Bir an içim kıskançlıkla doldu. Sonra buruk bir tebessüm ettim. Bebeğim de yanımda olabilseydi belki onunla da böyle olabilirdik. Hayır, daha iyi olurduk!

Kızın bakışları bu sefer bizi bulunca harelerim yüzünde takılı kaldı. O, çok güzeldi. Kömür karası saçları, ay gibi teni vardı. Güzel olmasının yanı sıra bana birini anımsatıyordu.

Bana annemi anımsatıyordu. Karşımdaki küçük kızın anneme olan benzerliği beni bozguna uğratırken bakışlarım uzun süre onda kalmış olmalı ki rahatsız olduğunu hissedip bakışlarımı çektim. Cihangir'e karşı hırçın çıkan sesiyle kaşlarımı çatarken bu andavalın yine ne bok yediğini düşündüm. İnsanlarla böyle anlaşmayı severdi fakat suyunu kaçırdığı zamanlar fazlasıyla oluyordu.

"Kim bu kız?" Kendimi tutamadan sorduğum soruyla bakışlar bana çevrilirken gerildim. Deniz yüz ifademden bir şeyler çıkarmaya çalışırken cevapladı beni. "Küçüklüğünden beri tanıyorum, yani buna tanımak denirse de. Burada çalışıyor bir süredir. Hayırdır?" Küçük bir kızın neden çalıştığını sorgulamaya başlarken ona kısaca omuz silkip cevabımı vermiş oldum.

Yavaşça ayaklanıp çıkmak üzereyken gelen bağırış sesiyle üçümüz de birbirimize baktık. Cihangir az önce lavobaya gitmek üzere yukarı çıkmıştı ama şu an kimin neden bağırdığını üçümüz de anlamıştık. Anlaşmış gibi aynı anda üst kata çıkarken duraksadım. Karşımdaki kız çocuğuyla aşağıdaki arasında dağlar kadar fark vardı sanki. Sinirden titreyen elleriyle isyan eden kızı dinlerken içimden bir şeyler gidiyordu. Zihnim kurduğu cümlelerin birisinde takılı kalırken yutkunamadım.

"-Önce gelip ailesi olmayan beni, ailesini üzen ergen kız kılıfına soktun."

Cümle tekrar tekrar zihnime yankı yaparken hakkında hiçbir şey bilmediğim bu yabancı kız çocuğunu, hiç düşünmeden bağrıma basmak istedim.

Titreyen eli ve sıklaşan nefesleriyle hepimiz Cihangir'e kızgın bir bakış atıp temkinli bakışlarla ona bakıyorduk. Her an tetikteydik çünkü bir krizin eşiğinde olduğu apaçık belliydi. Onu buradan çıkarmak için bir adım atacakken Deniz'in seslenmesiyle afalladım.

"Elfida-"

Karşımda durumu iyice kötüleşirken mantığımı dinleyip bir adım bile atamıyordum çünkü kalbime çoktan yenilmiştim. Donup kalmıştım. Deniz ve Cihangir kıza doğru koşarken Miraç'ın da benden bir farkı olmadığını anlamam kısa sürmüştü. Yalnız adını duymak bile bizi ne hâle sokuyor güzelim. Yavaş yavaş kendime gelirken harelerime bir çift yeşil göz takıldı. Kendini Deniz'in kollarına bırakmasıyla Deniz arabasının anahtarını sertçe Cihangir'in eline bırakıp telaşlı adımlarıyla aşağıya indi.

Arkalarından onları takip ederken içimdeki yersiz endişenin sebebini bir türlü çözemiyordum. Miraç'ın sorgulayan bakışlarını üzerimde hissederken nihayet hastaneye varmıştık. Hızla araçtan inip Deniz'in peşine takılırken hiçbirimizi içeri almadan yalnızca anksiyete krizi olduğunu belirtmişlerdi. Hepimiz sırasıyla banklara yerleşirken beklemeye başladık.

Yaklaşık 10-15 dakika sonra elinde kahvelerle gelen Cihangir, kahveleri diğerlerine verip ufak bir baş hareketiyle beni dışarı çağırmıştı. Peşine takılırken cebimdeki çakmağı çıkarıp sigaramı yakmaya hazırlanıyordum. Bir süre daha yürüdükten sonra durmuştuk. Sigaramı yakıp dumanı içime çekerken soru dolu bakışlarımı ona yöneltmiştim.

Gergin olduğu her hâlinden belliyken sıkıntılı bir nefes aldı. " Sıraç, ben bir şey yaptım ama atlamadan önce beni bir dinle." Şimdiden uyarısını yaparken ne yapmış olabileceğini düşünüyordum.

Ben KimimМесто, где живут истории. Откройте их для себя