöminenin dibine girdi.

"Sana bir şey soracağım"

"Sor"dedi. Yanına oturdum.

"Bir insanın zarar görmesini istemezsen, daha doğrusu kıyamazsan bu ne tür bir duygu olur?" Attığı bakışlar sorduğum soruyu sorgulamama sebep olmuştu.

"Kime göre, neye göre? Birçok duygu belirtisidir. Sevgi, şefkat, arkadaşlık veya aşk" Arkadaşlığı az çok bilsem de diğerlerinden haberim dahi yoktu.

"Nası bir şey bunlar?"

"İnsan değil misin sen?" Sorduğu soruyla afallamıştım.

"Ne alaka şimdi?"

"Ne bileyim. Bu duyguları bilmiyorsan uzaylısındır...veya oyuncak" Son dediğini mırıldanarak söylemişti. Benden şüphelendiğine adım gibi emindim.

"Her neyse. Ben uyumaya gidiyorum. İyi geceler" Odama çıktım ve yatağa uzandım.

Sevgi, şefkat, arkadaşlık veya aşk

Hepsine ne kadar da uzaktım. Peki ama sadece insanlarda olan bu duygulardan herhangi biri nasıl bende de yaranmıştı?

Efra'dan

Deniz sorduğu saçma sorulardan sonra odasına çıkmıştı. Genelde çok geç saatlerde uyurdu. Bugün gerçekten de çok garipti.

Buradan her ne kadar gitmek istesem de nereye gideceğimi bilmiyordum. Nereye gitsem de ilk gitmem gereken yer bir psikolog olmalıydı.

Az önce Deniz'in yokluğunu fırsat bilerek buradan gitmeye çalıştım. Ama sürekli siyah gölgelerin etrafımda dolaşmasıyla aklımı yitirecektim.

Ne olduklarını veya ne istediklerini bilmiyordum ancak peşimi bir türlü bırakmıyorlardı. İlk defa bu tür şey görmüştüm ve sanırım yaşadığım onca şeyden daha korkutucuydu.

İlk başta bu gölgenin Linus olabileceğini düşündüm. Ancak sayıları artınca başka bir şey olduğunu anladım. Ama tabii ki emin değildim.

Deniz odasına çıkar çıkmaz ben de odama gitmiştim. En azından aynı katta olsak daha kolay yardım isteyebilirdim.

Peki Deniz gerçekten yardım istenilecek biri miydi? Tabii ki yüzlerce soru içerisinde bunun da cevabını bilmiyordum.

Aklıma gelen fikirle hemen Deniz'in odasına gittim. O odasına gittiğinden beri yaklaşık iki saat geçmişti. Uyuyor olmalıydı.

Sehpanın üzerindeki telefonunu aldım ve kesinlikle yanlışlıkla gördüğüm şifresini girdim.

Kimi aramam gerekiyordu?

İlk Alya'yı aramak istediğimde dün zaten üç kez aramış olduğunu gördüm. Ama Deniz neden bunu bana söylememişti?

Telefonun elimden alınmasıyla ani bir çığlık attım.

"Tch...tch...tch başkasının telefonuna izinsiz bakmayı sana hiç yakıştıramadım" O an korkudan mı yoksa utançtan mı bilmiyorum ama dilim tutulmuş gibiydi. Koşarak odadan çıktım.

Çok kötü yakalanmıştım ve tek sorun bu da değildi. Deniz arkadaşımın beni aradığını bana söylememişti. O an her ne kadar bunu ona sormak istesem de yaptığım şeyden sonra sormaya yüzüm kalmamıştı. Ben ne diye kendi telefonumu getirmedim ki?

Merdivenden ayak sesleri duyunca koşarak mutfağa gittim ve saklandım. İçimdeki ses bu saatten sonra Deniz'den de korkmam gerektiğini söylüyordu.

Başta bana çok samimi gelen Deniz gördüğüm rüya (?) ile tamamen başka birine dönmüştü.

"Ne yapıyorsun orada?" Altında olduğum masanın altına eğilince irkildim. Ne ara mutfağa girmişti?

"Tamam hadi bu kadar abartmana gerek yok. Arkadaşını merak ettin biliyorum ama... açıkçası bu yaptıklarından sonra onunla tekrar konuşmanı istemiyordum. Üzgünüm"

"Lütfen beni ormanın çıkışına kadar bırakır mısın? Gitmek istiyorum." Bir anda tepkisi değişti.

"Bu saatte mi?" Kafamı salladım. Bir şey düşünüyor gibiydi.

"Benden korkuyor musun?" Diye sordu bir anda. Cevap vermedim. 'Anlaşıldı' anlamında kafasını hafifçe salladı.

"Peki o zaman. Ama yarın tamam mı?" Mecburen kafamı salladım.

"Hadi artık. Çık oradan" Masanın altından çıktım. O kendi odasına ben de kendi odama gittim.

İçimdeki o ses bu sefer de yarın hiç iyi şeylerin olamayacağını söylüyordu.

Şu ana kadar yazdığım bölümlerin iki katı uzunluğunda yazdım. Geç atmamın telafisi olsun 🍄

LİNUS (Tamamlandı)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ