Geçmiş Zaman Olur Ki- Tamamlanmayan Parça

3.4K 257 34
                                    

Rüzgârdan savrulan şemsiyeyi zapt etmeye çalışırken, ayakkabılarının içine süzülen suların sırılsıklam ettiği ayakları soğuktan sızlıyordu. Yine de pes etmedi genç kız, ıslanmasın diye avucunda itinayla gizlediği kâğıtta yazan adrese bir kez daha bakıp aradığı evin kapı numarasını son kez kontrol etti. Tahminlerine göre fazla uzakta olmamalıydı aradığı ev...

Minibüsten indiğinden beri, neredeyse yarım saattir yürüyordu. Yağmurdan tenhalaşan sokakların tek misafiri o ve sokak kedileriydi. En son girip adres sorduğu bakkalın tarifinden başka tutunacağı bir şey yoktu. Azimle yürümeye devam etti... Yıllardır bu ânı beklemişken vazgeçmeyecekti.

Dar sokakta karşılıklı dizilmiş gecekonduların bacalarından süzülen soba dumanı, insanın genzini sızlatıyordu. Gri bir sis perdesi gibi çökmüştü ağır karbon kokusu. Boynuna rastgele doladığı atkıyı burnuna doğru kaldırıp, kokunun genzini yakmasını önlemeye çalıştı Berrin; ama ne yaparsa yapsın nafileydi. Az ilerisindeki bahçe kapısından elinde soba kovasıyla çıkan orta yaşlı kadını gördüğünde engel olamadığı bir umut belirdi içinde. En azından doğru yolda olduğundan emin olmak istiyordu. Adımlarını hızlandırıp kadının yanına vardı.

"Kolay gelsin ablacım. Ben bir adresi arıyorum, acaba yardımcı olabilir misin?"

Uzattığı kâğıda birkaç saniye tuhaf gözlerle bakan kadın bakışlarını genç kıza çevirip sorgulayan nazarlarla süzdü kısa bir an.

"Okuma yazmam yok benim bacım. De hele kimi arıyon?"

"Haydar Kalender'i arıyorum ablacım. Aslen Erzincanlılar, bilir misin?"

"N'apcan sen Haydargilleri? Alacaklı falan mısın?"

"Yok ablacım, ne alacaklısı! Uzaktan akrabalarıyım, birini soracağım da o yüzden arıyorum."

"Desene bacım, ben de ne bileyim alacaklı sandıydım. Hanımını tanırım Haydar dediğinin... Az ileride evleri, düz yürüycen. Bahça kapısı tahta, sarı badanalı ev... Bahçasında it bağlı, böyle gocaman bi'şey."

"Sağ olasın ablacım, hadi kolay gelsin."

"Sen sağ ol bacım."

Kadından ayrılır ayrılmaz, adımlarını hızlandırıp kadının tarif ettiği yönde yürümeye devam etti Berrin. Aylardır elinde tuttuğu adrese ulaşmak için uğraşıyordu. Nasıl karşılanacağını bilmese de, aradığına ulaşmak için buradan başka çalacak kapısı yoktu. Tüm ümitleri alacağı cevaplara bağlıydı.

Kadının tarif ettiği evin önüne gelince durup derin bir nefes aldı. Cesaretinin kırılmasına izin vermeden kapıyı itip içeri adımını attı. Derme çatma bir kulübenin içinde tembelce yayılmış köpek, bir an kafasını kaldırıp baktıysa da Berrin'i pek umursamamış olacak ki gerisin geri indirdi başını. Yağmurdan çamura dönmüş bahçede biraz ilerleyip evin kapısını çaldı çekinerek. Çok geçmeden orta yaşlı bir kadın açtı kapıyı. Berrin'i baştan aşağı süzdükten sonra, "Buyur kızım, kime baktıydın?" diye sordu.

Hızını arttırmış yağmur, başının üzerindeki şemsiyeyi döverken kafasını iyice dikleştirdi Berrin. Yüzü neler hissettiği hakkında en ufak bir ipucu vermiyordu.

"Ben Haydar Bey'i arıyordum," dedi, sesinin titrememesine sevinerek. Ne kadar heyecanlı olduğunu belli etmek istemiyordu.

Kadın sorgulayan bakışlarla yeniden süzdü genç kızı. "Ne etcen Haydar'ı?"

"Çok vaktini almayacağım, birini soracağım sadece."

"De hele kimi sorcan sen Haydar'a?"

Hüzün Yağmurları-(Kitap Oldu)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora