ERKEK LİSESİ *Bölüm 1*

644K 12.8K 3.5K
                                    

Okuyacağım okulu görmemle birlikte bambaşka bir dünyaya geçmiştim sanki... bu dünyada, yerkürede, gerçek hayatta mümkün olmayan şeylerin yaşandığı bir dünyaya...

Çok katlı büyük taş binanın kendine özgü bir duruşu vardı, fantastik bir dünyadan çıkıp gelmiş gibiydi. Burada yaşayacağım her şey de aslında bu fantastik dünyanın bir parçası olacaktı aslında. Bunları düşünmek için bol bol zamanımın olacağı su götürmez bir gerçekti. Buradaki öğrenciler, öğretmenler, dersler, buraya ait her şey gözle görülmeyen bu dünyanın bir parçası olacaktı.

Zamanla burada bulunan insanları tanıdıkça her şey daha da net bir hal aldı, tabii bu dünyada da bana yardım edenler ve karşımda duranlar olacaktı, kimi zaman sihirle, kimi zaman otlarla, kimi zamansa kadim bilgilerin yardımıyla buradaki yaşantıma alışacaktım ki tam da öyle oldu aslında.

Mesela ilk günlerde sürekli yanıma gelen bir peri vardı; çift başlıydı ve sanırım dişiydi. Daha önce hiç birebir bir peri görmediğim için dişi olup olmadığına dair bir bilgim yok. Mi adını verdim bu periye. Ne zaman başım sıkışsa Mi hep yanı başımdaydı. Eğer ihtiyacım varsa, Mi rengârenk boyalarını çıkarıp üzerime dökerek beni baştan yaratırdı, yani anlayacağınız bambaşka birine dönüşürdüm.

Kaya'ysa isminden anlaşılacağı gibi her şeyi taşa çevirebilme yeteneğine sahipti. Her nerede olursak olalım, eğer isterse gözüne yerleştirdiği merceğinin ardından attığı tek bir bakışla yaşayan her canlıyı taşa dönüştürürdü. Ediz'inse isminden anlaşılacağı gibi uçma yeteneği vardı. Böylesi güçlerim olmadığı için sadece benim görebildiğim ipektenmiş gibi görünen açık mavi bir pelerini vardı. Batı'ysa gerek gördüğü durumlarda zamanı yavaşlatırdı, daha sonraları da durdurduğunu hiç görmemiştim, ama her şeyi yavaşlattığına defalarca şahit olmuştum, bunun içinse yapması gereken tek şey parmağındaki koyu lacivert taşlı yüzüğe dokunmaktı.

Ayaz, Karanlıklar Şatosu'nda yaşıyordu diğerlerinin aksine. Ne zaman iyi bir şeyler olsa bozmak için uğraşırdı. Nasıl mı? Çok güçlü, yeryüzünü birbirine katacak kadar kuvvetli bir fırtına çıkararak tabii ki. Böylesi zamanlarda taş taş üstünde kalmazdı. Yanından hiç ayırmadığı, sürekli kıyafetlerinin bir tarafına iliştirdiği kırmızı echium fidesine dokunması yetiyordu yeteneğini gözler önüne serebilmek için.

Bir de Kılara Şatosu'nda kalan Aras ile Akın vardı. Onlar arada kalanlardı; ne tam olarak Işıklar Şatosu'nun parçası ne de Karanlıklar. Her iki tarafla da ilişkileri vardı ve bir süreliğine burada kaldıktan sonra seçim yapacaklardı: Ya Karanlıklar Şatosu'na ya da Işıklar Şatosu'na geçeceklerdi. Akın'ın istediği anda bir sürü yaratık yaratma gücü vardı ve bu yaratıkları kimi zaman ailesini korumak için düşmanlarının üzerine salardı. Ne zaman birilerine gözdağı vermek istese yeşil siyah çizgili kravatının düğüm yerine üç kez dokunması yeterliydi. Zamanla Karanlıklar Şatosu'na geçeceği belli olan Aras'ın her şeyi çamura dönüştürmek gibi tuhaf bir yeteneği vardı. Neden böylesi tuhaf bir yetenekle donatılmıştı, açıkçası bir fikrim yoktu. Çamura çevirmek istediği nesne ya da kişiye odaklanıp ayakkabısının deriye benzeyen o tuhaf bağcığının düğümünü çözerdi ve daha biz ne olduğunu anlayamadan karşımızda küçük, tuhaf bir bataklık varmış gibi hissederdik.

Ve en Işıklar Şatosu'nun esas kahramanı Çakıl. Çakıl'ın hem parçalanmış şeyleri onarma hem de şifa gücü vardı. O benim kahramanımdı işte. Olması gereken yerde ve olması gereken zamanda karşıma çıkan kahramanım. Sürekli cebinde küçük bir küreyi andıran süt beyazı bir taş taşırdı ki o taşa dokunup "reteyik loiyi" diyerek bana bile şifa verdi.

Burası sadece erkekler lisesi değildi, hayal gücümün sınırlarını süsleyen bambaşka bir dünyaydı.

(Bu sanırım ön yazı gibi bir şey olacak ama bende olmadığı için buraya atayım dedim. Ve gördüğünüz üzere çok daha uzun bölümler. :DD)

ERKEK LİSESİ (KİTAP)Where stories live. Discover now