End of the World

1.4K 76 35
                                    

"Yapmam..."

Bembeyaz tenine vuran ay ışığı gözlerinden düşen yaşlara yansıtıyordu yakamozları. Göz pınarlarından elmacık kemiğine ve ardından çenesinden yere damlayan göz yaşı toprağa karışmış, indiği köklerden bir kehribar gün yüzüne çıkmıştı. Felix ağlarken pusulu gözlerinden karşısında ki adamı görebiliyordu. Kızıl saçları keskin bakışlarını kaplamış buz gibi vücudundan kopan soğukluk gerçeklerle birlikte yüzüne çarpıyordu.

"Çok sevgili Tanrın için eğer beni geride bırakacaksan durma. Düşüşün sadece bu uçurumdan değil kalbimden de olacak."

Felix duyduğu kelimelerin ağırlığını omuzlarında hissetti. Yüzyıllardır taşıdığı fiziksel ağırlığın yanında devede pire kalırdı. Hayal kırıklığı ve öfkenin gözlerine yansımasına engel olamıyordu Hyunjin. Bir adım gerileri ve bir adım daha. Uçurumun kenarından duydulan dalgalar kulaklarından naif bir yolculuğa çıkarken hazırdı ölmeyecekti ama teslim olacaktı. Hazırdı.

Bırakma diye haykırmak istedi ama aralarında ki engel dünyalara bedeldi. Gezegeni birbirine katacak tutkuya sahipti, ayı güneşe kavuşturacak aşka sahiplerdi. Felix gözlerini usulca kapatırken ıslak kirpiklerinden bir damlanın toprağa karışıp dünyaya yeni bir çiçek daha katmıştı. Kollarını usulca yana doğru açarken bedeninin içinde dolaşan soğuyu, saçlarının arasında dolaşan rüzgarı iliklerine kadar hissediyordu. Derin bir nefes alırken son bir adım daha gitti dillere destan aşkında. Denizin derinliklerine doğru bıraktı bedenini.

Hyunjin histerik bir gülümseme ile arkasını döndü fakat bedeni bir adım ötesine gidemedi. Soğuk havadan kuruyan dudaklarını yalarken sinirle gözlerini kapatmış nefesini burnundan vermişti. Adımları hızlıca uçurumun kenarına ilerlerken kendi bedenini boşluğa doğru bıraktı. Zaman yavaşlamıştı kaderin yazılacağı anlardan biriydi. Felix bir seçim yapmak zorundaydı.

Elleri usulca Hyunjin'nin yanaklarına gitti. Boşlukta aralarında ki mesafeyi kapattı kendine çekerek. Hyunjin'nin uzun kemikli parmakları usulca Felix'in bel boşluğuna yerleşti. Beyaz tenine sığdırdığı yıldız taneleri parlıyordu. Hyunjin gözlerini ondan alamıyordu Tanrı'dan ona kalan sevdiği tek şey olabilirdi. Felix dudaklarını usulca kızılın dudaklarıyla birleşti. Yavaşlayan zamanın akışı eski haline geri dönerken ikisinin bedenin denizin derin dalgaları arasına kapıldı. Üst dudağını usulca diliyle kendine doğru çekti Felix. Elleriyle ensesinde ki kızıl saçlarla oynuyordu.

Dalgalar bedenlerine çaparken Hyunjin'nin tek umursadığı karşısında ki melekti. Cehennemden vaz geçecek Tanrı'yı tekrar karşısına alacak kadar aşıktı. Dilini usulca ağzından içeriye atarken cennetin tadını hissetti. Havva'ya cazip gelen elma gibiydi. Bedenleri usulca su yüzüne doğru çıkarken hiç bitmesin istedi bu an.

Sonunda su yüzüne çıktıklarında suyu çarşaf misali olan bir göletin ortasındalardı. İkisi de çırılçıplaktı, Felix'in bembeyaz kanatlarında aşağıya su damlacıkları düşüyordu. Ayda bembeyaz teni parlıyordu sanki tanrı onun vücudunda gizlemişti Hyunjin'nin cennetini. Öpüşmeleri devam ederken Felix'in parmakları Hyunjin'nin başının üzerinde ki boynuzlarda geziniyordu. Her bir dokunuşu şeytanın bedenini yakıyordu. Onlar aşık olamazlardı biri Tanrı'nın her şeyini emanet edebileceği sevgili meleği Felix diğeri ise cennetinden yaka paça kovduğu şeytan Hyunjin. Olamazlardı.

Fakat Hyunjin'nin elleri beyaz baldırda geziniyordu, Felix bacaklarını usulca beline sarmış siyah kanatların altında birleştirmişti ayak uçlarını. Gök yüzünden gelen sesler ikisinin kulaklarında yankılanıyordu. Evren kendi kendini parçalıyordu. Tanrı'nın kıskandığı aşk çok sevdiği meleğini inatlaştığı şeytana kaybetmişti. Masmavi gökyüzünden iri taşlar yer yüzüne çarpıp yerin titremesine sebep veriyordu.

End of the World | HyunLix (+18)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora