Pars bir iki kısık sesli ama duyulacak tonda küfür söyleyip "geldiğimde sevgilimle benim sıramdan yok olmuş olun" diyerek yanıma gelip elimden sıkıca tutarak beni peşinden çeke çeke sınıftan çıkardı.
O önde ben arkasında hızla gidiyorduk.
Bir iki sınıf sonrası pars etrafına bakıp beni boş müzik odasına sokmuştu.

Sınıfa girdiğimizde elimi bırakıp saçını karıştırarak etrafında dönüp bir anda masaya tekme attı, onla beraber benden de anlık bir çığlık kopmuştu.

Pars anında bana dönüp sarılırken "bişey yok korkma, ben asla sana zarar vermem ama sinirlenince başka şeylerden çıkarırım" diye fısıldayıp bir iki adım gerilerken arkasında duran gitarı alıp sertçe yere bir iki kere vurdu, sonuç kırılmış bir gitar.

Ben parsın bu yönüne ilk defa tanık oluyordum, tamam çok mükemmel bişey beklemiyordum ama iyi biri gibi gözüküyordu.
Demekki insanları dış görünüşüne göre yargılamıyacakmışsın balım her zaman dışı güzel olan iyi demek değildir dışı kötü olanın içinde kötü olmadığı gibi... İçimden bu geçirdiğim sözlerle beraber donukça önümde bildiğin kendi kendine sinir krizi geçiren parsı seyrediyordum.

Bir yerden sonra zil çalarken pars birşeyleri kırmaya müzik eşliğinde devam etmişti, müzik kıralan herşeyin sesini bastırmaya yetiyordu.
Pars bir süre sonra hıncını alamamış sanki hiç sakinleşmiyecekmiş gibi kırdığı müzik aletlerini bırakıp yerden kırılmış sivri uçlu zili alıp koluna götürdüğünde bırak hareket etmeyi ağlamayı bile unutmuş vücudum kendine gelerek hızla pars 'a arkadan sarıldım.

Bir saattir kitlenmiş olan bedenimin içindeki tüm göz yaşları bir bir süzülmeye hıçkırıklar içinde ağlamaya başlamıştım.
Elindeki sivri uçlu zilin ona zarar verebilecek sivri tarafını elimle sıkıca tutup parsın sırtına doğru ağlamaya devam ettim.
Zili elimde o kadar sıkmıştım elim kesilmiş kan dolmaya başlamıştı.

Pars kendini sakinleştirmek istercesine hızlı hızlı nefes alıp verirken bu zamanla yavaşlamıştı.
Tamamen sakinlediğinde elimde sıktığım zili elimden alarak benden ayrıldı.
Zili köşeye fırlatıp tam gözlerimin içine baktığında akmaya devam eden gözlerimi silerek bende dimdik bir şekilde ona baktım, gözlerinin bana karşı bakışını tanıyordum... Beni sevdiğini itiraf ettiği geceki gözlerle aynı pırıltıyı taşıyordu.

Gözleri yavaşça elime kayarken bir anda oda bana sarılıp öğretmen masasına oturttu ve sınıfın duvarda asılı ilk yardım dolabını kırarak içinden tentürüdiyot pamuk ve sargı bezi alarak yanıma gelip önümde diz çöktü.

"kesik küçük" diyip elimi çekmeye çalışsamda pars sıkıca tutmuştu.
Sonrasında ise hiçbirşey demeden elimi sarıp duvar köşesine çökerek oturdu.
"benimle dışarı çıkmadın sınıfa geldim seni iki erkekle gördüm, orda belli etmemeye çalıştım ama sonrasında senide bu pisliğine çekip sinirimin çıkışını seyretmeni sağladım" diyerek yere sabitce bakan parsa baktım. Gözleri mi dolmuştu?

"ama sende beni anla ikiside özellikle ulaş nefret ettiğim hatta düşmanım... Senle ilk karşılaşmamızı hatırla onun peşindeydim çünkü biz düşman gibiyiz onla balım" diyip bir anda bana yaklaşarak ellerimi tutarak gözlerimin içine tekrardan bakmaya başladı.

"benim için ulaştan uzak dururmusun?" bu sorusuna evet dememi çok istediğini biliyordum.
Peki onun bilmedikleri? Bugün parsı sinirlenince böyle gördüysem ona yapacağım ihanetten sonra bana naapardı düşünemiyordum bile.

"balım sana diyorum" diyen parsla kendime gelirken kaşlarımı havalandırdım.
Uzak dur diyorsunda ulaşın evinde kalıyorum.ulaşın sana planları var benide buna dahil etti demek içimden her ne kadar geçsede dıştan sadece buruk bir gülümsemeyle nasıl yapcam bilmiyorum ama kafa sallamıştım.

Pars olumlu karşılamamla beraber gülümserken yerden kalkıp yanağıma öpücük kondurarak kesik olmayan elimden tutarak beni yerimden kaldırdı.

"o zaman bu günlük okulu mu assak?" dediğinde gülüp " olur" dedim.
Asmak istemiyordum derslere girmek istiyordum ama o bu haldeyken ona hayır demek doğru gelmiyordu.

Tam biz  çıkacakken kapı hızla açılmıştı.
Yüzü yaşarmış bir şekilde giren ulaştı.
İlk bize sonra birleşen ellerime bakarken göz sargılı elime gidip kaşlarını çattığında elimi arkama saklamaya çalışmıştım ki ulaşın yanıma gelip bileğimi sertçe çekmesiyle planım pekte başarılı olmamıştı.

"sen mi yaptın lan bunu?" diye ulaş öfkeyle bağırdığında yüzündeki ifadeye baktım. Tek kelimeyle korkunçtu.
Pars ulaşın beni tutan eline bakıp göz devirirken hızla nefes verip " ulaş bırak sevgilimin elini" derken ulaş beni bırakıp sertçe parsa yumruk atmıştı.
Öyle sert vurdu ki kendime gelmiş gibi canım acımıştı.

"ne sevgilisi amk, sana bu kızı yedirmem" dedi ulaş, kulaklarım doğru mu duymuştu.
Cidden bazen ulaş komik oluyordu, bu duruma beni düşüren oyken şimdiki sözlerinin tezatlıpı der susarım.

Parsta aynı şekil ulaşa yumruk atıp "  kız arkadaşımı ne kadar çok düşünüyorsun, dönsene umursamaz ulaşa" diye öfkeyle bağırırken bu sefer ulaş tekrar yumruk atıp "sana mı sorcam şerefs-" derken giren hocayla sözü kesildi "sözlerine dikkat et ulaş" diyen hiç tanımadığım hocayla hepimiz ayrılarak ona dönmüştük.

Hoca üçümüzün üstünde gözlerini gezdirip " sesiniz dışarı kadar geliyor, okul içinde bu kadar şiddete karşıyız, hemen üçünüzde müdürün odasına geliyorsunuz" dedi ve çıktı.

SERSERİ (ulba) Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora